Analiz 81

11 Eylül saldırısından sonra ABD savunma politikası olarak “Terörizme Karşı Küresel Savaş” anlayışını benimsemişti. DEAŞ saldırılarından sonra Avrupa Birliğinin de aynı savunma politikasını benimsediğini söyleyebiliriz. Fakat ABD ve NATO üst düzey yetkililerin son dönemlerdeki açıklamalarını incelediğimizde “Terörizme Karşı Küresel Savaş” anlayışının “Büyük Güçler Arası Savaş” anlayışına doğru evrildiğini görüyoruz. Bu yeni paradigmayı üreten sadece bakınca da karşımıza büyük silah şirketleri çıkmaya başlıyor. Soğuk savaş dönemi bittikten sonra Batı ülkelerinin hükümetleri askeri harcamalarını azaltmaya başlamışlardı. Bu dönemde silah sanayinde önde gelen şirketlerin hisse senetlerinin fiyatlarında bir durgunluk gelişti. Raytheon, Lockhead, BAE Systems , General Dynamics, Norton Grumann gibi beş büyük ABD şirketinin hisse senetlerinin fiyat grafikleri incelendiğinde, bu dönemde duraklama, 1997 Asya krizinin ardından da ani bir düşme görülmektedir. Ancak 11 Eylül saldırısından sonra bu beş şirketin hisse senetlerinin fiyatları artmaya başlıyor ta ki 2007 yılında başlayan dünya ekonomik krizine kadar… . Mali krizle birlikte hisse fiyatları tekrar geriliyor. 11 Eylül’den sonra ABD’nin savunma harcamaları iki kat artarken , savunma sanayi şirketlerinin karları dört kat artmıştır. O süreçte ABD , El Kaide peşinde Afganistan ve Irak savaşlarında 1.3 trilyon dolar, temel savunma bütçesine ek olarak 4 trilyon dolar harcamıştır. 2011 yılının ikinci yarısında ABD , Afganistan ve Irak’tan çekilmeye başladığında savunma şirketlerinin hisse fiyatları yüzde 20 gerilemişti. Savunma sanayi hisse senetlerinde 2012 yılında görülen bu gerileme günümüzde dünya konjektöründe yaşanan gelişmelerle yerini çok hızlı fiyat artışlarına bırakmıştır. Bu fiyat aratışlarının nedenleri incelendiğinde iki gelişme öne çıkmaktadır. Birincisi, Suriye’de başlayan protesto eylemlerinin dış güçlerce provoke ederek iç savaşa dönüştürülmesidir. Bu iç savaş bir taraftan Şii-Sünni, İran- Suudi giderek de Batı-Rusya vekalet savaşına dönüşmüştür. Yaşanan bu süreçte körfez ülkelerinin silah alımları ciddi boyutlarda artmıştır. Yalnızca Suudiler, ABD’den 2009-2016 yılları arasında 115 milyar dolarlık silah almışlardır. Fiyat artışlarının ikinci nedeni ise , Çin Halk Cumhuriyeti’nin yeni büyük güç olarak yükseliş trendinde görülen hızlanmadır. Çin Halk Cumhuriyeti dış ticarette , sanayi üretiminde dünyada birinci sıraya yerleşmiştir. Satın alma gücü paritesi (PPP) ölçüsüyle de ABD’yi geçmiştir. Ekonomik ve teknolojik gelişmesini askeri gücüne de yansıtan Çin Halk Cumhuriyeti , Güney Asya Denizi’nde ABD egemenliğine karşı açıkça tutum almaya başlamıştır. Bu süreçte 2013 yılında Ukrayna’daki savaş, Rusya’nın ise 2014 yılında Kırım’ı ilhak etmesi, NATO’nun doğu kanadıyla Rusya’yı karşı karşıya getirmesine neden olmuştur. ABD Savunma Bakanı ASH Carter dünya konjektöründeki bu gelişmeleri “ …yeni bir büyük güçler arası rekabet dönemine girildi ” diyerek ABD savunma politikalarındaki değişikliği işaret etmiş oldu. Silahlanmanın bu boyutta hızlanması ve “büyük güçler arası savaş” paradigmasının canlanması büyük savaş olasılığını ne yazık ki arttırmaktadır. Küreselleşme ve yeni dünya düzeni politikalarının insanlığı ve içinde yaşadığımız dünyayı geliştirdiğini söyleyen anlayışa yanıt olarak, matbaadan öncesini , sözlü kültürü anlatan bir kitapta 2600 yıl önce Çinli bilge Chuang Tzu’nun anlattığı bir hikayeyi verebilirim. Bir adam, çiftçiye işi hızlandırması için çekmeli kuyu sisteminden söz eder. Yaşlı çiftçi şöyle yanıt verir : “Makine kullanan biri işini makine gibi yapar. İşini makine gibi yapanın yüreği de makineye benzer, yalınlığını yitirir, samimiyetini kaybeder. Söylediğin şeyi bilmez değilim ama kullanmaktan utanç duyarım.” Aydınlık bir ay dileği ile,

Bunları da sevebilirsiniz