Dünya Kapatıyorken Türkiye Nükleer ve Kömürlü Termik Santraller Kuruyor

2010 yılından bu yana dünyada kapatılan kömürlü termik santrallerinin kapasitesi Türkiye’nin enerji ihtiyacının yaklaşık altı katıdır.(1) Dünya fosil yakıtlı araçları ve çevreyi kirleten termik santralleri yasaklamayı başlayadursun, büyümekte olan Türkiye hala vahim sonuçları olan karanlık kestirme yollar kullanarak çevre krizini yıldan yıla derinleştirmektedir. Bu ay, 2002 yılından bu yana “ben yaptım, oldu”cu şekilde yönetilen ülkemizde uygulanan enerji politikaları çerçevesinde hükümetin çevreyle ilgili 15 yıllık performansını incelemek istiyorum.

Termik santraller insan kaynaklı karbon salınımlarının en büyük kaynağıdır. Maalesef, bugün Türkiye’de yapım ya da proje aşamasında olan 51 yeni kömürlü termik santral bulunmaktadır. Hâlihazırda Türkiye hızla artan karbondioksit salınımlarıyla, tüm OECD ve geçiş ekonomisi ülkeleri arasında birinci sırada yer almaktadır. Türkiye’de enerji politikaları yürütülürken iklim değişikliği göz ardı edilmekte ve verilen yenilenebilir enerji sözleri ise tutulmamaktadır. Bunun yanı sıra Türkiye, olası deprem, arıza ve ihmalkârlıklarda ölümcül sonuçlar doğuran nükleer santralleri kurmakta dün olduğundan daha kararlı gözükmektedir. Akkuyu’da yapımı başlanan nükleer santral ardından iki yeni nükleer santral projesi üzerinde çalışmalar başlatılmıştır.

2002’den bu yana AKP hükümetinin enerji ve çevre konusundaki icraatlarına bir göz atalım.

  • Özel sektöre 919 hidroelektrik santraline lisans vererek sermaye akışı hedeflenmiştir fakat süreç içinde milyonlarca hektar doğal alan tahrip edilmiştir.

  • 61. Hükümet’in HES’ler konusunda hata yaptığını kabul etmesinin(2) ardından hedefler termik santrallere çevrilmiştir. Birçok yeni santral kurulurken (o kadar ki neredeyse her ay bir yenisi kuruluyor, vereceğim sayının yazıyı okuyacağınız zaman güncellikten uzak olacağı endişesindeyim), bu santrallerin yapımı ve işletmeleri özel sektöre devredilmiştir. (Söylemekte fayda var, 2002 yılından beri eklenen 9 GW’lık kurulu gücün 6 GW’tı ithal kömürlü termik santrallerden oluşuyor.)

  • Aynı dönemde kömür ithalatı 6 katına çıkmıştır.(3) 2002’de elektrik üretiminde ithal kaynakların oranı yüzde 41,5 iken, 2011 yılında bu oran yüzde 54.73’e yükselmiş, elektrik üretiminde yenilenebilir kaynakların kullanımını teşvik eden yasalara karşın bu kaynakların toplam tüketim içindeki katkı oranı ise yüzde 26’dan yüzde 24’e gerilemiştir.

  • 2005 yılında Yenilenebilir Enerji Kanunu çıkarılmıştır fakat HES’ler dışındaki (kaldı ki HES’lerin çevreci olduğunu söyleyemeyiz) yenilenebilir kaynakların kullanılması konusunda bu kanun yetersiz kalmıştır.

  • Çok büyük bir yenilenebilir enerji potansiyeli olduğu bilinen ülkemizde henüz bu potansiyeli kullanmak adına elle tutulur bir resmi yatırım yapılmamıştır. Örneğin, 2016 yılı sonu itibariyle kurulu gücü 402 MW olan 34 adet güneş enerjisi santraline ön lisans, kurulu gücü 12,9 MW olan 2 adet güneş enerjisi santraline lisans verilmiştir.(4)

  • Birinin yapımı başlamış olmak üzere toplam 3 nükleer enerji santrali için çalışma yapılmıştır.

  • Topraklarında yok denecek kadar az çıkan doğalgazı tüm şehirlerine taşıma sözü vererek zaten ilişkilerinin dengesiz olduğu, doğalgazı ithal ettiğimiz Rusya ve İran’a karşı enerji bağımlılığımız derinleştirilmiştir.

  • Türkiye’nin yenilenebilir enerji kullanımı artmaktadır fakat bu artışın toplam tüketim içindeki payında önemli bir değişiklik gözlenmemektedir.

  • Enerji yönetiminde çuvallayan ülkemizde 2015 yılında blackout olarak tanımlanan, ülke genelinde elektrik kesintisi yaşanmıştır.

Liste uzayıp gitse de zaten bilinen portreyi tekrar çizdiğimi düşünüyorum. Enerji politikamız, artan ihtiyacımızı karşılamak adına dünyanın kapatmaya başladığı nükleer ve kömürle çalışan termik santrallerden daha fazla yapmaktan öteye gidemiyor. Enerji ihtiyacını her geçen gün daha fazla oranlarda yenilenebilir kaynaklardan karşılama sözü veren gelişmiş Avrupa ülkelerinin karşısında Türkiye, birkaç on yıl geriden gelmekte ve başka dallarda örnek aldığı bu medeniyetin enerji konusundaki tutumunu “pahalılık” gerekçesiyle reddetmektedir. Sayılan kirli enerji kaynaklardan vazgeçen gelişmiş devletlerin deneyimlerinden yararlanılmamaktadır. Bunun sebebi açıktır; 15 yıldır neo-liberal ekonomik sisteme dâhil edilmeye çalışılan Türkiye’nin borçlanarak büyüyebilmesi adına sanayisinin kullandığı enerjinin, nasıl üretildiği ve hangi çevresel yıkımlar yarattığından ikinci planda tutularak, ucuz olarak üretilmesi gerekmektedir. (Enerji tüketimindeki artış, gelişmekte olan ülkelerin büyüme hızı için fikir vermektedir.) Sadece tüketime ve yeni talebe bakarak gerekli yeni kapasiteyi konvansiyonel santrallerden sağlamak (Türkiye’nin elektrik enerjisi ihtiyacı kabaca yıllık yüzde 5,5 artmaktadır) sorunun çözümü için “su alan gemideki delikleri tıkamaya ve günü kurtarmaya” benzetilebilir. Evet, daha fazla enerji üretmek zorunda olduğumuz açık, fakat neden dünyanın yöneldiği güneş ve rüzgâr enerjisini kullanmayı başaramıyoruz? Küresel iklim değişikliği çağında “bugünü halledelim, yarını düşünürüz” deme şansımız kalmamıştır. Bu şekilde davranan Türkiye’nin çağdaş enerji politikası olduğunu söyleyemeyiz.

Türkiye’nin atması gereken iki temel adımdan söz edebiliriz. İlk olarak, enerji verimliliği konusunda gerekli bilinçlendirme faaliyetleri için projeler hazırlayarak önce enerjinin verimli kullanılmasını sağlamamız gerekiyor. Şayet Türkiye’nin kayda değer bir enerji verimliliği hedefi de bulunmamakta. (5) Ardından artan enerji talebini yüksek oranda yenilenebilir ve temiz kaynaklardan sağlamamız gerekiyor. Şimdiye kadar atılan adımlar ise yeterli olmaktan çok uzak ve maalesef görüntü pek de iç açıcı değil. Türkiye sermayenin eline teslim olmuş durumda gözüküyor. Ülkemizin enerji politikası adına kendi geleceğini belirleyebilmesi için kat edeceğimiz yol çok uzun.

Alıntılar

  1. http://www.greenpeace.org/turkey/tr/news/dunya-komuru-terk-ediyor-171023/

  2. https://www.birgun.net/haber-detay/akp-nin-14-yilinda-santrallar-919-hes-565-termik-107864.html

  3. http://t24.com.tr/haber/enerjide-disa-bagimlilik-artiyor-akp-doneminde-komur-ithalati-6-katina-cikti,345571

  4. http://www.enerji.gov.tr/tr-TR/Sayfalar/Gunes

  5. https://bianet.org/bianet/toplum/167955-turkiye-2030-da-sera-gazi-salimini-yuzde-21-azaltacagini-acikladi-peki-bu-dogru-mu

Yazıda kullanılan görsel internetten alınmıştır, fotoğrafın sahibi belirtilmemiştir.

Bunları da sevebilirsiniz

Bir cevap yazın