Analiz 68

Dünya ve Türkiye’deki ekopolitik gelişmeleri açıklayabilmek için ABD, Almanya, Rusya ve Çin’deki gelişmeleri dikkatlice incelemek gerekmektedir.

Almanya’nın sanayi üretiminin beklenmedik ölçüde düşmesi üzerine IMF, Euro bölgesi için tahmin ettiği büyüme oranını yüzde 1’in altına indirdi.

18 ülkeden oluşan Avrupa ortak para birimi Euro bölgesi, Alman sanayi üretiminin büyük ölçüde düşmesi üzerine yeniden ekonomik durgunluğa girme tehlikesi ile karşı karşıya.

Almanya’da bu yılki ekonomik büyüme yüzde 1,2 civarında beklenmektedir. Bu oran daha önce açıklanan oranın üçte biri düzeyindedir.

Almanya, kendi dış politikalarına artık ABD’nin yön vermemesi gerektiği konusunda bir görüş birliğine ulaşabilirse, NATO’ya AB’nin desteğinin ne kadar etkili olacağı gündeme gelecektir. Bu durumda ekopolitik olumsuzluklar her yere yayılabilir.

Bu noktada soru şu olacaktır: Almanya sona yaklaşmakta olan Euro bölgesi finansal sistemini ayakta tutmakta ne kadar istekli?

Finansallaşmış, borç temeli bir dünya ekonomisinin çöküşünün maliyeti tüm Euro bölgesini, azalan yaşam standardı ve artan borç yüküyle karşı karşıya bırakmaktadır.

Euro bölgesi ülkeleri artık çok iyi bilmelidirler ki, kapitalizm sömürü temellidir ve amacı, küçük bir azınlık yararına kaynakları tekelleştirmektir.

Bu bağlamda ABD politikalarını ele aldığımızda çok basit ve net bir resim görüyoruz.

Ülkeler ya Amerikan destekli çözümü desteklemeye mecbur bırakılıyorlar ya da Amerika’nın terör gündeminde suç ortağı oluyorlar.

Suudi Arabistan ve Katar, ABD adına IŞİD teröristlerini finanse edip eğitiyorlar. İsrail, Golan Teperi’nde İslam Devleti’ni barındırıyor, NATO ise, Mart 2011’den beri Suriye’ye gönderilen cihatçı savaşçıların devşirilmesinin koordinasyonunda yer alıyor. Dahası hem Suriye hem de Irak’taki IŞİD üyeleri, batılı özel güçler ve askeri danışmanlarla entegre bir şekilde çalışmaktalar. Tüm bunlar bilinen ve belgelendirilen gerçekler.

Çin’in uluslararası diplomasisi çoğu zaman aldatmaca stratejileri üzerine kurulurken, Amerikan dış politika yalanları artık inandırıcılıktan çok ötededir.

Tanıklık ettiğimiz süreç diplomasinin yerini tamamen aldatmaca ve yalanların yer aldığı bir süreçtir.

IŞİD’in Washington’un bir enstrümanı olduğu bu kadar net iken, Batılı ülkelerin ileri sürdüğü gibi küresel güvenliği tehdit eden bir dış düşman kesinlikle değildir.

IŞİD, Batılı lejyonerlerin ve askerlerin oluşturduğu bir yapıdır. Görevleri de Amerika ve İngiltere adına Suriye ve Irak’ta kaos ve istikrarsızlık yaratarak bu coğrafyanın zenginliklerini ele geçirebilmek ve kontrol altında tutabilmektir.

Kuzeyimizdeki gelişmeler de bu bağlamda ele alınabilir.

Ukrayna’daki kriz tam olarak ABD’nin ikili amacına hizmet etmektedir. ABD uyguladığı politikalarla hem AB’yi hem de Rusya’yı zayıflatmaya çalışmaktadır. Amaçlanan sadece NATO’nun etki alanını genişletmek ve Rusya’yı çevrelemek değil, aynı zamanda AB-Rusya ilişkilerine zarar vermektir. Ukrayna kullanılarak Rusya ve AB arasında coğrafi anlamda bir gedik yaratılmaya çalışılarak Rusya’nın Avrupa güvenliğine karşı bir tehdit olduğu algısı oluşturulmaya çalışılmaktadır.

Format içi ve format dışı tüm kavramların birbirine karıştığı bu algı operasyonları dünya istikrarını bir maceraya hızla sürüklemektedir.

Türkiye’de de yaşanan tüm ekopolitik gelişmeler bu çerçevede ele alınıp değerlendirilmelidir.

Biliyorum ki bu coğrafya emperyalizmin oyunlarını yine bozacaktır.

Aydınlık bir ay dileklerimle.

Bunları da sevebilirsiniz