Analiz 53

Ekonomide başarı ile övülen bir çıkmaz sokakta, yolun sonuna giderek yaklaşıyoruz.

İzlenen ekonomi politikası ana hatları ile şöyle özetlenebilir:

– Tasarruftan, gelirden fazla harcama.

– İç tasarruf açığını dış borçlanma yoluyla dengeleme.

– Dış kaynak çekebilmek için yüksek getiri sağlama.

– Yüksek getiri için, yüksek faiz düşük kur politikası izleme.

– Rant yaratıcı gösteriş yatırımlarına yönelme.

– Bütçe açığı ve cari işlemler açıklarını özelleştirme gelirleri ile kamu mallarının satışı yolu ile kısmen kapatma.

Kişiler gelirlerinden daha fazla harcama olanağı bulduklarında, geleceği düşünmeden yaşam düzeyleri yükseliyor, refah artıyor gibi yanlış bir algıya kapılabiliyor.

Hükümetin izlediği ekonomi politikası çıkmaz sokakta ki bir ilerleyişe benziyor. Uzun süre sürdürülme olanağı yok. Ekonomideki kırılganlık gittikçe artıyor.

Dış borçları çevirmenin giderek maliyetinin yükselmesi bu çevirmeyi zorlaştırmaktadır. Dış borçlanmada risk primi yükseliyor. Yatırımcılar bekledikleri getiriye ekledikleri risk primini arttırıyorlar. Ülke daha yüksek faizle borçlanma girdabına sürükleniyor.

Borçlanma, dış yatırımcılar için riski azaltmanın diğer bir aracı da vadeyi kısaltmak oluyor. Dış borçlar içinde kısa vadeli borçların payı giderek artıyor, vade uyumsuzluğu sorunu ağırlaşıyor.

Dış borçlar arttıkça, borç verenlerin hoşgörüsü, toleransı, müsamahası da azalıyor, borçlanmanın koşulları da ağırlaşıyor.

Dış borçlar, yabancı sermaye yatırımları arttıkça dışarıya faiz ve kar payı olarak daha fazla gelir transfer edilmeye başlanıyor; cari işlemler hesabına, dış ticaret açığı dışında bir de yatırımlar açığı ekleniyor. Dış ülkelere, dış ülkelerden sağladığımız gelirden daha çok gelir transferi , GSMH’yı (gayri safi milli hasıla) azaltmaktadır.

Dolarizasyon oranı gittikçe yükseliyor. Yüksek TL faizi düşük denge kurundan, faiz arbitrajına yol açmayacak düzeyden daha düşük belirlenen döviz kuru, özel kuruluşları giderek daha fazla yabancı parayla borçlanmaya özendiriyor. Borçlar içinde yabancı para olan borçların payı dolarizasyon olarak tanımlanıyor. Dolarizasyon oranının yükselişi kur riskini artırıyor, kur riski beraberinde kar daralması ve kredi riskini getirmektedir.

Ekonomide borçlanma zamanla spekülatif borçlanmaya dönüşüyor.

Borç arttıkça spekülatif borçlanmaya yönelme başlıyor. Borç faizini ödemek için dahi borçlanılıyor. Bu borçlanma borç krizi olasılığını arttıyor.

İç üretimin yerini ise ithal girdiler alıyor. Koruyucu önlemlerde alınmadığından, kur politikası ile ucuz hale gelen dış gücü kullanımı artıyor. Dış girdi yerli üretim ikamesi, dış ticaret açığının büyüklüğü, cari işlemler açığı sorununu ağırlaştırdığı gibi büyüme hızı üzerinde de olumsuz etki yapmaktadır.

Dış ticarete konu olabilecek yerli üretim göreceli olarak ne yazık ki azalıyor.

İmalat sanayinin GSYİH içindeki payının yanısıra imalat sanayii yatırımlarının da göreceli azalması, ithal girdi yerli üretim ikamesi, dış ticarete konu olabilecek yerli üretimi de azaltmaktadır.

Bu koşullarda dış ticaret açığının kapanması, ihracat gelirlerinin ithalatı karşılama oranının yükselmesi olasılığı hemen hemen ortadan kalkmaktadır.

Ekonomide yapısal dönüşüm, değişim yapacak yatırımların yerini rant yaratıcı gösteriş yatırımlarının alması, dış ticaret dengesinin sağlanmasını daha da zorlaştırıyor.

Analiz 53’de niçin Türkiye ekonomisi krize maruz kırılgan ülkelerin ön sıralarında yer alıyor, neden dünya sıralamasında ekonomik yeri ilerlemiyor, gelişmekte olan ülkelerin alt gelir grubundan dahi kurtulamıyor sorularına açıklık getirmeye çalıştım.

Umarım gerçekleri, çıkmaz sokak duvarına şiddetle çarpmadan önce görebiliriz.

Aydınlık bir ay dileklerimle,

Bunları da sevebilirsiniz