Cumhuriyet’te Yalan Rüzgarlı…

Cumhuriyet gazetesinde yeni yönetimin, eski yönetime yönelttiği “kasayı boşalttılar” suçlamasına, gazetenin eski imtiyaz sahibi, künyede adı en üstte, İlhan Selçuk’un yerinde bulunan Orhan Erinç’ten yanıt geldi.

Ayrıntısı için: (http://haber.sol.org.tr/medya/cumhuriyette-kasayi-bosalttilar-aciklamasina-orhan-erincten-yanit-247852 ) adresine gidilebilir.

Arkadaşları ve kendi adına Orhan Erinç imzasıyla yapılan açıklama yalan, dolan ve pek ilginç!

Erinç’in, 8 kişi için fesih sözleşmesi imzaladığını, bunların gazeteden 2 milyon lira tazminat istendiğini söyleyen yeni genel yayın yönetmeni Aykut Küçükkaya, “gazete kasasının boşaltıldığını” savunmuştu.

Orhan Erinç ise bunu “iftira”’ olarak nitelendirmişti…

Buna yanıt, gazetenin yeni yöneticilerinin bileceği iş.

Bu Nasıl Örnek?

Ancak, Erinç’in açıklamalarında, gazetedeki uzun bir dönem taşıdığım sıfat kullanılarak kişiliğimi, meslek onurumu hedef olan bölümler yer aldığından cevap hakkım doğdu ve yanıt vermem zorunlu oldu…

Gazetenin en tepesindeki künyede, adı İlhan Selçuk’un yerinde yazılırken, İlhan Selçuk’u Ergekoncu, darbeci, cuntacı diye niteleyen liberalleri, 2. cumhuriyetçileri, yıllarca FETÖ ve AKP’ye övgü düzenleri, Atatürk’e diktatör diyenleri cumhuriyette köşe yazarı yapan ya da yapılmalarına seyirci kalan Erinç, nasıl oluyor da böyle bir açıklama yapabiliyor, doğrusu şaşkınım…

Tarihe Not

Ona yanıtlarımın basın tarihine geçeceğini bilerek durumu açıklıyorum.

Önce kısa bir özet:

Yeni yönetimin geleceği aşikar olunca Erinç, ekibinden bazı çalışanlara (niçin diğer ayrılanlara değil, anlamadım) ayrıcalık tanımış!

Yeni yönetimin “kirli anlaşma” diye nitelendirdiği bu ayrıcalık sonucu, eski yönetimle çalışan 8 kişiyle ikale (bozma) sözleşmesi yapılmış.

Buna göre yeni yönetime 1.653.000 bin lira tazminat yükü bırakılmış.

“Yapılan sözleşmelere ilişkin yalanlar havada uçuşuyor” diyen Orhan Erinç, konuyu anlatırken şunları söylüyor:

“Hesaplamalar, Basın İş Kanunu gereğince, üst sınıra tabi olmaksızın gazetecinin çalıştığı her yıl için bir aylık brüt ücreti, her yıl için 42 gün yıllık izin esasına göre kullanılmayan izin ücretleri, 3 aylık ücreti kadar ihbar tazminatı ve fazla mesai ücreti üzerinden gazetenin ilgili servisince yapılmıştır…”

Bak sen!

Kolay anlaşılması için bunun astronomik olduğunu söyleyenlere iki örnek veriyor Erinç.

Diyor ki:

“Kıdem tazminatı ödenerek işine 7-8 yıl kadar önce son verilen eski Adana temsilcisinin diğer talepleri için açtığı davada kazandığı alacağı 240 bin liradır. Eski İzmir temsilcisi ise halen süren davasında kendisine ödenen kıdem tazminatının dışında 400 bin lira talep etmektedir. Bu örneklerin de gösterdiği üzere arkadaşlarımızın yasal hak edişlerinden fazla tek kuruş hesaplandığı iddiası yalandır. İnsanların yıllarca emek verdikleri, katkı sundukları bir iş yerinden ayrılırken yasalarla belirlenmiş hak ve alacakları konusunda işverenle bir protokol yapması gibi uygar bir tutumun dedikodu ve ahlaksız suçlamalara malzeme yapılması, emeğe saygılı olduğunu iddia edenlerce dile getiriliyor, çok yazık, çok ayıp…”

Vay canına! Beni örnek gösteriyor. Asıl ayıbı, kendisi ediyor…

İşte zurnanın zırt dediği, bir dizi yalanının sıralandığı yer burası…

Ekibinden 8 kişinin emeğini, hak ve hukukunu savunan, işçi haklarına pek saygılı, yıllarca TGS başkanlığı yapmış Erinç’in, başında bulunduğu yönetiminin bana yaptıklarını madde madde anlatayım da ortada ne tür bir iki yüzlülük, nasıl büyük bir haksızlık, vefasızlık var, anlaşılsın…

1- Cumhuriyette 23 yıl İzmir temsilcisi olmak üzere, 31 yıl çalıştım. Yeni cumhuriyet yapılanmasına, gazetenin kurumsal kimliğine uymayan yöneticilerin, bugünkü sarayının yolunu açan, FETÖ ve AKP destekçisi yetmez ama evetçilerin köşe yazarı yapılmasına karşı çıktım.

Bunu “Mavi Sürgün” adıyla bilinen köşemde de açık açık yazdım.

Bu yazılarımdan ötürü Erinç’in bir altındaki, gazetenin ceo’sundan “yeni yazarlarımıza sataşma, köşende daha özgür yazmak istiyorsan temsilcilikten affını iste” mesajını aldım. (Özgürlük ve insan haklarını dilinden düşürmeyen bu ceo’nun mesajı bende saklıdır)

Takmadım…

Nihayetinde iki ay sonra “ekonomik gerekçeler öne sürülerek İzmir büronun kapatılmasıyla (özünde ekonomik değil bir tasfiyeydi) 1 Ocak 2016’da İŞTEN ÇIKARILDIM… (Aynı zamanlı ‘büro kapatılınca evden haftada bir köşe yazılarına devam edersin’ türünden ahlaksız bir teklifi de kabul etmedim).

Sonuçta ne oldu biliyor musunuz?

2- İşçi alacakları ve tazminatlarına pek duyarlı, kendi ekibi için “Hesaplamalar, Basın İş Kanunu gereğince her yıl için bir aylık brüt ücreti, her yıl için 42 gün yıllık izin esasına göre kullanılmayan izin ücretleri, 3 aylık ücreti kadar ihbar tazminatı ve fazla mesai ücreti üzerinden gazetenin ilgili servisince yapılmıştır “ diyen Erinç yönetimi, bana tazminatımı 10 ay taksitle ve eksik ödedi…

O yönetim, kıdem ve ihbar tazminatlarımı eksik ödediği gibi izin ve diğer alacaklarım için de “yöneticiydin, izinlerini kullansaydın “ dedi…

Mahkemeye gitmek istemiyordum.

Kendi ekibine gelinci “işçi hakları, bana gelince “mahkemeye git…”

İş mahkemesine gittim…

3- Erinç açıklamasında diyor ki, “Eski İzmir temsilcisi ise halen süren davasında kendisine ödenen kıdem tazminatının dışında 400 bin lira talep etmektedir…”

Yalan…

Birincisi, tazminatımı eksik aldım.

İkincisi, bu miktarda bir talepte bulunmadım…

Sadece hakkım olan alacaklarımın hesaplanmasını istedim.

Kasıtlı olarak sürüncemede bıraktıkları davada 3 ayrı bilirkişinin verdiği 4 ayrı tespitten en uç örneği göstererek, benim bunu talep ettiğimi öne sürüyor Erinç…

Mahkeme sürüyor…

4- Gelelim beni en çok yaralayan konuya… Mahkeme sürecinde Erinç ve gazetenin Ceo’sun avukatı, toplu iş sözleşmesinden yararlanmamam ve hak edişlerimin eksilmesi için 1999 ve 2011 tarihleri arasında, 17 aylık bir dönem için “ gazetemizde çalışmamıştır” diye mahkemede yalan söyledi…

Oysa, 1992 yılında Hasan Cemal’in liberal darbesine tepki olarak, İlhan Selçuk, Uğur Mumcu ve yaklaşık 80 cumhuriyet çalışanıyla birlikte istifa edip, ayrıldığım 6 aylık süre hariç, kesintisiz 31 yıl gazetede çalışmıştım…

Oysa eski yönetimin çalışmadığımı savunduğu 17 aylık dönemde mahkemeye sunduğum gibi, gazetenin künyesinde İzmir temsilcisi olarak adım yazıyor, köşe yazılarım ve haberlerim yer alıyordu.

Kendi ekibinden yakınlarının hak hukuk ve işçi alacaklarını bu kadar savunan Erinç’in benimle ilgili davadaki bu gelişmelerden “haberim yoktu” deme hakkı var mıdır?

Vicdanına bırakıyorum.

Varsa en azından kendim için değil ama kamuoyuna şunu demesini beklerim:

“Evet, 31 yıllık cumhuriyet çalışanı İzmir temsilcisine büyük haksızlık yapmışız…”

Bunları da sevebilirsiniz