Ortalık Toz Duman

Dingo’nun ahırına dönen ülkede, arsızlık, yalancılık, talancılık, namussuzluk ve edepsizlik yarış atları gibi birbirlerinin önüne geçme yarışında.

Bağırmalar, küfürler, belden aşağı vurmalar, doğruları yalan, yalanları doğru göstermeler.

Gün yok ki; kadınlara karşı cinayet haberleri, kadınların aşağılanması, yasa dışı kuran kurslarında ve tarikat yurtlarında çocuklara cinsel istismarlar, eğitim de şeriatçı bir yapılanma neler neler…

Gerek basında gerekse sosyal medyada gördüklerimiz haberler ve resimler insanın kanını donduracak cinsten.

Olaylar o kadar hızla değişiyor ki; olayları takip etmek de zorlaşıyor.

Aslında dikkatleri ayrı ayrı yönlere çekerken ŞERİAT DÜZENİNİN taşları döşenmekte, insanların hayal kurmaları, yeni yıl kutlamaları bile yasaklanır olmakta, olağan üstü hal de olağanlaşmakta.


Son günler de yeni bir gündem çıktı ortaya. KUDÜS meselesi

Kudüs’te neredeyse üç bin yıldır süregelen din savaşlarında yüzbinlerce kadın, çocuk, yaşlı ve genç katledilmiştir ve hala da katledilmeye devam edilmektedir.


En sonunda dünyanın en büyük terör örgütü ABD – İSRAİL yeni bir oldu-bittiyle KUDÜS’Ü İsrail’in başşehri yapmak için dünyayı tehdit etmektedirler.


Ülkemizde ise bir taraftan dikkatler Filistin’e, Kudüs’e çevrilirken diğer taraftan yukarıda saydığımız tüm olaylar hızla devam etmekte.


***


Filistin’in işgal altındaki topraklarının kurtarılması için, Türkiye’den ilk defa 1969 yılında devrimci arkadaşlarımızdan Abdulkadir Yaşargün ve Mustafa Çelik El Fetih Asifa Fedaisi olarak savaşmaya başlarlar. Bu savaş sırasında Mustafa Çelik Şehit olur.

Bu arada daha sonraları birçok devrimci arkadaşlarımız Filistin Topraklarının işgalden kurtarılması için El Fetih’e giderler. Bunlar arasında Deniz Gezmiş, Zihni Çetiner, Hüseyin İnan, Yusuf Aslan, Alpaslan Özüdoğru, Mustafa Yalçıner, Halil Çelimli, Celal Özcan´ın da bulunduğu onlarca arkadaşımız çeşitli cephelerde emperyalizmin maşası olan siyonizme karşı savaşırlar.

El Fetih Örgütünün amacı; Filistin Topraklarını İşgalden kurtarmak ve bir Filistin Devleti kurmak. Bunun için dünyanın birçok ülkesinden Filistin’e gelen devrimciler Filistinde savaşmışlar ve şehit vermişlerdir. Türkiye’den gidenler arasında da birçok şehit vardır.

El Fetih. Filistin örgütleri içinde en güçlü olanı. Geniş halk kitlelerinin desteklediği bir örgüt. Diğer Filistin örgütlerine gıda, silah- cephane v.b gibi yardımlar yapar. Bu örgütlerin varlığını sürdürmesini ister. Havatme ile Habbaş, Hiristiyanların,- Arap Cephes,i Irak Baas Partisinin,- El Saika Suriye Baas Partisinin örgütleridir.

Filistin’de M.Ö. 8. ve 6. Yüz yıllarda başlayan kanlı boğuşma, acımasızca günümüze kadar gelmiş ve devam etmektedir.

Babilliler tarafından topraklarından koparılarak Mezepotamya’ya götürülen Ben-i İbrahim çocukları köle yapılıp, oralarda inşaat ve tarım işçileri olarak çalıştırıldılar. Üç bin yıl süren bu sürgün, 1.ci Dünya Savaşı sonrasında yeniden atalarının topraklarına dönüşleri ile son buldu. Bu kez yokluk ve sürgün sırası aynı ırkın diğer bir parçası olan Müslümanlara gelmişti. Kendi çektikleri acıları unutan Yahudiler, bu kez kan ve ateş zulmü altında Filistin Halkına acı çektirmeye başladılar.

Karşılıklı olarak çekilen acılardan ders almayan akraba olan bu iki kavim, ne yazıktır ki, tüm bunları da din maskesi altında Allah yolunda yaptıklarını ileri sürüyorlar.

1980 li yıllara kadar devrimci bir karakter taşıyan Filistin direnişi, o yıllardan sonra 
ABD ve İsrail’in de desteği ile başka boyutlara yöneldi . BOP  (Büyük Orta Doğu Projesi)  nin ilk aşaması olarak ; FKÖ’yü ( Filistin Kurtuluş Örgütü ) bölmek ve birbirine kırdırmak için, Radikal İslami bir Örgüt olan  HAMAS’ı  kurdurttular.

İşte bu yaşadığımız süreç artık ulusal kurtuluş süreci olmaktan çıkıp, tümüyle bir din savaşı görüntüsüne büründü.
11 Eylülde İkiz Kulelerin vuruluşu ABD’nin eline büyük bir koz verdi..

ABD’ye göre Radikal İslam yeryüzünden silinmeli, nerede görülürse derhal yok edilmeliydi… Artık karşılarında Filistin Örgütü yerine Radikal bir İslam örgütü olan HAMAS  vardı.

FKÖ’nün lideri  Yaser ARAFAT’ın  başlattığı barış görüşmeleri, 11 Kasım 2004 yılında Yaser Arafat’ın Paris’te tuhaf bir hastalık sonucu şüpheli bir şekilde hayatını kaybetmesi sonucu Hamas  barış görüşmelerini reddedilerek uzlaşma ve anlaşma yerine yeniden savaşa dönüştürdü.

Ölülerini gömecek toprakları olmayan, sahipsiz, aç ve susuz, yaşama tutunan Filistin için tek yol, barış sürecini yeniden başlatmaktır.

Akraba olan Yahudi ve Müslümanların bir arada yaşaması için, Hitler’in yaptıklarını yapmak, ölümü yeniden yaşamak, o topraklara barış değil, kin ve düşmanlık ekmektedir. Üç bin yıllık kin ve garez bitmeli, dünün mağdurları, bugünün hükümdarı olmaktan vazgeçmelidirler.

İsrail’in bu kural tanımaz saldırganlığı sadece Filistin’de değil dünyanın her tarafında nefretle kınanırken:

21 Aralık 2017 günü Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda ABD – İSRAİL dayatmasına karşı dünya başkaldırırken AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan boynunda hala İsrail’in üstün cesaret madalyasını taşımaya devam etmektedir.




Bunları da sevebilirsiniz