Tardiv Diskinezi ve Carrie

Gelişmekte olan ülkemiz teknoloji, bilim, kültür, sanat alanlarında gelişmiş ülkelere ayak uydurmaya çalışıyor. Türkiye’nin büyük kentlerinde insanlar modern hayatın bir parçası olmuş durumda, diğer şehirlerde de daha yavaş olmakla birlikte benzer gelişmeler gözleniyor. Modern yaşamın insanların hayatına birçok noktada olumlu etkiler bıraktığı yadsınamaz bir gerçek. Zamanı verimli kullanma, uzak mesafeleri kısaltma, bilgiye erişim kolaylığı gibi konularda, bundan 30 yıl öncesinde dahi hayal edemeyeceğimiz yollar kat ettik. Fakat farkında olmadan içine girdiğimiz bu yaşam biçimi bir yandan bizlere fayda sağlarken, bir yandan da yine 30 yıl önce adını bile duymadığımız yeni sorunlara yol açıyor. Modern hayatın simgesi olarak sayılan beyaz yaka bir çalışanı ele alalım. Hafta içi sabah 8’de başlayan mesaisi akşam 6’da sonlanıyor. Büyük bir şehirde yaşadığını düşünürsek günde en az 2 saati yolda geçiyor, iş yoğunluğu nedeniyle bazı zamanlar hafta sonları da çalışıyor. Resmi tatilleri saymazsak yılda en fazla 1 ay tatil yapabilen bu çalışan, kendisini rahatlatmak adına neredeyse hiçbir aktivite yapamıyor. Bu da yetmezmiş gibi işyerinde yükselme çabası, birbirinin ayağını kaydırmak için yapılan türlü oyunlar, trafik stresi, kredi masrafları vb. bu kişiyi ciddi anlamda rahatlama ihtiyacı içine sokuyor. Kısacası modern hayat bizlere sunduğu olanaklar için bizden büyük bedeller tahsil ediyor. Sonuç olarak da ortaya psikolojisi alt üst olmuş bir nesil çıkıyor. Ana haber bültenlerinde hepiniz duymuşsunuzdur bu yıl ülkemizde antidepresan kullanımının ne kadar çok arttığını. Modern insanın başka çaresi yok. Yaşadığı ruhsal sıkıntıların üstesinden gelmek için ilaçlara sarılıyor. Bu tip ilaçlar tabi ki sadece stres temelli sorunlar için değil. Bipolar bozukluk, şizofreni gibi genetik temelli olan rahatsızlıklar, insanların hayatında bu denli baskı yokken de mevcuttu. Ancak artan gerilim, bu tip rahatsızlıkların etkilerini de bir hayli fazlalaştırıyor. Durum böyle olunca da tedavi amaçlı kullanılan antidepresan, antipsikotik ilaçların kullanım oranı gün geçtikçe artıyor. Dünyanın hemen her köşesinde insanlar bu tip rahatsızlıklarının etkilerini azaltmak amacıyla bu ilaçlara başvuruyor. Ancak ne yazık ki, beyin kimyasına etki eden bu ilaçlar her koşulda istenilen etkiyi yapmıyor. Ya da gerekli tedaviyi gerçekleştirirken vücudun başka bir bölgesinde başka başka hasarlar oluşmasına neden oluyor. Özellikle antipsikotik ilaçlar bu konuda mimli. Yanlış kullanım, aşırı doz gibi etkenlerle birlikte insanlar bir rahatsızlıklarını düzeltmeye çalışırken, hiç ummadıkları başka rahatsızlıklara sahip oluyorlar.

Diskinezi, antipsikotik ilaçların yan etkisiyle ortaya çıkan hastalıklardan bir tanesi. Hareket bozukluğu olarak tanımlanan diskinezi hastalığı, tik gibi istemsiz kas hareketlerinin oluşmasına ve istemli hareketlerin azalmasına neden oluyor. Bu istemsiz hareketler ellerde az bir titremeden, alt ya da üst vücudun hareketlerinin kontrolünün tamamen kaybolmasına kadar gidebiliyor. Bozukluk iç sistemlerde de meydana gelebiliyor, özellikle solunum kaslarını etkileyen rahatsızlık bazı zamanlarda tespit bile edilemiyor.

Diskinezi rahatsızlığı temel olarak iki kısımda incelenebilir:

  1. İlaçla Tetiklenen Diskinezi:

Akut distoni, antipsikotik ilaçların alımından hemen sonra ortaya çıkan uzun süreli kasılmalardan ibarettir. Dil, boğaz, kol, bacak gibi vücutta bulunan tüm kas gruplarını etkiler. Boğaz kaslarını etkileyen distoni, akut Laringospazm olarak adlandırılır ve acil durum vakası olarak değerlendirilir, çünkü nefes almayı engelleyebilir. Genellikle şizofreni tedavisinde kullanılan Haloperidol ve Fluphenazine gibi eski tip antipsikotik ilaçların yeni tip olanlara göre akut distoniye neden olma olasılıkları daha yüksektir. Akut distoniyi tetikleyen bir diğer durum da antipsikotik ilaçların yüksek dozda enjekte edilmesidir.

  1. Kronik/Tardiv Diskinezi:

Literatürde Tardiv Diskinezi olarak geçen bu hastalık, tedavisi çok zor ya da imkânsız olan bir diskinezi türüdür. İstemsiz, tekrar eden vücut kasılmaları, hareketlerde yavaşlama gibi belirtileri olan Tardiv Diskinezi bozukluğu genellikle uzun süreli (üç aydan fazla), yüksek dozda kullanılan antipsikotik ilaçların yan etkisi olarak ortaya çıkar.

  1. Belirtiler ve Semptomlar:

Tardiv Diskinezi’nin (TD) en belirgin özelliği kendini tekrar eden ve istemsiz gerçekleşen kas hareketleridir. Bunlardan bazıları:

  • Yüzde kasılmalar

  • Dil hareketleri

  • Dil şapırdatma

  • Dilde büzülme

  • Çok hızlı göz kırpma

Hızlı ve istemsiz bacak, gövde ve parmak hareketleri de gözlenir. Bazı durumlarda kişinin bacakları öylesine kasılır ki yürümek bile çok zor ya da imkânsız hale gelir. Bu hastalığın semptomları Parkinson hastalığımın semptomlarının tam tersidir. Öyle ki Parkinson hastaları hareket etmede güçlük çekerken TD hastaları hareketlerini durdurmakta zorlanırlar.

  1. Nedenleri:

TD, klorpromazin ve antipsikotik ilaçların piyasaya girişinden kısa bir süre sonra, 1950’lerde tanımlandı. Ancak, hala daha bu bozukluğun nedeni ve nasıl gerçekleştiği tam olarak çözülmüş değil. Yapılan çalışmalar, nigrostriyatal sistemde D2 dopamin reseptörlerinin çok fazla uyarılmasıyla oluşan nöroleptik-dopamin uyarılması hassaslığının, TD’ye neden olduğunu gösteriyor.

  1. Tehlikede Olanlar

Her ne kadar aksini gösteren çalışmalar olsa da bazı çalışmalar sigara kullanımının TD’nin etkilerini arttırdığını gösteriyor. Yukarda da bahsedildiği gibi antipsikotik tedavi gören hastaların TD rahatsızlığına uğrama olasılığı daha yüksek. Yapılan çalışmalara göre Afrikalı ve siyahi insanlar bu hastalığa yatkın. Ayrıca hastalığın, genlerle nesilden nesle aktarıldığını belirten çalışmalar da mevcut.

**

Hastalıkla ilgili bu kadar bilgi verdikten sonra bu ayki yazıma bu hastalığı konu olarak seçmemin sebebini açıklayayım. Yaşadığımız dönemde çok popüler olmasa da benim dünyanın ta öbür ucundan bir mektup arkadaşım var. Carrie LeBaron. Carrie, Alaska’da yaşayan bir Tardiv Diskinezi hastası ve bunun yanında belki de, çektiği bütün acılara rağmen sağlıklı birçok insandan çok daha hayat dolu. Geçenlerde yaptığımız bir konuşmada bana tedavilere rağmen kendini kötü hissettiğini, hayat standartlarının gün geçtikçe düştüğünü söyledi. Bunun üzerine her ne kadar o an bana anlamsız gelse de – dünyanın öbür ucundan ne yapabilirdim ki – onun için bir şey yapıp yapamayacağımı sordum. O da sadece insanların bu hastalıktan haberdar olmasını istediğini belirtti. İşte aramızda geçen bu konuşmanın ardından biraz düşündüm ve yapabileceğim en iyi şeyin bu hastalığı konu edinen bir yazı yazmak olduğuna karar verdim. Haberi Carrie’ye verdiğimde çok mutlu oldu ve ona gönderdiğim soruları büyük bir hevesle yanıtladı. Şimdi sizlere Carrie’nin macerasını aktaracağım.

Carrie, 1988 yılında Alaska Anchorage’da bulunan Save lisesinden mezun oldu. İlk evliliğinin ardından 30 yaşında boşandığında çevrimiçi olarak yardımcı avukatlık eğitimi gördü ve bu eğitime dair bir sertifika aldı. Bu eğitimi almasındaki ana neden eski kocasıyla boşanma işlemleri sırasında yaşadığı zorluklarla savaşabilmek ve çocuklarını ondan uzak tutabilmekti. Aldığı sertifika sayesinde 11 yıl boyunca yüksek güvenlikli hapishanelerde çalıştı. Çalıştığı hapishaneler 15-25 yaş arası uzun cezalara çarptırılmış gençlerin gönderildiği yerlerdi. Carrie hayatında yaptığı en güzel şeyin bu tarz hapishanelerde çalışmak olduğunu düşünüyor. Çünkü kimsenin sevmediği insanları sevebilmeyi öğrenmiş ve orada geçirdiği vakit ona çok şey katmış.

Carrie yaşamı boyunca birçok sertifika programına katılmış. Bunlardan biri Satanik İstismarla mücadele. Bu alanda 7 yıl çalışan Carrie, birçok insanın hayatına olumlu etkilerde bulunmuş. Bunların dışında geçmişte Kilisede psikolojik açıdan yardıma ihtiyacı olanlara yardım etmeye adamış kendini. Fakat 15 yıldır Kiliseye gitmiyor ve hiçbir dine inanmıyor. İnandığı tek şey insanlar ve insanlar için faydalı bir şeyler yapabilmek.

Üniversite diploması olmayan Carrie, liseden mezun olmanın ona çok da bir şey katmadığını, onun için esas eğitimin 19 yaşında başladığını söylüyor. 19 yaşında hamile kaldığı ve devlet destek verdiği için evlenen Carrie kötü geçen ilk evliliğinin ve sahibi olduğu çocukların hayatını şekillendiren esas etmenler olduğunu düşünüyor. Şu anda ise ikinci eşiyle mutlu bir evliliği var. İlk evliliğinde fiziksel ve mental olarak istismar edilmiş olmasına rağmen 11 yıldır evli olduğu eşi ona deyimin tam anlamıyla ikinci bahar yaşatıyor. Carrie’nin kendi doğurduğu 5 çocuğu olmasına rağmen onların dışında 7 çocuğa doğumundan itibaren bakmış. Yardımcı olduğu iki yüzden fazla genç ona anne, onların çocukları da büyük anne diye hitap ediyorlar.

Hastalık Nasıl Başladı?

Carrie, günümüzde çoğu insanın yaşadığı ruhsal sıkıntılar nedeniyle ayda bir defa psikiyatrına gidiyordu. 2009 yılında doktor, bir çok kan testi ve psikolojik test uyguladıktan sonra kendisine travma sonrası stres bozukluğu, obsesif kompulsif bozukluk ve orta seviyeli depresyon tanısı koydu. Tedavi için Seraquel adında bir ilaç verdi. Bu ilaç Carrie’ye alerji yapınca, Carrie doktoruna danıştı ve doktor ilacını Triliptal ile değiştirdi. İkinci ilaç da Carrie’ye karın ağrıları yaşatınca son olarak Godeon kullanmaya başladı.

İlk üç ay boyunca Carrie hiçbir sıkıntı yaşamadı, üç ayın sonunda bazı hareketlerini kontrol edemediğini fark etti. Fakat okul çağında olan çocuklarıyla ilgilenirken bu durumu çok da ciddiye almadı. Ayrıca psikolojik rahatsızlıkları bir hayli düzelmişti.

Ocak 2012’de, çocukları Carrie’nin başının sürekli olarak “evet” anlamında kafa sallarmış gibi sallandığını fark ettiler. Bunun ardından Carrie dudaklarında donma hissi, ellerinde ve parmaklarında istemsiz hareketler olduğunu hissetmeye başladı. Carrie bu belirtileri psikiyatrına söylediğinde doktor, Godeon’un yan etkilerini azaltmak için kullanılan Cogentin adında bir ilaç yazdı ve Godeon’un dozajını azalttı. İstemsiz hareketler bir nebze de olsa azaldı ama hiç durmadı.

Aradan 6 ay geçti ve doktor Tardiv Diskinezi tanısı koydu. Artık Carrie’nin sürekli olarak başı ve kolları hareket ediyor, omuzları seğiriyor, dili çekiliyordu. Dengesini yitirip düşüyor, bacakları durduğu yerde tekme atarmışçasına havaya kalkıyordu. Yalnız başına yıkanamıyor, araba süremiyor ve evde yalnız kalamıyordu.

Carrie artık psikiyatra gitmek yerine nöroloğa gidiyordu. İki ayrı eyalette, farklı doktorlara gidip fayda göremedikten sonra, sonunda Seattle Washington’da daha önce denediklerinden farklı bir tedavi görme şansı buldu. TD tedavisi için kullandığı ilaçlar dışında migren, uykusuzluk, kas ağrıları, kifoz gibi TD sebebiyle yaşadığı diğer rahatsızlıklar için birçok farklı ilaç denedi. Kullandığı ilaçların bazıları psikolojik yan etkilerde (intihar eğilimi, halüsinasyon, sebepsiz yere ağlamak gibi) bulundu.

Bir yılın sonunda farklı ilaçlar denemeyi bıraktı ve sadece ona iyi geldiğini düşündüğü Klonapin, Halcion ve Opiates ilaçlarını günlük olarak almaya devam etti. En önemli yardım 2014 yılında geldi. Bu yardımı Carrie’nin kendisindendi. Carrie artık durumu kabullenmeye başladı ve bu, hayatla mücadele etmesinde, kullandığı diğer bütün tedavi yöntemlerinden daha etkili oldu.

Bizler için hayatın bir parçası olan korna sesleri, araba ışıkları, kokular, çocuk ağlamaları, ufak gürültüler Carrie için birer korkulu rüya. Bu çevresel faktörler, onun üstünde bizde olduğuna göre çok daha ağır etkiler yaratıyor. Bunların yarattığı stresten kurtulmak adına Carrie yoga, meditasyon ve nefes egzersizleri yapıyor. Çocukları, kocası ve aile doktoru – Nörolog, terapist – Carrie’nin hayata bağlanması ve olabildiğince normal insanlar gibi yaşayabilmesi için ellerinden geleni yapıyor.

Carrie, Facebook’ta “Tardive Dyskinesia and Me” (Tardiv Diskinezi ve Ben) https://www.facebook.com/tdandme/?fref=ts adında bir sayfa oluşturdu. Hastalığı yüzünden eskisi gibi sosyal olamayan Carrie, kendisi gibi artık yalnız kalmak istemeyen insanlarla buluşmak istiyor. Bu sayede İskoçya, Avusturya, İsveç, Amerika gibi dünyanın birçok farklı yerinden TD hastası insanla tanıştı. Kendi deneyimlerini paylaşıp, diğer insanlarınkileri dinliyor ve birbirlerine dert ortağı oluyorlar. Belki bu yazı sayesinde, Türkiye’den de bu yazıyı okuyan kişilerle dert ortağı olma fırsatı olacak. Emin olun Carrie bunun için çok hevesli .

Yazıyı sonlandırırken Carrie’nin bir sözünü sizlerle paylaşmak istiyorum:

Ben artık mağdur değilim, ben hayatta kaldım. Yeniden yaşıyorum, yeniden mutluyum. Evet, hiçbir şey hastalığımdan önceki gibi olmayacak. Ama hayat yine de çok güzel.”

Kaynaklar:

  1. http://web.archive.org/web/20081211102349/http://www.mercksource.com/pp/us/cns/cns_hl_dorlands_split.jsp?pg=/ppdocs/us/common/dorlands/dorland/three/000033097.htm

  2. http://breggin.com/index.php?option=com_content&task=view&id=132

  3. http://bjp.rcpsych.org/content/194/4/360

  4. http://www.psychosomaticsjournal.com/article/S0033-3182(85)72863-0/abstract

  5. http://onlinelibrary.wiley.com/doi/10.1111/j.1600-0447.1976.tb00090.x/abstract;jsessionid=F09A44C92D6C3A4316DA2145F1A7D5F1.f01t01?systemMessage=Wiley+Online+Library+will+be+unavailable+on+Saturday+3rd+September+2016+at+08.30+BST%2F+03%3A30+EDT%2F+15%3A30+SGT+for+5+hours+and+Sunday+4th+September+at+10%3A00+BST%2F+05%3A00+EST%2F+17%3A00+SGT+for+1+hour++for+essential+maintenance.+Apologies+for+the+inconvenience

  6. http://www.psikofarmakoloji.org/pdf/21_4_8.pdf

Bunları da sevebilirsiniz

Bir cevap yazın