Avrupamerkezciliğin Baş Düşmanı: Samir Amin

“Avrupamerkezcilik dünyayı büyük bir açmaza sürüklemiştir. Batı bu geleneğin siyasal ilişkilerin her alanında, özellikle de Kuzey-Güney ve Doğu-Batı ilişkilerinde savunduğu mevzilerde kalmaya devam ederse, şiddetli çatışmaların ve saldırgan ırkçı tutumların patlak verme tehlikesi büyüyecektir.”

S. AMİN (1)

1931 yılında Mısır’da doğan Samir Amin, Fransa’da iktisat eğitimi gördü. Planlamacılık, kalkınma stratejileri, emperyalizm üzerine çalışmaları bütün dünyada ilgi gören Amin, 20. yüzyıla damgasını vurmuş aydınlardan biriydi.

Birinci temel özelliği, ezilen dünyanın aydını olmasıydı. Bu yüzden Doğu ve Afrika toplumları onun şahsında kendilerine bir yol gösterici buldular. Yıllarca Mali ve Senegal gibi Afrika ülkelerinde çalıştı, oralarda ekonomik kalkınma ve bağımsızlığın pratiğinin temellerini attı. Ezilen ülkelerde kapitalizmin oynadığı rolü, emperyalizmin etkilerini inceledi. Ezilen dünyaya doğru stratejiyi gösterdi. İçinden çıktığı Arap dünyasını değerlendirirken, İslami “kolektif bir kimliğin” yönlendirmesinin kurtuluş mücadelesi yürütemeyeceğini belirtmişti. Emperyalizm olgusunun üzerinde durulması, antiemperyalist olunması gerekiyordu, aksi halde teslimiyet kaçınılmazdı. (2)

Amin’in ikinci önemli özelliği, “Batı uygarlığı” değerlendirmelerinde yatıyor. Batı uygarlığının iktisadi ve kültürel tarihini incelerken, altında çıkar ve bencilik olduğunu belirliyor. Ona göre kapitalizm, doğal seyri içinde kötülükle el ele. Ona göre Avrupa’da tarih, kendileri için, Avrupalılar için yazılmış. Ona göre Avrupalılar kendilerini dünyadaki bütün insanlardan, toplumlardan farklı ve üstün görüyorlar. Ona göre uygarlık, Avrupalılara aittir. Ona göre kültür, Avrupalılar için sahibi ve merkezinde oldukları bir sosyolojik olgudur. Ona göre eşitlik, Batılıların kendilerini birbirlerine eşitleme teorisiyle ele alınacak bir anlayıştır. Ona göre bilim ve teknoloji, Avrupalıların icadı olarak gösterilmektedir ve bilim ve teknoloji ile tarihi adeta onların tekelindedir.

Ancak kapitalizm, Batılılar istemese, öngörmese ve planlamasa bile kendilerine karşı yürütülecek mücadelelerin çıkış noktası olacaktır. Avrupalı ve Avrupacı tarih, “ötekiler”in de tarihinin olduğu gerçeğine yenilmek zorunda kalacaktır. Toplumların “üstünlüğü”, belirli bir dönem için bir toplum grubunun coğrafyası özelliği gibi görünmekle birlikte, o “üstünlük” mutlak değildir, yer değiştirebilmektedir, üstelik tarih boyunca da bu yer değiştirme değişimi hep yaşanmıştır. Avrupa’da ortaya çıkan “uygarlık”tan önce dünyanın çok yerinde başka yüksek uygarlıklar vardı. Kültür, tarihin başka dönemlerinde ve Avrupa dışında en gelişmiş şekillerine kavuştuğu gibi, “geri” ve “ilkel” toplumların da sahibi olduğu toplumsal bir olgudur. Eşitlik, belirli bir coğrafyanın sınırları içinde düşünülmesi gereken bir şey değil, evrensel ölçekte ele alınması gereken bir devrim ilkesidir. Bilim, icat edenin ve geliştirenin elinde kalacak diye bir durum yoktur, esirgenmediği ölçüde bütün insanlığın hem malıdır hem de hakkıdır.

Avrupamerkezciliğin Belirlenmesi ve Değerlendirilmesi

20. yüzyılda Avrupa tarih biliminde, Avrupa’daki uygarlığın bilimsel ve teknolojik gelişmeler üzerine inşa edilmiş olan tarafın çok önemli görülmesinden uzak durmaya çalışan ve moderniteyi Avrupa’ya bağlayan görüşe karşı çıkan anlayışlar bazı bakımlardan öncü oldular. 1930’lu yıllara doğru ve sonrasında Fransa merkezli olarak Annales hareketi etrafında birleşen tarihçiler, toplumsal ve ekonomik bir görüşle modern öncesi dünya üzerinde odaklandılar. Bunun sonucu, Avrupa tarihinin yeniden ve yeni bir gözle görülmesiydi. Avrupa tarihyazımına yeni kavramlar, terimler ve konular kattıkları gibi, yerleşmiş Eski Rejim tarihçiliğini bir kenara koydular. (3)

Aimé Césaire, “Sömürgecilik Üzerine Söylev”ini 1950’de vermiş; Joseph Needham, “Science and Civilisation in China”yı 1954’te yayınlamış; Sigrid Hunke, “Batı’yı Aydınlatan Doğu Güneşi”ni 1960’ta; Frantz Fanon, “Yeryüzünün Lanetlileri”ni 1961’de yazmış; Edward Said “Oryantalizm”i, 1980’de; Eric R. Wolf, “Europe and the People Without History”yi, 1986’da; Martin Bernal, “Kara Athena”yı, 1987’de sonuçlandırmıştı. (4) Bunlar, Avrupa’nın yeniden ama bambaşka bir şekilde ele alınmasının örnekleriydi. Avrupa, tarihiyle sorgulanıyor, Avrupa “uygarlığı”nın şifreleri çözülüyordu.

Samir Amin’in 1988 yılında yayınladığı Avrupamerkezcilik / Bir İdeolojinin Eleştirisi, bütün bu önemli köşetaşı yayınların siyasal, kültürel ve tarihsel bakımlardan temelini açıklıyordu.(5) Böylece Avrupamerkezcilik’le, “Batı uygarlığı”nın bütün taşları yerli yerine oturuyordu. Batı uygarlığındaki özellikleri ve sorunları ele almak, Avrupamerkezciliği yakalamadan mümkün olamazdı. Avrupa’nın sömürgeciliğinin ortaya çıkardığı, kapitalizmin pekiştirdiği, emperyalizmin kendine dayanak yaptığı bu kültürel, siyasal, coğrafi merkezcilik, 20. yüzyılda Avrupamerkezcilikten Batımerkezciliğe terfi etmiş, kendi coğrafyasını da genişletmişti. (6) Samir Amin her ne kadar Batımerkezciliğin, “Avrupamerkezcilik”in dönemsel olarak yeni bir ad edinme gereğince tam karşılığı olmadığını düşünüyorsa (7) da, kendini kıdemli sayan “Kıta”ya yeni bir kıta daha eklenmiş, bu eklenme, eski ve “yetkin” merkezciliğe başka ama biraz da bayağı bir boyut daha kazandırmıştı. Bu çok önemliydi; hem bu bakımdan hem de çapı olarak; çünkü 20. yüzyılın ikinci yarısından sonra “merkezlerin merkezi” Kuzey Amerika olacaktı. (8)

İşte 20. yüzyılın ortasında, bilim dünyasının dar çerçevesinden dışarıya taşamamış, siyasal dünyanın yerel söylemlerine sıkışmış ve yalnız devrimci anlayışlara mal olarak fazla yayılamamış ve kitleselleşememiş “Avrupa” tepkisi (9), artık dünya çapında sahneye çıkıyordu. Buna 20. yüzyıldaki en önemli noktalardan birini Samir Amin Avrupamerkezcilik’le koymuştu.

20. yüzyılın ilk yarısında başlangıcı olan Avrupamerkezciliğe bilinçli karşı çıkış, elbette 20. yüzyılda kalmayacaktı. Samir Amin’in kültürel ve siyasal altyapısını anlaşılır kıldığı Avrupamerkezcilik, yeni binyılda Batı’yı beklemediği yerlere sürükleyen bir fırtınaya dönüştü, Avrupa’nın ne olduğundan, “uygarlığının” kaynaklarına kadar birçok sorun yeniden ve yeniden ele alındı, konu derinleşti.

G. Menzies sarsıcı kitaplarını, 1421 ve 1434’ü, 2002 ile 2008 yıllarında yayınlamıştı. İktisatçı ünlü John Atkinson Hobson’un (10) torunu olan J.M. Hobson, “Batı Medeniyetinin Doğulu Kökeni” ile Batı dünyasına uygarlığının kaynağının kendisinde olmadığını hatırlatıyordu (2004). K. Modzelevwski’nin “Barbarların Avrupa’sı” adlı eseri, “uygarlık olmayan” yerlerin (yani Avrupa’nın), geçmişindeki açığa çıkarılması istenmeyen gerçeklikleri 2006 yılında sergilemişti. Büyük İngiliz antropologu ve tarihçi J. Goody, “Batıdaki Doğu” (2002), “Avrupa’da İslam Damgası” (2002), “Tarih Hırsızlığı” (2006) ve “Rönesanslar” (2010) adındaki önemli eserleriyle 20. yüzyıl Avrupamerkezcilik değerlendirilmesi mirasını devralanlardan biri oldu. (11) 21. yüzyılın ürünleri elbette bunlarla sınırlı değil; hem en önemli ve bilinenlerini, hem de ulaşabildiklerimizi örnekledik.

Kültürcülük olarak da sömürü ve gericilik olan Avrupamerkezciliğin kaynağını ve dayanağını meydana getiren ekonomik sömürü, ideolojik ve kültürel alanlarda da derinleşmeliydi. Amin’in Avrupamerkezciliğin kültürcülük olduğunu ileri sürmesi, (12) 21. yüzyılda Doğu toplumlarında bir zihin açıklığı yaratacaktı. Kültürel emperyalizmin izi sürülmektedir. Amin, Avrupamerkezcilik, “modern kapitalist dünyanın kültürünün ve ideolojisinin bir boyutunu oluşturur” diyerek bunun önemine dikkat çekti.

Ezilen Dünya “Avrupamerkezcilik”te!

Ezilen dünyada Avrupamerkezciliğe karşı çıkışlar, sömürgecilere ve sömürücülere tepkiydi ve bunun adı “Avrupamerkezcilik” olarak konmadığı gibi, kaynağında Avrupamerkezcilik gibi bir ideoloji bulunduğu da belirlenmemişti. Kendi tarihimizde Namık Kemaller kuşağından başlayarak Jön Türkler, Avrupalı aydınların kendi kültürlerini, bilimlerini, dinlerini, tarihlerini kayırıcı bir şekilde Doğu ve Güneyi konu edinmelerine bir savunma hattı oluşturmuşlardı. Çünkü Avrupa, Doğu ve Güney toplum ve uygarlıklarını küçümsüyor, aşağılıyor ve onlara saldırıyordu. 20. yüzyılda tarih yapan Cumhuriyetimiz kurulduktan sonra tarih yazmaya da başladı. Bu tarih, esas olarak Avrupa tarihini ve tarihçiliğini geçersiz kılan bir “Doğu tarihi”ydi.

Samir Amin’in yüzyılın sonundaki katkısı, yalnız konuyu temellendirmek olmadı, eseriyle ezilenlerin bilinçlenme sürecine katılımını da sağlamış oluyordu. Kendisi, Avrupalılar yanında ezilen dünyanın bir mensubu olarak Avrupa’yı, geçmişi ve bugünüyle değerlendirmekle kalmamış, konuyu adeta esas sahibine ait kılmıştı. Avrupamerkezcilik’ten bu yana Avrupamerkezcilik, bütün ezilen toplumlarda bir uyanış aşaması gibiydi.

Belki fazla bilinmemektedir, Amin öncesi dönemde, bir ezilen ülke aydınından, “Kuzey’de gün ışığı gördükten sonradır ki, diğer Güney ülkelerinin haberdar olabildiği” bir durum vardı.

“Senegalli bilimadamı Cheikh Anta Diop, kendi ülkesi dışında, büyük ölçüde tek bir kişinin, New York Hunter College profesörlerinden John Henrik Clarke’ın çabalarıyla Kuzey’de” gün ışığı görmüş [Güney] bilimadamlarından biri”ydi. “1967 yılında Dakar Üniversitesi’nde düzenlenen bir Afrikanistler Kongresi’ne katılmak üzere Senegal’e giden” Clarke, kongreye Diop’un çağrılmamış olduğunu görünce şaşırır, neden yoktur acaba, ilginçtir, Diop orada bilinmemekte, tanınmamakta, hatta yok sayılmaktadır.(13)

Ama bugün, Amin sonrası dönemde Asya, Afrika ve Latin Amerika dünyasının yazını ve emperyalizm karşıtı siyasal söylemi olgunlaşmış ve zenginleşmiş olduğu gibi, kendi içinde de bir dolaşım ortamı bulmuştur. Eski durum artık yerini, Batı dışındaki dünyanın kendi arasında iç ilişkiler kurmasıyla yeni bir duruma bırakmıştır.

Ülkemiz de Amin’in kitabının yayınlanmasından (1993) sonra, Avrupamerkezcilik ve oryantalizm tartışmalarının dünya çapındaki merkezlerinden biri haline geldi. Doğu-Batı ilişkisini, özelliklerini, çatışmasını, uygarlıklar karşılaştırmasını ele alan aydınlarımızın ve bilimcilerimizin çalışmaları dikkate değer boyutlarda ve genişliktedir.

Avrupamerkezcilik bilinci, emperyalizmin saldırısı ve tehdidi altındaki dünyada antiemperyalist mücadelenin gereğidir.

Devrimci Samir Amin’de Kapitalizm, Sosyalizm, Emperyalizm Ve “Çevre”

Avrupa feodalizmi ve kapitalizmi konularında özgün araştırmaları olan Amin’in, önemli değerlendirmeleri, kapitalizmin Avrupa dışında yayılmasıyla ilgilidir. Kapitalizmin çevrede gelişme sağlamadığını, çevrede kapitalizmin Avrupa’daki gibi sonuç vermediğini ileri süren Amin, çevrede yayılan kapitalizmin “merkezde” (Avrupa’da) gelişme sağladığını kanıtlar.(14)

Amin’in, kavim ve ulus kavramlarına getirdiği açıklık, köylü veya gelişmemiş toplumların analizi, Marksizm ile sosyalizmin değerlendirilmesi ve Marksizm’in geleceği ile ilgili öngörüleri (15) bilinmeden yürütülen mücadeleler pusulasız sayılabilir.

Hem emperyalizmin hem de yeni bin yılda rakipsiz kalan ABD’nin küreselleşmesinin (16) peşindeki Samir Amin’i ağustos ayında kaybettik. Gösterdiği kapitalizmin yayılımı, emperyalizmin mekanizmaları, küreselleşmenin anlamları konularını, geleceğe ışık tutan değerlendirmelerini, insanlık ele almaya ve onlardan yararlanmaya devam edecek. İdeolojilerde, siyasal bilimlerde, Aydınlanmada vb. eksik olduğunu gördüğü evrenselliği gidermeye çalışan devrimci Samir Amin, bütün dünyaya aittir.

20. yüzyılın Samir Amin tarafından sarsılması, 21. yüzyılda artıyor, arttı ve daha da artacak.


Kaynaklar:

1. Samir Amin, Avrupamerkezcilik / Bir İdeolojinin Eleştirisi, Ayrıntı Yayınları, İstanbul 1993, s. 152.

2. Samir Amin, Avrupa ve Arap Dünyası, Versus Kitap, İstanbul 2006, s. 10 vd.

3. Bu konuda bilgi için bkz. Peter Burke, Fransız Tarih Devrimi: Annales Okulu, Doğu Batı Yayınları, Ankara 2002.

4. Barbar Batı / Bir Aimé Césaire Kitabı (ed. Güneş Ayas), Doğu Kitabevi, İstanbul 2015, s. 83-134; Joseph Needham, Science and Civilisation in China, (“Çin’de Bilim ve Uygarlık”) Cambridge University Press, Cambridge 1954; Sigrid Hunke, Batı’yı Aydınlatan Doğu Güneşi, Kaynak Yayınları, İstanbul 2008; Frantz Fanon, Dünyanın Lanetlileri, İzlem Yayınevi, İstanbul 1965; Edward W. Said, Şarkiyatçılık / Batı’nın Şark Anlayışları, Metis Yayınları, İstanbul 1999; Eric R. Wolf, Die Völker ohne Geschichte / Europa und die andere Welt seit 1400 (“Avrupa ve Tarihsiz Halklar”), Campus Verlag, Frankfurt am Main / New York 1991, Martin Bernal, Kara Atena – Eski Yunanistan uydurmacası Nasıl İmal Edildi? / 1785-1985, Kaynak Yayınları, Istanbul 1998.

5. Amin, s. 31.

6. Geniş bilgi için bu konudaki çalışmamıza bkz. “Karl Marx 200 Yaşında / Avrupa’nın Gelişme, Bilim ve Devrim Tekeli: Sömürgecilik, Kapitalizm, Emperyalizm”, Teori, sayı 342, Temmuz 2018, s. 43-58.

7. “… Avrupamerkezcilik teriminin yerine, ‘Batı’ kavramının herkesçe kabul edilen tanımına uygun olarak Batımerkezcilik terimini koyarsak, hem Latin Amerika’nın ya da Japonya’nın durumunu daha iyi göz önünde tutmuş olmayız, hem de kapitalist kültürün Avrupalı kökenine verilmesi gereken önemi göz ardı etmiş oluruz. Neresinden bakılırsa bakılsın ‘Avrupamerkezcilik’ terimi söylemek istediği şeyi daha iyi belirtiyor.” Bkz. Amin, s. 31.

8. Aynı yerde.

9. Burada kasıt, siyasal dünya dışında, esas olarak da Doğu dünyası ve Devrim ortamları dışında “Batı’ya karşı çıkış”ın henüz Batı entelijansiyasında henüz keşfedilmemiş olmasıdır. Lenin “Geri Avrupa” tamlamasını Doğu dünyasının devrimini bekleyenler için kullanmış (1913), büyük savaşın Avrupa dünyası açısından niteliğini belirlemiş (1914), Emperyalizm kitabını yazmış (1916), ancak, bunlar o dönemde Avrupa’da fazla yankılanmamıştır.

10. İngiliz iktisatçı J.A. Hobson 1902 yılında “Londra ve New York’ta Emperyalizm adlı bir yapıt” yayınlamıştı. Lenin kendi kitabının ilk sayfalarında bu kitaba atıfta bulunarak yazarın, “emperyalizmin başlıca siyasal ve ekonomik özelliklerinin, ayrıntılı, üstün bir tasvirini ver”diğini belirtmişti (V.İ. Lenin, Emperyalizm / Kapitalizmin En Yüksek Aşaması, Sol yayınları, Ankara 2006, s. 17).

11. Gavin Menzies, 1421 / Çin’in Dünyayı Keşfettiği Yıl, Kalkedon Yayıncılık, İstanbul 2014 ve 1434, İleri Yayınları, İstanbul 2013; J.M. Hobson, Batı Medeniyetinin Doğulu Kökeni, YKY, İstanbul 2007; Karol Modzelewski Barbarların Avrupa’sı / Roma’nın Mirasçıları Karşısında Germenler ve Slavlar, Türkiye İş Bankası Yayınları, İstanbul 2011; Jack Goody, Batıdaki Doğu, Dost Kitabevi Yayınları, Ankara 2002; Jack Goody, Avrupa’da İslam Damgası, Etkileşim Yayınları, İstanbul 2005; Jack Goody, Tarih Hırsızlığı, Türkiye İş Bankası Yayınları, İstanbul 2012; Jack Goody, Rönesanslar, Türkiye İş Bankası Yayınları, İstanbul 2015.

12. Amin, Avrupamerkezcilik, s. 25 vd.

13. Özcan Buze, “Avrupamerkezciliği Eleştiren Bazı Çalışmalar ve Düşündürdükleri” içinde “Güneyli Bilimcilerin Önemli Araştırmaları” bölümü, Bilim ve Ütopya, sayı 21, Mart 1996, s. 16.

14. Samir Amin, Çevre Kapitalizminin Toplumsal Biçimleri Üzerine Deneme / Eşitsiz Gelişme, Arba Yayınları, İstanbul 1991 ve Emperyalizm ve Eşitsiz Gelişme, Kaynak Yayınları, İstanbul 1992.

15. Samir Amin, 21. Yüzyıl Eşiğinde Sosyalizm, Belge Yayınları, İstanbul 1989 ve Samir Amin, Maoizmin Geleceği, Kaynak Yayınları, İstanbul 1993.

16. Samir Amin, Kaos İmparatorluğu / Yeni Kapitalist Küreselleşme, Kaynak Yayınları, İstanbul 1993.

Bunları da sevebilirsiniz