Rusya : Hodorkovski sonrası dönemle ilgili şüpheler

Hodorkovski’nin serbest bırakılışı Rusya’ya yeni bir ufuk kazandırmıyor. Yukos davası henüz sona ermedi ve ‘ dikey güç ’ Rus gücünün temellerinin yenilenmesine engel oluyor.

Vladimir Putin, 19 Aralık 2013 tarihinde Mihail Hodorkovski’yi serbest bırakarak Rusya’nın ufkunu genişletmeyi planlıyordu. Aynı şekilde, 7 Şubat 2014 tarihinde gerçekleştirilen Soçi Olimpiyat Oyunları açılış töreni de rus gücünün yeni çağını simgeleyecekti. Bunların yanında Yukos davası henüz sona ermedi ve ‘ dikey güç ’ Rusya’nın gelişmesine engel oluyor.

Hodorkovski ve otoriter politika

Hodorkovski’nin 25 Ekim 2003 tarihinde Novossibirsk (Sibirya) havaalanı pisti üzerinde tutuklanması Putin’in başkanlığını yaptığı rus politik rejimininde bir dönüm noktası olmuştu. Yukos’un başındaki bu petrol sanayicisinin tutuklanması, ülkenin olumlu ilerleyişine uygun olmakla beraber, iç politikanın sertleştiğinin de bir göstergesiydi.

Sonraki on yıllık süreç de bu eğilimi doğruladı. Buna karşılık, Hodorkovski’nin normal süresinden altı ay önce serbest bırakılmasının ardından yakın Rus tarihinde üzgün bir parantezin kapandığını düşünmek hatalı olur.

Bir yandan, Putin’in affetmesi otoriter politikanın ne olduğunu bizlere gösteriyor : hiçbir mantığa dayanmaksızın alınmış olan ve ilgili tüm kişileri gölgesinde bırakan tamamen kişisel bir karar. Anlamaya çalışmak için, kesin tanımlar içermeyen bazı hipotezler üretmemiz gerekiyor. Soçi oyunlarının çok ağır geldiği kesin olmakla birlikte, başka hangi açıklayıcı faktörler göz önüne alınabilir ? Bu durum, otoriter ve soysal rus rejiminin özgürleşme işareti olabilir mi dersiniz ? Çok şüpheliyiz. Hodorkovski’nin serbest bırakıldığı şartlar ve bu olayda Ostpolitik’in kurucularından olan Hans-Dietrich Genscher’in oynadığı rol göz önüne alındığında, bu olay bizlere daha çok Soğuk Savaş alışkanlıklarını hatırlatıyor.

Yukos davası devam ediyor

Öte yandan, «Hodorkovski” davasının kapanmış olduğunu kabul etsek bile – bu kişi hapiste uzun yıllar geçirdikten sonra tekrardan faaliyete geçmek için istekli görünüyor – Yukos davası şüpheli bir şekilde devam ediyor. Putin’e yakınlığıyla bilinen İgor Setchine tarafından idare edilen ve rus devletine ait olan Rosneft grubu Yukos hisselerinin büyük bir çoğunluğunu kontrolü altına aldı ve böylelikle «dikey gücün” batan geminin mallarını topladığı ortaya çıktı. O zamandan beri enerji sektörünün büyük bölümü Devletin tekel kapitalizminin eline geçti.

Bununla birlikte Yukos’un eski hissedarlarından bazıları hala oyuna dahiller. Yukos’un hisselerini yurtdışında korumak için 1997 yılında kurulmuş olan GML (Group Menatep, Ltd) holding’in içerisinde toplanmış durumdalar. Merkezi Cebelitarık’ta olan bu şirket Londra’da avukatlık yapan Tim Osborne tarafından idare ediliyor ve başlıca hissedarları arasında Leonid Nevzline (Rusya tarafından yargılanmasının ardından İsrail’de mülteci olarak yaşıyor), Vladimir Doubov ve Hodorkovski’ye yakınlığıyla bilinen ve hapis cezasına çarptırılan Platon Lebedev gibi isimler var. Bu kişiler, GML’nin hesaplamalarına göre Rus devleti tarafından kamulaştırılan 103,5 milyar dolarlık hissenin hesabını sormak istiyorlar ve bundan vazgeçmiş gibi görünmüyorlar. Faizler de hesaba katıldığı takdirde, eski hissedarlar Rus devletinden toplam 130 milyar dolarlık bir miktar talep ediyorlar.

GML 2010 yılının Eylül ayında La Haye Daimi Tahkim Divanı’na şikayette bulundu ve Rus Devleti arabuluculuk prensipini kabul etti. Gerçekçi yaklaşacak olursak, bazı kuralları kabul etmeden küresel ekonomide ve değişim oyunlarında yerinizi almanız mümkün olamaz. GML ve Rus Devleti tarafından saygın bir biçimde seçilen Kanadalı Yves Fortier, İsviçreli Charles Poncet ve Amerikalı Stephen Schewel içinde bulunduğumuz yılın ortasında kararlarını sunabilirler (karara itiraz edilmesi halinde bu süre uzayabilir). GML’nin yanında bazıları Amerikan vatandaşı olan Youkos’un eski küçük hissedarları da ilgili davayı oldukça dikkatle takip ediyorlar.

Rusya hızla gelişmekte olan bir güç değildir

Sonuç olarak Hodorkovski’nin serbest bırakılışı ve devam etmekte olan Youkos davası dikkatleri Rusya’daki ekonomik durum ve aleyhine gelişen davaların yarattığı felaket havası ile ülkeden kaçmakta olan kapitallerin üzerine çekiyor. Petrol ve gazdan sağlanan yıllık gelir sonsuza dek ülkenin altyapısal reform eksikliğini kapatmaya yetemez. Zaten ülkenin ekonomik büyümesi de «hızla gelişen ülkeler” sayısı örneğinde olduğu gibi yavaşlamakta.

Aslında Rusya hızla gelişen bir ekonomiye sahip değil. Ülkenin refahı hidrokarbon fiyatlarına ve yüksek miktarda tüketim yapan büyük ülkelerin ithalat seviyesine bağlı durumda. Rusya tam da altyapı alanında modernleşmeye yatırım yapmak için aşırı miktarda paraya ihtiyaç duyarken ekonomik büyümede düşüş yaşandı (2013 yılında %1,3).

Alınan tüm bu kötü sonuçlara rağmen, Putin, silahlandırma ve «komşu ülkelerde” rus egemenliğinin yeniden sağlanması gibi konularda önemli yatırımlar yapmaktan kaçınmadı (örneğin altyapıya ayrılan bütçenin tamamını olan 15 milyar dolar Ukrayna’dan tahvil alımı için harcandı). Ekonomik alandaki bu yavaşlamanın politik alandaki etkilerini de göz önünde bulundurmak gerekiyor. Yöneten ve yönetilen arasındaki gizli anlaşma – tüketim toplumunun standartlarına ulaşım hakkına karşı bir politik sorumsuzluk – sorgulanmaya başlanabilir.

Basit taktiksel kazançlar

Buna karşılık kimse Rusya’nın uluslararası alanda eski gücüne kavuştuğunu iddia edemez. Tabiki Moskova, Suriye konusunda diplomatik bir kazanç elde etti ve Beşer Esad kendini birkaç ay öncesine oranla daha güvende hissediyor. Mokova-Kiev arasındaki «stratejik ortaklık” nedeniyle Ukrayna hükümetinin AB ile anlaşma yoluna gitmemesi de yeni bir başarı olarak görülebilir.

Yine de tüm bunlar, içerisinde stratejiden çok taktiği barındıran ve kırılgan olan konular. Suriye ve Orta Doğu ile ilgili konularda durum şundan ibaret : Barack Obama’nın askeri müdahele yapmaktan çekindiği bölgelerde Washington, Moskova’ya başvuru yoluna giderek diplomasiyi ön plana çıkarıyor. Suriye iç savaşı ve İran’ın nükleer konusu en iyi örnekler. Ukrayna konusunda ise ülkenin yarı başkaldırı niteliğindeki durumu Moskova’nın eski Sovyetler Birliği ülkelerindeki egemenlik çabalarında önemli sonuçlarla karşı karşıya kalacağını gösteriyor.

Amerika dış politikada denemeler yapıyor ve dengeyi kurmaya çabalıyor fakat bu Rusya’nın kazanç sağlayabileceği bir durum değil. Rusya elinden geldiği şekilde engelleyici gücünü kullanıyor ve yöneticilerinin inatçılığı pahalıya patlıyor. Rusya yabancı halklarla olan diplomatik ilişkilerinde iyi haberler verebilmek için çeşitli seçenekler arıyor. Şu an için gelecek yıllarla ilgili olarak kesinleşmiş olan hiçbir şey yok.

Özetlemek gerekirse, dinamik açısından bakacak olursak Rusya bugün «ikinci güç” konumundadır. Statükoculuk devam etmektedir ve Rus gücünün temelleri henüz yenilenebilmiş değildir. Oysa ki git gide hızlanan bir dünyada yavaşlamak yıkım getirir.

Bunları da sevebilirsiniz