Yok Ya Türk Dizileri Pek Bana Göre Değil

Çıkın sokağa 16-30 yaş arası (hadi 35 olsun) insanlara sorun, yüzde 50’den fazlasının cevabı ben Türk dizisi izlemem olacaktır. Farklı ortamlardan izlenen yabancı diziler pek revaçta. Şimdi yalan değil, o yüzde ellinin içinde ben de varım. Sanırım en son televizyondan izlediğim Türk dizisi Aşk-ı Memnu idi. “Sen Özge Nur’sun aptallık etme.” mottomdu hatta bir ara. Hey gidinin Firdevs Yöreoğlu, koca bir nesle nasıl tuttuğunu koparan kadın olunur onu öğrettin.

Canım ülkem, as bayrakları! Televizyonu en çok izleyen ülkeler sıralamasında, Amerikan sonra gelerek tüm dünyaya el sallıyoruz. Sabah programlarından tutun da yerli dizilere, kültür sanat programlarından ağzıyla kuş yakalayıp aynı zamanda şarkı söyleyen insanların yer aldığı yetenek programlarına varıncaya dek türlü türlü izlence mevcut televizyonda. Geçen günlerde “prime time” denen izlenme saatinde ne var diye televizyona bakasım tuttu. Az buçuk dehşete düşmüş olabilirim. Ağalar, karısını aldatan adamlar, mermiler piyuuuv daha neler neler… Dedim Özgecim çok haklıymışsın insan bunları izlerse akıl sağlığını çok zor korur. Gerçi ülke olarak açık hava tımarhanesi gibiyiz takdir edersiniz ki ama buna başka zaman değinirim.

Türkiye’de televizyonu en çok kadınlar izliyor. Kadınların da yaklaşık yüzde 85’inin düzenli olarak yerli dizi izlediği raporlanmış. Bu kadınlar ne izliyor diye üşenmedim bir hafta boyunca en popüler dizileri birer bölüm izledim. Beynimi komple boşaltıp kendime gelmem tabii yine bir haftamı aldı. Ve evet bu yazıyı beynimi tam boşaltmadan yazmaya başladım ki hasar tespit kolayca yapılsın.

Birinci gün. Pazartesi. Konusunu ancak 45.dakikadan sonra anladığım dizi var bugün. Dul bir anne “başımızda bir erkek olsun, kızlarıma kol kanat gersin” düşüncesiyle ikinci evliliğini yapar. Ancak üvey baba çocuklardan büyük olanı taciz eder. Kız bu durumu annesine anlatır ama annesi kızına katiyen inanmaz hatta sorgulamaz ve kızını dosdoğru yetiştirme yurduna bırakır. Soru 1: Çok sevgili annenin ilk hatası nedir? Soru 2: Kızına neden inanmamıştır? Soru 3: Pedofili ve tacizi meşru gösteren bu dizi neden halen yayındadır?

İkinci gün. Salı. Vadide geçen bir diziden tanış geldiğim aktörün dizisi var bugün. Kendisi yine mafya baronu gibi bir şey. Orasını pek çözemedim. Karanlık işler yaparken bir yandan da kendine aile kurmuş. Öğreniyoruz ki sadece eşi yok bir de “metresi” var. Eşi boşanmak istediği an sindiriliyor ve “valla bizde böyle işine gelirse, gelmezse ölümlerden ölüm beğen” minvalinde baskıya maruz kalıyor. Erkek karakter ne yardan ne serden vazgeçmem diyor. Soru 1: Kadını kadına kırdırarak elinize ne geçti? Soru 2: Boşanmak eylemi neden kadın tarafından istendiğinde büyük bir sorun, namus meselesi, ölüm kalım savaşı gibi lanse edildi? Soru 3: Bu dizinin senaristleri boşanmak isteyen kaç kadının erkek cinayetine kurban gittiğinden haberdar mı?

Üçüncü gün. Çarşamba. İtiraf ediyorum bugünü es geçtim. Hafta ortası kendimi şımarttım ve kitap okumayı tercih ettim. Çok da iyi oldu açıkçası. Alain de Botton’ın kitaplarını şiddetle tavsiye ederim.

Dördüncü gün. Perşembe. Derin bir nefes alıp tekrar dizi izlemeye koyuldum. Umut fakirin ekmeği minvalinde bir dizi karşıma çıktı bu defa. 4 çocuklu bir kadın dizide sürekli geçen tabirle “ortada kalıyor” ve holding sahibi bir erkek ona ve çocuklarına kol kanat germek istiyor. Kaba özet bu ama insan izledikçe ufak ufak afakanlar basıyor. Sürekli horlanan, hayatında erkek bir karakter olmadığı için “ortada kaldığı” devamlı yinelenen bir kadının etrafında dönüyor çünkü dizi. Bu bağlamda soru 1: Gerçekten kadınları bu kadar aciz birer birey olarak gösterirken ve bunu yinelerken hiç mi utanmadınız? Soru 2: Kadınları neden güçsüz ve toplumdan dışlanmaya müsait bireyler olarak gösterdiniz? Soru 3: Cidden hiç mi utanmadınız?

Beşinci ve son gün. Cuma. Daha önceden asmalı bir konakta ağa olan bir şarkıcı/aktörün dizisi var. Bu dizide de ağa gibi ama değil gibi. Geleneklere çok çok bağlı. Kadın karakter ise eğitimli, kültürlü ve kendi ayakları üzerinde durabilen biri. Ama işin içine aşk girince kadın karakter kariyerini ve geleceğini İstanbul’da bırakıp Bursa’da bir konağa gelin gidiyor. “AŞK BU DEĞİL!” diye ekrana bağırmak geliyor içimden. Sen geleceğini kendin yaratabilecek bir kadınken neden böyle şeyler yapıyorsun diye içimden konuşuyorum yine. Soru 1: Aşk neydi? Sevgi neydi? (Sorunun cevabı aslında sevgi emekti ama Cengiz Aytmatov’dan kopya çekmenize izin vermiyor ve soruyu dizi dahilinde yanıtlamanızı rica ediyorum.) Soru 2: Aşk her şeyi affeder mi? Mesela kariyerini, mesleğini bir kenara atıp kayınvalide tarafından horlanmayı… Soru 3: Ülkemiz kadınların okutulmadığı gerçeğini dikkate alarak “okumuş” kadının bile evlenince her şeyden vazgeçmesinin meşru gösterildiği bu dizinin senaristleri bundan kazandıkları parayla ne halt etmektedir?

Cevapları kendinize saklayabileceğiniz gibi çevrenizdeki herkesle paylaşabilirsiniz. Sesinizi çıkarmaktan korkmayın.

Ekrana bir hafta bakınca oluşan genel izlenim şu; kadın korunmaya muhtaçtır, kadın taciz edilse dahi ses çıkarmamalıdır, pedofili meşru sayılır, aldatma eylemini gerçekleştiren bir erkek “erkek gibi erkek” iken kadın mazlumdur ve yalnızdır.

Evlerinin mutfaklarında bile televizyon olan Türk toplumunda, haftanın en az 5 günü kadınlara yukarıda saydıklarımı dizi yollu dahi olsa empoze etmek kabul edilemez. En azından ben etmiyorum. Siz de etmeyin. Etmemelisiniz. Kendi gücünüzün ve yapabileceklerinizin farkında olun. İsteseniz yapamayacağınız şey yok. O yüzden ilk iş lütfen televizyonu kapatın.

Son sözü Firdevs Hanım’a bırakmakta beis görmüyorum.

“Ne için vazgeçiyorsun bütün sahip olduklarından? Hayatını kim için feda ediyorsun? Her şeyi bir düşün.”

Kaynaklar:

https://www.rtuk.gov.tr/rtuk-kamuoyu-arastirmalari/3890/5232/televizyon-izleme-egilimleri-arastirmasi-3-2013.html



Bunları da sevebilirsiniz

Bir cevap yazın