2014 Yılı,Neden Uluslararası Aile Çiftçiliği Yılı İlan Edildi?

Birleşmiş Milletler(BM) de tarımda gerçeği anladı ve 2014 yılı « Uluslararası Aile Çiftçiliği Yılı” olarak ilan edildi.

2014 yılı, neden «Uluslararası Aile Çiftçiliği Yılı” ilan edildi? Özetleyelim; Özellikle, 1980 yıllarından itibaren izlenen politikalarla, küçük ve orta ölçekli işletmelerle gerçekleştirilen aile çiftçiliği yok edilmeğe çalışıldı, onların yerine tekelci gıda ve tarım şirketleri endüstriyel tarım, bir başka deyişle şirket tarımcılığını ve sözleşmeli tarım modeli öne çıkarıldı. Bu modelle bir yandan endüstriyel tohum, ilaç ve kimyasal gübre gibi girdilere sürekli pazar yaratıldı, bir yandan da kendilerine bağlanan büyük tarımsal işletmelerin ürünleri işleyip pazarlandı. Bu durum, çok uluslu şirketlerin gelişmekte olan ülkeleri toplumsal ve siyasal açıdan kolaylıkla denetlenmelerine de olanak sağlandı.

Anılan politikalarla kırsal bölgelerde, ailelerin sahibi olduğu çiftliklerin zarar görmesi kaçınılmaz oldu. Aile çiftçiliği için kullanılan kaynaklar ve küçük işletmeleri pazara taşıyan kooperatifler yararsız olarak görüldü. Aile çiftçiliği, (sözde) serbest piyasa ekonomisinin dengesini bozan etmenler olarak değerlendirildi. Aile çiftçiliği yapan küçük işletmeler ve kooperatifleri desteklemek ve birleştirmek için gerekli çalışmalar yapılmadı. Köylülük hor görüldü ve küçümsendi.

Sonuçta tarım üretimi yapan Aile Çiftçiliği sahipsiz kaldı, bu işletmeler kendi varlıklarını sürdüremeyecek duruma getirildiler ve kırsal bölgelerde yaşayan insanlar kentlere göç etmeye zorlandı. Kentlere gelen bu insanlar, sanayi ve hizmetler sektöründe iş bulamadıkları gibi yeterli sağlık, eğitim ve barınma olanakları da edinemediler.

Aynı zamanda kentler kaldıramayacakları kadar insanla karşılaştılar ve yapıları da değişti.

Bu durum, özellikle gelişmekte olan ülkeler olarak nitelenen ülkelerde de önemli sorunlara neden oldu. Çünkü endüstriyel tarımın, gelişmekte olan ülkelerde tekrarlanması iki nedenden dolayı olası olama(z)dı. Birincisi,Batı’da endüstriyel tarım başlangıçta emek-yoğun bir sanayi ile birlikte gerçekleştirilmiş, sonra tarıma emeğin çok daha az kullanıldığı teknolojiler devreye sokulmuş ve korumacılık ve desteklemeler en yüksek düzeyde yapılmıştı. İkincisi ise, Avrupa’nın fazla nüfusu, Amerika (ve Avustralya ve de Afrika)’nın bakir ve zengin topraklarına göç ettirilmişti.

Aile Çiftçiliği’nin tasfiye sürecine sokulması, bu ülkelerde önemli zafiyetleri ortaya çıkardı. Örneğin Türkiye’de, 2012 sonunda 2 milyonu aşkın çiftçi tarımdan kopmuştur. İşlenen arazi azalmıştır. Çiftçiler 3,3 milyon hektar tarım araziyi işlemekten vazgeçmişlerdir. 2012 yılında tarım ürünleri dış ticaret açığı ise 2 milyar doları geçmiştir. Türkiye gıda egemenliğini yitirmiştir.

Ancak, bıçak kemiğe dayanmıştır. Aile çiftçiliğin yok edilmek istenmesinin, salt Türkiye’de değil, dünyada var olan açlık tehlikesini tetiklediği ve doğal kaynakların yok edilmek üzere olduğu anlaşılmıştır. Konu, BM’in de gündemine gelmiş bulunmaktadır. BM Genel Kurulu’nun 66. Oturumunda alınan kararla «2014 Uluslararası Aile Çiftçiliği Yılı” olarak ilan edilmiştir. Kısaca, BM’de Aile Çiftçiliği’nin öneminin farkındalığına varılmış gibi gözükmektedir.

BM, daha önce de 2012 yılını Uluslararası Kooperatifçilik Yılı olarak ilan etmiş ve kooperatiflerin önemini vurgulamıştı. Arkasından, 2014 yılının « Uluslararası Aile Çiftçiliği Yılı”nın kabul edilmesi de anlamlı bir gelişme olmuştur. Daha önceki yazılarımda da vurgulamaya çalıştığım gibi, tarım işletmelerinin zaafı küçüklüğünden değil, ekonomik olarak örgütlenmenin neredeyse olmayışından, bir başka deyişle kooperatif örgütlenmenin güçsüz olmasından ileri gelmektedir.

Bu bağlamda, Türkiye’de olduğu üzere dünyada da tarımın en büyük zaafı, aile çiftçiliğinden yana değil, tarım ve gıda şirketlerin denetimdeki dev tarımsal işletmeler lehine uygulanan politikalardan kaynaklanıyor. İkinci zaafı, çiftçi örgütlerinin güçsüzlüğüdür.

Aslında uzmanlar, işletmelerin verimlilik açısından karşılaştırılmasında toplam etmen verimliliğinin dikkate alınması gerekliliğini dile getiriyorlar. Toplam etmen verimliliği ise katma değer ya da net gelirin sosyal fırsat maliyetleri ile değerlendirilmiş olan üretim etmenlerinin toplamına bölünmesiyle bulunuyor. Gelişmekte olan ülkelerde emek daha bol, dolayısıyla fırsat maliyeti daha düşük olmasına ek olarak toprak ve sermayede daha düşük maliyetlidir. Bu nedenle küçük işletmeler daha yüksek bir toplam verimliliğe sahip olmaktadırlar.

Diğer yandan küçük işletmelerin ölçek sorunu, kamu yatırım ve hizmetlerinin sağlanması ve kooperatifleşme ile aşılabilmektedir. Örneğin, devlet sulama tesisleri, girdilerin tamamında desteklemeler, yine girdi ve çıktıların değerlendirilmesinde kooperatifleşme, ortak makine parkları gibi.

2014 yılının BM tarafından «Uluslararası Aile Çiftçiliği Yılı” olarak ilan edilmesi, Türkiye’de uygulanmakta olan tarım politikalarının sorgulanmasını ve değiştirilmesini gündeme getirmeli.

Bunları da sevebilirsiniz