OECD Genel Sekreteri de Yanılmış

2006 yılında atandığı Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı’nın (OECD) başında 12. yılını dolduran Jose Angel Gurria, yaklaşık 1,5 ay önce (14 Eylül 2018), “Lehman Brothers Başarısızlığından 10 Yıl Sonra” konulu toplantıda yaptığı konuşmada, 2008 finansal krizi öncesi ‘küresel ekonominin eskisinden daha iyi olduğunu’ düşündüklerini ve toplumla paylaştıklarını ancak yanılmış olduklarını söyledi. (1)

Jose Angel Gurria konuşmasına, “Great Moderation* enflasyonu kontrol altında tutarken, sürekli büyümeye sahip olma sorununu çözmüştü. Deregülasyonlar (Kamu idari yapısında, serbest piyasanın işleyişinikolaylaştırmak amacıyla yapılan değişiklikler) finansal sistemin yaratıcı enerjisini serbest bırakarak, ekonominin her zaman ihtiyacı olan fonlara sahip olmasını sağladı ve Nobel ödüllü Robert Lucas’a göre, ekonomi bilimi nihayet depresyon sorununu çözmüştü” sözleriyle başlamış. 2007 yılında yaşananlar için hazırlıklı olmadıklarını, teorilerine ve modellemelerine çok güvendikleri için ne krizi, ne de böyle bir krizin neden olabileceği sosyal ve politik travmaların boyutunu öngörmediklerini ifade ederek devam etmiş. “İktisadın, toplumlarımızın karşı karşıya kaldığı çoklu zorluklara tek başına tüm cevapları sağlamadığını fark ettik” diyerek, 40 yıla yakın bir süredir tüm dünyayı kasıp kavuran büyük kibirlerinin sonuçlarıyla -görünüşte de olsa- yüzleşmiş. (Görünüşte dememin nedeni, gerek söz konusu konuşmanın gerekse geleceğe yönelik olarak yapıldığı söylenen çalışmaların içeriğinde, neoliberal dönemin en önemli iki sonucuna, yani sermayenin merkezileşmesi ve geniş kitlelerin mülksüzleşmesi sorununa değinilmiyor olması.)

Gurria’nın konuşmasının başlangıcında, bu gün yaşanan tüm olumsuzlukların, nedeni olarak, Great Moderation ve Deregülasyon kavramlarıyla işaret ettiği şey, 1970’li yılların sonuna doğru şekillenmeye başlayıp, 2008 krizine kadar süren neoliberal küreselleşmeci dönem ve bu sistemin inşa sürecinde, üye devletlere çözüm olarak sundukları/empoze ettikleri, temel politika araçları olan yapısal reformlar.

Neoliberalizmin temel varsayımı da liberalizmin geçmişteki varsayımıyla benzer şekilde, piyasa ekonomisini özgürlük ve demokrasinin gelişmesinin temel koşulu olduğu kabulüne dayanınca, bunun politik sonucu, devletin serbest piyasanın-malların ve sermayenin- “özgürce” hareket edebilmesini sağlayacak şekilde yeniden yapılandırılması oldu doğal olarak. (Daron Acemoğlu bu söylemi, kurumların “dışlayıcı ve sömürücü” olmaktan çıkarılarak “kapsayıcı” hale getirilmesi şeklinde ifade ederek çok daha kolay yutulabilir hale getirmiş durumda.) “Yapan, örgütleyen devletin” yerine “düzenleyici/denetleyici devletin” ikamesine ilişkin prensipleri oluşturma ve süreci yönetme görevi, Dünya Bankası ve Gurria’nın başkanı olduğu OECD gibi kuruluşlar tarafından üstlenildi. Yüzyıllara uzanan tarihsel birikimi istedikleri gibi altüst edebileceklerini zanneden bu “çok akıllı” kurumların önderliğinde gerçekleştirilen dönüşümle, despotik olarak nitelenen modern devletin yerine “bağımsız düzenleyici, denetleyici kurullar” şeklinde örgütlenen neoliberal devlet yapısı, sözde ulusal hükümetlerin de katkılarıyla “reform” adı altında inşa edildi. Her türlü ulusal denetimden azade bir şekilde dolaşan ve sermaye piyasalarında yoktan var edilen sınırsız para sayesinde enflasyon sorun olmaktan çıktı, yüzyılların çözülmeyen/çözülmesi mümkün olmayan problemi mucizevi bir şekilde çözüldü, sürekli büyüme hayali gerçek oluverdi.

Kendisini bilim insanı olarak tanımlayan “mucize ekonomistlerin” de kuşku duymadan inandığı bu mucize sisteme karşı oluşan bilimsel karşı çıkışlar -bu mucizeyi Nobel ve benzeri ödüller ile dokunulmaz kılan anlı şanlı kuruluşlarında katkısıyla- büyümeden bastırıldı. Tek sesliliğin demokrasi olarak adlandırıldığı, karşı çıkanların demokrasi düşmanı olarak nitelendirildiği bu ortamda, sisteme karşı oluşan toplumsal ve ideolojik tepkiler, daha önce görülmemiş ölçekteki borçlanma olanaklarıyla sağlanan ödünç refahın gerek seçmenler gerekse siyasi partiler nezdinde neden olduğu körlüğün ve özellikle “üçüncü yol”adı altında varoluş nedenlerini inkar eden sosyalistlerin -Sosyalist Enternasyonalin rehberlik ve önderliğinde- bu yeni düzene vermiş oldukları destek sayesinde, 2007 yılındaki krize kadar, marjinal karşı çıkışlar olmaktan öte güç kazanamadı.

Rüyanın sonunun geldiğini gösteren işaret 2007 mortgage krizi ve bu dönemin gözde kuruluşlarının en başta gelenlerinden Lehman Brothers’ın iflası oldu. Great Moderation, bir anda Great Depression’a dönüşürken, on milyonlarca insan sadece bu gününü değil geleceğini de kaybetti. Geçen on yılda, krizi atlatmak amacıyla Merkez Bankaları eliyle organize edilen politikalar, krizi büyütmekten ve diğer ülkelere de bulaştırmaktan öte bir sonuç vermedi. Amazon.com isimli e-ticaret şirketinin kurucusu Jeff Bezos’un kişisel serveti 150 milyar doları aşarken, şirketin -yaşanabilir düzeyin altında maaş ödemesi nedeniyle- pek çok çalışanının devlet yardımlarına başvurmak zorunda kalıyor olması gibi eşitsizlikler artarak devam etti.

Sonuç olarak, çöken sistemin en önde gelen aktörlerinden olan OECD’nin Genel Sekreteri Guerria, bırakın sorunları çözmeyi, sorunların daha da ağırlaşmasına neden olarak geçen on boş yılın sonunda, başta merkez ülkeler olmak üzere dünya kamuoyunda oluşan tepkinin, kendi başında olduğu kuruluş dahil neoliberal küreselleşmeciliğin bütün kurum ve “kazanımlarını” tehdit eder boyuta ulaşması üzerine üstü örtülü de olsa, hata yaptık diyerek sorumluluklarıyla yüzleşmek zorunda kalmış durumda. Görünüşte yüzleşerek, neoliberal küreselleşmeci sistemi özünü aynı tutarak korumaya, aynı yanlışı New Approaches to Economic Challenges (NAEC) yani “Ekonomik Zorluklara Karşı Yeni Yaklaşımlar” adı altında toplumlar ve devletler nezdinde yeniden pazarlanabilir hale getirmeye çalışıyorlar.

Bizler açısından sorun -ya da sorulması ve yanıtlanması gereken soru-, bu oyunda başarılı olup olamayacakları. Sorunun yanıtının bugüne kadar yanlışın arkasından giden, yanlışı fark ettikten sonra dahi, sisteme karşı toplumsal bir alternatif üretme cesareti göstermeyen, bu yüzden de neoliberalizmin geniş kitlelerin yaşamında neden olduğu yıkımına karşı oluşan tepkiyi, siyasi bir tutuma dönüştürme olanağını aşırı sağa kaptıran “sol”un, bundan sonraki tavrına bağlı olduğunu düşünüyorum. Her ne kadar bizim sınırlarımız içerisine henüz pek nüfuz edemese de, dünyanın birçok ülkesinde, gerek siyasi gerekse akademik düzlemde başlayan tartışmaları gelecek için umut verici buluyorum.

Ahmet Müfit

* 1980 sonrası gerçekleştirilen neoliberal dönüşümü anlatmak amacıyla kullanılan“Great Moderation” kavramı, Türkçe iktisat jargonunda üzerinde anlaşılmış bir karşılığı olmadığı için, çoğunlukla “Büyük Moderasyon” diye yarı Türkçe yarı İngilizce olarak çevriliyor.

Kaynak:

(1) http://www.oecd.org/about/secretary-general/10-years-after-the-failure-of-lehman-brothers-paris-september-2018.htm

Bunları da sevebilirsiniz