Gözden Kaçanlar

Goldman Sachs, Türk Bankalarındaki Yapılandırılan Kredileri Almak İstiyor

24/04/2019 Diken.com.tr

Türkiye’de özellikle geçen sene başından itibaren bozulan makro ekonomik göstergeler ve ağustos ayındaki kur şokunun da etkisiyle nakit akışında sıkıntı çeken büyük holdingler başta olmak üzere çok sayıda şirket kredi yapılandırmasına gitmişti.

Doğuş, Yıldız ve OTAŞ

Bunlar arasında en çok ses getirenler geçen sene bankalarla 5.5 milyar dolarlık kredisini yeniden yapılandıran Yıldız Holding, 2 milyar avronun üzerinde kredisini yapılandıran Doğuş Holding ve ana ortak Ojer Telekomünikasyon’un borçlarını ödemediği Türk Telekom’la ilgili 4.75 milyar dolarlık OTAŞ kredisi olmuştu.

Konuya yakın bir kaynak Reuters’a Goldman Sachs’ın yapılandırılan büyük kredilerle ilgilendiğini belirterek, “Bunlar Doğuş Holding, Yıldız Holding, Bereket Enerji gibi krediler olabilir. Karışık durumlarla çok ilgilenmiyorlar. Nispeten bankanın bir indirim yaratacağı iyi kredilerle ilgileniyorlar” dedi.

Aynı kaynak, Goldman Sachs’ın Astaldi’nin çıkmaya çalıştığı üçüncü köprünün kredileri gibi kredilere de baktığını belirtti.

Bankaların da bilançolarını rahatlatmak ya da likidite sağlamak amaçlı bu kredilerin satışına sıcak bakabileceklerini ifade ediliyor.

Türk bankacılık sektörünün toplam kredileri 2.5 trilyon liraya ulaşırken, şu ana kadar 100 milyar liranın üzerinde kredi yeniden yapılandırıldı. Bankaların takipteki kredi rasyosu yüzde 4.2’ye ulaşırken, yılsonunda yüzde 6’ya kadar çıkabileceği de bekleniyor.

İlgilenen başka bankalar da var

Konuya yakın bir başka kaynak da, “Goldman Sachs yapılandırılıp bilançodan çıkarılması beklenen krediler için yoğun temaslar yürütüyor. Goldman Sachs’ın yanı sıra ilgilenen diğer büyük yatırım bankalarını da biliyoruz. Londra bazlı NPL işi yapan yatırım bankaları şu anda yoğun görüşmeler yürütüyor” dedi.

Aynı kaynak OTAŞ kredisi gibi bilançodan çıkarılmak istenen kredilerin bu kapsamda değerlendirilebileceğini belirtti.

Öte yandan Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak da 10 Nisan’da açıkladığı 2019 yılı reform programında önceliği kamu bankalarının sermayelendirilmesine ve geri dönmeyen kredi oranı yüksek olan enerji ile inşaat kredilerinin bilanço dışına taşınarak bankaların rahatlatılmasına vermişti.

Goldman Sachs yetkilileri konu ile ilgili bir yorum yapmayacaklarını bildirdi.

Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD) da nisan ayında, Türkiye’nin bankacılık sektöründe geri dönmeyen kredilerdeki artışın önüne geçmesi için talep olması halinde yardım edebileceğini belirtirken, mart başında Japon Orix ve Amerikalı Bain Capital’in Türk bankalarındaki sorunlu kredilerden almak için danışmanlarla görüşmeler yürüttüğü bildirilmişti.

Greenpeace: Dünya’nın Yeni Plastik Atık Çöplüğü Türkiye

24/04/2019  Diken.com.tr

Çevre örgütü Greenpeace’in 2016-2018’de en fazla plastik atık ithal ve ihraç eden 21 ülkenin verilerinin yer aldığı raporuna göre 2018’de Çin’in plastik ithalatına yasak getirmesinin ardından atıkların yeni adresi Türkiye oldu.

Plastik atıklarını ihraç eden ülkelerin başında ABD, Almanya, İngiltere ve Japonya geliyor. Türkiye’ye en fazla plastik atık ihraç eden 10 ülkeyse İngiltere, Belçika, Almanya, ABD, Hollanda, İspanya, İtalya, Slovenya, Fransa, Japonya.

2016-2018 yılları arasında Türkiye’ye plastik atık ihraç eden ilk 10 ülke ve ton cinsinden ihracat miktarları. Tablo: Greenpeace Raporu

Raporda Çin’in ardından Vietnam, Malezya ve Tayland gibi diğer Asya ülkelerinin de plastik ithalatını kısıtlamasıyla birlikte plastik atık akışının Hindistan, Endonezya ve Türkiye’ye kaydığı belirtildi. Bu değişim sonucunda Türkiye’nin plastik atık ithalatı beşe katlandı. Raporun Türkiye ile ilgili bölümünden önde çıkan noktalar şu şekilde:

• Türkiye’nin ithalatı 2016’nın başında aylık 4 bin tondu; 2018’in başında aylık 33 bin tona yükseldi. 2018 yılının ortalarındaysa aylık 20 bin tona geriledi ve sabit kaldı.

• Türkiye’nin İngiltere’den ithalatı Ekim 2018’den itibaren 10 bin tona ulaşarak hızlı bir artış gösterdi.

• Hükümet, plastik atık ithalatı konusunda herhangi bir kısıtlama getirmedi.

Greenpeace Akdeniz Projeler Sorumlusu Deniz Bayram, Türkiye’nin plastik atık ithalatına dair şunları söyledi: “Türkiye henüz kendi çöpüyle baş edemeyen bir ülke. Bu yüzden kontrolsüz çöp ithalatı Türkiye’nin kendi geri dönüşüm sisteminde var olan sorunların daha da artmasına neden olabilir. Türkiye başka ülkelerin çöpünde boğulmadan Gümrük ve Ticaret Bakanlığı ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın, plastik atık ithalatıyla ilgili politikalarını gözden geçirmesini talep ediyoruz.”

Greenpeace Doğu Asya Kampanya Sorumlusu Kate Lin ise plastik kirliliğine yegane çözümün plastik üretimini sınırlamak olduğunu belirtti

İstanbul’da satılık böbrek ilanı!

24/04/2019  Diken.com.tr

İstanbul’un Sultangazi ilçesinde bir kişi otobüs duraklarına satılık böbrek ilanı yapıştırdı.

İlanı yapıştıran kişi, maddi durumunun kötü olduğundan dolayı böbreğini sattığını belirtmiş.

“Acil satılık böbrek ve 0- negatif. Maddi zorluklar ve borçtan dolayı tek böbreğim satılıktır. Tüm tahlillerim yeni yapıldı” yazılı ilanın alt kısmında ise telefon numarası yer alıyor. 

İlanı görenler şaşkınlık geçirirken, DHA’nın telefonla ulaştığı kişi, Sultangazi’de bir parkta yattığını belirterek böbreğinin fiyatını 20 bin lira olarak belirlemiş.

Emine Erdoğan’a ödül veren şirket Türk sermayeli çıktı

19/04/2019 Diken.com.tr

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’a İngiltere’nin başkenti Londra’da ödül veren ‘World Humanitarian Forum’un arkasından Türk sermayesi çıktı.

Söz konusu kurum düzenlediği etkinlikte, Emine Erdoğan’a ‘insani yardımlara ilham verici’ çalışmalarından dolayı ‘Fark Yaratan’ ödülü vermişti.

AA’nın haberinde “Ödülle, Emine Erdoğan’ın Türkiye’nin TİKA, AFAD ve Türk Kızılay gibi kurumları aracılığı ile tüm dünyaya örnek teşkil eden insani yardım çalışmaları küresel ölçekte taçlandırılacak” denilmişti.

Emine Erdoğan da Twitter hesabından yaptığı açıklamada “Bugün, Londra’da, insani faziletlerin ödüllendirildiği BM destekli Dünya İnsaniyet Forumu’na katılarak ülkem adına şahsıma takdim edilen ‘Farkındalık Yaratanlar’ödülünü almaktan dolayı memnuniyet duydum”demişti.

Britanya’daki ticari sicil kayıtlarına göre ‘World Humanitarian Forum Limited’, Mustafa Cingöz tarafından 19 Kasım 2018’de kuruldu.

İngiltere ve Galler’de ofisleri bulunan şirketin kayıtlarına göre Mustafa Cingöz dışında, Feraye Özfesçioğlu da şirketin direktörlerinden biri. Şirketin 100 hissesi ise yine Mustafa Cingöz’e ait sermayeyle kurulan Sedef London Ltd (40 hisse), Faysalabad Ziraat Üniversitesi araştırma görevlisi Mohammed İmran Arshad tarafından kurulan Aid & Trade London Ltd (40 hisse), Mustafa Cingöz (10 hisse) ve Feraye Özfesçioğlu (10 hisse) tarafından paylaşılıyor.

Bazı basın kuruluşlarında Cingöz’ün Erdoğanların aile dostu olduğu öne sürülürken, şirketin ortaklarından Özkafescioğlu’nun daha önce AKP etkinliklerinde yer aldığı ortaya çıktı.

“Dünya İnsani Zirvesi” organizatörü Feraye Özfescioğlu, GM K.Kol.MYK üyelerimize plaket ve hediye takdiminde bulundu

İki ismin yönetiminde olduğu Trio İstanbul şirketinin de daha önce bakanlıklar tarafından düzenlenen bazı fuar ve turizm etkinliklerinde iş yaptığı ortaya çıktı.

CHP’den ilk üç ayda iş cinayetlerinde ölen 392 kişi için araştırma talebi

19/04/2019 Diken.com.tr

CHP İstanbul Milletvekili ve Meclis İnsan Hakları İnceleme Komisyonu Başkan Vekili Sezgin Tanrıkulu, 2019’un ilk üç ayında en az 392 işçinin yaşamını yitirdiği iş cinayetlerinin araştırılması için Meclis araştırması istedi.

Önergede, ocak ayında 159, şubat ayında 125 ve mart ayında en az 108 işçi olmak üzere, Türkiye’de 2019 yılının ilk üç ayında en az 392 işçinin iş cinayetlerinde yaşamını yitirdiği belirtildi.

Türkiye en çok tahılda kendine yetemiyor: Çay ve soğanda yeterlilik düştü

19/04/2019  Diken.com.tr

Resmi verilere göre 2017-2018 döneminde bitkisel ürünlerde Türkiye en çok ‘tahıl grubunda’ kendine yetemedi. En yüksek yeterlilik derecesi yüzde 501.7 ile fındıkta gerçekleşirken, mısırda yeterlilik derecesi yüzde 73.3’e geriledi. Arpa, soya, ayçiçeği ve kolza da yine Türkiye’nin ithal etmek zorunda kaldığı tahıl ve bitkisel ürünler.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından açıklanan bitkisel ürünler denge tablosu verilerine göre, ‘Tahıllar ve Diğer Bitkisel Ürünler’grubunda en yüksek yeterlilik derecesi yüzde 111.7 ile buğdayda gerçekleşti. Toplam tahıl üretiminde en büyük paya sahip olan buğdayın yeterlilik derecesi 2016-2017’de yüzde 103.8’di.

Toplam tahıl ürünlerinde 2017-2018 piyasa döneminde yurt içi üretimin yurt içi talebi karşılama derecesi yüzde 97.2’den yüzde 98’e yükseldi. Yem sanayinin en önemli girdilerini oluşturan arpanın yeterlilik derecesi yüzde 90.2’ye yükselirken, mısırın yeterlilik derecesi bir yıl önceki yüzde 87.8 düzeyinden yüzde 73.3’e geriledi.

Nohutta yeterlilik yaklaşık beş puan düştü

Kuru baklagillerden yeterlilik derecesinin en yüksek olduğu ürün yüzde 89.6 ile kırmızı mercimek oldu. Geçtiğimiz yıl kuru baklagillerde yeterlilik derecesi en yüksek olan nohutun yeterlilik derecesi ise yüzde 92.1 düzeyinden yüzde 87.5’e geriledi.

Yenilebilir kök ve yumrular grubundan patateste yeterlilik derecesi 108.2’den yüzde 103.5’e gerilerken, yağlı tohumlar ürün grubundan ayçiçeğinde yüzde 64.3, soyada yüzde 4.8 (2016-17: yüzde 7.1) ve kolzada yüzde 70.3 (2016-17: yüzde 76.7) düzeyinde oldu.

Toplam şeker üretiminin büyük kısmı yurt içinde tüketilmiş olup, yeterlilik derecesi yüzde 103’ten yüzde 116.1’e yükseldi.

Çay’da yeterlilik derecesi yüzde 93.2’ye geriledi

2017-2018 piyasa döneminde en yüksek yeterlilik derecesi yüzde 501.7 ile fındıkta gerçekleşti. Sert kabuklular grubunda yer alan ve kendine yeterli olan diğer ürünler ise yüzde 119.4 ile kestane ve yüzde 109.1 ile antep fıstığı oldu.

Turunçgiller grubunda yer alan meyvelerde greyfurt dışında kendine yeterliliğin olduğu görülüyor. Greyfurtun yeterlilik derecesi yüzde 481.1 olurken, limon yüzde 241.6, mandalina yüzde 194.5 ve portakal yüzde 197.9 olarak gerçekleşti.

Diğer meyveler grubunda yer alan, kendine yeterliliğin oldukça yüksek olduğu ürünlerden incirin yeterlilik derecesi yüzde 473.2’e geriledi. İncirin yeterlilik derecesi geçen dönemde yüzde 727.4 olarak gerçekleşmişti. Kayısının yeterlilik derecesi yüzde 391.5, narın yüzde 156.5, üzümün yüzde 153.8, elmanın yüzde 127.5 ve muzun yüzde 67.7 olarak gerçekleşti.

Toplam çay arzının büyük bir kısmı kendi üretimimizden karşılanmakta olup, çayın yeterlilik derecesi geçen yılki yüzde 95.4 düzeyinden bu dönemde yüzde 93.2 düzeyine geriledi.

Kuru soğanda yeterlilik derecesi yüzde 108.2’ye geriledi

Toplam sebze ürünlerinde, 2017-2018 piyasa döneminde yurt içi üretimin, yurt içi talebi karşılama derecesi hafif bir düşüşle yüzde 106.6’ya geriledi (2016-17: yüzde 106.7)

Toplam sebze arzının büyük bir kısmı yurt içinde tüketilirken sadece yüzde 6.6’lık bölümü ihraç edildi.

En yüksek yeterlilik derecesi yüzde 115.9 ile havuçta gerçekleşti. Havucun yeterlilik dereceği bir yıl önce yüzde 113.2 düzeyindeydi. Bunu yeterliliği yüzde 112.7’den 108.2’ye gerileyen kuru soğan ve yeterlilik derecesi hafif yükselerek 100.8’e yükselen turp izledi.

Meyvesi için yetiştirilen sebzeler grubunda, toplam sebze üretiminde en büyük paya sahip domatesin yeterlilik derecesi 2016-17 döneminde yüzde 111.3 iken, bu dönemde yüzde 110.7’ye geriledi. Bunu yüzde 109.2 ile biber, yüzde 107.8 ile sakız kabak takip etti.

Baklagil sebzeleri grubunda, yeterlilik derecesi taze bezelyede yüzde 106.1’e, taze baklada yüzde 103.7’ye yükselirken, geçen yıl da yeterlilik derecesi en düşük olan taze fasulyede bu oran yüzde 100.2’ye geriledi.

Türkiye ‘Sefalet Endeksi’nde 62 ülke arasında dördüncü

18/04/2019 

BBC Türkçe’nin haberine göre, enflasyon oranı yüzde 8 milyonu aşan Venezüela açık ara birinci olurken, onu sırayla Arjantin, Güney Afrika, Türkiye ve Yunanistan izledi.

Türkiye 2018 yılı endeksinde de 26.8 puanla dördüncü sıraya yerleşmişti.

İşsizlik ve enflasyonda artış

Türkiye’nin 2018 yılı enflasyon oranı yüzde 20.3 ile son 16 yılda ilk kez yılı yüzde 20 seviyesinin üzerinde tamamlamıştı. Mart ayı verilerine göre ise gıda fiyatlarındaki enflasyon yüzde 30 olarak açıklanmıştı.

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) işsizlik oranının ocak ayında geçen yılın aynı ayına göre 3.9 puan artışla yüzde 14.7 olduğunu açıklamıştı.

Emniyet’in istihbaratı: 10 Ekim katliamının firarileri yeni saldırıda bulunabilir

18/04/2019 

Emniyet Genel Müdürlüğü, Ankara’daki gar katliamı ile ilgili halen aranan bazı şüphelilerin Türkiye’ye yönelik yeni saldırılarda bulunabileceğini bildirdi.

Ankara’da 10 Ekim 2015’te Ankara Tren Garı’nda 100 kişinin yaşamını yitirdiği IŞİD’in intihar saldırısına ilişkin davaya bakan Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi, 19 sanıkla ilgili mahkûmiyet kararı verirken firari 16 sanığın dosyasını ise ayırmıştı. Mahkeme, geçen duruşmada tüm sanıkların örgütsel konumları ve bağlantıları hakkında Emniyet Genel Müdürlüğü Terörle Mücadele Daire Başkanlığı’na (TEM) yazı yazmıştı. Emniyet Tearörle yazıyı mahkemeye gönderdi.

Cumhuriyet’ten Alican Uludağ’ın haberine göre yazıda firari sanıklardan bazılarıyla ilgili detaylı bilgiler verildi. Yazıda sanıklardan Bayram Yıldız için şöyle dendi: “2018 Mart ayı başlarından Suriye’de bulunduğu bölgeden ayrılarak Irak’a geçtiği, IŞİD terör örgütü için silah ve mühimmat (havan topu, bomba vs.) yaptığı, Irak / Bağdat’ta örgüt tarafından ‘uyuyan hücre’ diye tabir edilen sözde güvenli evde kalıyor olabileceği, DEAŞ terör örgütü tarafından ülkemizde ses getiren bir eylem için görev verilmesi durumunda ülkemize gelebileceği şeklinde teyide muhtaç bilgilerin bulunduğu” belirtildi. Firari sanıklardan Kasım Dere için de “IŞİD terör örgütü içerisinde faaliyet yürüttüğü, çatışmalarda hayatını kaybettiği veya bahse konu örgüt tarafından öldüğü algısı oluşturularak rahat hareket etmesi sağlanıp ülkemize yönelik eylem arayışı içerisinde olabileceği şeklinde istihbari mahiyette bilgiler bulunduğu…”  Bir diğer firari sanık olan Yakup Selağzı için de “İllegal yollardan Suriye’ye geçerek Türkiye’ye karşı intihar eylemi düzenleyebileceği şeklinde istihbari mahiyette bilgiler bulunuyor” ifadesi kullanıdı.

Kazakistan doğumlu sanık Walentina Slobodjanjuk’un ise ‘2015 yılı ekim ayı sonlarında veya Kasım ayı içerisinde Suriye’den Türkiye’ye gelerek canlı bomba eylemi gerçekleştirebileceği şeklinde istihbari mahiyette bilgiler bulunduğu’ifade edildi.

Muhammet Zana Alkan için de Suriye’de faaliyet yürüttüğü muhtemel eylemlerde kullanılabileceği değerlendirilen şahıslar listesinde bulunduğu, çatışmalarda hayatını kaybettiği veya bahse konu örgüt tarafından öldüğü algısı oluşturarak rahat etmesi sağlanıp ülkemize yönelik eylem arayışı içerisinde olabileceği şeklinde istihbari mahiyette bilgiler bulunduğu belirtildi.

Tek kararla birçok koruma alanı yapılaşmaya açıldı

17/04/2019 Diken.com.tr

İzmir, Denizli, Çanakkale, Edirne, Gümüşhane, Bursa ve Van’da birçok koruma alanı Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yapılaşmaya açıldı.

17 Nisan 2019 Tarihli ve 30748 Sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan ilana göre değişiklikler şöyle:

Edirne’nin merkez ilçesindeki doğal SİT alanı Askersöğütlü Devlet Ormanı nitelikli doğal koruma alanı, Eğribük Havzası doğal koruma alanı ilan edildi.

Gümüşhane’nin merkez ilçesinin Süleymaniye Mahallesi’ndeki doğal SİT alanı, sürdürülebilir koruma ve kontrollü kullanım alanı ilan edildi.

Bursa’nın Orhangazi ilçesinin Keramet Mahallesi’ndeki doğal SİT alanı, nitelikli doğal koruma alanı ilan edildi.

Van’ın Bahçesaray ilçesindeki Müküs Çayı doğal SİT alanı, nitelikli doğal koruma alanı ilan edildi. Gürpınar ilçesinin Çavuştepe Kalesi’ndeki doğal SİT alanı, sürdürülebilir koruma ve kontrollü kullanım alanı ilan edildi.

Denizli’nin Babadağ ve Tavas ilçelerindeki doğal SİT alanı Salbakos Dağları ve çevresi, doğal koruma alanı ilan edildi.

İzmir’in Buca ilçesindeki İnönü Mahallesi, Tınaztepe Mahallesi ve Dumlupınar Mahallesi’ndeki bazı adalar sürdürülebilir koruma ve kontrollü kullanım alanı, Buca, Bornova ve Kemalpaşa’yı kapsayan 26’ncı grup alanı nitelikli doğal koruma alanı ilan edildi.

‘Nitelikli doğal koruma alanları’ doğal yapısı değişmemiş veya az değişmiş, yörede yaşayanların alanın mevcut kaynaklarını koruma amaçlarına uygun şekilde kullanabildiği, doğal hayata dayalı geleneksel yaşam şekillerinin korunduğu kara, su, deniz alanları. Bu alanlarda küçük ölçekli değişiklikler yapılabiliyor, tahribat ihtimali görece düşük.

‘Sürdürülebilir koruma ve kontrollü kullanım alanları’ hassas alanlar veya nitelikli doğal koruma alanlarında doğal ve kültürel bakımdan uyumlu düşük yoğunlukta faaliyetler, turizm ve yerleşimlere izin veren alanlar. Bu alanlarda daha kapsamlı yapılaşmalara gidilebildiği için büyük tahribatlar meydana gelebilir.

Ünlü ekonomist: Türkiye’de gerçek enflasyon yüzde 43, TÜİK güvenilir değil

15/04/2019 Diken.com.tr

Ünlü ekonomi profesörü Steve Hanke, Türkiye’de gerçek enflasyonun yüzde 43 olduğunu söyleyerek, “(Cumhurbaşkanı Tayyip) Erdoğan hükümeti yıllık yüzde 20 enflasyon oranıyla sizi kandırmasın, TÜİK ölçümlemeleri güvenilir değil” dedi.

Johns Hopkins Üniversitesi’nde profesör olarak görev yapan ve Beyaz Saray’da Ronald Reagan döneminde ekonomik danışman olarak da çalışan Hanke, Twitter’daki paylaşımında şu ifadeleri kullandı: “Türkiye’nin yıllık enflasyon oranının 13 Nisan 2019 tarihi itibariyle doğru ölçümlenmiş hali yıllık yüzde 43’tür. Erdoğan hükümetinin yıllık yüzde 20 demesine kanmayın. TÜİK ölçümlemeleri güvenilir değil.”

Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın açıkladığı ‘reform paketi’ne ilişkin bir paylaşım da yapan Hanke, pakette bankalara aktarılacak 5 milyar dolar (28 milyar lira) desteğin çok az olduğunu belirterek şunları söyledi: “Erdoğan’ın 5 milyar dolarlık teşviği, Türkiye’nin borç batağına saplanmış bankalarına yardım etmek için çok küçük ve çok geç bir hamledir. Bir para kurulu kurulmadıkça, ekonominin çıpası haline gelen yüzde 40 enflasyon & zavallı ve budala lirayla, hiçbir şey işe yaramaz.”

Kesenin ağzı yırtıldı: Merkezi bütçe ilk üç ayda 2018’in yarısı kadar açık verdi

15/04/2019 Diken.com.tr

Merkezi yönetim bütçesi mart ayında 24.5 milyar lira açık verirken, ilk üç ayda 36.2 milyar lira açık kaydedildi. 2018 yılının tamamında bütçe 72.6 milyar lira açık vermişti. 2019 yılı bütçe açığı hedefi ise 80.6 milyar lira.

Yeni Ekonomik Program’da 2019 yılı için 80.6 milyar lira bütçe açığı beklendiği belirtilmişti.

Hazine ve Maliye Bakanlığı, Mart 2019’a ilişkin bütçe uygulama sonuçlarını açıkladı. Buna göre, martta bütçe gelirleri, geçen yılın aynı ayına göre yüzde 12.8 artarak 54.4 milyar lira, bütçe giderleri yüzde 15.2 artarak 78.8 milyar lira oldu.

İlk üç ay bütçe giderleri yıllık yüzde 35.4 arttı

Ocak-mart döneminde bütçe gelirleri, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 30.4 yükselerek 218.3 milyar lira, bütçe giderleri ise yüzde 35.4 artışla 254.4 milyar lira olarak kayıtlara geçti.

Böylece merkezi yönetim bütçesi, martta 24.5 milyar lira, ocak-mart döneminde ise 36.2 milyar lira açık verdi.

Geçen yıl martta 10.6 milyar lira faiz dışı açık veren merkezi bütçe, 2019’un mart ayında 13.1 milyar lira faiz dışı açık verdi.

2019 yılı mart ayında vergi gelirleri geçen yılın aynı ayına göre binde 4 oranında azalarak 41.1 milyar lira olarak gerçekleşti. Faiz hariç bütçe giderleri ise yüzde 14.6 oranında artarak 67.5 milyar lira oldu.

Üç aylık dönemde vergi gelirleri, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 5.8 artışla 154.3 milyar liraya yükseldi. Faiz dışı bütçe giderleri ise yüzde 33.5 oranında artarak 222.1 milyar liraya yükseldi.

Geçen yıl aynı dönemde faiz dışı fazla verilmişti

Ocak-mart dönemi faiz dışı açık 2018 yılının aynı dönemine göre 4.7 milyar lira artışla 2.8 milyar liraya yükseldi. 2018’in aynı döneminde 1.9 milyar lira faiz dışı fazla verilmişti.

CHP’li meclis üyesi iddia etti: Egemen Bağış’ın şoförünün maaşını belediye ödüyor

15/04/2019 

CHP’li İBB meclis üyesi Nadir Ataman, eski bakanlardan Egemen Bağış’ın özel şoförlüğünü yapan M.G.’nin aslında büyükşehir kadrosunda şoför olduğunu ve İBB tarafından mevzuata aykırı şekilde Bağış’a tahsis edildiğini söyledi.

Sözcü’den Özlem Güvemli’nin haberine göre Ataman şöyle devam etti: “Bağış’ın şoförü M.G. bu hafta apar topar asıl görev yeri İBB’ye çağrıldı. Yasalsa bu tahsis neden geri çağırdınız? Bu şekilde birçok şoför ve araç tahsisi yapıldığını biliyoruz. Yakında hepsini isim isim açıklayacağız. Bağış’a tahsis edilen şoför için İBB 13 yıl boyunca maaş ödedi.”

YSK başvurusunda ortaya çıktı: Gizli bilgiler AKP il başkanlığının dosyasına girmiş

15/04/2019 

Büyükçekmece’de seçim öncesi yasadışı seçmen yazıldığı ortaya çıkmış ve 700’ün üzerinde seçmen kaydı silinmiş, soruşturma kapsamında biri nüfus memuru biri belediye çalışanı iki kişi tutuklanmıştı. AKP şimdi bu olay nedeniyle İstanbul seçimlerinin iptalini istiyor.

Sözcü’den Asuman Aranca’nın haberine göreBüyükçekmece seçiminin iptalinin talep edildiği, AKP İstanbul İl Başkanı Bayram Şenocak imzalı başvurunun ekleri arsında, Büyükçekmece savcılığının 2019/2708 sayılı soruşturma dosyası ile Büyükçekmece kaymakamlığının idari soruşturma dosyası, seçmen listesinde olup cezaevinde bulunan tutuklu ve hükümlülerin listesi de var. İfade veren şüpheliler ile tanıkların ifadesi de AKP’nin başvuru dosyasına konuldu.

Dilekçede, yapıldığı iddia edilen usulsüz işlemlerin ‘organize’ olduğu öne sürüldü. Büyükçekmece’de toplam 21 bin sahte ve usulsüz seçmen kaydı yapıldığı, CHP lehine, büyükşehir belediye başkanlığı seçiminde 8 bin 926, ilçe belediye başkanlığı seçiminde 4 bin 182, ilçe belediye meclisi seçiminde 3 bin 170 oy farkı olduğu kaydedildi. Dilekçede, soruşturma kapsamında tutuklanan Mehmet Özgür Samanlı’nın Nisan 2017’den itibaren usulsüz işlemler yapmaya başladığı öne sürüldü. Ancak 24 Haziran 2018’deki seçimlere kadar geçen 14 aylık süredeki değişikliklerin, cumhurbaşkanlığı seçimini etkileyip etkilemediğine değinilmedi.

24 Haziran 2018 seçimlerine göre Büyükçekmece’deki seçmen sayısı 172 bin 351. 31 Mart yerel seçimlerinde, oy kullanabilecek seçmen sayısı ise 174 bin 660. İki seçim arasındaki sürede, ilçedeki seçmen sayısındaki artış yalnızca 2 bin 309. Dilekçede seçmen rakamları 24 Haziran’daki son güncel veriler yerine 16 Nisan 2017 referandumundaki rakamlarla kıyaslanıyor.

Tıp öğrencileri için ‘Hz. Peygamber’in Evrensel Mesajı’ konferansı

13/04/2019 

BirGün’den Mustafa Mert Bildircin’in haberine göre, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, rektörlük tarafından 19 Nisan’da düzenlenecek konferans için tüm birimlere bilgi yazısı gönderdi.

Konferans yazısı, Kök Hücre Anabilim Dalı Başkanlığı’na, Kronik Hastalıklar Anabilim Dalı Başkanlığı’na, Sinirbilim Anabilim Dalı Başkanlığı’na ve Tıp Eğitimi Anabilim Dalı Başkanlığı’na iletildi. 

‘Tüm dünya kara deliği tartışırken…’

Konferansı eleştiren Eğitim İş Genel Başkanı Orhan Yıldırım, dünya kamuoyu yayınlanan kara delik fotoğrafını tartışırken bu konferansın gündeme gelmesinin manidar olduğunu söyledi.

Tıp eğitimi alan öğrencilere, bu tarz konferans verilmesinin anlamsız olduğunu belirten Yıldırım “Cumhurbaşkanınca atanan rektörlerin seçilme nedeninin dini konularda uzman olmak olduğunu görüyoruz ” dedi.

Eğitim Sen Yükseköğretim Sekreteri Özgür Bozdoğan da konferansı “Enflasyonla mücadele için manav tezgahı açan zihniyetin öncelemesi gereken konuyu böyle belirlemesi şaşırtıcı değil” sözleriyle eleştirdi.

‘Cübbeli’nin damadına İBB’den 1.8 milyonluk ihale

12/04/2019 

İstanbul Yarı Maratonu için düzenlenen ihalenin kamuoyunda ‘Cübbeli Ahmet Hoca‘ olarak bilinen Ahmet Mahmut Ünlü’nün damadının şirketine verildiği bildirildi. Şirketle 3 Nisan günü, 1.8 milyon liralık sözleşme imzalanmış.

Sözcü’den Özlem Güvemli’nin haberine göre hizmet alımı için 29 Mart 2019 tarihinde büyükşehir belediyesinin (İBB) iştiraklerinden Spor İstanbul tarafından ihale düzenlendi.

Maliyeti 3 milyon 596 bin 626 lira olan ve iki kısımdan oluşan ihalenin 1 milyon 872 bin 300 liralık kısmı Adstation Reklam’a, 753 bin 539 liralık kısmı da Aziz Yavuz’a verildi.

Adstation Reklam Organizasyon İletişim Danışmanlık İnternet Hizmetleri Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’nin ortakları ise ‘Cübbeli Ahmet Hoca‘nın damadı Esat Palazoğlu ve ağabeyi Muhittin Palazoğlu.

İstanbul Yarı Maratonu ‘Gel beraber koşalım‘ sloganıyla 7 Nisan pazar günü Tarihi Yarımada’da gerçekleştirildi.

100 metre yol için 1000 zeytin ağacı kesiliyor

12/04/2019 

BirGün’ün haberine göre köylüler, dört beş yıldır mücadele ettiklerini, fakat kimseye söz dinletemediklerini ve bir çevre katliamı yaşandığını belirtti.

İlkkurşun Köyü Kafkas Kültürü Dayanışma Derneği Başkan Yardımcısı Rıfat Dirik, yolun 100 metre kısaltılması için kesilecek ağaçların en gencinin 50-60 yaşında olduğunu söyledi.

‘Zeytin ağaçlarımızın sonunu getirecekler’

Mevcut yolun rahatça düzleştirilip genişletilebileceğini ifade eden Dirik, “Bölge tarihi İlkkurşun tepelerinin hemen yanında. Buradan dolgu alma uğruna yolun güzergâhının değiştirilmesi zeytin ağaçlarımızın sonunu getirecek” diye konuştu.

Dirik şöyle devam etti: “Yüklenici firma 2015 tarihinden bu yana, bu arazi üzerinde dolgu ve kazı malzemesi alıyor. Bu çalışma önlenmemesi halinde köyümüzün merası, mera olmaktan çıkacak. Mevcut anayolun genişletilerek doğanın tarihin ve yeşilin korunmasını istiyoruz.” 

Geçiş sayıları tutmamıştı: Mega projelere 3.7 milyar lira ödeyeceğiz!

11/04/2019 

Yavuz Sultan Selim ve Osman Gazi köprüleri, Avrasya Tüneli, İstanbul-İzmir ve Kuzey Marmara otoyollarında 2018 yılı için verilen geçiş garantileri karşılığı işletmeci firmalara gelecek hafta 3 milyar 650 milyon lira ödeme yapılacak.

Yap-işlet-devret modelli projelerde işletici firmalarla yapılan sözleşmelerde çeşitli araç geçişi taahhütleri bulunuyor. Bu taahhütler tutturulamazsa devlet aradaki fark için işletici firmaya ödemede bulunuyor. Ödemelerse, verilen garantiler dövize endeksli olduğu için döviz bazında yapılıyor.

Son olarak, Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Mehmet Cahit Turhan bu projelerde geçiş hedeflerinin tutturulamadığını açıklamıştı.

Habertürk’ten Olcay Aydilek’in haberine göre haftaya yapılacak garanti ödemesi için 2 Ocak 2018’deki dolar kuru (3.76) kullanılacak.

Söz konusu ödemelerin Cumhurbaşkanlığı 2019 Yılı Bütçe Teklifi’nde ‘hane halkına yapılan transferler’ veya ‘hizmet bedeli’ kalemleri altında gizlendiği ortaya çıkmıştı.

Gıda fiyatları dünyada yüzde 3.6 düştü, Türkiye’de yüzde 29.77 arttı

04/04/2019 Diken.com.tr

Birleşmiş Milletler’e bağlı Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) verilerine göre dünyada gıda fiyatları martta yıllık yüzde 3.6 düşerken, Türkiye’nin mart ayı yıllık gıda enflasyonu yüzde 29.77.

FAO verilerine göre gıda fiyatları mart ayında şubat ayına göre değişmezken, Türkiye’de ise mart ayı gıda enflasyonu yüzde 2.44 olarak açıklanmıştı.

Gıda emtialarının uluslararası fiyat değişimleri için gösterge olarak kabul edilen endeks şubat ayına göre değişim göstermezken, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından açıklanan enflasyon verilerine göre Türkiye’de gıda ve alkolsüz içecek fiyatları aynı dönemde yüzde 2.44 arttı.

FAO’nun bugün açıkladığı verilere göre FAO gıda fiyat endeksi martta değişmeyerek 167 düzeyinde kaldı. Rapora göre süt ve süt ürünlerindeki sert yükseliş ve et fiyatlarındaki artış hububat, yağ ve şeker fiyatlarındaki düşüşle dengelendi.

FAO hububat fiyatları endeksi martta yüzde 2.2 düşüşle 164.8 puana gerilerken, FAO sebze yağı fiyatları endeksi yüzde 5.9 düşüşle 127.6 puana geriledi. Bu düşüşte özellikle palm, soya ve kolza yağı fiyatlarındaki gerileme etkili oldu. Dünya et fiyatları ise FAO et fiyatları endeksine göre 0.6 puan artışla 162.5 düzeyine yükseldi. En sert yükseliş ise yüzde 6.2 ile (11.9 puan) FAO süt ürünleri endeksinde görüldü. Endeks 204.3 puana yükselmiş oldu.

Hindistan en büyük şeker üreticisi olacak

FAO şeker fiyatları endeksi ise yüzde 2.1’lik düşüşle 180.4 puana geriledi. Raporda Hindistan’ın Brezilya’yı da geçerek dünyanın en büyük şeker üreticisi olması beklendiği vurgulandı. Brezilya realindeki düşüş ise dünya şeker fiyatlarındaki düşüşte etkili oldu.

Avrasya Tüneli’nde 2018 garantisi tutmadı: Şirkete 156 milyon lira ödeyeceğiz!

04/04/2019 

İstanbul’daki Avrasya Tüneli’nde 2018’de, tüneli inşa eden şirkete taahhüt edilen araç geçişi sağlanamayınca devletin kasasından yaklaşık 156 milyon lira çıktı.

Cumhuriyet’ten Mustafa Çakır’ın haberine göre CHP Kocaeli Milletvekili Haydar Akar, Osman Gazi ve Yavuz Sultan Selim köprüleri ve tünel için devletin şirketlere ne kadar ödendiğini Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Cahit Turhan’a sordu.

Bakanın verdiği yanıt göre 25 milyon 125 bin araç geçişi garantisi verilen Avrasya Tüneli’nden 2018’de 17 milyon 91 bin 747 bir araç geçti. Devletin tüneli inşaa eden şirkete garanti vermesi nedeniyle, Hazine’nin kasasından şubatta geçmeyen araçlar için 55 milyon 684 bin 443 lira 14 kuruş ödeme yapıldı.

Öte yandan, Osmangazi Köprüsü’nü geçen yıl 9.1 milyon araç kullandı. Bu köprü için yıllık taahhüt edilen sayı 14.6 milyondu. Otoyol A.Ş. ile devlet, şirkete ne kadar ödeneceği konusunda anlaşma aşamasında. Paranın nisanda ödeneceği belirtildi.

İstanbul’daki Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nden ise 2018’de 14.9 milyon araç geçti. Bu köprü için de yıllık 50 milyon araç geçişi garantisi verilmişti. Şirkete nisanda ödeme yapılacak.

Başkanlar değişir kadınların siyasetteki yeri değişmez: 1389 başkanın sadece 37’si kadın

03/04/2019 Diken.com.tr

Kadın başkanlarla ilgili tasnifi, Altınbaş Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve Kadın Çalışmaları Araştırma Merkezi (TOKAMER) yaptı.

Araştırmadan diğer satırbaşları şöyle:

-Büyükşehir belediye başkanlığını kazanan 30 kişi arasından ise sadece 3 kadın. Bu da yüzde 2.66’lık genel orana karşılık yüzde 10’luk orana denk geliyor.

-Büyükşehirler dışında 50 İl belediye başkanının sadece biri kadın. Bu yüzde 1,196 gibi bir orana tekabül ediyor.

– 920 İlçe belediye başkanından sadece 29’u kadın; bu da yüzde 3,15 e tekabül ediyor.

– 386 belde belediye başkanının sadece 4’ü kadın; bu da yüzde 1,04’lük bir orana tekabül ediyor.

TOKAMER Başkanı Sosyolog Zeynep Banu Dalaman, kadın adaylar konusunda seçim sonuçlarının çok olumsuz olduğunun açıkça gözlendiğini belirterek şöyle konuştu: “Maalesef kadın adayların seçilmesi konusunda siyasi partiler yine sınıfta kaldı. Kadın adaylara seçilebilecekleri yerlerden pek şans verilmediğini hep söylüyorduk. Şimdi seçim sonuçlarına baktığımızda kadınların yerel yönetimlerde temsili açısından çok kötü bir tabloyla karşı karşıyayız. Siyasi partilerin kadın kotaları olsa bile kadın adaylara çok şans vermiyor. Bunun temel sebebi erkeklerin daha çok siyasette olma talepleriyle ilgili. Kadınları teşvik etmiyorlar, onları desteklemiyorlar. Kadının olduğu her yerde bir erkeğin gözünün olması bunun en büyük sebeplerinden bir tanesi.”

2019’un İlk Üç Ayında 483 Çocuk İstismara Maruz Kaldı

Ankara Barosu Çocuk Hakları Merkezi tarafından yayımlanan rapora göre, yılın ilk üç ayında 483 çocuk cinsel istismara maruz kaldı. Raporda; uyuşturucu ile ilgili suçları işlediği ileri sürülen çocukların bir kısmının 15 yaşın altında olduğu tespiti yapıldı

 BİRGUN.NET 26 Nisan, 2019

Ankara Barosu Çocuk Hakları Merkezi tarafından yayımlanan raporlarda, suça sürüklenen çocuk ve mağdur çocuklardaki artış gözler önüne serildi.

Sadece yılın ilk üç ayında ve soruşturma aşaması ile sınırlı olmak üzere; cinsel istismar suçu mağduru olarak 83’ü 12 yaşın altında toplamda 483 çocuk; aile içi şiddet ve akran zorbalığı suçları da dahil olmak üzere 65’i 12 yaşın altında 568 çocuk yaralama suçu mağduru olarak ceza adalet sisteminin içerisine girmek zorunda kaldığı bilgilerine yer verildi. 

– Cinsel istismarda suça sürüklenen çocuk sayısı geçen yıl 122’yi buldu. 2019 ilk üç ayında 154’e yükseldi. Bu çocuklardan 72’sinin15 yaş altı olması dikkat çekti. 

– Cinsel istismar dolayısıyla mağdur çocuk sayısı ise 689’u buldu. Bu çocukların 129’unun 12 yaş altında olması durumun vahametini gözler önüne serdi. Yaralamadan mağdur olan 968 çocuğun 168’ini 12 yaşın altındaki çocuklar oluşturdu. 

Devletin Görevi

Cumhuriyet’ten Şeyma Paşayiğit’in haberine göre, Baro tarafından “Çocukların suçtan korunması, suça sürüklenmekten korunması, ayrımcılığa uğramaksızın her türlü temel hak ve özgürlüklerinin güvence altına alınması, cinsel şiddet ve sömürüden, her türlü ihmal ve istismardan korunması öncelikle devletlerin yükümlülüğü altındadır” ifadeleriyle devletin çocukları suçtan korumadaki görevleri anımsatıldı.

En Fazla Çocuk İşçi Tarım Sektöründe

 BİRGUN.NET 22 Nisan, 2019

Uluslararası Çalışma Örgütünün (ILO) raporuna göre, tüm dünyada 73 milyonu “tehlikeli” işlerde olmak üzere halen 152 milyon çocuk işçi bulunuyor. Tarım yüzde 70,9’luk oranla çocuk işçilerin en fazla olduğu sektör durumundayken, tarımı sırasıyla hizmet ve sanayi sektörü izliyor.

Çalışma hayatının en önemli sorunlarından biri olan çocuk işçiliği; “Çoğu kez çocukları çocukluklarını yaşamaktan alıkoyan, potansiyellerini ve saygınlıklarını eksilten, fiziksel ve zihinsel gelişimleri açısından zararlı işler” olarak tanımlanıyor.

ILO tarafından hazırlanan “Çocuk İşçiliği Küresel Tahminler Raporu”na göre, tüm dünyada 73 milyonu “tehlikeli” işlerde olmak üzere halen 152 milyon çocuk işçinin -her 10 çocuktan biri- olduğu dikkati çekiyor. Bu çocukların 88 milyonu erkek, 64 milyonu ise kızdan oluşuyor.

Afrika bölgesel yoğunluk bakımından yüzde 19,6 oranı ile çocuk işçiliğinin en yoğun olduğu bölge oldu. Afrika’yı sırasıyla yüzde 7,4 ile Asya ve Pasifik bölgesi, yüzde 5,3 ile Amerika, yüzde 4,1 ile Avrupa ve yüzde 2,9 ile Orta Asya ve Arap ülkeleri izledi.

Sektörel dağılıma bakıldığında çocuk işçiler yüzde 70,9 oranında tarım sektöründe, yüzde 17,2 oranında hizmet sektöründe ve yüzde 11,9 oranında sanayide çalışıyor.

Çocuk işçiliğini temel politika alanlarından biri olarak gören ILO, 2025 hedefine yönelik politika ve programlara ilişkin raporunda, çocuk işçiliğinin yasal düzenlemeler ve standartlar, sosyal koruma, eğitim ve insana yakışır iş olanaklarıyla sonlandırılacağına işaret ediyor. 

2018, “Çocuk İşçiliği İle Mücadele Yılı” İlan Edilmişti

Türkiye İstatistik Kurumunca (TÜİK) yapılan, 2012 yılı Çocuk İşgücü Anketine göre Türkiye’de 893 bin çocuk ekonomik faaliyetteydi. Çocuk işçiliğiyle sorunu ortadan kaldırmak için kararlı politikalar uygulayan Türkiye, bu doğrultuda 2018’i “Çocuk İşçiliği ile Mücadele Yılı” ilan etmişti. 

Özellikle tarım sektöründe çocuk işçilikle mücadele kapsamında mevsimlik tarım işçilerinin koşullarını iyileştirmek ve kamu hizmetlerinden etkin yararlanmalarını sağlamak ve çocuk işçiliğini önlemeye yönelik “Mevsimlik Tarım İşçileri Projesi”ni (METİP II) uygulayan Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, “Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Ulusal Programı”nı (2017-2023) toplumun tüm kesimlerinin katılımıyla yürütmeyi sürdürüyor.

“Ders ve sınavlar cuma namazıyla çakışmasın” talimatı

26 Nisan 2019

Ege Üniversitesi Rektör Yardımcısı Canan Füsun Abay, YÖK’ün “Cuma İzni” başlığıyla yayımladığı genelgeyi hatırlatarak, mesai, ders ve sınav saatlerinin cuma namazı ile çakışmayacak şekilde düzenlenmesi ile ilgili talimat verdi.

Birgün’den Burcu Cansu’nun haberine göre, Ege Üniversitesi Rektör Yardımcısı Abay, ders ve sınav saatlerinin cuma namazı ile çakışmaması için YÖK’ün 2018 yılında “Cuma İzni” başlığıyla yayımladığı genelgeyi anımsatarak mesai, ders ve sınav saatlerinin cuma namazı ile çakışmayacak şekilde düzenlenmesi ile ilgili yeni bir talimat verdi. Abay imzası ile yayımlanan talimat metni, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Fen Bilimleri Enstitüsü, Sağlık Bilimleri Enstitüsü ve Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü’ne gönderildi. 

YÖK Başkan Vekili Rahmi Er imzasıyla 4 Nisan 2018 tarihinde, tüm üniversite rektörlüklerine ders ve sınav saatlerinin cuma namazına engel olmayacak şekilde düzenlenmesi talimatı veren bir yazı gönderildi. Yazıda, mesai saatleri, ders çizelgeleri ve sınav saatlerinin bu doğrultuda düzenlenmesi gerektiği ifade edildi.

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi’nde Eş, Dost, Akraba Atamaları 250’yi Aştı!

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi’nin (ÇOMÜ) on yılı aşan süredir yapılan akraba atamaları ile üniversite kadrolarının şişirildiği belirtildi. Üniversitedeki eş, dost, akraba atamaları sadece akademik personel içinde 250’yi aştı.

 Cumhuriyet’ten Ozan Çepni’nin haberine göre, 2015 yılında başladığı rektörlük görevi 6 gün önce son bulan eski Rektör Yücel Acer’in eşinin memur, genel sekreter Sami Yılmaz’ın kızının araştırma görevlisi, genel sekreter yardımcısı Ayhan Monus’un eşinin de öğretim görevlisi kadrosunda olduğu belirlendi. Üniversite yönetiminden başlayarak kadroları farklı fakültelerde olan onlarca akademisyen eşinin üniversiye atandığı tespit edildi.

Eski Rektör Prof. Dr. Yücel Acer, eşi Aysun Acer, Sağlık Kültür ve Spor Daire Başkanlığı’na memur olarak, ‘FETÖ’den yargılanıp 9 yıl ceza alan bir önceki rektör Sedat Laçinerdöneminde atandı. Genel sekreter Sami Yılmaz’ın kızı Behiyye Yılmaz da Mimarlık ve Tasarım Fakültesi’nde araştırma görevlisi. Cumhuriyet’in ulaştığı araştırma görevlisi giriş sınav sonuçlarına göre, 2018’de göreve başlayan Yılmaz ile bir aday daha ÇOMÜ’ye başvurdu. Yılmaz’ın yabancı dil notu 67 rakibinin 70, Yılmaz’ın lisans mezuniyet notu 78 rakibinin 86 olmasına karşın üniversitede yapılan giriş sınavında genel sekreter kızı Yılmaz’a 70 rakibine ise 50 verilerek Yılmaz göreve alındı.

 Yapı İşleri Daire Başkanı Karabulğu’nun eşi Nihal Karabulğu da üniversitenin kreş memuru. Ziraat Fakültesi’nden Prof. Dr. Alper Dardeniz eşi Gül Dilek Dardeniz de Öğrenci İşleri Daire Başkanlığı’nda şube müdürü olarak görev yapıyor. Ziraat Fakültesi’nden Prof. Dr. Ali Karabayır’ın eşi Filiz Karabayır da İletişim Fakültesi’nde fakülte sekreteri görevinde.

Öte yandan cumhuriyet söz konusu haberine şu notu düştü:

“Cumhuriyet’in ulaştığı verilere göre, üniversitede yaklaşık 250 akademisyenin ÇOMÜ çatısı altında bir akrabası bulunuyor. Akrabalık ilişkisi ve isimlerini tek tek yazamayacağımız üniversitenin akademik personel listesinde, 2 Monus, 5 Özden, 2 Karabulğu, 2 Tarhan, 2 Eryaman, 4 Koyuncu, 2 Baysal, 20 Yılmaz, 2 Dardeniz, 2 Dilgin, 12 Aydın, 7 Genç, 2 Özpınar, 3 Yiğitbaş, 4 Taşkın, 2 Soydurgan, 2 Gökkuş, 20 Şahin, 5 Ekici, 2 İşmen, 2 Erenoğlu, 8 Güven, 4 Çolakoğlu, 2 Akın, 2 Adiloğulları, 2 Atay, 2 Karabayır, 2 Timur, 2 Zorba, 2 İzmirli, 2 Özdilek, 2 Camcı, 3 Cesur, 2 Gencel, 4 Kara, 3 Sönmez, 3 Topkaya, 7 Bulut, 2 Bozatay, 2 Beceren, 7 Işık, 2 Acarlı, 2 Akay, 3 Akbaş, 2 Akbulak, 2 Başar, 5 Bayram, 2 Sağlık, 7 Kahraman, 4 Ekinci soyadlı akademisyenin olması dikkat çekiyor.”

“Türkiye’de her üç çocuktan biri şiddetli maddi yoksunluk içinde büyüyor”

23 Nisan 2019 T24

Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi (BETAM) çocuk yoksunluğuna ilişkin olarak bir rapor yayımladı. Avrupa Birliği’nin (AB) yoksunluk tanımına göre 2017 yılında Türkiye’de yaklaşık her üç çocuktan birinin şiddetli maddi yoksunluk çeken hanelerde yaşadığı belirtilen raporda; Türkiye’nin, Avrupa ülkeleri arasında en şiddetli maddi yoksunluğun yaşandığı ülke olduğu saptaması yapıldı. 2016 yılından 2017 yılına Güney Doğu Anadolu ve Batı Anadolu Bölgesi’ndeki çocukların yoksunluk oranlarında artışlar olduğu değerlendirmesi yapılan rapora göre diğer bölgelerde yoksun çocuk oranları azaldı.

BETAM’ın araştırmasında AB İstatistik Ofisi’nin tanımladığı maddi yoksunluk ölçütleri esas alındı. Bu ölçütlere göre, şiddetli maddi yoksunluk, “Bireylerin hayatlarına düzgün bir şekilde devam edebilmeleri için gerekli olan çeşitli ihtiyaçların zorunluluktan yerine getirilememesi olarak” tanımlanıyor. Bu ölçüte göre kira ve faturaların ödenmesi, evin ısınma ihtiyacının yeterince karşılanması, beklenmeyen harcamaların karşılanması, her iki günde bir et, balık ya da protein eşdeğer gıdalarının tüketilebilmesi, evden uzakta bir haftalık tatil masrafının karşılanması, bir arabaya, bir çamaşır makinesine, bir renkli televizyona ve bir telefona sahip olunması (cep telefonu da dahil), olarak belirlenen dokuz kriterden dördünü yerine getiremeyen hanelerde yaşayan bireylerin şiddetli maddi yoksunluk içerisinde olduğu kabul ediliyor.

TÜİK verileri kullanılarak yapılan değerlendirmede, Türkiye’de şiddetli maddi yoksunluğun özellikle birkaç kalemde yoğunlaştığı belirlendi. Rapora göre Türkiye’deki çocukların yüzde 40,9’u son 12 ay içerisinde ev kirasını, elektrik, su, gaz ve kredi kartı faturalarını planladığı gibi ödeyemeyen hanelerde yaşıyor. Beslenme ihtiyacının yeterince karşılanamadığı hanelerde yaşayan çocukların oranı da yüzde 37,8.

Türkiye’de yaşayan çocukların yüzde 66,3’ü evden uzakta bir haftalık tatil masrafını karşılayamayan hanelerde yaşıyor. 2016 yılı verileri ile kıyaslandığında, tatil yapamayan çocukların oranında 4.4 puanlık bir azalma görülüyor. Çocukların yaşadığı hanelerin yüzde 44,1’i otomobil sahibi değil.

Türkiye’de yaşayan 0-15 yaş aralığında yaklaşık 20 milyon çocuğun 7 milyonundan fazlası maddi yoksunluk içerisinde yaşıyor. Bu çocukların yarısından fazlasının Akdeniz, Orta Doğu, Kuzey Doğu ve Güney Doğu Anadolu bölgelerinde yaşadığı görülüyor. Bu bölgelerde maddi yoksunluk oranları Türkiye ortalaması olan yüzde 34,6’nın üzerinde. Çocuk maddi yoksunluğunda en yüksek orana sahip bölge yüzde 59,3 ile Güney Doğu Anadolu. Bu bölgede ikamet eden 10 çocuktan 6’sı şiddetli maddi yoksunluk içinde yaşıyor.

Türkiye’nin batı bölgelerinde şiddetli maddi yoksunluk oranı görece azken, şiddetli çocuk yoksunluğunun en az olduğu Doğu Marmara Bölgesi’nde bu oran yüzde 16,6. Şiddetli çocuk yoksunluğunun en yüksek olduğu Güney Doğu Anadolu ile en düşük olduğu Batı Anadolu arasında 42,7 yüzde puanlık ciddi bir fark söz konusu. Raporda, çocuklarda maddi yoksunluk açısından bölgeler arası uçurumun başlıca nedeninin, bölgelerde medyan gelirler arasındaki mevcut devasa farklılık ve doğu bölgelerinde hanelerin ortalama çocuk sayısının yüksekliği olduğu belirtildi.

2016’dan 2017’ye şiddetli maddi yoksunluk değişimleri karşılaştırıldığında, Batı Anadolu ve Güney Doğu Anadolu bölgelerinde artış kaydedildiği buna karşılık diğer bölgelerde düşüşlerin gerçekleştiği görülüyor. Bölgesel verilerde Güney Doğu Anadolu’da (3,9 puan) yaşanan yüksek yoksunluk artışı dikkati çekerken  Batı Anadolu’da yaşanan artış 0,8 puan ile sınırlı.

Rapora göre, Güney Doğu Anadolu Bölgesi’nde yaşanan yüksek artışın arkasında yatan çarpıcı etken beklenmeyen harcamaları karşılayamayan hanelerin oranındaki artış. Güney Doğu Anadolu’da beklenmeyen harcamaların karşılanamadığı hanelerde yaşayan çocukların oranı 2016’da yüzde 53,3 iken 2017’de 8 puan artarak yüzde 61,3’e yükseldi.

Batı Anadolu’da yaşanan sınırlı artışın büyük oranda kira ve faturaların karşılanamamasından kaynaklandığı görülüyor. Batı Anadolu’da kira ve faturaların ödenemediği hanelerde yaşan çocukların oranı 2017’de 3,5 puan artarak yüzde 32,3’e yükseldi.

Batı Karadeniz ve Akdeniz Bölgeleri’nde maddi yoksunluk içinde yaşayan çocukların oranlarındaki iyileşmeler dikkati çekiyor. 2016’dan 2017’ye yoksun çocukların oranı Batı Karadeniz’de 10,3 puan, Akdeniz’de 11,1 puan azalarak sırasıyla yüzde 23’e ve yüzde 36,6’ya geriledi.

Çocuk yoksunluğunun gerilediği diğer bölgelerde ise neredeyse tüm kalemlerde iyileşmeler dikkati çekiyor. Son olarak çocuk maddi yoksunluğunun yüzde 39,7’den yüzde 35,6’ya gerilediği Orta Anadolu Bölgesi’nde kira ve faturalarını ödeyemeyen hanelerde yaşayan çocukların oranı yüzde 46,2 ‘den yüzde 38,3’e geriledi.

301 işçi ölmüştü; Soma katliamı davasında tahliye edilen Can Gürkan, giden her can için yalnızca 5 gün yattı!

20 Nisan 2019 T24

Soma Katliamı davasında 15 yıl hapis cezasına çarptırılan Soma Kömür İşletmeleri AŞ. Yönetim Kurulu Başkanı Can Gürkan’ın tahliye edilmesine tepkiler gelmeye devam ediyor. Yapılan açıklamalarda Gürkan’ın katliamda can veren her işçi için yalnızca 5 gün hapis yattığına dikkat çekildi. Katliamda yaşamını yitiren işçilerin yakınları, “Bu kararı tanımıyoruz! Bir üst mahkemeye itiraz edeceğiz” dedi.

Manisa’nın Soma ilçesinde 301 madencinin yaşamını yitirdiği katliamla ilgili 5’i tutuklu 51 sanığın yargılandığı davanın temyiz başvurusunu inceleyen İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 14. Ceza Dairesi; 5 tutuklu sanığa verilen 15 yıl ile 22 yıl 6 ay arasında hapis cezalarını, tutuksuz yargılanan 9 sanığın adli kontrol şartını ve aralarında asıl patron Alp Gürkan’ın da olduğu 37 sanığın beraat kararlarını yerinde buldu ve yerel mahkemenin kararını onadı. Diğer sanıkların tutukluluk hallerinin devamına hükmeden Daire, ‘taksir’den 15 yıl hapis cezasına çarptırılan Can Gürkan’ın ise yurt dışı yasağı konularak tahliyesine karar verdi.

Öte yandan Can Gürkan’ın ruhsat sahibi ve rödovansçı olarak maden ocağı işletme icrasından yasaklanmasına dair yerel mahkeme kararını kaldırdı. Buna göre Can Gürkan yeniden maden işletebilecek.

Mahkemenin bu kararına, başta katliamda sevdiklerini yitiren ve yıllardır adalet mücadelesi veren işçi yakınları ve avukatları olmak üzere, kamuoyundan tepki yağdı.

“Basit bir kaza! Bu üç kelimeyi art arda getirirken canımız yanıyor”

Sosyal Haklar Derneği (SHD) ile katliamda can veren madencilerin aileleri, dün Soma Madenciler Anıtı önünde eylem yaparak kararı protesto etti. Aileler adına konuşan SHD temsilcisi Kamil Kartal, Can Gürkan’ın ‘taksirle ölüme neden olmak’ suçundan cezalandırıldığına dikkat çekerek, “301 canın hayatlarından ve sevdiklerinden koparılmasına neden olan ‘basit bir kaza’ için toplandık. Basit bir kaza! Bu üç kelimeyi art arda getirirken canımız yanıyor. Ülkedeki tüm vicdanlı yurttaşların canı yanıyor. 301 işçi hâlâ yanıyor. İktidara tutsak bir yargı, her gün ikişer, üçer, onar can alan bu vahşi ekonomik düzenle kol kola gittiği sürece bu yangın sönmez” dedi.

“Bu adil bir karar değildir, bu adalet değildir”

Soma 301 Madenciler Derneği üyesi aileler de Gürkan’ın tahliye kararını protesto etti. Dernek Başkanı İsmail Çolak, tahliye kararının yakınlarını kaybeden bütün madenci ailelerini derinden yaraladığını belirterek, “Bu adil bir karar değildir, bu adalet değildir. Bu kararı tanımıyoruz. Davayı bir üst mahkemeye taşıyacağız. Verdiğiniz bu kararı tarih unutmayacak” diye konuştu. 

“Hukuki değil, düzenin tercihi”

Gürkan’ın tahliyesine sendikalar, demokratik kitle örgütleri, siyasi partiler ve milletvekillerinden de tepki geldi. ÖDP’den yapılan açıklamada, “Can Gürkan’ın tahliyesi hukuki bir karar değil, düzenin sermaye ile emek arasındaki tercihinin bir ifadesidir” dendi.

Açıklamada “İş cinayetleri, AKP iktidarında derinleşen sömürü politikalarının bir sonucudur. Sermayenin daha çok kârı için güvencesiz ve taşeron çalışmanın yaygınlaştırılması sonucunda… Dün Soma’da, Ermenek’te… Bugün her gün onlarca işçinin ölmeye devam ettiği bir kölelik düzeni yaratmıştır. Can Gürkan’ın tahliye edilmesi bu düzenin hukuksal düzeyde savunulması, iktidar politikalarının bir devamı anlamına gelmektedir. Emeğin hakkı, geleceği için işçinin canı, kanı üzerine yükselen bu sömürü düzenini değiştirmekten başka çare yok” ifadeleri kullanıldı.

Öte yandan dün (19 Nisan 2019) CHP’li Özgür Özel de Soma katliamı davasındaki tahliye kararına tepki göstermiş, “Bu tahliye kararıyla hepimizin içini yakmış, 301 şehidimizin de kemiklerini sızlatmışlardır” demişti.

Türkiye Basın Özgürlüğü Sıralamasında 157. Sırada

Hikmet Adal İstanbul – BİA Haber Merkezi18 Nisan 2019

Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) örgütü yer yıl yayımladıkları Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’ni yayımladı. 2018’de 180 ülke arasında 157. sırada yer alan Türkiye, 2019’da yine 157. sıradaki yerini korudu. 

RSF’nin derlediği rapor; dünya genelinde gazetecilere yönelik nefretin ve şiddetin nasıl normalleştiğini ve korku artışına katkıda bulunduğunu gözler önüne seriyor.

Rapor ayrıca, gazetecilerin güven içinde çalışabilecekleri ülke sayısının düşmeye devam ettiğini ve otoriter rejimlerin medya üzerinde giderek daha fazla baskı kurduğunu aktarıyor.

Raporda, politik liderlerin gazetecilere yönelik düşmanlaştırıcı tavrının ise, gazetecilerde korku ve tehlikeye neden olan şiddet olaylarını kışkırttığı belirtiliyor.

RSF genel sekreteri Christophe Deloire ise gazetecilerin tehlike altında olmasıyla ilgili raporda şu yorumu yapıyor:

“Siyasi tartışmalar, gazetecileri günah keçisi olarak kabul edildiği iç savaş tarzı bir atmosfere doğru kaydırırsa, demokrasi tehlike altındadır.

“Bu korku ve sindirme döngüsünün durdurulması, tarih boyunca elde edilen özgürlüklere değer veren tüm iyi niyetli insanlar için büyük bir aciliyet meselesidir.”

Dünya

2019 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’nde bu yıl da ilk sıraları paylaşan ülkeler değişmedi: İlk sırada Norveç yer aldı. Norveç’i Finlandiya ve İsveç izledi.

İsveç’in ardından ise Hollanda geldi. Hollanda için raporda, bir organize suç ağını açığa çıkaran iki muhabirin polis koruması altında yaşamak zorunda kaldığı hatırlatıldı. Siber tacizde yaşanan artışın ise İsveç’e sıralamada yer kaybettirdiği belirtildi. Afrika ülkesi Etiyopya’nın endekste 110. sıradan 40. sıraya yükselmesi ve Gambia’nın 92. sıradan 30. sıraya yükselmesi endeks içinde yer alan ülkeler adına önemli bir gelişme olarak nitelendirildi.

Endekste birçok otoriter rejim uygulamalarının ülkeleri gerilettiğine de vurgu yapıldı.

Bunlardan Venezuela’nın gazeteci tutuklamaları ve güvenlik güçleri tarafından gazetecilere şiddet uygulanması nedeniyle 148. sırada yer aldığı kaydedildi.

Kremlin’in gazeteci tutuklamaları, keyfi aramalar, ağır yasal baskılar, sansüre uğrayan bağımsız medya ve internetin Rusya’nın endekste 149. sırada yer bulmasına yol açtı.

Endekste iki komşu ülke Çin ve Vietnam sırasıyla 172 ve 176. sırada yer aldı. Eritre 178. olarak sondan üçüncü, Kuzey Kore sondan ikinci olarak 179. ve Türkmenistan ise sonuncu olarak 180. sırada yer aldı.

*Beyaz “iyi durumda”

*Sarı “tatmin edici durumda”

*Turuncu “sorunlu durumda”

*Kırmızı “zor durumda”

*Siyah “çok tehlikeli durumda”

180 ülkenin sadece yüzde 24’ü (geçen yıl yüzde 26’sıydı) endekste “iyi ve oldukça iyi durumda” olarak nitelendirildi. Tehditler, hakaretler ve saldırıların birçok ülkede gazeteciler için “mesleki yaşamlarının” bir parçası haline geldiği hatırlatıldı.

Donald Trump’ın yorumlarının ötesine geçen ve medyaya karşı gittikçe artan düşmanca bir tavır alması Amerika Birleşik Devletleri’ni bu yıl üç sıra birden düşürdü (48’inci sırada) ve ABD endekste “sorunlu” olarak sınıflandırıldı.

ABD’li gazeteciler için “Gazeteciler daha önce hiç bu kadar çok ölüm tehdidine maruz kalmadı ya da koruma için özel güvenlik şirketlerine hiç bu kadar başvuruda bulunmadı” yorumu yapıldı.

“Annapolis’teki ‘Capital Gazette’ye yapılan saldırıda dört gazeteci yaralandı, biri ise hayatını kaybetti. Saldırgan, saldırıdan önce sosyal ağlara gazete hakkındaki nefret söylemlerini daha önce defalarca kez dile getirmişti.”

Cemal Kaşıkçı detayı

Raporda geçtiğimiz yıl Suudi Arabistan Başkonsolosluğu’da öldürülmesiyle ilgili olarak ise şu ifadeler yer aldı.

“Yetkilileri kızdıran gazetecileri cezalandırmak için uygulanan şiddet artık herhangi bir sınır tanımıyormuş gibi görünüyor. Suudi Arabistanlı köşe yazarı Cemal Kaşıkçı’nın geçtiğimiz Ekim’de İstanbul’daki Suudi Konsolosluğu’nda öldürülmesi Suudi Arabistan sınırlarının çok ötesindeki gazetecilere ürpertici bir mesaj gönderdi. Hayatta kalma korkusuyla, bölgedeki gazetecilerin çoğu kendilerini sansürlediler veya tamamen yazmayı bıraktılar.”

Türkiye

Türkiye’yi Doğu Avrupa ve Orta Asya kategorisinde ele alan RSF, Ankara ve Moskova’yı “Bölgenin en kötü despotlarından daha da korkunç davrandılar” diyerek eleştirdi ve iki ülkeyi kötü örnek teşkil etmeye devam eden ülkeler olarak nitelendirdi.

“Bölgesel ağırlıklar olan Rusya ve Türkiye elbette iyileşenlerin arasında değildi ve bunun yerine baskının öncüsü olarak rollerini korudular. “

“Türkiye’nin en büyük medya grubu hükümet yanlısı bir holding tarafından devralındı ve hükümet kalan birkaç kritik medya kuruluşu üzerindeki baskı tutumunu sıkılaştırmaya devam etti.”

Raporda, “Dünyada en fazla profesyonel gazetecinin hapiste olduğu ülke konumundaki Türkiye’nin sistematik olarak önleyici gözaltıya ve bazen müebbete varan uzun hapis cezalarına başvurduğu” da ifade edildi.

Raporda, RSF Türkiye temsilcisi ve BİA Medya Gözlem Raporları raportörü Erol Önderoğlu’nun kapatılan Özgür Gündem gazetesiyle dayanışma eylemine katıldığı için “terör propagandası” yapmakla suçlandığı hatırlatıldı.

Ayrıca Ankara’nın her yıl binlerce makaleyi engellediği, sosyal medya paylaşımları nedeniyle insanları hapsettiği belirtilerek, “Şimdi de online video hizmetleri kontrol altına alınmaya çalışılıyor” denildi.

“Yolsuzluk, muhabirler için tehlikeli bir konu”

Raporda ayrıca Türkiye’nin “Paradise Papers (Cennet Belgeleri)” konusunda yaptığı haberler nedeniyle bir gazeteci hakkında dava açılan tek ülke olduğu ifade edildi.

Cumhuriyet Gazetesi eski muhabiri Pelin Ünker’in 13 ay hapse mahkum edildiği ve ağır para cezasına çarptırıldığı raporda yer aldı. Bu davanın, araştırmacı gazeteciliğin nasıl cezalandırıldığına dair çok sayıda örnekten sadece biri olduğu ifade edildi. (HA)

Bunları da sevebilirsiniz

Bir cevap yazın