Gözden Kaçanlar

Af Örgütü: Tecavüzle İlgili Mevcut Yasalar Cezasızlığı Besliyor

25/11/2018  Diken.com.tr

Uluslararası Af Örgütü (UAÖ) 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Gününde bir brifing yayımlayarak, kusurlu yasaların ve mağdur suçlayıcı kültürün Avrupa’da cezasızlığı kalıcı hale getirdiğini vurguladı.

UAÖ Batı Avrupa ve Kadın Hakları Araştırmacısı Anna Blus konuya ilişkin yaptığı açıklamada, “#MeToo gibi sosyal hareketler birçok kadını deneyimlerine dair konuşmaya cesaretlendirmiş olsa da, üzücü gerçek şu ki tecavüz Avrupa’da halen çok sınırlı düzeyde bildiriliyor” dedi.

Anketlere göre hala çok sayıda insanın tecavüze uğrayan kişinin içkili olması, açık kıyafetler giymesi veya tecavüze karşı fiziksel olarak direnmemesi halinde tecavüzün tecavüz olduğuna inanmadığını gösterdiğini söyleyen Blus, “Rıza olmadan cinsel ilişki tecavüzdür, nokta” diyerek yasaların bu gerçeğe uygun hale getirilmediği sürece cezasızlığın süreceğini İfade Etti.

Hapishane Nüfusunda Dünyanın Zirvesi: 1. Abd, 2. Türkiye, 3. İsrail

25/11/2018 

Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) nüfusuna oranla dünyada en fazla mahkuma sahip olan ülkeleri açıkladı.

Sözcü’nün aktardığına göre, 2018 itibarıyla her 100 bin nüfus başına düşen 655 tutuklu ve hükümlüyle ABD listenin zirvesinde. Türkiye 100 binde 287 ile listede ikinci sırada.

Listenin son sırasında 100 bin kişiden 38’ini hapishanelerde bulunan İzlanda bulunuyor. İzlanda’nın hemen üzerinde ise Japonya’nın yer aldığı görülüyor.

Batı Avrupa’dan Boş Dönen TIR Sayısı Yüzde 260 Arttı

22/11/2018 

Türk Lirası’ndaki değer kaybı ve ithalata getirilen ek vergiler nedeniyle Avrupa’ya dolu gidip boş dönen TIR’ların sayısı katlandı.

Dünya’da yer alan habere göre geçen yıl ilk 10 ayda 40 bin araç ülkeye boş dönerken, 2018’de sayı 70 bine çıktı. Batı Avrupa’dan boş dönüşlerdeyse artış yüzde 260.

İlk 10 ayda boş giriş yapan Türkiye plakalı araçların sayısı yüzde 6 azalmasına rağmen, yabancı araçların oranı yüzde 34 arttı.

Aylık bazda Avrupa’dan 6 bin 700, Irak ve Suriye’den 45 bin, Azerbaycan ve Gürcistan’dan 12 bin,  İran’dan 1700, Rusya’dan 400 olmak üzere toplam 70 bin Türkiye plakalı araç ülkeye boş dönüyor.

“İhracat yükünü taşıyan fakat dönüşte yük bulamayan Türk nakliyeciler büyük zararlarla boş dönmek zorunda kalıyor ve bu sebeple de zor günler geçiriyor” diyen Uluslararası Nakliyeciler Derneği (UND) uyardı: “Bu durum ihracat navlunlarında* zorunlu artışa neden olurken, ithalat yönünde de zararına taşıma yapılmasına sebebiyet veriyor.” 

*Navlun: Taşıyıcı tarafından, taşınacak yük için istenen ücret.

Soylu’nun ‘Şerefsiz Ve Alçak’ Sözüne Dava Yok: Savcılık AİHM’e Atıf Yaptı

22/11/2018  Diken.com.tr

Ankara başsavcılığı, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun şikayeti üzerine başlattığı soruşturma sonunda İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya dava açmadı.

Savcılığın, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın“Kararları bizi bağlamaz” dediği Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) atıf yapması dikkat çekti.

Ne olmuştu?

Soylu, 11 Aralık 2017’de katıldığı TV programında Kılıçdaroğlu’na çok sert sözlerle yüklenmişti.

Soylu, Man adası belgeleri nedeniyle CHP liderine şunları söylemişti: “İspat etmezse şerefsizdir ve alçaktır… FETÖ’cülerle beraber işbirliğinin bedelini ödeyecektir… Bir çirkefle karşı karşıyayız… Cumhurbaşkanının veya yakınlarının paralarının olduğunu ispat etmezse, biz onun boğazına ne takacağız o görecek, hangi çıngırakları takacağız… Bir düzenbaz söz konusudur… Bu adam edepsiz siyaset yapıyor… Türkiye böyle bir sahtekâr görmemiştir…”

Kılıçdaroğlu’nun avukatı Celal Çelik de bu sözler hakkında suç duyurusunda bulunmuştu.

Hürriyet’ten Mesut Hasan Benli’nin haberine göre kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda, Soylu’nun sözlerinin ifade özgürlüğü ve eleştiri hakkı kapsamında olduğu ifade edildi.

Kararda şöyle dendi: “Fikirlerin serbestçe dile getirilmediği toplumlarda kamusal sorunlar hakkında sağlıklı bilgi edinmek ve çözüme ulaşmak mümkün değildir. Bireylerin bakış açılarına hoşgörülü yaklaşmak, demokratik siyasi sistemin önemli bir bileşenidir. AİHM, ifade özgürlüğünün herkes için değerli olmakla birlikte siyasi partiler ve faal üyeleri için özel bir önem taşıdığını belirtmiştir. Politik tartışmalar esnasında politikacılara yöneltilmiş eleştiriler söz konusu olduğunda, saldırgan sözcükler kullanılması, sert eleştiriler yapılması ve kaba cümleler kurulması beklenebilir bir şeydir ve AİHM daha fazla hoşgörü gösterir. AİHM daha ileri bir kabul ile bilgi ve kanaatleri açıklama özgürlüğünün bir ölçüde abartmayı hatta kışkırtmaya başvurmayı da içerdiğini savunmuştur.”

AİHM, son olarak HDP’nin Kasım 2016’dan bu yana tutuklu eş başkanı Selahattin Demirtaş’ın hak ihlaline uğradığına hükmederken, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan kararın kendilerini bağlamadığını söylemişti.

101 Bin Suriyeli Daha Kentlere Yerleşti: Altı Kamp Tasarruf İçin Kapatıldı

22/11/2018 

Suriyeli sığınmacıların barındığı altı kampın tasarruf için kapatıldığı ve 101 bin kişinin kentlere dağıldığı ortaya çıktı.

Cumhuriyet’ten Alican Uludağ’ın haberine göre daha önce 10 ilde 19 barınma merkezinde 291 bin 307 kişi kalıyordu. Ancak İçişleri Bakanlığı, tasarruf gerekçesiyle Adıyaman, Gaziantep Islahiye, Nizip-1, Karkamış, Mardin Midyat ve Şanlıurfa Akçale kamplarını kapattı. Burada kalan 132 bin 990 mülteci, bu kamplardan ayrılmak zorunda kaldı.

Bunların yüzde 76’sı, yani yaklaşık 101 bini nakit yardımlardan yararlanarak geçici barınma merkezlerinin dışında yerleşim merkezlerinde yaşamaya başladı.

Geriye kalan yaklaşık 31 bin mülteci ise başka kamplara yerleştirildi.

İçişleri Bakanlığı, altı kampın kapatılmasıyla yıllık 76 milyon 936 bin 447 TL tasarruf sağlanacağını hesapladı.

AOÇ Arazisine Yapılan Saray, Kendi Çiftliğini Kuruyor: Kümes Ve Sera Planlanmış

20/11/2018 

Cumhurbaşkanlığı yerleşkesinin bünyesinde ‘Cumhurbaşkanlığı Çiftlik Yapıları’ adı altında yeni bir planlamaya gidildiği ve bu kapsamda kümes ve seralar kurulacağı ortaya çıktı.

Atatürk Orman Çiftliği (AOÇ) arazisine kurulması nedeniyle inşaatına başlandığından bu yana tartışma konusu cumhurbaşkanlığında bir çiftlik organizasyonuna gidiliyor.

Cumhuriyet’ten Sinan Tartanoğlu’nun haberine göre cumhurbaşkanlığı bahçesine dikilen hurmalar için kışlık ısıtma teşkilatının kurulması konusundaki tartışmalarla ilgili bilgi veren Mimarlar Odası Ankara Şubesi Başkanı Tezcan Karakuş Candan, hurma ağacının Ankara iklim koşullarında ancak bir serada canlı kalabileceğine dikkat çekti. Candan, bunun için saray yerleşkesi içinde bir sera inşaatının planlamasının Ağustos 2017’de tamamlandığını söyledi.

Seranın toplam alanı 2 bin metrekareden fazla. Serada 1150 metrekarelik salatalık, biber ve domates alanı bulunuyor. Saksı bitkileri için ise 680 metrekarelik alan ayrılmış. Seranın depo ve teknik alanı ise 224 metrekare.

Seranın yanında bir de kümes inşaatı planlandı.

Candan, seranın ve kümesin yapım maliyetiyle birlikte bitki ve çiçeklerin maliyetlerinin kamuoyuyla paylaşılması gerektiğine dikkat çekti.

18 Ayda 22 Bin Çocuk Hamile Olarak Kayda Geçti

19/11/2018  Diken.com.tr

CHP İstanbul Milletvekili Dr. Ali Şeker, 18 ayda 21 bin 957 çocuk gebenin hastanelerde kayıt altına alındığını açıkladı.

Araştırma önergesi reddedilen, soru önergesine cevap verilmeyen Dr. Ali Şeker, Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi’ne (CİMER) yaptığı bilgi edinme başvurusu sonucu elde ettiği verileri şöyle aktardı: “Yani her gün 40’dan fazla çocuğumuz, daha kendileri çocukken anne olmaya zorlanmış. Ne yazık ki CİMER vasıtası ile edindiğimiz bilgilerde de gerçekler gizlenmeye çalışılmış. Gebeliklerin yaşlara göre dağılımı ve kayıtlara geçen en küçük gebe çocuğun yaşı gibi sorularım yanıtsız bırakıldı.”

CHP’li Şeker’in yanıtsız bırakılan soruları şöyle:

– 2017 yılı boyunca ve 2018 yılının ilk 6 ayında Türkiye genelinde kayda geçen 18 yaş altı gebe çocuklarımızın yaşlara göre dağılımı nasıldır? Kayıtlara geçen en küçük gebe çocuk yaşı kaçtır?

– 2018 yılı içerisinde ortaya çıkan ve yukarıda değinilen iki sağlık skandalı da göz önüne alındığında çocuk gebelerin yetkili makamlara bildirilmesi konusunda hastane yetkilileri ve sağlık çalışanları yalnızca gebe poliklinikleri ve doğumhanelere başvuran vakaları dikkate almaktadır. Gebe polikliniği ve doğumhanelere başvuran çocuk gebelerin yanı sıra çocuk polikliniği başta olmak üzere diğer branş ve polikliniklere başvuran çocuk gebelerin takip ve tespiti için alınan önlemler nelerdir?

– 2017 yılı boyunca ve 2018 yılının ilk 6 ayında gebe polikliniği ve doğumhaneler dışındaki diğer polikliniklere ve branşlara başvuran ve gebe oldukları tespit edilen 18 yaş altı çocuk gebe sayısı kaçtır? Bu çocuklarımızın illere ve hastanelere göre dağılımı nasıldır?

– Bu çocuklarımızın kaçı ile ilgili olarak sorumlu Sosyal Hizmetler Uzmanı vasıtasıyla İl Emniyet Müdürlüğü Çocuk Şubesi’ne bildirim yapılmıştır?

Özelleşen Fabrika Siloları Kapattı, Pancar Tarlada Çürümeye Terk Edildi

18/11/2018 

Kahramanmaraş Elbistan’da özelleştirilen şeker fabrikası maliyet düşürmek için silolarını kapatınca çiftçilerin pancarının yarısı tarlada kaldı ve çürümeye başladı.

Devlete ait şeker fabrikaları bahar aylarında çıkılan bir dizi ihaleyle özel sektöre satılmıştı.

Hasat edilen pancarlar çürümeye terk edildi

Milli Gazete’den Saadettin İnan’ın haberine göre, Elbistan Şeker Fabrikası, özelleştirilmeden önce çiftçinin mağdur olmaması için Afşin, Göksun ve Tufanbeyli bölgelerinde pancar siloları kuruyordu. Fabrikanın günlük işleme kapasitesinin üstünde gelen pancarlar bu silolara alınıyordu. Bu silolar sayesinde çiftçi pancarını kar yağmadan fabrikaya teslim etmiş oluyordu. Fabrikaları alan şirketler, maliyetten kaçmak için siloları kapatınca, çiftçi pancarını zamanında fabrikalara teslim edemiyor. Kasım ayının ortasına gelinmesine rağmen hasat edilen pancarlar tarlada karın altında çürümeye terk edildi.

‘Bugüne kadar AKP’ye oy veriyordum’

Kahramanmaraş’ı Afşin ilçesine bağlı Yazıbelen köyündeki pancar üreticisi İsmet Özdemir, hükümete tepki göstererek “Bugüne kadar AKP’ye düzenli bir şekilde oy verdim ancak bundan sonra kesinlikle oy vermeyeceğim. Bunlarda ne insanlık ne hayâ var” dedi.

MEB’den Okullara 24 Kasım Yazısı: Gönüllülere Hatim Okutup Sayısını Bildirin

17/11/2018 

Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) tüm okullara bir yazı göndererek, 24 Kasım Öğretmenler Günü’nde hatim okunmasını istedi.

MEB okunan hatim sayısının kendilerine bildirmesini talep ederken Eğitim-Sen, hatim indirmeyen ve hatim sayısı bildirmeyen öğretmenlerin dışlanmasından endişeli.

Birgün’den Mustafa Bildirici’nin haberine göre, MEB, 24 Kasım Öğretmenler Günü nedeniyle okullara hatim okunması için talimat gönderdi.

Hatimlerin, 15 Temmuz 2016’da gerçekleşen darbe girişimde yaşamını yitiren öğretmenler için okunacağı bildirildi.

Din Öğretimi Genel Müdürlüğü, il milli eğitim müdürlüklerine yazı göndererek ‘gönüllü’ öğretmenler ile öğrenci ve velilerin hatim etkinliğine katılabileceğini belirtti.

İlgili yazıda, “Öğretmenler günü münasebetiyle görevi başında şehit olan öğretmenler, 15 Temmuz Demokrasi Mücadelesi’nde şehit olan öğretmenler ve ebediyete intikal etmiş tüm öğretmenlerimiz için hatimler okunması planlanmaktadır” dendi.

Öte yandan Evrensel’in paylaştığı bilgilere göre, Hatay’ın Samandağ İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından okullarda gönderilen yazıda okunan hatim sayısının da 22 Kasım’a kadar kendilerine bildirilmesi istendi.

ODA TV’nin haberine göre de aynı yazı Kütahya Valiliği tarafından paylaşıldı.

‘Öğretmenler dışlanabilir’

Eğitim Sen Genel Örgütlenme Sekreteri İsmail Sağdıç, “Bu yazı, bilimsel ve laik eğitim anlamında olan her şeyi müfredattan çıkarmaya çalışan Milli Eğitim Bakanlığı’nın geldiği noktayı gösterir” dedi.

Hatim indirmeyen ve 22 Kasım’a kadar hatim sayısı bildirmeyen öğretmenlerin dışlanacağını söyleyen Sağdıç, bu uygulamanın acilen düzeltilmesi ve öğretmenlerden özür dilenmesi gerektiğini belirtti.

MEB, geçen yıl da benzer bir uygulamaya imza atmıştı.

Tüp Bebekte Evlilik Koşulu… Taşıyıcı Annelik Yasak… Embriyo Ticaretine Cezai Yaptırım…

16/11/2018 Diken.com.tr

TBMM’den geçen ‘torba yasa’ tasarısı, güvenlik soruşturmasına takılan hekimlerin kamu hastanelerinde görev almasını engelleyen maddeyle gündemi meşgul etse de sağlık alanında çok sayıda yeni düzenlemeyi de beraberinde getiriyor.

Yasanın TBMM genel kurulundan geçen ve cumhurbaşkanının onayına sunulan son halinde dikkat çeken maddeler şöyle:

KHK’lı hekimlerin nihai durumu ne oldu, tartışma neydi?

Güvenlik soruşturması olumsuz geldiği için (haklarında mahkeme kararı olmasa da) kamudan ihraç edilen hekimler, SGK ile anlaşması olsun/olmasın tüm özel sağlık kurumlarında çalışabilecek ve hazırladıkları raporlar geçerli olacak. Kamuya aynı nedenle atanmayan yeni mezun doktorlardan zorunlu hizmetini yapmayanlar, özel sektörde dahi çalışabilmek için 450 gün beklemek zorunda kalacak (Yasanın Meclis sürecindeki tartışmalarında bu durdumdaki hekimlerin önce özel sektörde çalışmalarının önünün tamamen açılması düşünülmüş, daha sonra AKP tarafından verilen önergeyle SGK ile anlaşmalı kurumlarda çalışmaları için 450 gün öne bekleme süresi konmuş, genel kurul aşamasında ise 450 gün bekleme süresi hekimlerin  belli bir tarifeye göre -pratisyenler için 75 bin, uzmanlar için 125 bin- tazminat ödemesi koşuluyla kaldırılmış, sonrasında bu maddeden de geri adım atılmıştı).

Meslek örgütlerinin yetkileri kısıtlanıyor?

Meslek örgütleri Türk Tabipleri Birliği (TTB), Türk Eczacılar Birliği (TEB) ve Diş Hekimleri Birliği’nin (DHB) bazı yetkileri daraltıldı. Birden fazla kurumda çalışacak hekim veya diş hekiminin TTB ve DHB’den izin alma zorunluluğu kaldırıldı.

Eczacıların yetkisi cumhurbaşkanına da verildi

Türkiye’de ruhsatı olmayan veya piyasayada bulunmayan ilaçların sadece TEB’e verilen ithal yetkisi SGK ve Sağlık Bakanlığı’nca uygun görülecek kamu kurum/kuruluşlarına da verilebilecek.  Böylece hastaneler yurt dışından bağımsız olarak ilaç getirtip hastalara verecek.  Cumhurbaşkanının da bu şekilde ilaç teminini devam ettirme yetkisi olacak.

Embriyo ticaretine cezai yaptırım

Yasadışı embriyo ve üreme hücresi bağışlayan, aşılayan, bulunduran, kullanan, saklayan ve nakledenler, bunların alım ve satımını yapanlar, alım ve satımına aracılık edenler hakkında fiil daha ağır cezayı gerektiren bir suç teşkil etmediği takdirde üç yıldan beş yıla kadar hapis ve bin günden 2 bin güne kadar adli para cezası uygulanacak.

Tüp bebekte evilik koşulu; taşıyıcı annelik yasak

Tüp bebek uygulaması sadece ‘evli eşler’ arasında gerçekleştirilecek. Eşlerden biri veya her ikisinden alınan üreme hücreleri ve bu hücrelerden elde edilen embriyonun, başka kişilere uygulanması yoluyla çocuk sahibi olmak, başka bir deyişle taşıyıcı annelik yapmak ise yasak olacak.

Akrabadan ‘organ nakli’ genişliyor

Canlıdan organ nakli, alıcının en az iki yıldan beri evli olduğu eşi ve dördüncü dereceye kadar kan ve kayın hısımlarından yapılabilecek. Organ nakli gereken hastalığın evlilikten sonra teşhis edildiği durumlarda, eşlerin en az iki yıllık evli olması koşulu aranmayacak. Organ nakli hizmeti sunan hastanelerin bulunduğu her ilde organ nakli değerlendirme etik komisyonu kurulacak.

Hekime şiddete karşı jet soruşturma

Sağlık kuruluşlarında görev yapan personele karşı görevi nedeniyle kasten işlenen suçlardan şüpheli olanlar, kolluk görevlilerince yakalandıktan sonra doğrudan başsavcılıklara sevk edilecek. Bu suçların soruşturmasında kolluk tarafından müşteki, mağdur veya tanık sağlık personelinin ifadesi işyerinde alınacak.

Sigara yasağı sosyal medyaya ve kampüse yayılıyor

Televizyon programları, film, diziler, müzik klipleri, reklam, tanıtım, sinema filmleri, internet, sosyal medya ve benzeri ortamlarda tütün ürünleri kullanılamayacak, görüntülerine yer verilemeyecek. Sağlık, eğitim, öğretim ve spor hizmeti verilen yerler ve üniversite yerleşkelerinde de tütün ürünü satılamayacak.

Sigara paketinde logo değil, ince puntolu marka olacak

Sigara ve tütün ürünlerinin paketlerine, zararlarına ilişkin konulan yazıların puntoları büyütülecek. Bütün tütün ürünlerinin üzerindeki yazı ve şekiller aynı olacak. Sigara paketlerinin üzerinde markanın logosu olmayacak. Marka paketin sadece bir yüzeyine ve bu yüzeyin yüzde 5’ini aşmayacak şekilde yazılacak. Yasaklara uymayanlar 5 bin liradan 20 bin liraya kadar idari para cezasıyla cezalandırılacak.

Tren Kazasında Oğlunu Kaybeden Anne: İnsan Yerine Konmak İstiyorum

15/11/2018 

Tekirdağ’ın Çorlu ilçesindeki tren faciasında dokuz yaşındaki oğlunu kaybeden ve sosyal medya paylaşımları nedeniyle TCDD Genel Müdürü İsa Apaydın ve dönemin Ulaştırma bakanı Ahmet Arslan tarafından Twitter’da engellenen anne Mısra Öz, insan yerine konmak istediğini söyledi.

8 Temmuz’da meydana gelen kazada 25 kişi ölmüş, 340 kişi de yaralanmıştı.

Kazada oğlu Oğuz Arda Sel’i kaybeden Mısra Öz, o günden bu yana olayda ihmali bulunanların yargılanmasını istiyor.

Medyapod’da yayınlanan Pod 360 programında Zeynepgül Alp’e konuşan, sosyal medyada sesini duyurmaya çalıştığı için TCDD Genel Müdürü ve eski bakan Arslan tarafından Twitter’dan engellenen anne, hiçbir yetkiliye ulaşamadığını söyledi.

‘İnsan yerine konulmak istiyorum ve soru soruyorum’

Yetkililerden yanıt beklediklerini ve adaletin yerini bulmasını isteyen Öz, şunları söyledi: “Biz toprağın üstünde adalet beklerken, her gün ölürken, ne yazık ki bazı serzenişlerimizde, adalet çağrımızda bu konuyla ilgili hiç bir açıklama yapmayan yetkililerden bir cevap beklemek uğruna sorduğumuz sorularda da engellendiğimi gördüm. Ben sadece söylemek istediğimi söyleyip bir cevap bekliyorum. İnsan yerine konmak istiyorum. Millet yerine konmak istiyorum ve soru soruyorum.”

‘İlk günden beri tek sorduğum soru ‘neden?’

Yetkililere hiç bir şekilde hakaret etmediğini belirten Öz sözlerine şöyle devam etti: “Ben sadece en başından beri bu olayın neden olduğunu sorguladım. İhmallere sebep olan kişilerin ve olayların ortaya çıkartılmasını istedim. İlk günden beri tek sorduğum soru ‘neden?’ olmuştu. Kazayla ilgili öğrendiğim bazı detaylardan sonra sadece, ‘Bu çocuğun adı Oğuz Arda Sel. Bu çocuğu adını da yüzünü de iyi ezberle’ diye tweet attım. Bunu yapmak en büyük hakkım. Ben çocuğumu bu devletin kendi kurumuna ait bir ulaşım aracından, rayların altından çıkarttım.” 

Dava sürecinin henüz başlamadığına da dikkati çeken anne, Türkiye’de bazı şeylerin ağır ilerlediğini, kaza yaşandıktan sonra adli tatile girildiği için beklendiğini aktardı.

Öz şunları söyledi: “Kazada ölen 25 kişi yetmedi, belki de bir milyon kişi ölmeli ki, o zaman tatiller ortadan kaldırılsın. Önce adli tatilin bitmesini bekledik. Sonra da bilirkişi raporunun tamamlanmasını. Bilirkişi raporu zaten aylarca sürdü. Şu anda da iddianamenin hazırlanmasını bekliyoruz. Eğer ki bu bilirkişi raporundan sonra iddianame hazırlanırsa dava başlayabilecek.” 

‘Yaralananlara maddi ve manevi destek söz konusu değil’

Devletten hiç bir yetkilinin kendisiyle iletişime geçmediğini ifade eden anne, yaralılarla ilgili de iddialarda bulundu: “Bazılarını arayanlar, başsağlığı dileyenler olmuş. Onlar bu taziye ziyaretlerini kabul etmek istememişler. Beni aramadılar. Beni aramamalarını bırakın, bu kazada yaralanan bu ülkenin vatandaşı var. Bu insanlar dört aydır hastanedeler, çalışamıyorlar. Bazıları uzuvlarını kaybetti, psikolojileri bozuldu. Hiç bir şekilde onları arayıp maddi ve manevi destek talebinde bulunmadılar. Hadi ölenleri bir kenara koyalım, yaralananlar da aynı şekilde. Adamlar işlerine gidemiyorlar. Nasıl geçinecekler?”

‘Oğuz Arda Sel adı okullarda meyve ağaçlarında yaşayacak’

Anne Öz, Oğuz Arda Sel’in adının yaşatılması için çalışmalarda bulunduğunu da sözlerine ekledi.

Oğlu Oğuz Arda’nın çok güzel işlere imza atacak bir çocuk olduğunu söyleyen anne, vefatından sonra büyümeye devam ettiğini söyledi: “Adına kurulan kütüphaneler oldu. Bu kütüphanelerin açılışına gittiğimizde okullardaki çocuklara ulaştık. İhtiyaç sahiplerine ulaştık. Oğuz Arda’nın isminin ışığı altında bir takım destekler, yardımlar oldu. Aynı zamanda Oğuz Arda Sel ismi yaşasın diye TEMA’yla birlikte bir projeye imza attık. ‘Oğuz Arda Sel Hatıra Ormanı’nı kurduk. Projeyi başlattık ve bitirdik. Orman düzenlenecek ve açılışı yapılacak. Oğuz Arda Sel’in adı yaşasın diye okullarda meyve ağaçları projesi başlatıldı şimdi. Ben ve ailem oğlumun adını sonsuza kadar yaşatacağız. Bu ülkeden silmeyeceğiz. Faydalı işlerde kullanacağız. O faydasız kişilerin ihmalleri sonucunda bu hayattan gidip bu ülkeye faydalı olamadı ama ben onun adını yaşatıp bu ülkede ve gelecek nesillerde fayda sağlamaya çalışacağım. İnadına yapacağım bunu.”

Çiftçi Ezildi: Ürünlerine Yüzde 16 Zam Var Ama ÜFE 45, TÜFE 25

14/11/2018  Diken.com.tr

Türkiye istatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre tarım ürünleri üretici fiyat endeksi (tarım-ÜFE) ekimde bir önceki aya göre yüzde 0.88, geçen yılın aynı ayına göre yüzde 16.02 arttı.

Çiftçilerin sattığı ürünlerin fiyatlarındaki artışın, ekim ayında yıllık yüzde 45.01 çıkan ortalama üretici fiyatlarındaki artışın (ÜFE) üçte birinde kalması dikkat çekti. Çiftçilerin ürün satışlarındaki zam, ekimde yüzde 25.24 çıkan yıllık tüketici enflasyonunun da (TÜİK) neredeyse yarısı.

TÜİK, tarım ürünlerinde tüketiciye bir yılda ne kadar zam yansıdığını anlatan bir istatistiki veriyi ise henüz açıklamış değil.

TÜİK, tarım-ÜFE’nin ekimde, geçen yılın aralık ayına göre yüzde 9.44 ve 12 aylık ortalamalara göre ise yüzde 11.87 yükseldiğini ortaya koydu. Veriler, fiyatların ekimde aylık bazda tarım ve avcılık ürünlerinde yüzde 1.17 arttığını, ormancılık ürünlerinde yüzde 0.75 ve balıkçılıkta yüzde 7.05 azaldığını gösterdi.

TÜİK verilerine göre,

“Ana gruplarda bir önceki aya göre değişim; çok yıllık bitkisel ürünlerde yüzde 2.99, canlı hayvanlar ve hayvansal ürünlerde yüzde 2.26 arttı, tek yıllık bitkisel ürünlerde yüzde 0.56 azaldı.

“Alt tarım gruplarından; yağlı meyveler yüzde 8.78, çeltik yüzde 6.25, diğer çiftlik hayvanları ve hayvansal ürünler yüzde 4.88 ve canlı kümes hayvanları ve yumurtalar yüzde 4.41 artarken, turunçgiller yüzde 8.33 ve tropikal ve subtropikal meyveler yüzde 2.99 azaldı.

“Ekimde endekste kapsanan 92 maddeden; 10 madde bu ay endekse girerken, 43 maddenin fiyatları arttı, 35 maddenin fiyatları azaldı, dört maddenin fiyatlarında ise değişim olmadı.”

Diyanet’ten 3.2 Milyon Liralık ‘Tadilat’ Ve ‘Dekorasyon’

12/11/2018 

Sayıştay’ın Diyanet raporuna göre başkanlık hizmet binası 3.2 milyon lira masrafla yeniden dekore edildi, dış cephesi de tadilattan geçirildi.

Sözcü’nün haberine göre Sayıştay bu dekorasyon ve tadilat masraflarının mali kayıtlara yanlış yazıldığını, taşınmazlar için gerçekleştirilen büyük onarım ve tadilat harcamalarının, ilgili taşınmazın değerini artıcı faaliyetler olduğunu ve duran varlık hesabında işlenmesi gerektiğini vurguladı.

Sayıştay raporunda yer alan bilgilere göre, Diyanet’in, hizmet ve faaliyetlerinde kullandığı ve yönettiği cami, kuran kursu, hizmet binası, lojman gibi toplam 183 bin 393 adet taşınmazı bulunuyor. Bu taşınmazlardan 63 bin 447’sinin, envanter çalışmaları tamamlandı. Bu taşınmazların maddi değeri de 4 milyar 029 milyon 920 bin 631 TL olarak belirlendi.

Diyanet bu yılın ilk altı ayının sonunda da 7.7 milyarlık bütçesinin yetmeyeceğini bildirmesi üzerine 550 milyonluk ek ödenek almış, bu yılın bitmesine iki ay kala da kurumun bütçesinin yüzde 95’ini harcadığı ortaya çıkmıştı.

Diyanet’in ne kadar bütçe kullandığı ise yıl sonundaki cari hesap sonucunda netleşecek.

Cengiz’in Yolu Yine Açıldı: 109 Milyon Lira Fazla Fiyatla Demiryolu İhalesi!

12/11/2018 

Diyarbakır ile Mardin Mazıdağı arasında yapılacak demiryolu hattının ihalesinde en düşük teklifin elendiği, ihalenin 109 milyon lira fazla fiyata iktidarın gözde müteahhiti Cengiz İnşaat’a kaldığı ortaya çıktı.

Cengiz Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Cengiz, 17-25 Aralık tapelerine yansıyan “Milletin a… koyacağız” sözleriyle tanınıyor.

TCDD’nin ‘Diyarbakır‑Mazıdağı (Mardin) Demiryolu İltisak Hattı Yapım İşi’ başlığıyla çıktığı ihale, Mazıdağı’ndaki entegre gübre tesisine özel 53 kilometrelik demiryolu hattının yapımını kapsıyor. Entegre gübre tesisi, İstanbul çevresindeki gelir garantili dev otoyol ve köprü inşaatlarının müteahhitlerinden Cengiz Holding’e ait. 1.1 milyar liralık gübre tesisi yatırımı için devletten özel yol dışında ayrıca çok sayıda teşvik alınmış. Tesise özel demiryolunun yapım ihalesine Cengiz Holding de katılmış.

İhale sürecine ilişkin bilgiler Sözcü yazarı Çiğdem Toker’in bugünkü yazısında yer aldı.

Uzunluğu 53.8 km olan demiryolunun yaklaşık maliyeti 384 milyon 733 bin TL olarak duyrulmuş.  Eylül sonundaki ihalede en düşük teklif, ‘380 milyon 615 bin TL’ ile Ederay‑İmaj‑ Metaleks ortaklığından gelmiş. Bu teklifi, 489 milyon 637 milyon TL ile Cengiz İnşaat izlemiş.

Bir ay süren değerlendirme sonrasında, en düşük teklif geçersiz bulunarak elenmiş. TCDD, en düşük tekliften 109 milyon TL daha pahalı teklif veren Cengiz İnşaat’ı geçen hafta sözleşme imzalamaya çağırmış.

Çiğdem Toker yazısında TCDD’ye “Hangi gerekçelerle en düşük tekliften 109 milyon TL daha pahalı teklifi kabul ettiniz?” diye sordu.

‘Okluk Sarayı’ Koya Sığmıyor: Köylülerin 200 Dönüm Araziden Çıkması İstendi

11/11/2018 

Marmaris’teki Okluk Koyu’nda inşaatı süren cumhurbaşkanlığı konutu için köylülerin 200 dönüm arazisinin kamulaştırılacağı ortaya çıktı.

300 odalı olarak genişletilmesi amacıyla inşaatına başlanan konutun, çevresindeki kamuya ait ormanlık alanı da içine alarak 65 hektara kadar yayılması bekleniyordu. Kamuoyunda ‘yazlık saray’ olarak da anılan yerleşkenin özel arazileri de içine alacak şekilde büyümesi için yeni bir çalışma başlatıldığı ortaya çıktı.

Sözcü gazetesi yazarı Saygı Öztürk bugünkü yazısında Okluk Koyu çevresindeki Karaca, Kuzuotu, Malderesi köylerine yönelik kamulaştırma çalışması başlatıldığını yazdı.

Öztürk,  Marmaris Kaymakamlığı Milli Emlak Müdürlüğü tarafından gönderilen yazıda köylülerden 28 Kasım 2018 tarihinde müdür odasında bulunmalarının istendiğini aktardı.  Yazıda davetin gerekçesi ‘pazarlık görüşmesi’olarak gösteriliyor.

Marmaris Milli Emlak Müdür Vekili Sezai Suda yazıda Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın oluruyla, cumhurbaşkanlığı hizmetlerinde kullanılmak üzere arazinizin kamulaştırılması ve Hazine adına tescil edilmesinin uygun görüldüğününü bildiriyor.

Muğla Valiliği İl İdare Kurulu da 24 Ekim 2018 tarihli kararıyla söz konusu taşınmazların cumhurbaşkanlığı hizmetlerinde kullanılmasında kamu yararı görmüş.  İzlenecek yöntemde, öncelikle araziler için ‘pazarlıkla satın alma’ yöntemi uygulanacak. Bu şekilde sonuç alınamazsa idare tarafından ilgili mahkemeye bedel tespiti ve tescil talebinde bulunulacak.

Saygı Öztürk yazısında ayrıca edindiği şu bilgileri yazdı: “Kamulaştırılacak araziler öyle üç‑beş kişiye ait değil. Onlarca kişinin arazisi ellerinden gidiyor. Doğdukları, büyüdükleri, geçimlerini sağladığı toprakları elinden alınacak olan köylüler son derece üzgün. Arazilerinin çok kıymetli olduğunu biliyorlar. Konuştuğum bir köylü, ‘İnanın kara kara düşünüyoruz. Yapacak bir şeyimiz de yok. Örneğin benim arazim, Cumhurbaşkanlığı binasına 2 kilometre uzaklıkta. Buna rağmen hepimizin arazileri elimizden alınıyor’ diyor. Köylülere göre, yaklaşık 200 dönüm tapulu arazi Cumhurbaşkanlığı yerleşkesi için kamulaştırılacak. Yani, bir dönemin mütevazı, cumhurbaşkanının dinlendiği yerlerde, bugün çok sayıda bina yapılmış durumda. Bu da yetmiyor, genişledikçe genişliyor. Tekneciler de artık Okluk Koyu, İngiliz Limanı, Değirmenbükü’nü unutsun. Çünkü birçok yer tekne trafiğine kapatılıyor. Bazı tekne, butik otel ve lokanta sahipleri tanıdık müşterilerine, geldiklerinde mağdur olmamaları için uyarı mesajları gönderiyor. Cumhurbaşkanlığı tarafından yaptırılan binaların önemli bir bölümü tamamlanmış durumda. Ancak, kamulaştırmalarla birlikte yeni binaların yapımı da gündemde. Binaların yapıldığı biliniyor ama neler yapıldığını açıkçası bilen de yok…”

İsteyince Oluyormuş: Üç Asırlık Çınar Kesilmesin Diye Güzergah Değişti

10/11/2018 Diken.com.tr

Sakarya’da 270 yıllık çınar kesilmesin diye yapılacak yolun güzergahı değiştirildi.

Büyükşehir belediyesi, Arifiye ilçesindeki 1’inci Organize Sanayi Bölgesi ve D-100 Karayolu arasındaki ulaşımın sağlanması için bir süre önce bölünmüş yol çalışmalarına başladı.

Yolun 40 metre olması planlandı. Ancak güzergahta 270 yıllık bir çınar ağacının olduğu saptandı. Belediye ağacı kesmek yerine ‘farklı’ bir çözüm buldu.

Ağacın bulunduğu yere denk gelen yola kavis verildi. Projede sona gelindi.

Ağaç,  İl Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından 1997 yılında tescil edilmişti.

Belediye başkanı Zeki Toçoğlu, şunları söyledi:“ Burada aslında bizim organize sanayi bölgesine yaptığımız duble bir yol çalışmamız var. Bu çalışma sırasında yaklaşık 270 yıllık bir çınar ağacı, tescilli bir ağacımız. Dalları da yola doğru olduğundan, yolumuzu ağaca zarar vermemek için daha düz giden bu yolumuzu biraz kavisli çevirerek ağacı da dalları da kurtarmış olduk. Bu tescilli bir ağacımız. Bir yandan OSB yollarını yaparken bir yandan da tabiatın bize bahşettiği bu güzellikleri de korumak gerektiğine inandığımız için böyle bir çalışma yaptık, güzel de oldu. Ağacımızı kurtarmış olduk.”

Üçüncü Köprüde Garanti Edilen Gelir 2,5 Milyar Lira, Elde Edilen Gelir 730 Milyon Lira

06/11/2018 

Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Cahit Turhan, devletin Yavuz Sultan Selim Köprüsü için işletici firmaya KDV hariç 2 milyar 473 milyon 465 bin 448 lira ‘gelir garantisi’ verdiğini açıkladı.

AA’nın haberine göre, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda milletvekillerinin sorularını yanıtlayan Bakan Turhan, köprüden 2017 yılında 733 milyon 80 bin 391 lira gelir elde edildiğini kaydetti. Bakan, firmaya ödenen garanti gelirin 1 milyar 743 bin 637 lira olduğunu belirtti.

Yap-işlet-devret modelli projelerde işletici firmalarla yapılan sözleşmelerde günlük veya yıllık olmak üzere çeşitli araç geçişi taahhütleri bulunuyor. Şayet geçiş taahhütleri tutturulamazsa devlet aradaki fark için işletici firmaya ödemede bulunuyor. Ödemelerse, geçiş ücretleri dövize endeksli olduğu için döviz bazında yapılıyor.

Yap-işlet-devret istatistikleri açıklanmıyor

Daha önce, sözleşmeye göre Yavuz Sultan Selim Köprüsü için 10 yıl işletmeci olan ICA firmasına yılda 135 bin araç geçişi garantisi verildiği açıklanmıştı. Bunda geçiş ücreti olarak 3 dolar + yüzde KDV öngörülmüştü.

Son olarak, ocak-eylül döneminde köprü ve otoyollardan elde edilen geliri açıklayan Karayolları Genel Müdürlüğü (KGM), Osman Gazi Köprüsü, Yavuz Sultan Selim Köprüsü ve Avrasya Tüneli’ne ilişkin istatistikleri paylaşmamıştı.

İhaleler toplamı 131 milyar lira

Turhan, yap-işlet-devret yöntemiyle ihale edilen işlerin toplam tutarının 131 milyar lira olduğunu açıkladı.

Buna göre, 2019 yılı bütçesinde Avrasya Tüneli’ne ayrılan Hazine garantisi ödenek teklifi 167 milyon lira.

Yıllık 25,6 milyon araç geçişi garantisi verilen Avrasya Tüneli’nde 2017’de yaklaşık 15 milyon araç geçtiği açıklanmıştı. İşletmeci firmanın aradaki fark nedeniyle devletten 123 milyon lira alacağı bildirilmişti.

Tüneli 24 yıl beş ay boyunca Avrasya Tüneli İşletme İnşaat ve Yatırım A.Ş. (ATAŞ) işletecek. Bu sürenin ardından tünel kamuya devredilecek.

Kuzey Marmara ve İzmir’e 3.5 milyar lira garanti

Kuzey Marmara Otoyolu ile Gebze-Orhangazi-İzmir Otoyolu için ödenecek toplam Hazine garantisi ödenek teklifinin 3 milyar 550 milyon lira olduğu açıklandı.

4 Kişilik Bir Ailenin Açlık Sınırı Bin 943 Lira

27.11.2018 Birgün.com.tr

Türk-İş’in araştırmasına göre, kasım ayında 4 kişilik ailenin açlık sınırı 1943, yoksulluk sınırı 6328 lira hesaplandı. Asgari ücretin, dört kişilik bir ailenin aylık harcamasına ancak bir hafta yettiği belirtildi.

Türk-İş tarafından çalışanların geçim koşullarını ortaya koymak ve temel ihtiyaç maddelerindeki fiyat değişikliğinin aile bütçesine yansımalarını belirlemek amacıyla her ay yapılan ‘Açlık ve Yoksulluk Sınırı Araştırması’nın kasım ayı sonuçları açıklandı.

Araştırmaya göre, bu ay dört kişilik ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken gıda harcaması tutarını ifade eden ‘açlık sınırı’ 1943 lira olarak belirlendi. Gıda ile giyim, konut, ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer harcamaların toplam tutarına denk gelen ‘yoksulluk sınırı’ ise 6328 lira oldu.

Ankara’da yaşayan dört kişilik bir ailenin ‘gıda için’ yapması gereken asgari harcama tutarı, bir önceki aya göre yüzde 1.22 oranında arttı. Yılın 11 ayında fiyatlardaki artış yüzde 20.81 oranına ulaştı. Gıda enflasyonunda 12 ay itibarıyla artış yüzde 23.94 hesaplandı.

‘Tek bir çalışan için hesaplanan yaşama maliyeti 2385 tl’

Araştırmada, fiyat artışları karşısında başta asgari ücret olmak üzere çalışanların gelirlerinin yetersiz olduğu ve mevcut asgari ücretin, dört kişilik bir ailenin asgari aylık gıda harcaması olan açlık sınırını bile karşılamaktan uzak kaldığı tespitine yer verildi:

“Aylık net asgari ücretin halen 1603 TL olduğu ekonomik ve sosyal koşullarda sadece tek bir çalışan için hesaplanan yaşama maliyeti 2385 TL olarak hesaplandı. Mevcut asgari ücret, dört kişilik bir ailenin asgari aylık gıda harcaması olan açlık sınırını bile karşılamaktan uzak kaldı. Asgari ücret, dört kişilik bir ailenin aylık harcamasına ancak bir hafta yetiyor.

Savaşa Karşı Çıkan Hekime Fesih Cezası

20.11.2018 Birgün.com.tr/Burcu Cansu

‘Savaş bir halk sağlığı sorunudur’ başlıklı açıklama nedeniyle gözaltına alınan ve daha sonra serbest bırakılan TTB Merkez Konseyi Üyeleri arasında yer alan Dr. Yaşar Ulutaş’ın, aile hekimi sözleşmesi feshedildi.

Sağlık Bakanlığı , savaşın halkın genelini ilgilendiren bir sağlık sorunu olduğuna yönelik bildiriye imza atan 11 TTB Merkez Konseyi üyesi arasında bulunan Dr. Yaşar Ulutaş’ın aile hekimliği sözleşmesi feshedildi. Ulutaş son olarak Adana Gazipaşa Aile Sağlığı Merkezi’nde çalışıyordu.

Geçirdiği disiplin soruşturmasının ardından sözleşmesi feshedilen Dr. Ulutaş, kararı BirGün’e değerlendirdi. Evrensel değerleri savunduğu için sözleşmesinin feshedildiğini ifade eden Dr. Ulutaş, şunları söyledi:

“Yapılan açıklamanın ardından Dünya Tabipler Birliği ve Avrupa Hekimler Daimi Komitesi de dahil olmak üzere 30 ülkenin tabipler birliği, savaşın bir halk sağlığı sorunu olduğu ve bunun hekimliğin evrensel ilkelerinden biri olduğu değerlendirmesinde bulundu. Bu yapılanlar örgütlülüğe ve hekimliğe yapılan saldırıların bir uzantısıdır. Olaya iyi hekimlik değerleri açısından bakmak gerekiyor. Savaşın sağlık sorununa neden olmadığını savunmak mümkün değildir.”

Cumhurbaşkanlığı 14 Soruyu Tek Cümleyle Cevapladı

İstanbul – BİA Haber Merkezi01 Kasım 2018

HDP’li Meral Danış Beştaş, Katar’ın hediye ettiği açıklanan; yedi yatak odası, iki özel salon, toplantı odaları ve küçük bir hastanenin içinde bulunduğu lüks uçakla ilgili Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın yanıtlaması istemiyle 17 Eylül’de soru önergesi verdi.

Cumhurbaşkanı yardımcısı Fuat Oktay ise Meral Danış Beştaş’ın 14 maddelik soru önergesine bugün tek cümlelik bir cevap verdi.

Yazılı soru önergesine ilişkin verilen cevapta “Söz konusu uçak ülkemize hibe edilmiş olup Türkiye Cumhuriyeti Devletine aittir” ifadesi yer aldı.

THY Şubat’ta uçağa özel pilot ilanı açmıştı

HDP Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş soru önergesinde Katar’a ait uçağın satın alındığı şeklindeki haberlere vurgu yaparak Türk Hava Yolları’nın (THY) envanterinde olmamasına rağmen kurumun 9 Şubat 2018’den beri bu seriye özel pilot aradığını belirtti.

Danış – Beştaş İngiliz ve Fransız medyasının uçağın özelliklerini ve fiyatına dair bilgileri uçağın satışa çıkarıldığı dönem kamuoyu ile paylaştığını hatırlattı.

“Ağustos ayı sonlarında Fransız basınında uçağın bir devlet başkanına satıldığı haberleri yer alırken 9 Eylül’de havayolu haberleri yapan Türkiye’deki bir internet sitesi de uçağın Türkiye Cumhuriyeti Devlet Filosuna dahil edilmek üzere satın alındığı bilgisini paylaşmıştır.”

“Fiyatı 500 milyon sterlin”

Soru önergesinde 12 Eylül’de uçağın Sbiha Gökçen Havalimanı’na iniş yaptığını belirten Danış – Bektaş uçağın onanımsız fiyatının 400 milyon dolar, donanımlı halinin ise 500 milyon sterlin (4 milyar 240 milyon TL) civarında olduğu iddialarını da yazdı.

HDP’li vekil şu soruları sormuştu:

-Boeing 747-8 model uçak ne zaman satın alınmıştır?

-Boeing 747-8 model uçak için Katar Emiri’ne ne kadar ödeme yapılmıştır? Bu ödemenin kaynağı nedir?

-Boeing 747-8 model uçak için THY neden 9 Şubatta pilot ilanı vermiştir? Uçağın satın alınması ne zaman kararlaştırılmıştır?

-Uçağın satın alınma sebebi nedir? Uçak kimin kullanımına tahsis edilmiştir?

-Devlet Filosuna tahsisli diğer uçaklar yerine bu uçağın tercih edilme sebebi nedir?

-Devlet Filosuna tahsisli diğer uçakların akıbeti ne olacaktır? O uçakların satışı söz konusu olacak mıdır?

-Hâlihazırda devlet filosunda kaç uçak bulunmaktadır ve fiyatları günümüzdeki kur üzerinden ne kadardır?

-Boeing 747-8 model uçağın kullanım maliyeti ne kadardır? Bu maliyetler nereden karşılanacaktır?

“Hediye karşılığında Katar Emiri’ne ne verildi?”

-Şayet iddia edildiği gibi uçak hediye edildi ise neden Katar Emiri tahmini fiyatı 4 milyar 240 milyon TL olan bir uçak hediye etmiştir?Şayet hediye edildiğine dair bilgiler doğru ise bu hediye karşılığında Katar Emiri’ne ne verilmiştir?

-Katar’dan Türkiye’ye 15 milyar dolarlık yatırım sözü alındığı bilgisi dahilinde bahse konu uçak alımı ile bu yatırım hadisesi arasındaki bağlantı nedir?

-Bahse konu uçağın fiyatı Cumhurbaşkanlığı sarayının dahi üzerinde olup böylesi lüks bir harcama yapılma sebebi nedir? Ülkede ciddi bir ekonomik kriz yaşanırken devlet hazinesinin cumhurbaşkanı için yapılan saray, Okluk Koyu’ndaki yazlık saray ve lüks sınıf bir uçak için seferber edilme sebebi nedir?

-Ülke derin bir ekonomik buhran içindeyken ve hükümet yetkililerince yurttaşa “kemer sıkma” yöntemleri salık verilirken cumhurbaşkanı için yapılan tüm harcamalarda neden bu yöntemler söz konusu olmamaktadır?

-Saray merkezli harcamalarda sürekli dile getirilen “itibardan tasarruf olmaz” söyleminin karşılığı nedir? Yurttaşların ekonomik kriz içerisinde en temel ihtiyaçlarını karşılayamıyor oluşu ülkenin itibarına tekabül etmiyor mu? Hükümet neden yurttaşların asgari yaşam koşullarını sağlamak yerine kendine daha fazla lüks harcama için alan açma telaşındadır? Krizin faturası neden yurttaşlara çıkarılmaktadır?

-Hükümetin ekonomik krize yönelik hazırladığı programlar arasında saray giderlerinden tasarruf yapılması ne zaman gündeme alınacaktır? (HA)

AP: Ölü ya da Kayıp Göçmen Sayısı, BM’nin Açıkladığının İki Katı

İstanbul – BİA Haber Merkezi02 Kasım 2018

ABD merkezli haber ajansı Associated Press (AP) göçmen ölümleri ile ilgili hazırladığı raporu yayınladı. Rapora göre 2014’ten bu yana en az 56 bin 800 göçmen öldü veya kayboldu.

Birleşmiş Milletler’e bağlı Uluslararası Göç Örgütü’nün 1 Ekim’de yayınladığı rapora göre, hayatını kaybeden veya kaybolan göçmen sayısı 28 bin 500.

AP, haberinde diğer uluslararası örgütlerle işbirliği yaptığını, adli kayıtları ve kayıp kişi raporlarını incelediğini, ölüm raporlarını yetkili mercilerden talep ettiğini ve binlerce göçmenle görüştüğünü belirtti. Yapılan tüm çalışmalar sonucunda, ölü ve kayıp göçmen sayısının 56 bin 800 olduğunu aktardı.

Uluslararası Göç Örgütü’nün dünyada bu konudaki tek resmi kuruluş olduğunu hatırlatan AP, buldukları sayının bu kuruluşun sayısından 2 kat fazla olduğunu vurguladı.

“Bulduğumuz sayı hâlâ gerçeği yansıtmakta yetersiz kalıyor”

AP, ulaşabildikleri ölü ve kayıp sayılarının hala az olduğuna dikkat çekerken, binlerce cansız bedenin hala keşfedilmeyi beklediğini belirtti. Uluslararası Göç Örgütü’nün tespit ettiği kayıp sayının aksine, bir o kadar daha yeni kayıp tespit eden AP, bilançonun çok daha ağır olduğunu gözler önüne seriyor.

Birleşmiş Milletler’e göre, 2017 itibariyle dünyada 258 milyondan fazla göçmen bulunmakta. 2000’den yılından beri göçmen insanların oranı yüzde 49 artmış durumda.

Birleşmiş Milletler’in sadece Avrupa’ya odaklandığı söyleyen AP, ABD ve Avrupa’da siyasilerin göçmenleri umursamadığını ve istemediğini iddia ediyor.

Raporda, 2015’te İtalya’da yaşanan göçmen teknesi kazası hatırlatılıyor. 800’den fazla göçmenin hayatını kaybettiği kazada, dönemin İtalya hükümeti tüm kayıpları bulacağına ve tespit edeceğine söz vermişti. Ardından yönetimi devralan popülist hükümet ise araştırmalar için verilen para deştiğini kesmişti.

En büyük göç hareketleri Asya’da gerçekleşiyor

Haberde, Avrupa dışındaki yerlerde bilgiye ulaşmanın daha zor olduğuna dikkat çekiliyor. Dünyadaki en büyük göç hareketlerinin Asya kıtasında yaşandığı belirtiliyor. Verilere göre, dünyadaki göçmenlerin yüzde 40’ı Asyalı, 2014’ten bu yana Asya ve Ortadoğu’daki göçlerde 8 binin üzerinde insan hayatını kaybetti.

Ayrıca Venezüella’daki mevcut göç hareketinin dünyanın en büyüklerinden biri olduğu, buradaki kayıplar ve ölüler hakkında çok az bilgi bulunduğu ifade ediliyor. Şimdiye kadar tespit edilen ölü ve kayıp Venezüellalı sayısı 3 bin 410.

Afrika’dan göç ve ABD-Meksika sınırı 

AP ve Uluslararası Göç Örgütü’ne göre, 2014’ten bu yana 18 binden fazla Afrikalı, Avrupa’ya göç ederken hayatını kaybetti veya kayboldu.

2014’ten bu yana, Meksika’dan ABD’ye gitmeye çalışan 3 bin 861 kişi yolda hayatını kaybetti veya kayboldu.

Son 4 yıl içinde Latin Amerika’daki göç hareketlerinde 4 bine yakın sığınmacı yaşamını yitirdi veya kayıp durumda.

4Mi (Göç hareketlerini inceleyen bir kuruluş), Haziran 2017 ile Nisan 2018 arasında 962 Afgan göçmen ile görüştü. Bu göçmenler, direkt olarak 247 göçmenin güvenlik güçleri tarafından öldürüldüğünü gördüklerini aktardı. (OI/HK)

Sayıştay Raporlarında Dikkat Çeken Usulsüzlükler

Hikmet Adal – Ogün Işık İstanbul – BİA Haber Merkezi 06 Kasım 2018

Sayıştay’ın kamu idarelerini, bakanlıkları ve devlete ait şirketleri kapsayan, tamamlanan 2017 denetim raporları Eylül ve Ekim aylarında Sayıştay’ın internet sitesi üzerinden yayınlandı.

Raporların yayınlamasıyla birlikte birçok usulsüzlük olayı da gün yüzüne çıktı. Olayların gündemde yoğun yer tutmasıyla birlikte Sayıştay’ın “Kamu İdareleri Denetim Raporlarını” hazırlayan başkan yardımcısı Fikret Çöker görevden alındı. Yerine 2 Kasım 2018’de Zekeriya Tüysüz getirildi.

Sayıştay Genel Bütçe Kapsamındaki Kamu İdareleri (Cumhurbaşkanlığı, tüm bakanlıklar, Danıştay, AYM, HSK, MİT gibi), Özel Bütçeli İdareler (YÖK, tüm devlet üniversiteleri, TDK, Atatürk Kültür Merkezi,Türk Tarih Kurumu gibi), Düzenleyici ve Denetleyici Kurumlar (RTÜK, SPK, BDDK, Kamu İhale Kurumu gibi), Sosyal Güvenlik Kurumları (SGK, İŞ-Kur), İl Özel İdareleri, Belediyeler ve Bağlı İdareler, Yatırım İzleme Ve Koordinasyon Başkanlıkları, Kalkınma Ajansları için ayrı ayrı raporlar hazırladı.

Raporlardaki tutarsızlıklar

Denetim raporları incelendiğinde raporlar arası tutarsızlık göre çarpıyor. Örneğin, her biri ayrı ayrı hazırlanan raporlarda, İstanbul Büyükşehir Belediyesi için 183 sayfalık rapor düzenlenirken Beşiktaş Belediyesi için 161 sayfalık rapor düzenlenmiş. Ya da İzmir Büyükşehir Belediyesi için 73 sayfalık rapor düzenlenirken İstanbul Güngören Belediyesi için 138 sayfalık rapor düzenlenmiş. 

En büyük bütçeleri kullanan bakanlıklardan 92 milyar TL  bütçesi olan Milli Eğitim Bakanlığı için 159 sayfalık, 86 milyar TL bütçesi olan  Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı için 46 sayfalık, 36 milyar TL bütçesiyle Orman Bakanlığı için 160 sayfalık rapor hazırlandı.

Raporlar kamuoyunun erişimine açıldığından beri medyanın ve kamuoyunun gündeminde yer tutuyor. Neredeyse her gün bir kurum ve ya kuruluştan usulsüzlük haberi / haberleri medyada yer alıyor.

İşte o raporlardan medyaya yansıyan usulsüzlükler:

İstanbul Arnavutköy Belediyesi

* Anneler gününde iki ünlü sanatçı tarafından 14 Mayıs 2017 tarihinde konser verildiği iddia edilmesine rağmen olayla ilgili herhangi bir video kaydı veya fotoğraf bulunamadı. Arnavutköy İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü de, herhangi bir okulda, belediye tarafından konser organizasyonu yapılmadığı belirtti.

* Aynı raporda iki sanatçı tarafından 09 Eylül 2017’de konser verdiği, etkinlik kapsamında 501 çocuğun sünnet ettirilerek, sünnet kıyafeti verildiği fakat yapılan incelemede bazı isimlerin mükerrer olduğu, konsere ilişkin ibraz edilen fotoğrafların da 28 Haziran 2013’de belirtildi.

* Öğretmenler Günü’nde ise bir otelde 1500 kişilik yemek tertiplendiği, iki sanatçı tarafından konser verildiği belirtilmesine rağmen etkinliğin belediyeye ait kültür merkezinde yapıldığı, sanatçılar yerine de 2 öğretmenin konser verdiği tespit edildi. 

* Camiler ve Din Görevlileri Haftası etkinliğinde ise belediyeye ait kültür merkezinde açık büfe kahvaltı verildiği ve 160 kişilik yer ayrıldığı fakat 5 bin kişilik köpük tabakta etli pilav, tatlı ve içecek dağıtımı yapıldığı beyan edilmesine rağmen belediye, konuyla ilgili herhangi bir bilgi, belge, fotoğraf veya video kaydı sunamadı.

Gelin saçı belediyeye yaptırıldı

* Toplu nikâh etkinliğinde sözleşmeye göre 30 çiftin nikâhının kıyılıp, klasik model araç sağlanıp, gelin başının yüklenici tarafından karşılanacağı ve iki sanatçı getirileceği beyan edilmesine rağmen konsere ilişkin bir kanıt ibraz edililemedi. Gelin başının ise belediyeye ait kadın kültür merkezince yaptırıldığı tespit edildi.

765 kişilik gezi için 15 bin kişilik para alındı

* Çanakkale gezisine 5 bin Bursa gezisine 10 bin kişi götürüleceği, yol, yemek ve kahvaltı verileceği belirtilmesine rağmen Çanakkale gezisine 117 kişi, Bursa gezisine ise 648 kişi götürüldüğü tespit edildi. Yüklenici firmaya ise Çanakkale gezisi için 5 bin, Bursa gezisi için de 10 bin kişilik hakediş ödendi.

127 kişilik gemiye 500 kişi sığdırdılar

* Boğaz gezilerine 10 ayrı sefer ve her sefere en az 500 kişinin katılıp, öğle yemeği sunulacağı, 10 bin adet su, 5 bin adet meyve suyu verileceği hüküm altına alınmasına rağmen gezi için tahsis edilen geminin en fazla 127 kişilik olduğu tespit edildi.

* Çeşitli dönemlerdeki mal alımlarında piyasa değeri ortalama 65 lira olan su ısıtıcısına 474 lira, 900 lira olan oyuncak eve 4 bin lira, 5 lira olan tavuğa 57 lira, vb. ödemeler yapıldı.

İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü (İSKİ)

* 100 kilometrede 4-5 litre yakması gerekirken araçlardaki tüketim, 4 kişilik küçük araçlarda 63 litreye kadar çıkmış.

* İSKİ’nin kullandığı araçlara ilişkin araç takip sistemi yapılmıyor. Araçların resmi işlemleri haricinde kullanılıp, kullanılmadığı takip edilmiyor.

* Dernek, vakıflara ait bina ve belediye iştiraki olan şirketlere ait tüm hizmet binaları ile tesislere indirimli su tarifesi belirlendi.

Kurumdan ayrılanlar lojmanda oturmaya devam ediyor

* Kendisine lojman tahsis edilen kişiler, görevden ayrılmalarına rağmen, lojmanda oturmaya devam etti.

* Kağıthane, İkitelli ve Taşoluk içme suyu arıtma tesislerinde, elektrik düşük tutarlı olan ‘sanayi’ tarifesine değil, daha yüksek tutarlı olan ‘ticarethane’ tarifesi üzerinden faturalandırıldı.

İstanbul Elektrik Tramvay ve Tünel İşletmeleri (İETT)

* Sayıştay, İETT’de dolu olan beş daire başkanlığı kadrolarına mevzuata aykırı olarak yeniden atama yapıldığını belirledi.

Van Büyükşehir Belediyesi

* Kayyum atanan belediyenin 2017 yılı sonu itibarıyla bankalara 125 milyonluk kredi borcunun olduğu belirlendi. “Kurumun 2017 yılı hesap dönemi bilançosunda bu hesaplarda kayıtlı bilgileri gerçeği yansıtmamaktadır” denildi.

21 milyon nerede?

* 2017 yılı hesap dönemi sonu itibarıyla kurum bilançosunda 320 Bütçe Emanetleri Hesabında yer alan 21 milyon TL tutarındaki kaydın gerçeği yansıtmadığı belirtildi.

* City Van Alışveriş Merkezi’nin (AVM) 3 yıl süreyle kiralanması nedeniyle oluşan 23 milyon TL tutarındaki alacakların vadelerine göre ilgili hesaplarda bulunmadığı tespit edildi. 17 buçuk milyon TL bedelle satışı yapılan arsanın 2018 yılında tahsil edilecek olan 10 milyon lirasının ilgili hesaba kaydedilmediği belirtildi.

* Belediyeye ait çok katlı otoparkta bulunan bağımsız bölümlerin taksitli satışı nedeniyle 2018 yılında tahsil edilecek olan 1 milyon TL tutarındaki alacağın da hesap dönemi sonunda ilgili hesaba kaydedilmediği ortaya çıktı.

Ağrı Belediyesi

* Belediyenin İller Bankası’na 21 milyon TL anapara ve 6 milyon TL faiz olmak üzere toplam 27 milyon TL borcu olmasına rağmen bilançoda borç toplamının 7 milyon TL olarak yer aldığı belirtildi.

Kıdem tazminatlarının karşılığı yok

* İdare sürekli işçi kadrolarında istihdam edilen personele ilişkin kıdem tazminatı karşılıklarının ayrılmaması neticesinde ilgili hesabın raporda 7 milyon lira eksik olduğu belirtildi.

675 bin lira eksik

* Toplu taşıma için kullanılan akıllı kart sistemine yönelik olarak İdare ile yüklenici firma arasında “Elektronik Ücret Toplama Sistemi Bayilik Sözleşmesi” göre “Kart Ortak Havuz Hesabı”nın idare adına olması gerektiği belirtilen raporda, ancak ortak hesabın yüklenici adına açıldığı, yönetildiği ve tahsilin yapıldığı ifade edildi. Bu nedenle mali tablolarda 675 bin 430 lira 20 kuruşun eksik olduğu belirtildi.

* “Yapılan yanlış uygulama neticesinde mali tablolarda meydana gelen hatanın yanı sıra tüketim malzemelerinin taşınır kayıtlarında görünmemesi sebebiyle kontrolü de mümkün olmamaktadır” denildi.

Siirt Belediyesi

* Belediye tarafından ticari nitelikteki su ve ulaşım hizmetleri için mali tablolarda KDV hesabına yer vermedi. Vergi dairesine verilen beyannamelerde 2017 yılı için 1 milyon TL indirim yapıldığı belirtildi. Durumun 2018’de düzelttiğini söylense de, geçmiş yıla ait eksikliğin ilgili hesapta görüldüğü ifade anlaşıldı.

* Avrupa Yatırım Bankasından alınan ve vadesine göre ilgili hesaplarda takibi gereken 7 milyon euro (2017 yılı sonu itibariyle kalan toplam borç anapara tutarı olan 4 milyon avro) borcun dış borçlar hesabında olmadığı, iç borçlar hesabında ise olması gerekenden 20 milyon fazla paranın görüldüğü anlaşıldı.

11 milyonu 7 milyon gösterdiler

* İller Bankasından belediyeye sermaye olarak gönderilen 11 milyon liranın bilançoda 7 milyon lira olarak gösterildiğinin belirtildiği raporda, geriye kalan paranın akıbetinin ise bilinmediğine dikkat çekildi.

* Belediyenin elektrik dağıtım şirketine olan borcunun ise eksik gösterildiği ifade edilen raporda, “Ayrıca elektrik şirketine olan borç tutarı 2017 itibariyle 11 milyon lira iken muhasebede kayıtlı borç tutarı 9 milyon lira olup 2 milyon liranın mali tablolarda hiç gösterilmediği bilgisi de yer aldı.

* Ayrıca belediyenin doğal gaz şirketi ile yapılan ortaklık sözleşmesine göre gelirden yüzde 10’luk payın bilançoda göstermediği ortaya çıktı. Raporda söz konusu paranın miktarı ve akıbeti ile ilgili bilgi ise yok.

Tunceli Belediyesi

* 460 adet taşınmazın değer tespitinin yapılmadığı ve muhasebe kaydının yapılmadığı belirtilen raporda, ayrıca çeşitli demirbaşların sonraki seneye devrinde de bilançoda rakamlar farklılık gösteriyor. Bu nedenlerle 2017 yılı mali tablolarının bu haliyle tam ve doğru bilgi vermediği ifade edildi.

* Kurum tarafından yıl içerisinde geçici kabulü yapılmayan 3 farklı yapım işine ait belge ve kayıtlarda toplam 936 bin 645 lira daha az yer almakta olduğu ve yapımı devam eden duran varlığın tamamlanmış gibi göründüğü ifade edildi.

* Kıdem tazminatı giderlerinin eksik göründüğü belirtilen raporda, ilgili hesaptaki hata önemlilik derecesini geçmekte olduğuna dikkat çekildi.

Mardin Büyükşehir Belediyesi

* Belediyenin, biri spor kulübüne olmak üzere üç adet binayı diğer kurum ve kuruluşlara tahsis ettiği, üç adet binayı da tahsisli kullandığı, ancak mali tablolarda tahsislere ilişkin bir kaydın olmadığı belirtildi.

* Mardin Büyükşehir Belediyesi hesaplarında yapılan incelemede taşınmaz kayıtlarının gerçek durumu yansıtmadığının tespit edildi.

Belediye tesisini bedelsiz kiraya verdiler

* Belediyeye ait Artuklu İlçesi Diyarbakırkapı mahallesinde bulunan sosyal tesisin bir spor kulübüne 3 yıl süre ile bedelsiz olarak tahsis edildiğinin görüldüğünün ifade edildiği raporda “Adına tahsis yapılan spor kulübü kamu kurumu olmadığı ve ortada da ortak hizmet projesi gerçekleştirme protokolü bulunmadığı için Büyükşehir Belediyesi’nin bu konudaki uygulamasının Kanun hükümlerine aykırılık oluşturduğu, 2016 yılı denetim raporunda da yer verilen bu konudaki aykırılığın düzeltilmesinin mevzuata uygun olacağı değerlendirilmektedir” denildi.

* Hesaplarda yapılan incelemede, belediyenin eğlence vergisi mükellefi bulunmadığı, bütçe gelir cetvelinde de eğlence vergisine ilişkin tahakkuk ya da tahsilata yer verilmediği tespit edildiği belirtildi.

Denizli Belediyesi

*Denizli’de bulunan 617 muhtar için el harçlığı adı altında muhtarlıkların ihtiyaçlarını karşılamak üzere il sınırı genelindeki tüm muhtarlara aylık 250 TL nakdi yardım yapıldığı tespit edildi.

Raporda muhtarların devletten maaş aldıklarını, belediyenin yaptığının yasalara aykırı olduğunu belirtti.

Küçükçekmece Belediyesi

*Sayıştay, Küçükçekmece Belediyesi’nde de dolu müdür kadrolarına tedviren atama yapıldığını tespit etti. Raporda Bilgi İşlem Müdürlüğü, Emlak ve İstimlak Müdürlüğü, Fen İşleri Müdürlüğü, İşletme Müdürlüğü, Temizlik İşleri Müdürlüğü, Ulaşım Hizmetleri Müdürlüğü ve Zabıta Müdürlüğü’nün dolu olan kadrolarına yapılan tedviren atamaların kanuni dayanağının bulunmadığını belirtildi.

Erzurum Büyükşehir Belediyesi

*AKP’li eski milletvekili Mehmet Sekmen’in akrabası olan Mahmut Bektaş’ın, “25 yaşından büyükler olamaz” şartına bakılmaksızın 45 yaşında zabıta yapıldığını ardından da protokol müdürlüğüne atandığını belirledi.

Menderes Belediyesi

*Sayıştay denetleme raporunda yer alan bulgulara göre belediyenin kasasında bulunan para ile, açıklanan mali tablolar arasında, 1 milyon 837 bin TL’lik kayıp bulunuyor. İhalesiz kira sözleşmelerini yenileyen belediyeye ayrıca sınavsız kadro ataması da yapıldığı da tespit edildi. Kurum içerisinde yapılan memuriyet atamalarının ise liyakata uygun yapılmadığı tespit edildi.

G.Antep Büyükşehir Belediyesi

*Sayıştay’ın Antep Büyükşehir Belediyesi’ne ait raporunda; kanuna aykırı borçlanma, ihalelerde usulsüzlük, projesiz ihale, ihalesiz kamu malı kiralama ve atamalarda kanunsuzluk tespit etti.

Raporda, belediyenin kanunda belirlenen borçlanma sınırını aşılmasına rağmen borçlanmaya devam ettiği tespit edildi. Belediyenin 2017 yılı içinde almış olduğu 118 milyon TL’lik borcun yasal dayanağının olmadığı belirtildi.

Ankara Büyükşehir Belediyesi

*Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin, eski Başkan Melih Gökçek döneminde, katma değer vergisini düşerek mal ve hizmet alımı harcamalarını 3.3 milyar TL eksik gösterdiği saptandı ve gider hesabının olması gerekenden daha düşük çıkmasına sebebiyet verildiği tespit edildi.

Ordu Büyükşehir Belediyesi

*2017 yılında teknik eğitim gezisine gönderilen personel listesine göre 15-19 Şubat 2017 tarihlerinde Toplu Taşıma Dairesi Başkanı, Zabıta Şube Müdürü, iki Belediye Meclis Üyesi ve bir yönetici asistanın, Tayland’a gönderildiği tespit edildi.

Raporda “Teknik eğitim gezisine giden personelden bir kısmının görev alanları ve tanımları ile teknik eğitim muhteviyatı arasında çelişki olduğu görülmüştür. Şöyle ki; aşağıda tabloda belirtilen görev unvanına sahip personelin ve Meclis üyelerinin tamamen teknik olan bir konu ile eğitime gönderilmesindeki amacın ne olduğu anlaşılamamıştır.” ifadeleri kullanıldı.

Bursa Büyükşehir Belediyesi

Sayıştay raporuna göre, Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından inşa edilen 45.00 kişilik stadyumun yapımı belediyenin yapması gereken işleri arasında değil. Ayrıca inşa edilen stadyumun Bursaspor’a tahsis edilmesi de protokole uygun değil.

Durum raporda şu ifadelerle açıklandı: “Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü ile yapılan Protokolde de yer alan UEFA ve FIFA kriterlerine uygun yaklaşık 45.000 kapasiteli stadyum yapmak, mahallî müşterek nitelikte ve Büyükşehir’in bütünlüğüne hizmet eden spor tesisi olmadığı için cari mevzuata göre söz konusu iş Büyükşehir Belediyesinin görevleri arasında değildir.”

“Ayrıca protokole göre taşınmaza konu tahsisin ve üzerine inşa edilecek stadyumun kullanım hakkı kısmen veya tamamen üçüncü şahıslara devredilemeyeceği belirtilmiştir.” (OI /EKN /HA)

Türkiye’de Sol Görüşlüler Haberi İnternetten, Sağ Görüşlüler Televizyon’dan İzliyor

İstanbul – BİA Haber Merkezi08 Kasım 2018

Oxford Üniversitesi Reuters Gazetecilik Çalışmaları Enstitüsü, Ocak – Şubat 2018 döneminde yaptığı Dijital Medya Raporu’nu yayınladı. Araştırmanın Türkiye ayağı Dr. Servet Yaratma başkanlığında organize edildi. Rapor, Türkiye’deki medyaya dair çarpıcı sonuçlar ortaya koydu.

Televizyon hala en güçlü haber kaynağı

Araştırmaya göre, Türkiye’deki insanların yüzde 48’i televizyonu ana haber kaynağı olarak görüyor. İnternetteki haberleri (sosyal medya dahil) ana haber kaynağı olarak gösterenlerin oranı yüzde 39. Radyo yüzde 7, basılı medya ise yüzde 6 oranında.

Bağımsız dijital habercilik yapan oranı yüzde 7

Medyada hiçbir kurum veya kuruluşa bağlı olmadan yapılan dijital haberciliğin oranı ise yüzde 7 seviyesinde.

Sol görüşlülerin öncelikli haber kaynağı internet iken (yüzde 45), sağ görüşlülerde ana haber kaynağı televizyon (yüzde 59).

Habere akıllı telefonlardan ulaşılıyor

Habere erişilen cihazların oranında akıllı telefonun payı hızla artıyor. Katılımcıların yüzde 43’ü, haberlere ilk olarak akıllı telefondan ulaştıklarını belirtiyor. 18 – 24 yaş arasında gençlerin yüzde 53’ü habere telefonla ulaşırken, 55 yaş üstünde bu oran yüzde 31 olarak ölçüldü.

En çok tercih edilen haber kanallarında en başta FOX TV bulunuyor. Ardından CNN Türk, NTV ve TRT en çok tercih edilen haber kanalları.

Katılımcıların tercihlerine göre yapılan sıralamada, ilk 10 medya kaynağında sadece Hürriyet ve Sözcü gazeteleri yer bulmuş durumda.

İnternette en çok kullanılan haber siteleri ise CNN Türk, Hürriyet, Mynet, NTV ve Sözcü.

En güvenilmeyen haber kaynakları ise A Haber, Sabah ve TRT Haber olarak sıralandı.

Habere güven oranı yüzde 38

Katılımcıların yüzde 38’i medyadaki haberlere güvendiğini ifade ederken, yüzde 40’lık bir kesim güvenmediğini belirtiyor. Raporda bu durum, ülkedeki kutuplaşmanın gittikçe arttığının bir kanıtı olarak gösteriliyor.

Sosyal medyadaki haberlere güven oranı ise yüzde 30’larda seyrediyor.

Rapora göre, kişilerin siyasi görüşleri medyaya yaklaşımlarını belirleyen ana etken. Sağ görüşlülerin yüzde 51’i medya kaynaklarına güvenirken, sol görüşlülerin güven oranı yalnızca yüzde 29.

18 – 24 yaş arası gençlerin haberlere güven oranı yüzde 28 iken, 55 yaş üstü insanlar yüzde 43 oranında medyaya güvendiğini belirtmiş durumda.

Uydurma haber oranının en yüksek olduğu ülke Türkiye

Katılımcıların yüzde 49’u, ticari ve siyasi sebeplerle ‘uydurulmuş’ haberler gördüğünü söyledi. Bu oran araştırmaya katılan 37 ülke arasındaki en yüksek oran. Diğer ülkelerde uydurma haberlere rastladığını söyleyenlerin oranı ortalama olarak yüzde 26.

Ayrıca raporda, katılımcıların yüzde 65’inin siyasi görüşlerini açıklamakta çekindiğini belirtti. Bu oranın, araştırmaya katılan 37 ülke arasındaki en yüksek oran olduğu belirtilerek, katılımcıların otoriter yönetimden çekindiği ifade edildi.

Araştırmaya katılan ülkelerin bazıları: Arjantin, Brezilya, Bulgaristan, Şili, Hırvatistan, Hong Kong, Macaristan, Yunanistan, İrlanda, Polonya, Singapur, Slovakya, Tayvan. (OI/HK)

Dünya Çocuk Hakları Günü’nde Türkiye’de 893 Bin Çocuk Çalışıyor

İstanbul – BİA Haber Merkezi19 Kasım 2018

Bugün 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü. Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de çocukların kanuni hakları çiğneniyor ve çocuklar olması gereken yaşam standardının altında yaşıyor.

Çocuk hakları, bütün çocukların doğuştan sahip olduğu eğitim, sağlık, yaşama, barınma; fiziksel, psikolojik veya cinsel sömürüye karşı korunma gibi haklarının hepsini birden tanımlamakta kullanılan evrensel bir kavram.

Bu haklar Birleşmiş Milletler’in (BM) Çocuk Haklarına Dair Sözleşmesi’nde garanti altına alınıyor.

Sözleşmede nerede doğduklarına, kim olduklarına, cinsiyetlerine, dinlerine ya da sosyal kökenlerine bakılmaksızın bütün çocukların hakları tanımlıyor. Fakat buna rağmen Türkiye’de ve dünyada çocuklara yönelik temel hakların ihlali oldukça yaygın. Bu kanaati resmi istatistikler de doğruluyor.

Her gün bin çocuk ölüyor

Örneğin UNİCEF’in “Temiz su ve hijyen her çocuğun hakkı” başlığıyla yayınladığı rapora göre her gün yaklaşık bin çocuk, su, yetersiz sağlık hizmeti veya hijyen kaynaklı önlenebilir hastalıklar yüzünden ölüyor.

Beş yaş altı 361 bin çocuk ise her yıl ishalden ölüyor. Ayrıca yetersiz sağlık hizmeti alamayan çocuklar ve kirli sular çocuklarda kolera, dizanteri, hepatit A ve tifo gibi hastalıklara yol açıyor.

Çocuk işçilik

Türkiye’de ise çocuk işçiliği konusunda 393 bin çocuk okul yerine işe gidiyor.

Türkiye İstatistik Kurumu’nun raporuna göre ise Türkiye’de 6-18 yaş arasında ekonomik faaliyette bulunan 893 bin çocuğun yüzde 44’ü mevsimlik tarım işinde çalışıyor. Bu 393 bin çocuğun yarısı okula gitmeyip haftada 40 saatten fazla çalışıyor. Çocukların eğitim, sağlık, ekonomik sömürüden korunma, uygun standartta yaşama ve oyun oynama hakları ihlal ediliyor.

Toplumsal cinsiyet ve eğitim

Bir başka UNICEF raporuna göre ise Türkiye ilköğretim düzeyinde cinsiyet eşitliği neredeyse sağlamasına rağmen ilköğretim sonrası eğitimde hala sağlayabilmiş değil.

Ne öğrenci ne de işçi olan 15-19 yaş grubunda kızların oranı yüzde 28,2 iken, oğlanlarda bu oran yüzde 16,5. 15 yaşından küçük kız çocukları arasında raporlanan cinsel taciz oranı yüzde 9.

Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması’na göre 20-24 yaş aralığındaki kadınların yüzde 15’i halen 18 yaşından önce evlendiklerini ifade ediyor.

1.7 milyon Suriyeli mülteci çocuk

Dünyada çocuklar krizlerden ve savaşlardan yetişkinlere oranla en çok etkilenen ve en ağır yükü taşıyan kesim olmaya devam ediyor. Eğitimleri, duygusal sağlıkları, hatta yaşamları bile risk altında.

Türkiye’de çoğu Suriyeli olmak üzere yaklaşık 3,9 milyon mülteci yaşıyor ve onların yaklaşık 1,7 milyonu çocuk. 2018-2019 öğrenim yılı başlangıcında okula kayıtlı olan 616 bin çocuğa karşı, yaklaşık 430 bin çocuk hala okul dışında.

121 milyon çocuk okula gitmiyor

Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’nin 28. Maddesi ise şunu ifade ediyor: “Eğitim her çocuğun hakkıdır. Kız ve erkek çocuklar için fırsat eşitliği temelinde ücretsiz ve herkese açık olmalıdır.”

Her ne kadar dünya genelinde 191 ülke bu sözleşmeyi imzalasa da pratikte işler istenildiği gibi gitmiyor. Haziran 2017 itibarıyla dünyada İlköğretim çağındaki (genellikle 6-11 yaşları arasındaki) 61 milyon çocuk, ortaokul çağındaki ise (genellikle 12-15 yaş arası) 60 milyon çocuk okula gitmiyor.

Okula gitmeyen çocukların yüzde 53’ü ise kız çocuklar oluşturuyor. Okula gidemeyen çocukların dörtte biri krizden ve savaşlardan etkilenen ülkelerde yaşıyor.

Okulda olmayan ilköğretim çağındaki çocukların yüzde 20’si ilkokulu bitirmeden önce okuldan ayrıldı, yüzde 41’i muhtemelen hiç okula gitmeyecek ve yüzde 39’unun asıl yaşı geçtikten sonra okula devam etmesi bekleniyor.

Türkiye’nin yüzde 28,3’ü çocuk

TUİK’in 2017 raporuna göre Türkiye’nin nüfusunun yüzde 28,3’ünü çocuklar oluşturuyor. Yani Türkiye nüfusunun 22 milyon 883 bin 288’ini çocuk. 

Milli eğitim istatistiklerine göre; ilkokul seviyesinde net okullaşma oranı 2016/2017 öğretim yılında yüzde 91,2. Net okullaşma oranı cinsiyet bazında karşılaştırıldığında ise cinsiyetler arasında önemli bir farklılığın olmadığı görülüyor.

Erkekler 2018’in ilk 327 Gününde 218 Kadını Öldürdü

Evrim Kepenek İstanbul – BİA Haber Merkezi23 Kasım 2018

Erkekler, 1 Ocak 2018 – 23 Kasım 2018 dönemindeki 327 günde Türkiye’nin birçok ilinde, en az 218 kadını öldürdü. Erkekler, 218 kadının 52’sinibıçakla, 31’ini ateşli silahlarla, 14’ünü boğarak, altısını darp ederek, ikisini işkence ederek katletti.

Ayrıca, erkekler kadınlardan birini benzinle yaktı, birini eşarpla boğdu, birini satırla, birini kazma, birini de keserle birini orakla katletti.

Cinayetlerin, en az altısını akrabaları, 11’ini eski kocaları, 18’ini sevgilileri,100’ünü resmi nikahlı kocaları, 12’sini dini nikahlı kocaları işledi. Kadınların en az beşini oğulları, yedisini babaları katletti. En az iki kadını da erkek kardeşi katletti.

Erkekler, 327 gündür işledikleri cinayetlerde, Ocak’ta 13 kadından en az yüzde 31’ini, Şubat’ta 25 kadından yüzde 36’sını, Mart’ta 14 kadından yüzde 28’ini, Nisan’da 20 kadından yüzde 40’ını, Mayıs’ta 25 kadından yüzde 16’sını, Haziran’da 23 kadından yüzde 48’ini, Temmuz’da 20 kadından yüzde 55’ini, Ağustos’ta 20 kadından yüzde 20’sini, Eylül’de 23 kadından yüzde 22’sini, Ekim’de 20 kadından yüzde 20’sini ve Kasım’da 15 kadından en az yüzde 15’ini boşanmak istedikleri için katletti.

Tam 327 gündür işlenen cinayetlere dair önemli noktalar şöyle:

Ocak

* Bir kadın erkek kardeşleri tarafından kaçırıldı. Şikâyetçi olmadığı ağabeyleri hakkında işlem yapılmadı, kadın ise sığınma evine yerleştirildi.

* Babasının cinsel istismarına uğrayan bir kadın intihar etti.

* Kadınların yüzde 31’i ayrılmak/boşanmak istediği için öldürüldü.

* Kadınların yüzde 54’ünü kocaları öldürdü.

* Ocak’ta öldürülen 13 kadından ikisi Suriyeli, ikisi Afganistanlı sığınmacılardı.

Şubat

* Karabük’te eşcinsel bir erkek nefret cinayeti sonucu öldürüldü. 2018 yılında medyaya yansıyan ikinci nefret cinayeti oldu.

*Bir kadın, kendisine tecavüz eden polis memurunun tutuksuz yargılandığı duruşmadan önceki gün intihara teşebbüs etti. Sanık polis memuru, beraat etti.

* Üç kadın ise şüpheli bir şekilde ölü bulundu.

Mart

* Mart’ta erkek şiddetinin yöneldiği 83 kadının yüzde 7’sini trans kadınlar, yüzde 11’ini göçmen/mülteci kadınlar oluşturdu.

* Cinayetlerin yüzde 78,5’i ateşli silahlarla işlendi.

* Kadınların yarısını kocaları öldürdü.

Nisan

* Öldürülen kadınların yüzde 10’u göçmen veya mülteciydi.

* Cinayetlerin yüzde 15’i kamusal alanlarda, yüzde 35’i kadınların evinde gerçekleşti.

* Kadınların yüzde 40’ı ayrılmak/boşanmak istediği ya da birliktelik/barışma teklifini reddettiği için öldürüldü.

Mayıs

* Bir erkek karısını, kadın uyurken öldürdü. Polis memuru olan bir erkek, yeni boşandığı karısını öldürdükten sonra intihar ettiğini öne sürdü; önce adli kontrolle serbest kalan katil, daha sonra tutuklandı.

* Kadınların yüzde 48’ini kocaları veya eski kocaları öldürdü.

* Mayıs ayındaki kadın katillerinden biri polis, biri emekli polis, biri ise zorunlu askerdi.

Haziran

* Öldürülen 23 kadından 3’ü Suriye’deki savaştan kaçıp Türkiye’ye yerleşen mültecilerdi.

* Kadınların yüzde 48’i boşanmak/ayrılmak istedikleri ya da birliktelik/barışma teklifini kabul etmedikleri için öldürüldü.

* Cinayetlerin yüzde 17’si kadınların kolluk kuvvetlerine ve savcılıklara yaptıkları başvurulara rağmen işlendi.

* Haziran’da 23 kadın katilinden ikisi profesyonel asker, biri polis memuru, biri ise özel güvenlik görevlisiydi; cinayetlerin üçü erkeklerin beylik tabancasıyla işlendi.

* Öldürülen kadınlardan üçü ise erken yaşta zorla evlendirilmişti; biri 21, biri 19, biri ise 18 yaşında kocaları tarafından öldürüldü.

Temmuz

* Temmuz’da bir trans kadın öldürüldü, bir trans kadın yaralandı. Her iki olayda da failler kadınların sevgilisiydi.

* Öldürülen kız çocuğu ise 17 yaşındaydı. Kendisine bakacak bir ebeveyni olmama, yoksulluk ve şiddet gibi nedenlerle devlet koruması altına alınan çocukların kaldığı yetiştirme yurdundan kaçan Şükran’ı babası sokakta bıçaklayarak öldürdü.

* Cinayetlerin yüzde 10’u kadınların şikayetlerine rağmen gerçekleşti. 1 ay önce karısını yaralayıp serbest bırakılan bir erkek, Temmuz’da karısını öldürünce tutuklandı. Bir kadın ise öldürülmeden bir gece önce ailesini arayıp yardım istemişti.

Ağustos

* Öldürülen kadınların yüzde 15’i göçmen ya da mülteciydi (İkisi Suriyeli, biri Türkmenistanlı üç kadın).

* Bir cinayet kadının defalarca şikayet etmesine rağmen gerçekleşti; bir kadın ise öldürülmeden üç gün önce sığınma evinden çıkmıştı.

* Kadınların yüzde 20’si boşanmak/ayrılmak istedikleri için öldürüldü.

* Üç kadın kamusal alanlarda, iki kadın evinin önünde, 13 kadın ise evlerinde öldürüldü.

Eylül:

* Cinayetlerin yüzde 22’si sokak, kafe, adliye önü gibi kamusal alanlarda, yüzde 13’ü ise özel araçlarda gerçekleşti.

* Öldürülen kadınlardan biri Faslıydı.

* Üç katil cinayetin ardından intihar etti, ikisi intihara teşebbüs etti. İki fail ise teslim oldu.

* Faillerden ikisi daha önce kadın cinayeti işledikleri için cezaevinde kalmıştı.

Ekim

* Cinayetlerin 15’i evde, üçü sokakta, biri kadının iş yerinde ve biri de dağlık alanda gerçekleşti.

* Öldürülen kadınlardan biri Suriyeli biri de Özbekistan’lıydı. Öldürülen 4 ve 6 yaşlarındaki iki çocuk da Suriye’liydi.

* Kadınların dördü barışma teklifini reddettikleri için, ikisi, “kıskançlık” bahanesiyle öldürüldü. Bir kadın iki işyeri kiracısı, bir kadın komşusu, bir kadın da kardeşi tarafından öldürüldü.

Kasım

* Öldürülen en az dört kadının uzaklaştırma kararı vardı.

* Nisan 2018’de öldürülen Nazan Dedeoğlu’nu intihara yönlendiren B.Y’ye “Başkasını intihara yönlendirme halinde intiharın gerçekleşmesi” suçundan dava açıldı.

* Mersin’de 25 Şubat 2010’da öldürülen Özlem Çınar’ın cinayet zanlısının babası H.Ç olduğu ortaya çıktı.

Bunları da sevebilirsiniz

Bir cevap yazın