Bir önceki yazımda,yerel yönetim adaylarına seslenerek,”Projeleriniz arasına “Ekmek Meselesi,Memleket Meselesidir Ve De Belediyelerin Meselesidir” konusunu ekleyiniz ve tavır geliştiriniz.” demiştim.
Ekmek üzerine kaleme aldığım bu yazıya geçmişte olduğu gibi, okurlarım ve kimi fırıncılardan olumlu tepki aldım. Yazılarıma ve konuşmalarıma olumsuz tepkiler de söz konusu oluyor.
Örneğin bir kanalda, doğruları söylemediğim iddia edildi.
Beni tanıyanlar bilir. Bilimin ışığında büyük çoğunluğun çıkarı için yazar ve eylem yaparım. Tarım kesiminde,çiftçilerin büyük çoğunluğunu oluşturan küçük ve orta ölçekli çiftçilerin yanındayım.Onların örgütlenmesinde de rol aldım.
Halkımın sağlığı da benim için çok önemli.Bunları , kimilerine anımsatmak istediğim için yazmak zorunda kaldım.
Ekmeğin sağlığımızda ve beslenmemizdeki önemini ,bir önceki yazımda kısaca özetlemiştim.
Bu yazımda “Ne Yapmalı?” konusunda biraz daha ayrıntıya gireceğim.
Birincisi:Türkiye’de beyaz undan yapılmış ekmeklere “Sağlığa Zararlıdır” ibaresi yazılmalı.Bu önerme,kimilerine naif gelebilir,uzun dönemde birçok hastalığı tetikleyen besinin beyaz ekmek olduğu artık biliniyor. Ancak “tam buğday unundan yapılmış sansınlar diye esmerleştirilmiş ekmeklere de dikkat edilmelidir.” derim.
Bilindiği üzere,Türkiye’nin, endüstriyel beyaz un ve beyaz ekmekle tanışması 1948 yılındaki Marshall yardımı ile oldu. Zenginlik ve statü göstergesi olan olarak kabul edildi.Köylüler bile evlerine dönerken hediye diye beyaz ekmek,yaygın adıyla francala aldılar.Tam buğday unundan yapılmış ekmekler dışlandı.
İkincisi:Sağlık Bakanlığı ile Tarım ve Orman Bakanlığı,tam undan yapılmış ekmek üretimini yaygınlaştırmak için kampanyalar açmalı.Bu girişimleri, doğal olarak kimil grupların ve örgütlerin çıkarlarıyla çatışacaktır.Ancak, bir süre sonra ekonomiye ve halk sağlığına getireceği yararlar açısından bu kampanyanın önemi büyük.
Üçüncüsü:Tohumlukta,hibrit buğday tohumu yerine,yerli buğday çeşitleri ile yerlilerden üretilmiş buğdaylar tercih edilmeli. Bilindiği üzere,Türkiye’de hibrit tohumlar,özellikle 1960 yılların başından itibaren yoğun olarak devreye girmiştir.Dönemin Tarım Bakanı Bahri Dağdaş hibrit tohumların öncülüğünü yapmıştı.Günümüzde,yerli çeşitlerimizin kaliteli un üretiminde daha önde olduğu görülmüştür.
Döndüncüsü:Evlerde tam buğday unundan yapılmış ekmek üretimi özendirilmeli .Bu doğrultuda başta tüketici örgütleri harekete geçmeli.
Beşincisi:Tam buğday unundan yapılmış ekmek üretiminde yerel yönetimlere büyük görevler düşüyor.
Bununla birlikte Belediyeler,Halk Ekmekleri adıyla beyaz ekmek üretiyor. “Halk Ekmek’in beyaz ekmeği içinde neler var biliyormusunuz?“
Buğday unu, içme suyu, maya, tuz, mono ve digliseridlerin diasetil tartarik asit esterleri, hemiselulaz, fungal alfa amilaz ve askorbik asit gibi bir sürü madde ve kimyasal var.
Şaşırdınız değil mi? Belediyelerin beyaz ekmek üretimleri, toplum sağlığından çok bir gelir kapısına dönüşmüştür. Oysa bir kamu kurumunun amacı, yüksek kârlılık değil, yüksek kalitede ve toplum sağlığını önceleyen tam buğday ekmeği üretmek olmalıdır.
Özetlersek,devletin desteğiyle yerel yönetimlere büyük görev düşüyor. Yerel yönetimler üretim noktalarında tam buğday unundan kaliteli ve sağlıklı ekmek ve fırıncılık ürünleri üretebilirler.
Tam buğdaydan yapılmış ekmeğe dönüş için geçen yazımdaki önerimi tekrarlamak istiyorum.
“Haydi,yerel yönetim adayları! Biraz cesaret.
Projeleriniz arasına “EKMEK MESELESİ,MEMLEKET MESELESİDİR VE DE BELEDİYELERİN MESELESİDİR” konusunu ekleyiniz ve tavır geliştiriniz.”
Yazımı bitirirken bir tespitte yapayım.Yukarıda da söylediğim gibi Türkiye’nin, endüstriyel beyaz un ve beyaz ekmekle tanışması 1948 yılındaki Marshall yardımı ile söz konusu oldu.
Özetle,ekmeğimiz de emperyalizmin yurdumuza girişiyle bozulmaya başlıyor.Kimileri,hala başını kumdan çıkarmıyor, amma gerçek bu.
Oktay Akbal’ın , “ Önce Ekmekleri Bozuldu “adlı yapıtı da bu yıllara denk geliyor Yazar, yapıtına bu nedenle başlık atmış.