Kahraman Vatansever

Hasan Tahsin, Türkiye’de çoğu kişi tarafından tanınan, İzmir’de düşman işgaline karşı ilk kurşunu sıkan bir vatanseverdir. Böyle büyük bir kahramanın fırtınalı yaşamı ne yazık ki pek bilinmemektedir. Bu yazıda Hasan Tahsin’in etkileyici hayat hikâyesini anlatmaya çalışacağım. Hasan Tahsin adını tarihe büyük harflerle yazdırmış kahraman bir vatanseverdir.

Osman Nerves ya da tarihe geçtiği o büyük ismiyle Hasan Tahsin, Selanik’in çok uluslu ortamında, Osmanlı’nın en buhranlı döneminde Dünya’ya gözlerini açtı ve ülkesinin içinde bulunduğu sıkıntılı ortamda çevresine kulak tıkamayıp, ülke ve Dünya meseleleri ile yakından ilgilendi. Gençlik yıllarında içinde bulunduğu İttihat ve Terakki’nin bursuyla Paris’e, Sorbonne Üniversitesinde eğitim görmeye gitti. Burada da yine ülke meseleleriyle yakından ilgilenen Hasan Tahsin gerçek vatanseverliğin mesafe tanımadığına da bizlere göstermiş oldu. Yine bu günlerde Emperyalist İtalya, Trablusgarp’ı ele geçirmek için Osmanlı’ya savaş açtığında, Hasan Tahsin bu duruma sessiz kalamayarak, çevresindeki Müslüman öğrencilerle birlikte gösteri ve toplantılar düzenledi. Bu sayede Paris’te yaşayan Müslüman öğrenciler ile iyi ilişkiler kurdu. Hatta ilerleyen yıllarda Mısır’da, İngiliz Emperyalizmine karşı çıkan isyanda etkili rol oynayan öğrenci lideri Şeyh Dayef ilk direniş fikirlerini burada aldı. Hasan Tahsin’in bir diğer Avrupa macerası ise yine o günlerde İsviçre’de yaşandı. Selanik Feyziye Mektebinden arkadaşı olan Osman Suavi’yi ziyarete giden Hasan Tahsin, arkadaşı ile Neuchatel şehrinde sinemaya giderler. İzledikleri film bir propaganda filmidir ve biz Türkleri medeniyetsiz, zalim; Trablusgarp’ı işgale giden İtalyanları ise oradaki Hristiyanları kurtarmaya giden Havariler gibi gösteriyordu. Filmin sonunda ise -–-“Yaşasın İtalya, Kahrolsun Türkler” yazısı ikilinin karşısına çıktığında ise Hasan Tahsin artık dayanamayıp silahı ile sinema perdesine üç el ateş eder. Bu kurşunlar Hasan Tahsin’in Emperyalizme attığı ilk kurşunlardı.

Hasan Tahsin’in bir diğer ses getiren olayı ise, Bükreş’te Buxton Kardeşlere yaptığı suikast girişimidir. Arabistanlı Lawrence’nin Balkan versiyonu olan bu iki birader Balkan Devletlerini ileride çıkacak büyük savaş için Osmanlı’ya karşı kışkırtıyorlardı. Bizzat Sadrazam Talat Paşa’dan aldığı emir ile bu iki biradere suikast düzenleyecek olan kahramanımıza yeni bir kimlik gerekiyordu. İşte bu anda devreye Teşkilat-ı Mahsusa’nın efsane liderlerinden Kuşçubaşı Eşref giriyor ve suikastçimize tarihe geçeceği ismini veriyordu ‘Hasan Tahsin’. Artık Osman Nerves gitmiş yerine mesleği gazetecilik olan Hasan Tahsin gelmişti. Hasan Tahsin yeni ismi ile Bulgaristan’a ardından da Romanya’ya geçti. Eylemi Bulgaristan yerine Romanya’da yapma fikrini ona bizzat o dönem Sofya Ateşeliği görevini yapan Mustafa Kemal vermişti çünkü Bulgaristan’da idam cezası vardı ancak Romanya’da en ağır ceza müebbet hapisti. Yani Hasan Tahsin’in Romanya’da eylemden sonra kurtulma şansı vardı. Romanya’da Buxton Biraderlere suikast girişiminde bulunan Hasan Tahsin ne yazık ki başarısız olmuş Buxton Kardeşleri öldürememişti. Olay anında hemen tutuklanan Hasan Tahsin hapis cezasına çarptırılmış ve hapishane günleri başlamıştı. Bu olay başarısız olsa da amacına ulaşmıştı. Buxton Kardeşlerin gözü korkmasına ve Balkan Ulusları başta olmak üzere bütün Dünya’ya Osmanlı’nın daha ölmediğini göstermiş oldu. Belki de Birinci Dünya Savaşında, Bulgaristan’ın İttifak Devletleri safında savaşmasına bu olay vesile olmuştur. Kim bilir? Hasan Tahsin kötü geçen hapishane yıllarından sonra Alman ve Osmanlı Ordularının Romanya’ya girmesi üzerine çıkan kargaşada hapishaneden kaçar ve Osmanlı Ordularına sığınır. Ardından da bir tren ile Bükreş’ten İstanbul’a hareket eder. Vatanında yine fazla uzun süre duramayan Hasan Tahsin yine vatanına hizmet etmek için Avrupa’nın yolunu tutar.

Avrupa’da ne yazık ki sadece planda kalan bir eylem sonrası tekrar vatanına döner. Bu gerçekleşmeyen eylem ise Avam Kamarasını patlatma eylemidir; ne yazık ki bir Ermeni tarafından İngilizlere ihbar edilir ve Teşkilat-ı Mahsusa bu eylemden vazgeçer. Hasan Tahsin vatanına döndüğünde ise bu sefer vatanı hiç olmadığı kadar zor durumdadır. Birinci Dünya Savaşı sona ermiş. İtilaf Devletleri, Osmanlı Devletini işgale başlamışlardı. Hasan Tahsin işte bu zor günlerde büyük hayali olan vatan için ölmeyi gerçekleştirecektir. 14 Mayıs 1919 günü, ertesi gün Emperyalist Devletlerin yardımı ile Yunanistan’ın İzmir’i işgal edeceğini öğrenen şehrin ileri gelenleri, 14 Mayısı 15 Mayısa bağlayan gece İzmir’de büyük bir toplantı gerçekleştirir. Hasan Tahsin de bu toplantıda etkileyici bir konuşma yaparak bütün halkı ertesi gün işgale direnmeye çağırır. 15 Mayıs günü İzmir tarihinin en üzücü gününü yaşar. Yıllarca bu topraklarda kardeşçe beraber yaşadığımız gayrimüslimlerin ihanet dolu sevinç çığlıkları içinde Yunan Askerleri, İzmir’e ayak basar. Hasan Tahsin işte bu sırada mukaddes vatan toprağına ayak basan Yunan askerlerinden üçünü orada açtığı ateş sonucu öldürür. Kendisi ise düşmanın kurşunları ve süngü darbeleri ile hemen orada şehit olur. Vatan ona minnettar.

Hasan Tahsin, hayatı boyunca vatan için mücadele etmeyi kendine bir borç bilmiş ve bu uğurda canını feda edip bu dünya’ya veda etmiştir. Hasan Tahsin asla belli kalıplara bağlı kalmamış fikirleri ile her zaman ‘Önce Vatan’ demiştir ve hiçbir zaman yanlışa yanlış demekten geri kalmamıştır. Çok sevdiği İttihat ve Terakki’nin iktidara gelince yaptığı yanlışlara karşı çıkabilmiştir. Aynı şekilde çok etkilendiği Avrupa Medeniyetinin de Osmanlı’ya karşı olan haksız tutumuna karşı çıkmıştır. İşte gerçek vatanseverlik bunu gerektirir. Kendi fikir dünyasında ise Paris’te Avrupalı Sosyalist fikir adamlarından etkilenerek hakim sınıfı hak vermeye mecbur etmek ve mahkum sınıfı üretim hakkına kavuşturmayı bir ülkü olarak kendisine hedef koymuştur. Bütün bunların yanı sıra Hasan Tahsin isteseydi çok sevdiği nişanlısı Vedia ile evlenir tahsilli olması sayesinde güzel bir hayat yaşayabilirdi ama o en başta nişanlısı Vedia olmak üzere tüm bunları bir kenara bıraktı. “Ülkemin insanları hür yaşasın” diye ömrünü feda etti. İşte gerçek kahramanlık budur.

Hasan Tahsin bir kahramandır, sonunu düşünmeyen bir kahraman. Yaptığı hiçbir girişimde bir daha geri dönmeyi düşünmedi; ve nihayet bir daha asla dönemedi. Büyük hayali olan vatan için ölmeyi Güzel İzmir’de şanına yakışır bir biçimde gerçekleştirdi. Tıpkı Nihal Atsız’ın o güzel şiirinde dediği gibi “Ölmezliği düşünmek boşuna bir emektir/Kahramanlık; saldırıp bir daha dönmemektir”.

Bu yazıyı yazarken içindeki bilgilerden yararlandığımız “Hasan Tahsin Yürekler Selanik” kitabının yazarı saygıdeğer Yaşar Aksoy’a teşekkür etmek istiyorum. Onun bu değerli eseri sayesinde Milli Kahramanlarımızdan Hasan Tahsin hakkında birçok aydınlatıcı bilgiye ulaştık.

 

Kaynakça: Aksoy, Y.(2019). Hasan Tahsin Yürekler Selanik. İstanbul: Kırmızı Kedi Yayınevi

 



Bunları da sevebilirsiniz

Bir cevap yazın