Karma Eğitim

15-21 Temmuz 1921 yılında Ankara’da toplanan Maarif Kongresi’nin eğitim tarihimiz içinde önemli bir yeri vardır.

Başöğretmen Gazi Mustafa Kemal Atatürk bu kongreye Sakarya Savaşı’nın başlayacağı günlerde katılmış olup açış konuşması sonrasında yine savaş meydanına dönmüştür.

Kongreye 250 öğretmen katılmış ve katılanlar arasında Hasan Ali Yücel de bulunmaktadır.

Eğitim tarihimizde bir dönemin başlangıcı olarak görülmesi gereken bu kongrede Atatürk eğitim, bilim ve kültür alanındaki düşüncelerini, yapılacak inkılâpların esaslarını, öğretmenler için neler düşündüğünü ve onlardan neler beklediğini anlatan tarihî bir konuşma yapmıştır.

Yeni kurulan devletin çağdaşlaşma yolunda ilerlemesi için atılan adımların, yapılan inkılâpların halk tarafından benimsenmesinde, eğitim alanındaki yenilikler büyük rol oynamıştır.

Türk Milleti için Kurtuluş Savaşının önemi ne kadar büyükse, bu savaşın en bunalımlı günlerinde toplanan Maarif Kongresinin de Türk eğitim tarihi açısından önemi büyüktür ve Atatürk’e göre millî eğitim, bağımsızlık savaşı kadar önemlidir.

“Bir millet irfan ordusuna malik olmadıkça, muharebe meydanlarından ne kadar parlak zaferler elde ederse etsin o zaferlerin payidar (sürekli, kalıcı) neticeler vermesi ancak irfan ordusuyla kaimdir (sağlanabilir)…. İrfan ordusunun kıymeti de siz öğretmenlerin kıymetinizle ölçülecektir.”

Konuşmasının sonunda Mazhar Müfit Bey’i çağırarak; “Mazhar Müfit Bey Kongreye öğretmen hanımefendileri de çağırdığınız için sizi tebrik ederim. Ama neden hanımefendileri ayrı oturttunuz. Sizin kendinize mi güveniniz yok, yoksa Türk Hanımlarının faziletlerine mi? Bir daha böyle bir şey görmeyeceğim”.

2018 – 2019 eğitim yılı başlayalı daha bir hafta olmadı. Ülkenin içine düştüğü ekonomik çıkmazları, yolsuzluk, hırsızlık ve hukuksuzlukları örtmek, umursamaz savurganlıklar yetmezmiş gibi bir de Katar’dan alınan mı, hediyemi ne olduğu belirsiz bir uçak sorunu da eklendi. Bunların halktan kaçırılması için okullarda karma eğitime son verileceği savları dolaşmaya başladı.

Şimdi Mustafa Kemal Atatürk’ün Mazhar Müfit Bey’e sorduğu soruyu yeniden sormak gerekiyor. Eğitimi yozlaştırmaya çalışanlara; sizin kendinize mi yoksa çocuklarınızın ahlaklarına mı güveniniz yok.

Eğitim Karma Olmalıdır

Atatürk’e göre, gelecek nesillerin yetişmesinde kadınların rolü ortada iken, uygarlık yolunda da bu durum göz ardı edilmemelidir. Ona göre eğitim, üreten, toplumun gelişmesine katkıda bulunan nesiller yetiştirirken cinsiyet ayrımına gitmemeli, kızlar eğitim hakkından yoksun bırakmamalıdır. Eğitimde cinsiyet ayrımı olmamalıdır.

“Türk kadını daha yüksek nesiller yetiştirmeye kabiliyetlidir.” diyen Atatürk; bizzat açtığı Maarif Kongresi’ndeki hitaplarında kadınlara “Muallim ve Muallimler”, “Hanımlar, Efendiler” diyerek öncelik tanımıştır.

Atatürk’e göre, çocukların ilk eğiticisi olmalarından ötürü kızların eğitimleri ve öğretim görmeleri önemlidir.

Onun içindir ki; Atatürk birçok konuşmalarında “Kız çocuklarını okutunuz, çünkü onlar anne olacaklardır” sözüyle kadınlarımıza verdiği önemi belirtmiştir.

Atatürk’e göre, kadınlarına yeterli eğitimi veremeyen bir toplum ilerleyemezdi. Eğitimin, kadın ve erkek öğretmenlerin işbirliğiyle kalkınabileceğini düşünen Atatürk, kadınların erkeklerle aynı öğrenim derecelerinden geçmeleri gerektiğini belirtmiştir.

“Bugünün gereklerinden biri de kadınlarımızın her hususta yükselmelerinin temindir. Bu sebeple kadınlarımız da okumuş ve bilgi sahibi olacaktır ve erkeklerin geçtiği bütün tahsil derecelerinden geçeceklerdir. Sonra sosyal hayatta erkeklerle beraber yürüyecek birbirinin yardımcısı ve koruyucu olacaklardır. Düşmanlarımız bizi dinin tesiri altında kalmış olmakla itham ediyor, duraklama ve çökmemizi buna bağlıyorlar; bu hatadır. Bizim dinimiz hiçbir vakit kadınların erkeklerden geri kalmasını talep etmemiştir. Allah’ın emrettiği şey, erkek ve kadın beraber olarak bilim ve bilgiyi kazanmasıdır. Kadın ve erkek bu bilim ve bilgiyi aramak ve nerede bulursa bulsun oraya gitmek ve onunla donanmak mecburiyetindedir. İslam ve Türk tarihi tetkik edilirse görülür ki; bugün kendimizi bin türlü kayıtlarla bağlı zannettiğimiz şey yoktur. Türk sosyal hayatında kadınlar bilim ve bilgi yönünden ve diğer hususlarda erkeklerden asla geri kalmamışlardır; belki daha ileri gitmişlerdir (Atatürk’ün S.D.II; 1997:89-90).”

Atatürk’ün, eğitim ve öğretimsel süreçte haklı bir öngörüsü olarak kabul edilen bu yaklaşım doğrultusunda 1924 yılında ilkokul eğitiminin karma olacağı kararını alan hükümet; 1927-1928 öğretim yılından itibaren ortaokulları karmalaştırmıştır. Liselerde ise karma eğitime 1934-1935 yılında geçilmiştir.

İrfan Ordusu Öğretmenler

Atatürk, öğretmenleri kültür ordusunun mimari olarak görmüştür.

Ve “Eğer Cumhur-reisi olmasam, Maarif Vekilliğini almak isterdim” sözüyle eğitime verdiği önemi bir şekilde ifade etmiştir.

“Memleketimizi, toplumumuzu gerçek hedefe mutluluğa eriştirmek için iki orduya ihtiyaç vardır: Biri, vatanın hayatını kurtaran asker ordusu, diğeri milletin istikbalini yoğuran kültür ordusu. Bu iki ordunun her ikisi de kıymetlidir, yücedir”

***

Cumhuriyet Halk Partisinin 1946 sonrası kadrolarının gerici, din taciri yobazların eline geçmesi sonucu eğitimde de dinselleştirilmeye gidilmiş, KÖY ENSTİTÜLERİ işlevsiz hale gelmiş ve 1950 seçimlerinde Demokrat Parti iktidar olmuş. Menderes Hükümetinin ilk Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Avni Başman, Adnan Menderes’in Köy Enstitülerini kapatmak için “söz verdim bana komünistlikten mahkûm olmuş enstitülü bulun” diye devamlı dayatmalarına dayanamayarak milletvekilliğinden ve Milli Eğitim Bakanlığından 2 Ay 12 gün sonra istifa eder. Hüseyin Avni Başman Eğitimci, siyaset adamı ve çevirmendir. Aynı zamanda Köy Enstitülerinin ne kadar yararlı olduğunun da bilincindedir. Çünkü; öğretmen okullarında coğrafya öğretmenliği, Talim ve Terbiye Teftiş Kurulu Başkanlığı, Öğrenci Müfettişliği ve Milli Eğitim Bakanlığı Müfettişliği yapmıştır.

Hüseyin Avni Başman istifa edince Tevfik İleri Milli Eğitim Bakanı olur ve 1950 -1951 öğretim yılında Köy Enstitülerinde karma eğitim de son bulur.

Kız öğrenciler İzmir’de Kızılçullu Köy Enstitüsüne ve Trabzon’da Beşikdüzü Köy enstitülerine dağıtılır ama Adnan Menderes’in okuduğu, daha önceleri Amerikan Koleji olan Kızılçullu Köy Enstitüsü’nü diyet borcu olarak NATO’ya verir ve öğrenciler yeniden Bolu ve Trabzon’a gönderilir. Bu arada kız öğrencilerinin çoğunun ailesi çocuklarını göndermezler ve bütün emekler boşa gider.

Ben bir öğretmenim. 15 Şubat 1969 TÖS’ÜN (TÜRKİYE ÖĞRETMENLER SENDİKASI’NIN) Büyük Öğretmen Yürüyüşü başlangıcında Tandoğan Meydanında Öğretmen Sefa Güner’in okuttuğu andımızı hep beraber söylemiştik. Bu andımızla yazımı noktalayacağım.

“DEVRİMCİ TÜRK ÖĞRETMENİ OLARAK / ULUSUMUZU GERİ KALMIŞLIKTAN KURTARMAK İÇİN / HEP BİRLİKTE / VAR GÜCÜMÜZLE ÇALIŞACAĞIMIZA / HALKIMIZI İÇ VE DIŞ SÖMÜRÜDEN KURTARACAĞIMIZA / ÜLKEMİZİ ATATÜRK’ÜN GÖSTERDİĞİ YÖNDE / İLERİ ÜRETİM VE YÖNETİM AŞAMASINA ULUŞTIRACAĞIMIZA / BÜTÜN KARŞI GÜÇLERE RAĞMEN, TARİHSEL GÖREVİMİZİ BAŞARI İLE YAPACAĞIMIZA / ANT İÇERİZ!”

Sonuç mu? Bütün TÖS Üyeleri ve devrimci öğretmenler 12 Mart ve 12 Eylül Faşist darbeleri ile tutuklandık, işkenceler gördük, ceza evlerinde tutsak edildik ve onlarca arkadaşımız işkence ile öldürüldü.

VE GELDİK BUGÜNE…

Kaynaklar:

Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri / Köy Enstitülü Avşar Kızı Bahar Dadaloğlu / Atatürk CHP ve Eğitim / Domuz Dolabı / Köy Enstitüleri Dosyası / Hasan Ali Yücel / İsmail Hakkı Tonguç.

Bunları da sevebilirsiniz