15 Temmuz’da Özel Kuvvetler’deki çatışmalarda kullanılan silahların balistik sırrı

15 Temmuz darbe girişimi sırasında çatışma yaşanan yerlerden birisi de Gölbaşı’ndaki Özel Kuvvetler Komutanlığı’ydı.

Darbeciler tarafından Özel Kuvvetler Komutanlığı’na atandığı belirtilen Semih Terzi gece 02.00’de beraberindeki timle buraya geldiğinde, ÖKK Komutanı Zekai Aksakallı’nın talimatıyla Piyade Astsubay Kıdemli Başçavuş Ömer Halisdemir tarafından öldürüldü. Terzi’nin yanındaki tim de Halisdemir’i şehit etti.

O gece ÖKK’nın başka bölgelerinde de çatışmalar yaşandı. Ölüsü bulunan Astsubay Gökmen Ata’nın nasıl ve kimler tarafından vurulduğu hâlâ meçhûl.

Semih Terzi’yle birlikte gelen timin bazı mensupları, darbe olduğunu ve Terzi’nin de darbeciler arasında yer aldığını öğrendikten sonra Zekai Aksakallı’nın talimatıyla karargâhtaki diğer darbecileri teslim alırken yaşanan çatışmada ise Nedim Şahin’in öldüğü biliniyor.  

Ayrıca nizamiye önünde toplanan darbe karşıtı özel kuvvetler personelinin içeriye girmeye çalıştığı sırada, uzun namlulu silahla açılan ateş sonucu Başçavuş İsmail Oğuz kafasından vuruldu ve ağır yaralandı.

Keza, yaşanan çatışmalardan sonra ÖKK arazisine atılmış halde bulunan uzun namlulu silahlardan söz ediliyor.

15 Temmuz’da ÖKK’da yaşananlar hakkında iki ayrı dava açıldı. Birisi Ömer Halisdemir’in şehit edilmesi, diğeri de ÖKK’nın diğer bölgelerindeki çatışmalarla ilgili.

Gölbaşı Cumhuriyet Başsavcılığı’nın birleştirme talebine rağmen iki dava ayrı görülüyor. Ancak ikisine de aynı mahkeme bakıyor. Halisdemir’in ailesi ve Başçavuş İsmail Oğuz iki davada da mağdur/müşteki.

Ömer Halisdemir davasında, Semih Terzi’yle birlikte gelen, Halisdemir’i şehit eden, ancak sonrasında Aksakallı’nın talimatıyla darbecileri derdest edip, karargâhın güvenliğini sağlayan, darbecilerin sorgusuna katılıp, onları polis ve savcılığa götüren, 15 gün boyunca da karargâhta silahlı dolaşmalarına izin verilen, ancak sonradan kendileri de tutuklanan timciler yargılanıyor. 

O SİLAHLAR BALİSTİK İNCELEMEYE NE ZAMAN GÖNDERİLDİ?

Konumuz, o gece ÖKK’nda yaşanan çatışmalarda kullanılan silahlar.

Darbenin ertesi günü ÖKK’na gelen Zekai Aksakallı’nın talimatıyla, timcilerin silahları hariç çatışmada kullanılmış olsun olmasın karargâhtaki tüm silahların toplanıp, depoya konduğu biliniyor.

Ama bu silahların ÖKK depolarında ne kadar kaldığı, balistik incelemeye ne zaman gönderildiği konusunda herhangi bir bilgi yok.

O silahların Eylül sonuna kadar ÖKK’nda tutulduğu yönünde iddialar bulunduğunu belirtip , bu konuda Gölbaşı Cumhuriyet Başsavcılığı, Gölbaşı İlçe Emniyet Müdürlüğü ve Özel Kuvvetler Komutanlığı arasında yaşanan ilginç yazışma ve teslim trafiğine geçelim.

29 UZUN NAMLULU SİLAHIN BALİSTİK İNCELEMESİ YAPILMADI MI?    

Gölbaşı İlçe Emniyet Müdürlüğü 8 Şubat 2017’de Gölbaşı Cumhuriyet Başsavcılığı’na Ömer Halisdemir davasıyla ilgili olarak bir yazı gönderdi. 

Yazının başlangıcında, “15 Temmuz’da darbeye teşebbüs olayıyla ilgili olarak ÖKK binası önünde Halisdemir’in şehit edilmesi olayı ve ÖKK yerleşkesi içinde ve farklı yerlerde meydana gelen silahlı çatışma neticesinde şahısların üzerinden ve yerleşke içinde çeşitli yerlerden alınarak emniyete teslim edilen toplam 113 kalem bulgunun (silah, teçhizat, kovanlar ve mermi çekirdeği)  üzerinde inceleme yapılmak üzere ilgili birimlere gönderildiği” belirtilerek, yapılan incelemeler ve sonrasına ilişkin işlemler hakkında bilgi verildi.

Yazıyı paragraf paragraf aktararak, yapılan işlemleri anlamaya ve aktarmaya çalışalım:

Silahlar, Ankara Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğü’ne gönderilmiş. Silahların nerede, ne zaman, nasıl toplandığı ve hangi tarihte laboratuvara gönderildiği belli değil.

Polis Laboratvuvarı 1 Aralık’ta bir yazıyla birlikte uzun namlulu silahları emniyete iade etmiş. Emniyet de Gölbaşı Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 5 Aralık tarihli yazısı üzerine uzun namlulu silahların bulunduğu 22 adet mühürlü delil çuvalını açmış. Delil çuvalları içinde 29 adet uzun namlulu silah ve 18 adet silahın üzerinde bantlanmış vaziyette poşetler içinde toplam 345 adet uzun namlulu silah kovanı olduğu görülmüş.

Yine Cumhuriyet Savcılığı’nın talimatı gereği, bu uzun namlulu silahlar 1 gün sonra 6 Aralık’ta Özel Kuvvetler Komutanlığı personeline teslim edilmiş. 345 kovan ise 18 ayrı mühürlü delil poşeti içinde 1 adet barkod numaları mühürlü delil poşeti içine konmuş.

Burada sözkonusu yazıya ara verip, şu hususlara dikkat çekelim: 

Birincisi, uzun namlulu silahların balistik incelemesinin yapılıp, yapılmadığı belirtilmiyor.

İkincisi, bu silahların kimlere ve hangi kuvvet komutanlıklarına ait olduğunun sorulup sorulmadığına dair de bilgi yok.

Üçüncüsü ve en önemlisi, deliller Savcılığın talimatıyla ÖKK’na teslim ediliyor. Ama silahlar teslim edilirken, kovanlar emniyette geçici olarak muhafaza altına alınıyor.

“Silahların serbest bırakılıp, delillerin parçalanması anlamına gelen bu uygulamanın izahı ne olabilir?” diye sorup, yazıdaki diğer bilgilere devam edelim:

UZUN NAMLULU SİLAHLARIN DEĞİL TABANCALARIN SAHİPLERİ BELİRLENDİ

Ankara Kriminal Polis Laboratuvarı 1 Aralık’ta 22 adet tabanca kovanı da göndermiş. Bunlar da uzun namlulu silahların kovanlarıyla birlikte emniyette geçici olarak muhafaza altına alınmış.

Sonrasını yazıdan aktaralım. Şöyle deniliyor:

“Ankara Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğü tarafından balistik incelemesi yapılarak müdürlüğümüze gönderilen 34 adet tabancanın ise Gölbaşı Cumhuriyet Başsavcılığının 2016/2670 soruşturma sayılı ve 26.12.2016 tarihli yazılı talimatı gereği kimlere ait olduğunun tespiti için 27.12.2016 tarihli yazıyla Özel Kuvvetler Komutanlığı’ndan bilgi istenmiştir.”

Görüldüğü üzere, uzun namlulu silahların aksine tabancaların balistik incelemesinin yapıldığı vurgulanmış. Dahası 34 tabancanın kime ait olduğu Özel Kuvvetler Komutanlığı’na sorulmuş.

Sonra?

Özel Kuvvetler Komutanlığı yaklaşık 1 ay sonra 1 Şubat’ta tabancaların kimlere ve hangi kuvvet komutanlıklarına ait olduğunu bildirmiş.

Emniyet de 7 Şubat’ta içinde tabanca ve şarjörlerin bulunduğu 3 plastik mühürlü çuvalı fotoğraf ve kamera görüntüsüyle açıp, içinden çıkan tabanca ve şarjörlerin kimlere ait olduğunu üzerine yazarak, ayrı ayrı delil poşetleri içerisine koymuş. Düzenlenen uzmanlık raporları, tutanaklar ile daha önce emniyette muhafaza altına alınan uzun namlulu ve tabanca kovanlarını da Savcılığa göndermiş.

Toparlarsak;

Uzun namlulu silahların kimlere ve hangi kuvvet komutanlıklarına ait olduğu sorulmuyor… Bunlar ÖKK’na iade edilirken, tabancalar Savcılığa gönderiliyor…

Deliller arasındaki bu farklı uygulama çok garip değil mi?.. Neler oluyor?..

Bunları da sevebilirsiniz