Sona Yaklaşırken

Her başlangıcın kaçınılmaz bir sonu vardır. Zıtlar bir arada bulunarak, değişime neden olurlar. Bu değişim her zaman olumlu sonuçlar doğurmaz. Bu nedenledir ki, doğum her canlının ölümünü de içinde gizler. Bu aynı zamanda bir süreç olup, sürecin nerede başlayıp, nerede biteceği genelde belirlenemez. Herhangi bir olgu veya canlı, zaman içerisinde bir şeyden başka bir şeye dönüşmeyi doğa yasası olarak gerçekleştirir. Bu gelişim ve dönüşüm aynı zamanda yenileşmenin kaynağını oluşturur.

Toplumsal olaylar da günü geldiğinde eskiden yeniye doğru yeni gelişmelere yol açar. Demokrasilerde bu değişim iktidar değişikliği ile gerçekleşir.

İki bin iki yılında toplumda biriken olumsuzlukları kullanarak AKP iktidar koltuğuna oturdu. İnsan Hakları ve özgürlükleri siyasete meze yaparak halkın beklentilerini kendi siyasi ideolojileri için kullandı. Yıllarca içlerinde gizledikleri İslami yaşam tarzını sinsice topluma dayattı. Bu, giderek kişisel ihtiraslara bürünerek tek kişinin arzuları topluma bir iksir gibi tanıtıldı. Halkın iradesinin bir sonucu olarak uygulanan Cumhuriyet, bir ailenin saltanat isteklerine kurban edilmeye çalışıldı. Ailenin içlerinde bir yangın olarak duran lüks ve şatafat ihtirasını halkın sırtından yaşama geçirdi. Bu öyle bir dönüşüm ki, tarih boyunca halkların gözyaşı ve yoksullukları ile gelişmiş özgürlük ve demokratik değerlerini erozyona uğrattı.

Önümüzde yeni bir değişimin sancısı vardır. Demokrasi adına halkın iradesi 7 Haziran 2015 de sandıkta belirlenecektir. Ama görünen o ki, AKP ve O’nun kurucusu R.T.Erdoğan geldikleri gibi gitme niyetinde değildirler. Ülkenin sorunlarını ekonomik ve siyasal olarak kördüğüm ederek devamlı korkular yaratıp ,iktidar koltuğuna sarılmak istemektedirler. Sevaplarından çok siyasal günahlarının kendisini boğacağını bildiklerinden ülkenin geleceğine ipotek koymaya çalışmaktadırlar.

AKP iktidarı bir taraftan yoksullaştırıp borçlandırdığı yurttaşları diğer taraftan ülkenin Güneydoğu’sundaki etnik Kürt Hareketini kullanarak koltuğa daha bir sıkı sarılmaktadır. Yoksul bir yaşamdan gelerek saraylara sığmayan ihtiraslar ile saltanat sürme isteği frenlenememektedir. İşte bu ihtiras aile boyu zenginliklerle donatılarak halkın rızkını çocuklarının kasalarına aktarmaktadır. Cumhuriyet böyle bir iktidarı ne görmüş ne de yaşamıştır. Dalkavukları «sen büyüksün padişahım, sen de Allah’ın tüm vasıfları var” dedikçe kabına sığmaz olan kibir ve ihtiras demokrasi ve Cumhuriyeti risk altına sokmaktadır.

Bu risklerden kurtulmak için, yani AKP’nin vahşi ranta dayalı vahşi kapitalist iktidarından kurtulmak için, insanı temel alan bir yönetim anlayışını 7 Haziran’da iktidara taşımak gerekmektedir. Ülkenin içine düşürüldüğü bu kaostan çıkmak ancak bir sosyal demokrat partinin iktidara taşınması ile olasıdır. Çünkü sosyal demokrasi kişisel ihtirasların hakim olduğu bir yönetim tarzı değildir. O, insanın temel haklarının doğumundan ölümüne kadar savunucusu ve üretimin adil dağıtılması anlayışının yönetimidir. İnsan toplumsal bir varlık olduğundan eşit haklara sahiptir. Bir ulus devletin bireyleri hangi ırktan, hangi dinden ve hangi görüşten olurlarsa olsunlar yasalar karşısında ayrıcalıklı olamazlar. Birlik ve dirliğin olmadığı bugünkü sistem toplumu her alanda bölmüş ve parçalamıştır. Bölünüp parçalanan bir toplum diktatörler için bulunmaz bir ortamdır. Sosyal demokrasi ise, toplumu eşitlik düzleminde ile birleştiren anlayışa sahiptir.

AKP bu toplumun alın yazısı değildir. Onların insan ve değerler istismarına dayalı bu uygulamalarını değiştirmek yurttaşlara düşen bir görevdir. Demokrasi de bu görevi yerine getirmenin aracı olarak önümüzde durmaktadır. Dolmabahçe önünde demir atmış işgal kuvvetleri donanmasını İstanbul’a geldiğinde gören M.Kemal «geldikleri gibi giderler” demişti. Öyle de oldu. Arkalarına bakmadan çekip gittiler. AKP ve iktidarı da mutlak olarak nasıl geldiyse öyle gidecektir. Buna engel olmak için, iktidar sahibi son Ağrı olayında olduğu gibi, her türlü çareye başvuracaktır. Bunu şimdiden görmek ve hazır olmak gerekir. Tüm diktatörlerin sonu, kendi yarattıkları ortamla son bulmuştur. Büyük çoğunluğu da er veya geç hesap vermişlerdir.

Bugün ülkemizde diktatörlüğün sonu ufukta görünmektedir. Önümüzdeki seçimlerde bu gerçekleştirilmezse Cumhuriyet büyük risk altında kalacaktır. Risk altında olan sadece demokratik anayasal bir yönetim tarzı değildir. Adım adım bataklığa çekilen ülke AKP iktidarı sürdüğü sürece hem ekonomik hem de siyasal olarak daha da batacaktır. Kurtuluş ellerimizdedir.

Bunları da sevebilirsiniz