İktisadi Siyaset Bilmeden Teröre Tanı Koymak!

Değerli gazeteci Soner Yalçın, 15 Ocak 2015 tarihli «Başbuğ’a Katılmıyorum” adlı yazısında Başbuğ’un PKK terörünün çıkışına neden olan etmenlerin başında, Evren döneminde Diyarbakır Cezaevi‘nde uygulanan işkencenin olması görüşünü eleştiriyor ve

«Mesele cezaevi değil… Başbuğ’un sözleri Türkiye’de önemli eksikliği ortaya çıkarıyor: İktisat temelli düşünmüyoruz… Ben bugüne kadar… Ağa baskısından bahsedeni görmedim. Şeyh zulmünü dile getireni görmedim. «Toprağımız yoktu” diyeni görmedim. «İşsizdim” diyeni görmedim. Varsa yoksa «T.C”nin siyasal ve kültürel baskısı..! PKK olgusunu analiz etmek isteyenlere bu olgular yeterli midir? Bana hiç yetmedi. Ben diyorum ki, PKK’yı Turgut Özal büyüttü! Yani, neoliberalizm… Yani vahşi kapitalizm, PKK’yı büyüttü… İktisadi siyaset bilinmeden analiz yapılamaz! Diyor.

Yalçın’ın değerlendirmelerine yüzde yüz katılıyorum.

Daha önceler de ben de «Kimilerinin Kürt Sorunu, kimilerinin de Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi Sorunu olarak adlandırılan sorunlar, can yakıcı bir şekilde devam ediyor. Ancak sorunun temelde çözümü, dirlik sorunun çözümünden geçiyor. Bu bağlamda çözüm önerileri var, ancak kamuoyunda yeterince tartışılmıyor” diye yazmıştım. «Bkn:Küresel Kapitalizme Karşı Tarım Yazıları: Kürt Sorununun Çözümü Toprak Devriminden Geçer. Yeniden Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Yayınları,2010”

PKK terörünün egemen olduğu bölgelerde genel ekonomik duruma baktığımız zaman fotoğraf şöyle:

•Bölgede önemli ölçüde işsizlik var. Gelir dağılımı son derece bozuk.

•İşsizlik; topraksızlık, toprak yetersizliği ve bölgedeki sanayi ve hizmet sektörünün eksikliğinden besleniyor.

•Bu nedenle her yıl yüz binlerce yurttaşımız, Karadeniz, Orta ve Akdeniz Bölgesi’ne iş nedeniyle göç ediyorlar.

•Mevsimlik göçerler 8-10 aylarını şehirlerinden uzak, emeklerini derme çatma çadırlarda neredeyse karın tokluğuna satıyorlar.

Bölgeyi tanıyorum. Tarımsal araştırmam var, konferans ve ders vermek için de Hakkari, Van, Diyarbakır, Şanlıurfa, Batman, Bitlis, Mardin gibi çok sayıda kente de gittim. İzin verirseniz Doğu ve Güneydoğu Bölgesi’nde yıllar önce yapmış olduğumuz bir araştırmanın sonuçlarını aktarayım:

«Batman, Bingöl, Bitlis, Diyarbakır, Hakkari, Mardin, Muş, Şırnak, Siirt, Şanlıurfa ve Van illerini kapsayan 6. Tarım Bölgesi’nin (Güneydoğu) ekonomik yapısının özünü hayvancılık oluşturuyor. Bölgedeki tarım işletmeleri üç grupta toplanıyor.

Birinci grubu; pazara tam açılmamış, kendi öz tüketiminin esas alan ve kar amaçlı etkinlik göstermeyen küçük aile işletmeleri oluşturuyor. Birim işletmelerde hayvan sayısı azdır, ancak bölgedeki işletme sayısının büyük çoğunluğu bunlara ait.

İkinci grup; pazara açılmış ticari işletmelerdir. Bu işletmeler, ağırlıklı olarak hayvan ve hayvansal ürünlerin alım ve satımıyla da etkinlik gösterirler. Bu işletmeler genellikle büyük işletmelerdir. Feodal beylere aittir.

Üçüncü grubu ise, feodal beylerin denetimdeki işletmelerdir. Köy ya da daha fazla sayıda köylere sahip beyler, toprak ve hayvanlar üzerinde mutlak egemenliğe sahiptirler.

İkinci ve üçüncü gruba giren işletmeler az sayıda olmakla birlikte toprağın büyük bir kesimine sahiptirler. Kamuoyunu etkileme güçleri yüksek düzeydedir, bu nedenle sorunları bölgedeki tarım işletmelerinin bütünü olarak kabul ettiriliyor(!)”

Özet şu: FEODALİTE TASFİYE EDİLMEDEN, DESTEKLEMELER TARIMDA AĞIRLIKLI OLARAK DOĞRUDAN AİLE İŞLETMELERİNE, YANİ KÖYE VE KÖYLÜYE YÖNELİK OLMADAN, KIRSAL KESİM VE KENTLERDE EMEĞİ İLE GEÇİNENLERİN TEKNİK VE EKONOMİK ÖRGÜTLENMESİNDE HER TÜRLÜ GİRİŞİMDE KAMU ÖNE ÇIKARILMADAN ÇÖZÜM YOK. ÇÖZÜM İÇİN ÜST YAPI KAVRAMLARINI, ÖRNEĞİN SİYASAL VE KÜLTÜREL SORUNLARI ÖNE ÇIKARMAK EN AZINDAN EKONOMİ-POLİTİĞİN ÖNEMİNİ BİLMEMEK, BİR BAŞKA DEYİŞLE AYAKLARIN YERE BASMAMASI DEMEK.

Yazımı yine Soner Yalçın’ın tespitleri ile bağlıyorum:

«Bugün… Güneydoğu’da kendi mülkiyetinde hiç toprak olmadığını belirten aile oranı yüzde 59. Aşiretlere, Ağalara bölgeyi kim terk etti ise PKK’yı o güçlendirdi. Yani… Demem o ki… Diyarbakır Cezaevi tarihimizin yüz karasıdır.

Ama sebep o değildir. 1980’DE HAYATA GEÇİRİLEN NEOLİBERALİZM’DİR. VE NEOLİBERALİZMİN «ETNİK KAŞIMA” POLİTİKALARIDIR.”

Son bir söz. Sanatçılar içinde yaşamakta olduğumuz «Neoliberalizmin Etnik Kaşıma Politikaları”nı daha açık bir şekilde canlandırabiliyorlar.

Örneğin,19 Ocak 2015 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde Behiç Ak’ın bir karikatürü var. İki adam fabrikalar arasında yürüyor. Kalantor olanı diğerine şunu söylüyor: «Tabii ki senin Kürt kimliğini tanıyorum. Yeter ki sen, namazında niyazında, ucuza, sendikasız iş güvenliği olmadan ve güvencesiz bir şekilde tersanelerde, inşaatlarda çalışmayı kabul et.” Karikatürün altına da «Neoliberal İlişkiler” yazılmış.

Bunları da sevebilirsiniz