Biz Kadınlar Direnişlerde Hep En Öndeyiz

Cumhuriyet mitinglerinin yaşandığı ,mitinglerin değerlendirildiği günlerde kadınların ellerinde bayrakları ile en önde oluşu çok konuşulmuştu. Kadınlar bir adım öne çıktıysa diye başlayan cümleler o zaman da umudu arttırmıştı. O günlerden Gezi Parkı direnişlerine gelene kadar tüm eylemlerde kadınlar tüm güzellikleri ve cesaretleri ile yer aldı. Gezi Parkı direnişlerini anlatan fotoğrafların en güzelleri kadınların direniş fotoğrafları oldu. Kadınlar tüm zerafet ve güzellikleri ile toplumun güzelleşmesinin de önünü açmak için direnişlerin önünde yer aldılar .
Direnişin , barikatların en önünde ellerinde bayraklarıyla yer alan kadınlara neden en önde olmaları gerektiğini bu sözlerle anlatanlarla çok karşılaşır olduk. « Direnişlerin en önünde hep olmalısınız çünkü bu cumhuriyetin kazanımları size tepeden verildi ,eşit yurttaş olmanın bedelini ödemediniz şimdi tepeden gelen özgürlüklerinizin bedelini ödeyin . Batılı kadınlar seçme seçilme hakkı için bile kan döktüler sizler ise tepeden verilen bu hakları bedel ödemediğiniz için içselleştiremediniz.” Önümüzdeki kadın hareketi açısından bu fikirleri tartışmanın önemli olduğunu düşündüm.
Cumhuriyet Devrimleri ile elde ettiğimiz temel hak ve özgürlükler için, eşit birer yurttaş olabilmek için hep beraber kadını ve erkeği ile kurtuluş savaşı verdik. Kadınlar da en az erkekler, yaşlılar ve çocuklar kadar direndiler. Ülkemizin bağımsızlığı uğruna kimi zaman mermi taşıdılar, cephe gerisinde hizmet ettiler , kimi zaman müfrezeler oluşturup savaşın içinde kurşunların üstüne atıldılar. Ülkemizin insanları bağımsız ve başı dik olabilmek uğruna ne kadar bedel ödemişse bunun azımsanmayacak kısmı kadınların sessiz, isimsiz ve fedakar çabasıdır.
Seçme ve seçilme hakkı erkekler için dünya kuruldu kurulalı elde edilen bir hak gibi görülüyor olmalı. Erkeklerin bu tür haklar için ne kadar bedel ödediklerini ve kendi haklarını nasıl içselleştirdiklerini de çok merak ettim. Aslına bakarsanız sadece kadın doğduğunuz için karşınıza çıkan pek çok haksızlık için yalnızca kadınların çaba harcamasının gerekliliğine inanan erkek sayısı az değildir. Şüphesiz sorunlarla karşılaşan kadınlar kendi örgütlenmeleri ve çabaları ile seslerini duyurmak üzere daha fazla çalışmalılar. Ancak karşılaşılan sorunların erkek ve kadın cinsinin birbirine uyguladığı tavırdan ziyade üretim ilişkilerinin bir yansıması olduğunu unutmamak gerekir.
Batılı hemcinslerimizin kendi ülkelerinde mücadele ederek seçme ve seçilme hakkını elde etmiş olmaları nedeniyle Batılı kadınların tüm özgürlükleri içselleştirdiği, hak ve özgürlüklerine bizlerden daha fazla sahip çıktıkları düşüncesi de tamamen yanılgıdır. Tecavüz ve şiddet insanın insana yabancılaşıp yok olması Batılı toplumların her gün yaşadıklarıdır.
Bizim ülkemizde Cumhuriyet devrimlerinden atılan her geri adım kadınlara şiddet, yoksulluk ve değersizlik olarak geri dönmüştür. AKP iktidarının tüm uygulamaları kadını Tayyip Erdoğan’ın kılı olacak kadar değersizleştirdi . Kadına kahkaha atmak yasak oldu. Çocuk yaşta evlendirilip ,şiddetin her türüyle ezilip yok edilen kadınlar AKP iktidarı ile yüzde 1400 kat arttı. Dondurma üreten firmalar bile fuhuşiyatı destekleme ile suçlanır oldu hem de karanlığın kadın sözcüleri marifetiyle. Daha fazla örnek sıralamak mümkün. Ancak bu kadını aşağılayan örnekleri alt alta yazmak yerine, yeniden direnme, yeniden bağımsız ve başı dik ülkenin, bağımsız ve başı dik kadınları olabilmek için mücadele etme, bu mücadele için örgütlenme sorumluluğumuzu vurgulamayı önemserim .
Biz kadınlar Cumhuriyet Devriminin bir kadın devrimi olduğunu biliriz. Tüm devrimler ayakta ve dimdik duracak yeni bir insanı yaratmak içindir. Bu nedenle toplumun kendini yenilemesi gerektiğinde bizim coğrafyamızda kadın ortaya çıkar. Taksim direnişi ile kadınlar öne çıktıysa bu değersizleştirmeyi tüm benlikleri ile reddettikleri içindir. Öne atılan kadınların isteği ülkesini aydınlık günlere taşımaktır. Türk kadını Cumhuriyet devrimlerinin hem kıymetini, hem önemini hem de nasıl sahip çıkılacağını iyi bilir.

Cumhuriyet mitinglerinin yaşandığı ,mitinglerin değerlendirildiği günlerde kadınların ellerinde bayrakları ile en önde oluşu çok konuşulmuştu. Kadınlar bir adım öne çıktıysa diye başlayan cümleler o zaman da umudu arttırmıştı. O günlerden Gezi Parkı direnişlerine gelene kadar tüm eylemlerde kadınlar tüm güzellikleri ve cesaretleri ile yer aldı. Gezi Parkı direnişlerini anlatan fotoğrafların en güzelleri kadınların direniş fotoğrafları oldu. Kadınlar tüm zerafet ve güzellikleri ile toplumun güzelleşmesinin de önünü açmak için direnişlerin önünde yer aldılar .

Direnişin , barikatların en önünde ellerinde bayraklarıyla yer alan kadınlara neden en önde olmaları gerektiğini bu sözlerle anlatanlarla çok karşılaşır olduk. « Direnişlerin en önünde hep olmalısınız çünkü bu cumhuriyetin kazanımları size tepeden verildi ,eşit yurttaş olmanın bedelini ödemediniz şimdi tepeden gelen özgürlüklerinizin bedelini ödeyin . Batılı kadınlar seçme seçilme hakkı için bile kan döktüler sizler ise tepeden verilen bu hakları bedel ödemediğiniz için içselleştiremediniz.” Önümüzdeki kadın hareketi açısından bu fikirleri tartışmanın önemli olduğunu düşündüm.

Cumhuriyet Devrimleri ile elde ettiğimiz temel hak ve özgürlükler için, eşit birer yurttaş olabilmek için hep beraber kadını ve erkeği ile kurtuluş savaşı verdik. Kadınlar da en az erkekler, yaşlılar ve çocuklar kadar direndiler. Ülkemizin bağımsızlığı uğruna kimi zaman mermi taşıdılar, cephe gerisinde hizmet ettiler , kimi zaman müfrezeler oluşturup savaşın içinde kurşunların üstüne atıldılar. Ülkemizin insanları bağımsız ve başı dik olabilmek uğruna ne kadar bedel ödemişse bunun azımsanmayacak kısmı kadınların sessiz, isimsiz ve fedakar çabasıdır.

Seçme ve seçilme hakkı erkekler için dünya kuruldu kurulalı elde edilen bir hak gibi görülüyor olmalı. Erkeklerin bu tür haklar için ne kadar bedel ödediklerini ve kendi haklarını nasıl içselleştirdiklerini de çok merak ettim. Aslına bakarsanız sadece kadın doğduğunuz için karşınıza çıkan pek çok haksızlık için yalnızca kadınların çaba harcamasının gerekliliğine inanan erkek sayısı az değildir. Şüphesiz sorunlarla karşılaşan kadınlar kendi örgütlenmeleri ve çabaları ile seslerini duyurmak üzere daha fazla çalışmalılar. Ancak karşılaşılan sorunların erkek ve kadın cinsinin birbirine uyguladığı tavırdan ziyade üretim ilişkilerinin bir yansıması olduğunu unutmamak gerekir.

Batılı hemcinslerimizin kendi ülkelerinde mücadele ederek seçme ve seçilme hakkını elde etmiş olmaları nedeniyle Batılı kadınların tüm özgürlükleri içselleştirdiği, hak ve özgürlüklerine bizlerden daha fazla sahip çıktıkları düşüncesi de tamamen yanılgıdır. Tecavüz ve şiddet insanın insana yabancılaşıp yok olması Batılı toplumların her gün yaşadıklarıdır.

Bizim ülkemizde Cumhuriyet devrimlerinden atılan her geri adım kadınlara şiddet, yoksulluk ve değersizlik olarak geri dönmüştür. AKP iktidarının tüm uygulamaları kadını Tayyip Erdoğan’ın kılı olacak kadar değersizleştirdi . Kadına kahkaha atmak yasak oldu. Çocuk yaşta evlendirilip ,şiddetin her türüyle ezilip yok edilen kadınlar AKP iktidarı ile yüzde 1400 kat arttı. Dondurma üreten firmalar bile fuhuşiyatı destekleme ile suçlanır oldu hem de karanlığın kadın sözcüleri marifetiyle. Daha fazla örnek sıralamak mümkün. Ancak bu kadını aşağılayan örnekleri alt alta yazmak yerine, yeniden direnme, yeniden bağımsız ve başı dik ülkenin, bağımsız ve başı dik kadınları olabilmek için mücadele etme, bu mücadele için örgütlenme sorumluluğumuzu vurgulamayı önemserim .

Biz kadınlar Cumhuriyet Devriminin bir kadın devrimi olduğunu biliriz. Tüm devrimler ayakta ve dimdik duracak yeni bir insanı yaratmak içindir. Bu nedenle toplumun kendini yenilemesi gerektiğinde bizim coğrafyamızda kadın ortaya çıkar. Taksim direnişi ile kadınlar öne çıktıysa bu değersizleştirmeyi tüm benlikleri ile reddettikleri içindir. Öne atılan kadınların isteği ülkesini aydınlık günlere taşımaktır. Türk kadını Cumhuriyet devrimlerinin hem kıymetini, hem önemini hem de nasıl sahip çıkılacağını iyi bilir.

Bunları da sevebilirsiniz