Bir Çöküş Bir Yeniden Doğuş

1 Ocak 2020’de, yazmaya başlamadan önce önümde duran bomboş sayfa gibi boş bir sayfa açılıyor önümüzde. Demek isterdim, diyebilir miyim? Nasıl dolduracağımız, nasıl yaşayacağımız bizim elimizde olan. Öyle mi? Beklentiler bu yönde kuşkusuz ama bundan çok farklı gerçekler. Bir kere dünyaya geldikten ve ilk nefesi aldıktan sonra, boş sayfa diye bir şey kalmıyor insan ömründe. Her şey birikiyor. O boş sayfa sanılan sayfa, yaşam kitabının önceki sayfaları olmadan hiçbir şey ifade etmiyor ve kalemi tutan biz olsak da sayfayı gönlümüzce doldurmak asla yalnız bizim ellerimizde değil. İşte bu yüzden dikkatli yaşamalı insan. Geçmişten ve yarın geçmiş olacak bugünden asla kurtulamayacağımızın bilinciyle. Yaşam birikiyor çünkü… Namümkün geriye almak zamanı ya da silmek yazılmış sayfaları.

2000’e girdiğimiz gece, dün gibi aklımda. Yoğun bir tantana vardı dünyada. Herkes, Nostradamus’un kehanetlerini konuşuyordu. Gece 00.00’da bilgisayarlar çalışmayacakmış, dünya felç olacakmış deniyordu. Böyle şeyler olmadı elbette ama başka felaketler geldi 2000’lerde. 2000’e girdiğimiz o gece, henüz 2001 krizinin patlak vereceğini bilmiyorduk. 11 Eylül saldırıları daha olmamış, Afganistan ile Irak işgal edilmemişti daha. AKP kurulmamıştı bile ve biz bilmiyorduk 2002’de hipnotize olunmuş gibi girilen garip bir seçimle tek başına iktidarı alacaklarını.

20 yıl geçmiş bir koca milenyumun gelişi üzerinden. Dün gibi her şey… O gece biz bilmiyorduk başımıza gelecekleri, Türkiye’de yerin yerinden oynayacağını da. Öyleydi de hiç mi bir şeylere gebe değildi ülke? Gebeydi kuşkusuz. Ve biz bilmiyorduk sadece.

Yine bilmiyoruz şimdi, 2020’lerde nelerin olacağını. 20 yılı yaşanmış koca milenyumun ektiği tohumlardan, ne ekinler çıkacağını… Havayı kokluyoruz öylece. Bir yanda, havada bir çöküş kokusu. Bu, çürümüşlüğün ve yokoluşun kokusu. 20 yıl bu, yeterince uzun eskitmek, yıpratmak için. Çöküş, gümbür gümbür geliyor sanki. Ekonomik krizden, açlıktan yoksulluktan, milyonu aşan üniversiteli işsizden, yürek dağlayan toplu intiharlardan belli. Dahası var. Kadın cinayetleri sokak ortasına inmişken, ‘asla yalnız yürümeyeceksin’ diyen kadınların yaka paça göz altına alınmasından belli. Peşkeş çekilen milli varlıklar, rant uğruna satılan vatan toprakları, göçen beyinler… Biz dargın yedi düvele, yedi düvel düşman bize… Bağırıyor tüm bunlar: 2020 bir çöküşe gebe…

Ama yaşadıkça biz birikiyor bir şeyler, kötülükler kadar iyilikler. Bir Haziran birikti örneğin, havada ilk yaz kokusuyla… Dayanışmayı hatırladı bir halk. Mücadeleyi de.. Bir Mart birikti, başka bir Haziran’la taçlanan, çiçek açtı memleket. Gülmeyi, hatırladı bir halk. Umutlanmayı da. Olmaz denenler oldu. Asla biraraya gelmez denilenler birlik oldu. Barışmayı hatırladı bir halk. Bir olmayı da. İşte diğer yanda da havada bir yeniden doğuş kokusu. 2020’nin gebe olduklarından…

Yine de bilmiyoruz hiçbir şey. Yeni sayfamız, yeniden doğuşun ışığına mı, çöküşün karanlığına mı bulanacak? Ve göreceğiz, ne denli sağlammış dayanışma, mücadele ve umut tohumlarımız.

Bunları da sevebilirsiniz