Baba Olmak Ve Babalık Yapmak: Ben Hiç Baba Olmadım!

Babalık nasıl bir duygu hiç bilmiyorum; ben hiç baba olmadım. Baba olmak için önce cengâver biri olmak gerek sanırım, fiziken olmasa bile bütün gücüyle ayağa kalkıp savaşabilmek hayatın getirdikleriyle. Zalimlerden ve korkaklardan evlatlarını koruyabilmek demek, ne pahasına olursa olsun. Sonra hiç bıkmadan çalışmak demek galiba, kendin için olmasa da çocuklarının aşı için, eğitimi için, geleceği için. Onlar sahilde, ormanda ya da oyun parkında neşeyle koşarken, bir an için sana döndüklerinde yüzlerindeki kocaman gülümsemeyle gözlerinin ta içine baksınlar diye.

Baba olmak küçükken dizine oturan, uyuyup kaldığında kucağında taşıdığın, daha da büyüdüğünde koluna girip seni güldüren ya da belki oda kapısını suratına kapatıveren bir ergenin, “Babam!” deyip gururla seni arkadaşlarına tanıtan küçükten, senden adeta utanan genç insana dönüşmesini seyretmek demek, sanırım. Üniversiteye yolladığın yeni yetmeyi gizli gizli yoklamak; parasını, ihtiyacını eksik etmemeye çalışmak demek. Büyüdüğünde belki her gün göremesen de eskisi gibi öpüp koklayamasan da “Baba!” diyerek sana seslendiğinde yakınlardan ya da uzaklardan fark etmez, derdine koşmak demek evladının. Başarılarıyla gurur duymak çocuğunun; o kürsüde konuşmasını yaparken ya da mesleğini icra ederken, “İşte benim evladım!” diyebilmek gözpınarlarının ucunda bir damla yaşla.

Baba olmak, baba olmayı öğrenmek demek yaşarken; azar azar damıtmak babalığı kendi yüreğinde. Kendi babanı hatırlamak bazen “babam olaydı da bir başımı okşayaydı” demek belki de. Bir dua okumak ardından ve hayatta olmasa da, sen yürüdükçe babanın da senin ardında dimdik yürüdüğünü hissetmektir, belki de. Annelerimiz en kutsal varlıklarımız elbette. Ama babalarımızın yolu çok dolambaçlı, çok kayalık, çok zorlu: Onlara, “dokunmayın, sevmeyin, çok şımartmayın” deriz çocuklarınızı; baba otoriteridir ya, “çok yüz göz olma, sevdiğini belli etme” deriz; “sen babasın, para kazan” deriz. Bazen uzaklara yollarız babaları ekmek parası için, çocuklarını özleyip durur nice babalar çaresiz. Baba olmak biraz sır olmak demek belki de. Konuşamamak her şeyi, her acıya gözyaşını dökememek, her duygu selinde “seni seviyorum evladım” diyememektir, belki de.

Bütün babalar böyle güçlü, böyle çalışkan, böyle evlat sevgisiyle dolu mudur bilemiyorum. Baba olmayı öğrenmek ve hakkıyla babalık yapmak ne zordur bazıları için. Oysaki ne kadar da tamamlayıcı bir duygudur babalık yapmak çoğu insan için. Ana-baba olmadan anlaşılmaz derler ya; kimileri baba olunca ne güzel de anlar evlatlarına babalık yapabilmenin kıymetini. Kimileri içinse nafiledir, ne yapsak da, dünyanın en savunmasız mucizesini avuçlarına bıraksanız da fark etmez onlar için. Zaten o mucizeyi görebilenler baba olurlar gerçekten…

Dedim ya baba olmak nasıl bir şey ben bilmiyorum; ben hiç baba olmadım! Ama evlatlarına hem ana, hem baba olmaya çalışan anneleri iyi bilirim. Bazı çocukların babası vardır, hayattadır, hatta aynı çatı altında yaşarlar, ama baba olarak aslında yokturlar. Ya da bazıların babaları gurbettedir ya da toprağa düşmüştür çoktan. İşte o çocukların anneleri, hem ana yüreğiyle büyütür yetiştirir çocuklarını; hem de bir baba gibi, dağ gibi dururlar onların arkalarında. İşte o anneleri iyi bilirim ben! Hayatta olsun olmasın, babalığı yüreklerinde taşıyıp elinizi sımsıkı tutmuş babalarınızla, analığının ötesinde bir baba edasıyla arkanızda dimdik duran annelerinizin kıymetini bilin! Ben bunu bilir, bunu söylerim.

*Yazıda kullanılan görseller web alıntısıdır.

Bunları da sevebilirsiniz

Bir cevap yazın