Aile Bütçelerinden Ulaşım Harcamalarına Ayırılan Pay Son 14 Yılda Yüzde 96,84 Artmış Durumda

CNN TÜRK-Kanal D ortak yayınında Hande Fırat ve Hakan Çelik’in sorularını yanıtlayan Cumhurbaşkanı; “Bugün Londra’da siz kalkıp da gidip her yere yerleşemezsiniz. Otomobilinizle de giremezsiniz, Türkiye’de bu konuşulduğu zaman farklı yerlere çekiliyor. Biz şimdi özellikle toplu taşıma kültürünü yaygınlaştıralım ki benim vatandaşım otomobille her yere gitme anlayışı içinde olmasın” diye konuşmuş. “Manifestodaki başlıkları anlıyorum, bunların tekrarında çok çok büyük faydalar var. Birinci sırada tabii şehir planları büyük önem arz ediyor. Ne tür sıkıntılar çekiyorsak plansızlıktan çekiyoruz. Bundan böyle bizim yerel yönetim anlayışımızda uzun vadeli ve kesinlikle hakkaniyete uygun şekilde planlar hazırlanacak. İkincisine gelince alt yapı ve ulaşım sorunları” diye devam etmiş.

Benzer bir söylem tüm AKP sözcüleri ve belediye başkan adayları açısından da söz konusu. Kent içi yolları otobana çevirip, yolun iki tarafını birbirinden koparan, karşıdan karşıya geçilemez hale getiren, kenti plansız bir şekilde yayılmasına neden olup, ulaşım ve altyapı yatırım/bakım maliyetlerinin artmasına neden olan, kentliyi iki saati bulan kent içi yolculuklara mahkum eden, 16 yılı aşkın süredir Türkiye’yi, 25 yıldır Ankara’yı, İstanbul’u yöneten kendileri değilmiş gibi konuşuyorlar. Özel araç kullanımını teşvik eden, kent içi toplu taşımacılık hizmetlerini kamu hizmeti olmaktan çıkarılıp özel kişilerin, plaka ağalarının kar alanı haline getirenin kendi iktidarları olduğu gerçeğini yok sayarak, yaşanan sorunların sorumluluğundan kurtulmaya çalışıyorlar.

Bu yazıda tartışmak istediğim husus, açık gerçekleri, eğip bükerek olduğundan farklı gösterme, kendi yanlışlarının sonucu olan sorunların sorumluluğunu duruma göre geçmiş iktidarlara, dış güçlere atma, duruma göre “faiz lobisi” ya da “üst akıl” gibi kimliği gizemli düşmanlar yaratma konusunda oldukça maharetli olan mevcut iktidarın bu konudaki yeteneklerini tartışmak değil. Muhalefetin çapsızlığının, halka güvenmiyor oluşunun da etkisiyle, uzun yıllardır başarılı bir şekilde kullandıkları bu yöntem, bu seçimlere özel olarak ne getirip ne götürecek hep birlikte göreceğiz.

Aşağıda sizlerle paylaştığım tablo, 2003’ten bu yana kent içi ulaşım ve bu ulaşımın hane halkına maliyeti konusunda yaşanan değişimi, yani AKP sözcüleri tarafından aktarılanlarla acı gerçekler arasındaki derin çelişkiyi son derece net bir şekilde ortaya koyuyor.

Rakamlar, yaşanan gerçekler ile iktidar sözcüleri tarafından söylenenler arasındaki farkı, söz konusu dönemde TOKİ ve Belediyeler eliyle yaratılan plansızlığın, özel araca bağlı kent içi ulaşım projelerine ağırlık verilerek toplu taşımacılığın ihmal edilmesinin sonucu olarak kent içi taşımacılıkta özel aracın ağırlığının arttığını son derece net bir şekilde ortaya koyuyor. AKP iktidarı döneminde özel araç sahipliği yüzde 123,38; hane halklarının aile bütçelerinden ulaşım harcamalarına ayırdığı pay yüzde 96,84 artmış durumda.

Sağlıklı bir kentleşmede olması gerekenin tam tersi, hane halklarının yaşam kalitelerinin düşmesine, gıda, eğitim, kültür gibi faaliyetlere ayırabilecekleri kaynağı yollarda heba etmesine, özel araç sayısının artması ve trafikte geçen sürelerin uzamasının sonucu olarak, başta hava kirliliği olmak üzere çevrenin tahrip olmasına, insanların sağlığının bozulmasına neden olan son derece vahim bir tablo söz konusu.

Sorun, rakamların ortaya koyduğu açı gerçek bu kadar net ortadayken, muhalefet partilerinin bu gerçekleri dile getirmeyip, onlar “kötü” biz “iyiyiz” demek gibi bir muhalefet noktasına sıkışmış olmaları. Ya bu gerçeklerden onlar da habersizler ya da yönetime gelirlerse benzer şekilde davranacaklar.

Bunları da sevebilirsiniz