Analiz 115

Ülkemize yönelik tehditler, gözdağları, savunmaya çalıştığımız, “Türkiye yalnız bir ülke olarak ekonomik ve siyasal bağımsızlığını gözetecek politikalar izlemek zorundadır.” görüşünü doğrular niteliktedir.

 

Hamasi sözlerle, dış güçleri küçültücü gösterilerle değil sağlam bir ekonomik yapıyla, dış güçlere gerektiğinde ekonomik ve siyasal bir misillemeyle yanıt vermek gerekir.

 

Ülke ekonomik ve finansal açıdan dışa bağımlı ise enerji, sermaye, ara malları ithal ediyor, hava savunma sistemini dahi dışarıdan alma gereğini duyuyorsa, aşırı borçlu ise, dış güçlerin tehdit ve çirkin söylemlerine maruz kalınması normaldir.

 

Cumhuriyet’in kurucuları ‘ekonomik bağımsızlık olmadan siyasal bağımsızlık olmaz’ gerçeğini görerek, bilincinde olarak gerekli politikaları üretmiş ve izlemiştir. Türkiye, 1939’lu yılların sonlarına doğru 1. Sanayi Planı uygulamasıyla S. Kuznetz’in ekonomik gelişmişlik evrelerinin üçüncü aşamasına girmiş ise de aradan 80 yılı aşkın bir süre geçmesine karşın ekonomimiz kalkınmanın ileri aşamalarına geçememiştir.

 

Yabancı güçlerin, onların yerli işbirlikçilerinin yönlendirmesi ve oy hesaplarıyla yanlış yolda yürünmüş, sonuçta Trump’ın onur kırıcı mektubuna maruz kalınmıştır.

 

ABD, YPG’yi TSK’ya kırdırtmamak için kendi himayesinde eni 32 km’lik hattın gerisine çekti. Bu korumacı tutumu ile BOP’un ayrılmaz parçası olan Kürdistan projesini terketmediğini de kanıtlamıştır. ABD, hükümetin Rusya’nın yanına kaymasını engellemek için AKP’yi kamuoyunda rahatlatacak bazı marjinal ve geçici ödünler verdi. Ankara’da yeni rejim ile anlaşmak, 1 Mart 2003 Tezkere olayındaki kuvvetler ayrılığı yönetimine göre çok daha kolay oldu. ABD, bunu kendi çıkarı için çok rahat kullandı, biraz şantaj, biraz tehdit ile.

 

Herkes ABD Suriye’den çekiliyor diye seviniyor. ABD’nin çok daha uzun yıllar Körfez-Doğu Akdeniz hattından çekilmesine imkan yoktur. Suriye de bu hat içinde en stratejik yerlerden birisidir. Hem İsrail’in yanı başında hem de İran’ın Akdeniz yolu üzerindedir.

 

ABD bizden korktu, onu Suriye’den kovuyoruz demek, siyasi mizah edebiyatına girecek bir ifade olmaktan başka bir işe yaramaz. Sahnenin önünde gösterilmek istenenlerle kulisteki organize işleri birbirine karıştırmayı sürdürürsek anlatacak hikayeler bitmez, tükenmez, aynen çekiç güçte olduğu gibi.

 

Sahte cesareti, sözde vatanseverliği, süslü sözcükleri, eyretilmiş rakamları bir yana bırakıp ülkenin düşürüldüğü noktayı görüp yanlıştan, yanılgılardan dönmek gerekiyor.

 

24 Ocak 1980 kararları dış bağımlılığa yol açan en büyük yanılgı olmuştur. Özelleştirme, küreselleştirme, dünya finans pazarları ile bütünleşme, AB ile gümrük birliği, IMF’nin istikrar programına uyum yanlışlar yumağı olmuştur. Yanlışlar, sonuçta bizi aşırı borçlu, üretim gücü zayıf, işsizliği yüksek, dışa bağımlı, kırılgan bir ekonomi haline getirmiştir.

 

Özelleştirmeye karşı devletçilik, ihracat teşvikli büyüme yerine ithal ikamesi ile kalkınma, kaynak dağılımında kişilerin kuruluşların keyfi kararları yerine planlama, borçlanma yerine gösteriş harcamalarından tasarruf, neoliberal merkez bankacılığından kalkınma amaçlı yatırım projelerini destekleme, banka kredilerinin tüketime değil kalkınma amacına yönlendirme yoluyla, yapılan yapılmakta olan yanlışların tam tersini yaparak ekonomik bağımsızlık sürecini başlatabiliriz.

 

Ekonomik bağımsızlığı gerçekleştirmek için kuşkusuz beşeri ve fiziki sermayeye gereksinim vardır. Başarıya, inançlı, bilgili, özverili, yılmayan, tutarlı davranan insan çabasıyla ulaşılır. Kamu yararı gözeten, düzgün, liyakatli bürokratlar mal ve hizmet üretimi için organizasyonlar yapan, yeni pazarlar bulan, yenilikleri uygulayan girişimciler, baskılara dik duran banka yöneticileri, başarı için gerekli beşeri sermayenin ana öğelerini oluşturur.

 

İktisat, sınırlı kaynakları verimli kullanma ilmidir. Günümüzde kişisel prestij, gösteriş yatırımları, yandaş desteklemek için kullanılan kaynaklar üretken alanlara yöneltilerek yeni kaynaklar yaratılmadan da mevcut kaynaklar verimli şekilde kullanılarak kalkınma hızlandırılabilir, işsizlik sorununa çözüm bulunabilir.

 

Düzgün olduğumuz, özveri ile bağımsızlık yolunda yürüdüğümüz sürece dış baskılar, yanıltıcı telkinler, tehditler fazla önemsenmemelidir.

 

Bu yıl, Cumhuriyetimizin 96. yılını kutluyoruz. Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet sadece kazanılışı açısından değil, sonrasında yapılanlar açısından da devrim niteliğindedir.

 

Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun.

 

Aydınlık bir ay dileğimle,

Bunları da sevebilirsiniz