Gürbelcin (Gurval Jin Uul) Yazıtı Çözümü

Bu çalışmamızda Göktürk damgalarından NT ya da ND işlenmeyecek; üzgünüm; yeni bir kaya yazıtı denk geldi ve bu yazıt ta yine Güneş’le ilgiliydi! Bu değişikliğin nedeni ya da amacı aşağıda siz değerli okurlara aşağıda ayrıntılı açıklanmaya çalışılmaktadır. Anlayışla karşılanacağımı umuyorum;

-Bu konuda çalışan akademisyenler, üç çalışmanın değerlendirilmesinden sonra görüleceği gibi kanımca sürekli aynı yanlışa düşmektedirler; bu durumu ortaya koymak.

-Üç çalışma da Güneş’le ilgilidir; birbirine yakın damgalar var üç yazıt dizgesinde de ve konu bütünlüğe kavuşacak.

-Yanlış bilgiler görüşüme göre doğrularıyla yer değiştirecek; ya da doğruların bilinmesi sağlanmış olacak.

-Bu doğruların bilinmesi kaya yazıtlarının ve Türkçenin anlaşılmasında daha bilinçli ve sorgulayıcı olmamıza katkı sağlayacak. Umarım bu çalışmayla bu amaçlara daha da yakınlaşmış olabiliriz.

1- Yazıtların yeri ve görseller

1.1- Yazıtın Bulunduğu Yer ve Yazıtın Adı

Gurvaljin Uul yazıtı, bugün Moğolistan Halk Cumhuriyeti’nin Bulgan Aymag bölgesinin sınırları içinde, Gurvanbulag Sum’un 17 km güneydoğusundaki Gurvaljin Uul’da (Üçgen (şeklindeki) Dağ) (1176 m, 48 T 0391596, UTM 5276223) bulunmaktadır.(1)

1.2- Görseller

Görsel 1 (Cengiz Alyılmaz, 2005)

journals. manas.edu.kg/mjsr/oldarchives/Vol07_Issue13_2005/416.pdf, s.78

Görsel 2 (Cengiz Alyılmaz, 2005)

journals. manas. edu. kg/mjsr/oldarchives/Vol07_Issue13_2005/416.pdf, s.78

Görsel 3

turk- alemi. blogspot.com/2016/11/mogolistandaki-turk-yaztlarndan.html

2- Yapılan Çözümleme çalışmaları

2.1- Prof. Dr. Cengiz Alyılmaz

journals. manas. edu. kg/mjsr/oldarchives/Vol07_Issue13_2005/416.pdf, s.75

2.2- Hasan Gürgün (Yüksek Lisans Tezi), Van 2008

Göktürk Yazısıyla Oluşturulmuş Uygur Kağanlığı Yazıtlarının Metin dilbilimsel İncelemesi

H. Namık Orkun’ un aktardığına göre Moğolistan Cumhuriyeti ilim komitesinde görevli Yamçarano Munke- Oçir isimli bir Moğol tarafından elde edilen Gurvaljin Uul yazıtının bir kopyasını Samayloviç’e 1929’da göndermiş ve Samoyloviç 1935’te yazıt hakkında ilk yayımı yapmıştır (Orkun, 2011:355). Gurvaljin Uul yazıtı bugün Moğolistan Halk Cumhuriyetinde Bulgan Aymag bölgesindeki Gurvaljin Uul (Üçgen Dağ)’da bulunmaktadır. (Alyılmaz, 2005:74; 2003: 188). Gurvaljin Uul yazıtının bir yüzünde tek satır olarak Göktürk harfleri ile oluşturulmuş Türkçe bir cümle bulunmaktadır. Bu cümlenin üst tarafında da Uygur devrine ait iki adet damga bulunmaktadır. Bir cümle ve iki damgayı üzerinde taşıyan kaya parçası 130-103 x 98-92 cm boyutlara sahiptir. Kimin adına yapıldığı belli olmasa da başka bir mezar için burada imal edildiği fakat gerçek yerine bir şekilde götürülemediği anlaşılmaktadır (Alyılmaz, 2005: 73-76). Yazıt içerik olarak diğer yazıtlardan farklılık göstermektedir ki Gurvaljin Uul; dünya karşısında takınılan tavrın ve mütevazi bir vedanın dilde hayat bulmuş şeklidir.

3- Moğolistan Cumhuriyeti Gürbelcin (Gurvaljin UUL) yazıtı için çözüm önerisi

Görsel 4

(Bu damga dizgesi üstteki üç görsele uygun biçimde; özellikle sağdan sola 5. damga kaya yazıtının fotoğraflarına özenle uyularak tarafımca çizilmiştir! Bakınız görsel 3, kırmızı dörtgen içindeki damga; (1) )

Çünkü yanlış bu damgadan kaynaklanmaktadır; olduğundan farklı çizilip yanlış ses değeri; yani kalın “k” anlamı verilmektedir!

TENGRİ ÜNGEŞ ULI (ulu) BİTİDİM; Ulu Güneş Tengri Bitidim ve günümüz Türkçesiyle

Ulu Güneş Tanrı yazdım!

Alıntı yapılan yazında sağdan sola 5. damganın görsel 4 kaya resmindekinden farklı ve kusurlu aktarıldığı; “K” olarak değerlendirilmemesi gerektiği kanısındayım. Ayrıca 7 ve 8’inci damgaları yaklaştırıp bitiştirdiğimizde “N” harfine ulaşırız değil mi? N gök anlamında ve gökler de uludur! Özenci olmak güzel; not verecek öğretim üyesi yok. Değerlendirme okurlarındır!

Aynı şekilde görsel 3’ün üstündeki sarı çember içinde kazınmış damga (2) yine ideogram ve anlamını Üngeş olarak düşünülebiliriz görüşüme göre. Soldaki damga (3) (a)N veya “N” (gökler) demektir! Güdül de “G” N yayının içinde çizilmiş; burada dışında! Yine burada “Ş” olarak düşünülen yayın altında ve sağdaki kısa çizgi Güdül’de G ye ekli çizilmiş kanımca!

Yazıtın çözümü için değerlendirmelerim alttadır:

“Bu kısa yazıtta açıkça “Ulu Güneş Tanrı” deniliyor olması; yazıtın üstündeki gök ve güneş anlamlı iki damgayla da yazıtın destekleniyor olması görüşüme göre önemlidir. Atalarımız sonraki kuşaklara dilimizi ve inançlarını öğretmek istemişler! Ulu Güneş Tanrı yazmakla yetinmeyerek öğretmen gibi “bunu yazdım ben” demektedirler. Üste yazıtla ilgili iki damgayı kazıyarak ayrıca doğru anlamamıza yardımcı olmak istemişler!”

Konuyla ilgili Türklük bilimi akademisyenlerinin bu yazıt için görüşlerini bilmek isterdim. Ek görüşlerim:

“Türklerin Tanrı kavramı için açık göndermeler var kanımca yazıtta. Eğer bu çözümlemenin yanlış olduğu kanıtlanamazsa; artık Türk’ün Tanrı sözcüğünün semavi dinlerin yaratıcısından çok farklı olduğu; eş anlamlı olmadığı ortaya çıkmış olacaktır. Ya da değişik bir deyişle atalarımızın kullandığı ve semavi (göksel) dinlerin “Tanrı” sözcüğünün kökeni (leri); anlamı birbirinden ayrıdır!”

4. Kökenbilim, Anlambilim, Yorum bilimi Önerileri

4.1- Bitidim

-İlk damga ben; göğe yönelmiş kişi anlamında olan “B”. Bu damganın kökeninde ses olduğu kanısındayım. Elimizi bağrımıza vurup ben (ses yansıması! ?) demek ister gibi!

-İkinci damga “İ” kayanın içine anlamında; oyulma şeklindeki devinimi gösteriyor; sola eğik bölüm bunu anlatmaktadır kanımca!

-Üçüncü damga ince “T” haziran yazınımızdaki tek ayağımız; iz bırakan tabanımız! İki ve üç birlikte “it”(mek) yani içine kayanın iterek damgayı çizmek anlamlı.

-D işi bitirdim demek. Göktürk Abecesinde D “X” şeklinde ve durmayı; sonlanmayı imgelemektedir! (*)

-Son damga M; ben!

Böylece ilk hece BİT den sonra D’yi kaldırıp isim yapmak istediğimizde sondaki M’yi de kaldırıp yerine güneşe gösterdim anlamı için “-G” eklemeliyiz. –G’yi günümüzdeki isim yapma eki “–K “ gibi düşünebiliriz. Ve sonunda ”Bitik”. Günümüzdeki kitap sözcüğünün kökeni! Yazılar ilkin kayalara yazıldı değil mi resimlerden sonra! Kitap Türkçe “Bitik” sözcüğünden aşırılmış gibi duruyor; ne dersiniz? Bitik sözcüğümüz için ilk kayıt bu yazıttaki damgalar olabilir!

(*) Göktürk Abecesindeki “X” damgasını ” D” olarak biliyoruz günümüzde! Bu damga ya da harf ile sözcüklerde devinimin son bulduğunu; bu harfin sözcüklere durağanlık, değişmezlik (dogma) anlamlarını kattığını söyleyebiliriz. (örnek dikta, din sözcükleri)

4.2.- ULI sözcüğü için öneriler

Ulı > Ulu varsayılarak irdelenmektedir.

4.2.a- Anlambilim

Sözcük TDK Güncel sözlükte Ulu,

1-Sıfat, erdemleri açısından çok büyük, yüce

2-Sıfat, çok yüksek, çok büyük olan şey olarak açıklanmaktadır.

4.2.b- Kökenbilim

Etimoloji Türkçe/ Türkçe etimoloji kelime incelemelerinde,

“ETÜ muktedir olmak; tarihte en eski kayıt Orhun yazıtları (735), ”Uluğ“ olarak verilmektedir.

4.2.c- Yorum bilimi

Bu nokta ayrı bir çalışmada yeniden ele alınacak; tasarı bu yönde!

2-“L” damgası. Sol elimizin işaret ve ilk parmağımızın damgaya dönüşmüş biçimi. Biraz geniş düşünürsek sınır tanımadan; işaret parmağımızın uzakları-yüksekleri gösterdiği yön olarak; aynı zamanda kaya yazıtları okuma ve düşünme mantığına göre oralardan gelmeyi ya da yönelmeyi göstermektedir imge olarak! Bunu bile diyebiliriz değil mi? İlk ya da başparmak ise tersine uzaklaşmayı; gitmeyi; vermeyi anlatıyor olmalı.

3-“I” damgası ilginç biçimde sizce de “L” damgasının tersyüz edilmiş eşleniği değil mi? Ayrıca ikisini yaklaştırıp birleştirince de “N” damgasına ulaşır mıyız? Ya da “N” damgasını ortadan dikey ikiye bölünce sırasıyla “”L” ve “I” damgalarına ulaşılır gördüğünüz gibi.

Artık bu sıraladığımız algılardan sonra denilecek tek söz kalıyor geriye;” ulu olan göklerdir!”. Ulu anlamı bu aşamalardan sonra kazanılıyor ve sözcüğe dönüşüyor olmalı.

Ayrıca uzak için ilk somut yer düşünebileceğimiz bu iki parmağımız arasındaki açıklıktır. İki parmağımızı açar ve işte bu kadar minicik demez miyiz?

Artık ulu kavramı hazırdır kişi için; canlılara bulaşacak ulu çınar olacak; değerlere ve Tanrı kavramına bulaşacak; tükettiklerimize bulaşacak ve insanlıktan uzaklaştıracak hatta çoğu zaman. Ulu para olacak çağımızın dini. Dinler de paraya ve güce ulaşmanın ulu aracı olacak. Yorum biliminin özelliği buymuş; düşünebildiğiniz her şeyle ilgi kurabilirsiniz!

Yorum bilimi burada bir yerde sonlanmak zorunda; bitmesi olanaksız yapısı nedeniyle; o kadar ki ömrünüzün sonuna kadar sürdürebilirsiniz bunları.

Bu arada unutmadan; Türkçe ile felsefe yapılmaz diyen çok değerli (? !) akademisyenleri ve diğer sanlı kişileri umursamayın fazla bence; ben kişisel olarak böyle yapıyorum!

*Üngeş sözcüğü Güdül Kaya yazıtlarında işlenmişti. Tengri ya da Tanrı sözcüğü de oldukça belirginleşti görüşüme göre; başka kaya yazıtları ve resimlerinde bu sözcük bulunup çözümlendiğinde artık bu sözcükte diğerleri gibi köken; anlam, yorum bilimi açısından incelenecek yeterlilikte açıklığa kavuşacak. (*) Bu çalışmada gördüğümüz tek bir yazıtla yetinilmeyip başka kaya yazıtları ve resimleri ile de doğrulanmalı sözcüğün ne olduğu. Kanımca böyle örnekler yeterli sayıda; anlaşılmayı beklemektedir!

(*) Tanrı sözcüğünün kökeni için konusunda denilenleri genel olarak kuşkulu görüyorum. Çünkü Tanrı sözcüğü kaya yazıtlarında görülüp çözümlenmemiştir henüz! Bu nedenle denilenlerin dinler kaynaklı yorumlar olarak değerlendirilmesi de olanaklıdır. Dil verisi eksiktir özetle!

5- Diğer çalışmaların değerlendirilmesi, İrdelemeler

Prof. Dr. Cengiz Alyılmaz (2005) ve Hasan Gürgün (2009 Van) çalışmaları değerlendirilecektir. Özellikle Hasan Gürgün’ ün tezinde bu kısa yazıtla ilgili çalışma yapan bütün isimler anılmaktadır.

5.1- Prof. Dr. Cengiz Alyılmaz

Yeniden vurgulamak gerekirse çözüm önerisinde belirtildiği gibi sağdan sola 5’inci damga kaya üzerindeki şekilden farklı ve kusurlu işlendiğinden anlam da kusurludur; bu şekil kanımca kalın “k” olarak değerlendirilemez. Öyle ki bu kusur nedeniyle anlam “Ulu Güneş Tanrı” tanımlamasından çıkarak “Tanrı kulu” ya dönüşmektedir!

*Kalın “k” için ek bilgiler verelim ki konu okurların gözünde açıklığa kavuşsun!

www.dagarcikturkiye.com/muhsin-durlu-yazar-215.html, haziran Sülyek Karayüz E39, 1 , “Bengişist” ! Sağdaki damga kanımca sağ ayağımızı simgelemektedir. Görüldüğü gibi “ince “t” bunun tersidir. Ayağımız kaya’ ya basar; üzerinde dik dururuz! Ya da KAYA > < AYAK gibi düşünmeliyiz. Düşünme yönüne uygun yani yukarıdan aşağıya AYAK (son harf k ve onun altı “t” ya da tabanımızdır!)

Özetle “t < > k” ! (* Moğolca aka ya da AKAD sözcüğündeki “aka” ata anlamlıdır; bu mantık ilgisi olabilir bu dönüşümün nedeni belki de!)

Görüldüğü gibi Türkçe ilk ana dili yaratan atalarımızın; Türklerin dili; dilimiz. Matematik kesinliğindedir ve bizi güçsüz düşüren tek bir yabancı sözcüğe gereksinimiz yok!

Ayrıca Tengri sözcüğünün ya da “T” damgasının sağında (önünde) “ben” öznesini düşünebilmemize olanak verecek bir belirti de yoktur görüşüme göre. Kaya yazıtının mezar için yazıldığı görüşüne katılmıyorum. Yakın dönemde yazıtın olması gereken yerden çalınarak taşınmaya çalışılmış olabileceğini düşünüyorum. Bu yazıtın olduğu dağlık alan Türklerin özel günlerde toplanma yeri olmalı; bunu daha mantıklı olasılık olarak değerlendirmekteyim. Çalışmada üstteki iki damga konusunda bilgi verilmemektedir. Bu iki damga da yazıtla ilgilidir. Yeniden açıklamaya çalışalım bütün yönleriyle durumu.

Görsel 3

Görsel 7( Toplu değerlendirme amacıyla yazar tarafından çizilmiştir.)

1-Üngeş! Bakınız,

www.dagarcikturkiye.com/muhsin-durlu-yazar-215.html, mayıs-haziran-kasım (Araştırmacılarca Göktürk Abecesindeki kalın “k” olarak değerlendirilmiş!)

2-Üngeş! Bakınız, (Görsel 3, sarı çember içindeki 2 numaralı ideogram)

www.dagarcikturkiye.com/muhsin-durlu-gudul-turk-kaya-yazitlari-ve-gizemleri-yd-2 (Nisan 2018,Begümşen Ergenekon). Daha açık kavrama gereksinimi duyanlar için “gök girsin kızıl çıksın” başlıklı ekim yazınını inceleyebilirler okurlar.

3-Gurvaljin Uul yazıtı (Moğolistan), Üngeş (Güneş). Yayın içi yer, yay N, sola yönelen çizgi gün (eş); sağa çizgi ışık! (Görsel 3, sarı çember içindeki 2 numaralı ideogram)

4-Gurvaljin Uul yazıtı (Moğolistan), “AN” (Han, Gök). Daha açmak gerekirse yayın içi yerdir; yayın dışı Gökler! ( Görsel 3, mavi çember içindeki 3 numaralı ideogram)

5-Göktürk Abecesindeki kalın “N”

5.2-Hasan Gürgün, Van 2009 tezi

“Yazıt içerik olarak diğer yazıtlardan farklılık göstermektedir ki Gurvaljin Uul; dünya karşısında takınılan tavrın ve mütevazi bir vedanın dilde hayat bulmuş şeklidir” denilmekte. Tezde yazıtın içeriği konusunda bir bilgi bulunmamaktadır. Kanımca bu yazıtın mezarla ilgili değildir; bu amaçla kazınmamıştır.

6- Yorum bilimi açısından toplu değerlendirme

Görsel 8 (www.dagarcikturkiye.com/muhsin-durlu-gudul-turk-kaya-yazitlari-ve-gizemleri-yd-2 (Nisan 2018,Begümşen Ergenekon), bakınız Güneş sözcüğünün kökeni görsellerine 4 ve 5 eklendi)

Görsel 7 (Görsel 8 ile birlikte yorumlanması amacıyla yeniden eklenmiştir!)

Özenci olmanın sağladığı özgürlükle sınırsızca başlayalım yorumlarımıza.

Anımsayacağınız gibi görsel 8’ deki ilk üç Türk damgası Güneş sözcüğünün kökeni açıklaması önerisinde ele alınmıştı. Yine konu ısınmakla ilgili olduğundan yorumlamak için ilgili kalın “S” sessiz damgasını da (5’inci damga) ekledik.

4’üncü damga, Göktürk Abecesinde ince “S” ! Bu damganın anlamı için “süngü” ile bağlantı kurulmaktadır. Kanımca bununla ilgili olmayıp bir nesneyi yerde; ya da elimiz gibi iki nesneyi sabit hızla birbirine sürttüğümüzde duyduğumuz sestir ve yöndür aynı zamanda.

Sağdaki beşinci damga ise kalın “S” olarak bilinmektedir. Bu damganın anlamı ve kökeni konusunda bilgi bulamadım. Varsa da bilmiyorum. İlişki daire içine alınarak iki şekille açıklanmaya çalışılmaktadır.

Türk kaya yazıtının okuma ve düşünme yönüne göre şekiller değerlendirilmiştir. Uzatmadan özetle bu iki şekil çubuk yardımıyla sağ el üstte, sol el altta çubuğu çeviren kişiyi temsil etmektedir. Isıyı ve sonunda ataş’ ı!

Beşinci görseldeki “S” damgasının sağındaki (1) bölümünü yok sayalım; “S” denilen Latin (!) harfi mi kalıyor geriye? Sağ eli kaldırdık alın size yılan devinimi “S” . Bundan böyle bence artık “latin” alfabesi sözcüğünü unutsak kusur işlememiş oluruz; onlar Türk damgalarından aşırılmış; görüşüm bu ve kuşkum da yok!

Güneş dili Türkçe savının dilin kökeni bölümündeki ana önerme Güneşin dilin oluşumundaki belirleyici; öğretmen benzeri önemde olduğudur. Isıtır, ışıtır, görmemizi sağladığı için öğretir.

Bilmeyen milyonlarca kişi olabilir; ısı atomun yapısındaki elektronlarının dönme hızlarının yani enerjilerinin artmasının sonucudur. Isıyı bu değişikliklerin sonucu olarak “ıscak” ya da sıcak olarak algılar ve seslendiririz. Çok açık değil mi? Dil aslında yaşamın kendisidir ve sözcükler olan-biten her şeyi ve özdekleri eksiksiz açıklar; onların izlerinin algılanmasının sonucu sözcükler oluşmaktadır! Dil ve sözcükler doğru ve eksiksiz kavrandığında gerisindeki bütün ayrıntıları-gerçekleri gösterir.

Kaya yazıtları ve resimler de bu amaçla kazındılar atalarımız tarafından kayalara! Dilimiz Türkçe çalınıp unutturulamasın; yok edilemesin diye! Türk ne demek unutulmasın diye! Dilde bağımsızlığın savunulmasının Türklüğün geleceğinin; varlığının korunması demek olduğu kanısındayım. Dilimizdeki yabancı sözcükleri bu nedenle yok edilmesi zorunlu zararlı virüsler gibi görmekteyim kişisel olarak.

Ateş ve Gün (eş) ilişkisi de açıktır görülebileceği gibi! İşlevleri benzerdir! Güneşin yaşam için önemini zorunluluk biçiminde de olsa biliyor olmalılar atalarımız! Bu kavrayışın sonucunda diğer kavramlar oluşup çeşitleniyor ve çözümlediğimiz kaya yazıtı olarak kazınıyor kayalara. Bu ve benzeri durumları düşündüğümde şu sözleri anımsarım; “soncullar kendisinden önceki öncüllerin zorunlu ve doğal sonucu olmalıdır!” (Prof. Dr. Niyazi Kahveci)

Az abartıp akademisyenlere “halk etimolojisi yapmışlar yine” dedirtelim mi? Bu kalın “S” damgasına göre ateşi Türk buldu! Prometheus’ ta bir Türk’tür! (Pr bir demek; bakınız Polat Kaya net). Metheus ise MOTUN! M (ben), O (gün, güneş, yuvarlaktır!), T (demek; im demek), U (uzaklara, yukarıya bakınca), N (gök; AN). Bunlar şaka gibi ama son derece çarpıcı gerçekleri işaret ediyor görüşüme göre. Hindi gardaşlarımızda Oğuz’u “eus” olarak kırmışlardır diyelim ve eksik kalmasın!

Dudak kıvıranlar için bu sorular; bunların yanıtı verilsin o halde: kim ilkin “bengü kün üngeş yılı” demiş; kim benzettim güneş yılını demiş? Ulu gün; yeni gün, kızıl gün adları verilen özel günleri- bayramları kutlar Türkler değil mi? Üstelik görüşüme göre en “az 15 bin” yıldır! (*) İlk olan Türklerdir. Kayalara kazıyarak yazmışlar ve çizmişler görüşüme göre! Nevruz ve diğer adlarla anılanlar Türklerden aşırmadır!

(*) Bu konu bir Türk kaya resmi işlenerek yeniden yorumlanacak ve doğruluğu kanıtlanacak! Kaya resimlerinin doğru anlaşılıp yorumlanmasında gördüğüm kadarıyla yetersiz kalınmış!

Özeniciyiz; çalıştığımız kaya yazıtı Türklerin; o zaman zevk almak için “Türk” sözcüğünü de yorumlayalım!

TÜRK ne demektir?

Akademisyenler Türk ne demek sorusuna Törük (töresi olan), üreyen benzeri anlamları veriyorlar değil mi? Kanımca bunlar mantığı sorunlu ya da olmayan tanımlamalar. Yeni bir yaklaşım önerelim öyleyse; Türk ne demek olabilir?

-Önceki yazınlarımızda, T sessizini gösteren damgaların temsil etmek anlamında olduğu açıklanarak, damgaların anlamları taşıdıkları sürekli vurgulanmıştı.

– “Ü” harfini güneşe düşünerek bakmak ya da yönelmek olarak düşünebiliriz. Türk (Göktürk) damgası da bunu imgelemektedir görüşüme göre! (*)

-“R” harfini ve karşılığı Türk damgasını yöneldiğimiz göklerde ki ya da evrende dönen; titreşen; tekrarlayan anlamında düşünebilir miyiz? Kanımca kuşkusuz evet!

-“K” sessizini ve karşılığı Türk damgası da önceki yazınlarımızı da değerlendirdiğimizde topluca; kuşku duyulmayacak derecede Gün (eş) kanımca!

T / ÜR/ K! Ya da T/ ÜR/ (ü)K → TÜRK! Ü ve R birlikte ürümek yani seslenmek sözcüğünün (eylem) köküdür. Eylem (ü)K yönünde yani Gün’e doğrudur!

(*) Göktürk Abecesinde O, U, Ö, Ü Türk damgaları ve Latin (!) karşılıkları

Görsel 9

Güdül Kaya yazıtlarında O ve U ilişkisi açıklanmıştı. Bu çalışmada Ö, Ü değişiminin mantığı ya da bu seslerin nasıl oluştuğu açıklanmaktadır. Kırmızı (1) ve (2) noktalarını burnumuzun alnımızla birleştiği yer (nokta) olarak düşünelim! Diğer iki nokta da daha geride olan iki gözümüzdür ve Türk damgalarından O ve U’ da olduğu gibi açı oluşturur bu üç nokta! Latin (!) karşılıklarındaysa artık çevremizi nasıl algıladığımızı imgeler biçime dönüşmüş biçimdedir damgalarımız! Latin (!) harflerine geçişte okuma ya da düşünme yönü soldan sağadır! Bu nedenle U harfindeki sağdan aşağıya inen dik çizgi Türk damgası “Ü” de ters taraftadır! Onların kökeni Türk damgalarıdır açıkça görüldüğü gibi!

Özenci olarak sınırları zorlamayı sürdürelim. Türkçemizde öykünmek sözcüğü var. Öy ev ya da aile gibi düşünülürse sözcük –kü hecesiyle ev ya da aileye benzeme anlamı kazanıyor. Özetle “–kü” eki benzemek anlamı veriyor; “kü”(neş)’e! Menkü, Bengi sözcüklerini anımsayalım. Höyük te üstü toprakla örtülmüş eski dönemlerden gelen köyler değil mi?

Şimdi T/ ÜR/ (ü)K dizgesinde “ü”sesini söylerken düşürürsek Türk sözcüğüne ulaşırız.

Yine T/ ÜR/ (ü)K dizgesini irdeleyelim. “(ü)K” hecesini dizgede ters çevirelim ve yeni bir ad bulalım! T/ ÜR/ (ü)K > TÜRKÜ!

Türkü de işte bu nedenle gün’ e (güneşe) benzeyen (-kü, -gi) aydınlık seslerle ürümek olmalı. Artık kimse Latin (!) alfabesi demesin bana göre; onların alayı Türklerden!

6- Özet

Dil doğru çözümlenip anlaşılabildiğinde gerisindeki bütün gerçekleri gösterir; gizem bildiklerimizin gerisindeki gerçekler görünür olur! Atamızın aramızdan ayrılmadan önceki “aman efendiler dil” şeklinde çırpınışı bu nedenle olmalı; Atamız bunları görmüş olmalı!

Yazmak, sözle anlatmaktan oldukça güç ve yorucudur. Ama artık siz değerli okurlarımızın gerçekleri görmeye başladıklarına güveniyorum. Bu nedenle görüşümü özetleyip ayrıntılarını düşünmeyi sizlere bırakıyorum!

Türkler Güneş diyen, Tanrı diyen ilk ulustur. Kaya yazıtlarında ve kaya resimlerinde çok açık delilleri var bu gerçeklerin. İlerde bu resimleri de işleyerek aynı düşünce ve kavrayışın ürünleri olduğunu; onların da Türk’ün olduğunu kanıtlayacağım umarım ki!

Güneşin dili Türkçedir. Atamızın savı doğrudur. Böyle bir sav yok; yanlışı görüp terkedildi diyenleri Türk olan kişi ciddiye almamalı; onlar karartıp saptırıyorlar gerçeği! Bu kişiler ve sözleri kuşkuyla karşılanmalı. Kurucumuzun; Atatürk’ ün elleriyle yazdığı 27 Ekim 1938 belgesi gözümüzün önünde değil mi? Bu savın tamamlanması bizlere Atamızın bıraktığı görevdir ve çok önemlidir. Atamızın tini göklerden bizi ışıklar içinde izliyor olabilir! Özlemle, derin sevgi ve saygıyla anıyoruz!

Sevgiyle; aydınlıkla; Türklükle kalın!

Not: Yukarıdaki yazının telif hakkı T.C. 5836 Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre yazarlarına aittir. Tümüyle iktibas edilemez ve kısmen atıfta bulunup, kaynakça belirtilmeden alıntı yapılamaz.

Kaynaklar

1-GÜRBELCİN (GURVALJİN UUL) YAZITIYLA İLGİLİ BAZI .

journals.manas.edu.kg/mjsr/oldarchives/Vol07_Issue13_2005/416.pdf, s.74

Bunları da sevebilirsiniz