Seçimlerle İlgili Bir Analiz

Bu yazıyı, 8 Haziran Genel Seçimlerine 10 gün kala yazıyorum. Miting
alanları, çılgın önerilerle halktan oy almaya çalışan parti
başkanlarının vaatleriyle inliyor…
Hele bir de bir cumhurbaşkanı var ki, günün her saatinde, bir yandan
AKP için oy istiyor, bir yandan da «Ben tarafsız bir
cumhurbaşkanıyım!” diyerek insanların aklıyla dalga geçiyor.
Ama artık Recep Tayyip Erdoğan’ın bu tarafsız(!) miting konuşmaları
işe yarıyor. Çünkü o her konuştukça, AKP’liler bile «Yeter!” demeye
başladılar. AKP’liler bile ondan kurtulmak istiyor.
Aslında bu yazının konusu, ne Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın,
yetkilerinin çok ötesine geçerek anayasayı ayaklar altına alması…
Ne de, onun yakınlarının ve başbakanlığı sırasında bakan olanların,
bugüne kadar görülmemiş yolsuzlukları…
Amacım, seçimlerde hangi partinin ne kadar oy alabileceği konusunda
öngörüde bulunmak.

Önce AKP’den başlayalım.
Bu parti bugüne kadar, halkın kutsal din değerlerini kullanarak, bir
başka deyişle, Halkı dinle aldatarak oy aldı. Her sıkıştığında Kuranı
Kerim’i eline alarak kürsülere çıktı, ayetler okurken sahte gözyaşları
dökerek halkın din duygularını sömürdü.
Bugüne kadar Erdoğan’ın halktan çok yüksek oy almasında, yani
uyguladığı sömürü stratejisinin başarılı olmasında, halkı iyi tanıması
da etkili oldu elbette.
Böylesine vurgun ve soygunlar yapan hiçbir iktidar, bir batı ülkesinde
ayakta kalamazdı. Türkiye’de ise hala en yüksek oyu alabileceği bir
gerçek…
Ama artık eski gücü yok AKP’nin.
AKP’den kaçan oyların, MHP, HDP ve Saadet/Birlik ortaklığı tarafından
bölüşülebileceği öngörülüyor. Batı’da en büyük payı MHP, Doğu’da ise
HDP alacakmış gibi.
Kanımca, AKP’nin alacağı oy, yine de %40’tan aşağı olmayacaktır.
%40-43 arasında bir yerde.

Gelelim CHP’ye…
Normal koşullarda, iktidarın büyük kayıp içinde olduğu ülkelerde ana
muhalefet partisinin güçlenmesi beklenir, öyle değil mi?
Ama bu durum CHP için geçerli değil.
CHP yönetimi, ne yazık ki, partiyi köklerinden uzaklaştıran eylem ve
kadrolaşma içine girince, gerçek CHP’lilerin tepkisi ile karşılaşıyor.
«Yeni CHP” söylemi ile CHP’nin altı okunun yarısından vazgeçen Genel
Başkan, fazla yurtsever bulduğu kimi ulusalcıları da CHP’nin dışına
itince, toplum tarafından kuşkuyla izlenmeye başlandı.
CHP’nin merkez yönetim kadrolarını oluşturanlar arasında kaç kişinin
gerçek CHP’li olduğunu sormayın sakın! Çünkü, bu kadro içinde kimin ne
olduğu anlatılmaya başlanırsa, elinizde kalan CHP’li sayısı üçü beşi
geçmez.
Kılıçdaroğlu yönetimi, ne yazık ki, CHP’yi büyük bir sıkıntıyla karşı
karşıya bırakmıştır.
Hele de kimi CHP’li yöneticilerin HDP’yi meclise sokmak için adeta
seferber olmaları, hiç hoş karşılanmamıştır. Oluşan tepkiler sonucu,
CHP’lilerin önemli bir kesimi sandığa gitmez, gidenlerden bir bölümü
ise başka partilere (HDP ve Vatan Partisi gibi) oy verirse şaşmamak
gerekir.
Diğer taraftan, AKP’den veya başka bir partiden CHP’ye oy kaymasının
çok zor olduğu bir gerçek…
Bu koşullar göz önüne alındığında, iyi bir yönetimle %35’lerin
üzerinde oy alabilecek olan CHP’nin, bu oranın çok altında kalma
olasılığı var. İyimser tahminler %27-28’i gösterirken, karamsarlar bu
rakamın %25’in altına inebileceğini iddia ediyorlar.

MHP’ye gelince;
AKP’nin büyük bir saygınlık kaybı içinde bulunduğu bu seçimlerde,
normal koşullarda MHP’nin rekor bir oy alması işten bile değildir.
Ama bu parti, sanki böyle bir başarıyı istemiyormuş gibi, profilini
çok düşük tutmaktadır. Sayın Bahçeli’nin, bugünler için biçilmiş
kaftan olan Ülkücü kadroları yerle bir etmiş olması da MHP’nin başarı
şansını aşağılara çekmiştir.
Bütün olumsuzluklara karşın yine de MHP’nin oylarının artacağı öngörülmektedir.
Özellikle de HDP’nin meclise girme olasılığının yüksek olması
nedeniyle, MHP’de toplanacak milliyetçi tepki oylarının, MHP’nin oyunu
önemli bir oranda artıracağına inanılmaktadır.
MHP’nin alacağı oy, %17-19 ve hatta bunun daha da üzerinde olursa
şaşmamak gerekir.

HDP’nin, bu seçimlerin en kazançlı partisi olması bekleniyor. Barajın
üstüne çıkacağından kuşku yok gibi görünüyor. Selahattin Demirtaş’ın
ortaya koyduğu liderlik, bu parti lehine büyük bir rüzgarın esmesine
yol açmıştır.
Kürt kökenli olmayan seçmenlerin arasında, HDP ve Demirtaş’ın gerçek
düşüncelerini bilmeyen ya da yurtseverliğin tanımını farklı yapan
birçoklarının bu partiye oy verebileceği anlaşılıyor. Özellikle de
üniversite gençliğinin ilgisini çektiği bir gerçektir.
Öcalan, PKK, Bölünme, Kürt faşizmi… gibi anahtar sözcükleri dikkate
almayan seçmenlerin, Demirtaş’ın lider profiline bakarak oy
verebilecekleri gerçeği, HDP’nin şansını artırmaktadır.
Demirtaş liderliği ile arkasından rüzgar almakta olan HDP’nin alacağı
oy herhalde %10’un altında olmayacaktır.

Son olarak, bu seçimlere çok iddialı giren Vatan Partisi’ne de değinmek gerekir.
Bu partinin neredeyse her şeyi var:
TGB ve Öncü Gençlik gibi sağlam ve hayranlık uyandıran gençlik örgütleri var…
Çok organize, çalışkan ve disiplinli bir parti örgütü var…
Ulusal değerlerimizi ve ülkemizi -yabancılara karşı- başarıyla savunan
bir lider kadrosu var…
Televizyonu, gazetesi ve dergileri ile etkili bir medyası var…
Tanınmış yurtsever adayları var…
Evet neredeyse her şey var ama yine de baraja yakın görünmüyor.
Bu kadar zengin malzeme ile lezzetli bir yemek yapılamıyorsa, demek ki
bir şeylerde eksiklik var.
Eğer baraj %5 olsaydı, bunun çok üzerine çıkılması olasılığı var olsa
da, bu partide neyin eksik olduğu enine boyuna tartışılmalı herhalde.
Beyinlere yerleşmiş olan algı sorunu nedeniyle Vatan Partisi’ne
verilecek oyların baraj için yeterli olmayacağı, fakat hazine yardımı
alabilmesine olanak sağlayacak rakam olan %3 dolayına ulaşabileceği
yönünde düşünceler var.

Peki, bu öngörüler ışığında, seçimlerden sonra nasıl bir hükümet kurulabilir?
Büyük olasılıkla bir AKP-HDP koalisyonu kurulacaktır.
Yani Türkiye’yi bölme sürecini tamamlamak için «ideal ikili” görev
başı yapacaktır.
Böyle bir koalisyon, Türkiye’nin bölünmesini kolaylaştıracağı gibi
Recep Tayyip Erdoğan’ın başkanlık hayallerinin de gerçeğe dönüşmesinde
etkili olacaktır.

Bunları da sevebilirsiniz