Mandela’dan Alıntı Yapmayı Bırakın

Kaynak: http://voices.news24.com/edeline-mutize/2013/12/stop-quoting-mandela/

Yazar: Magda Fahsi

Makalenin Özgün Başlığı: Stop Quoting Mandela

Çeviren: Işıkgün Akfırat-Boğaziçi Çeviri Merkezi

Haberleri açıp büyük gürültü koparan yürüyüşlere, ayaklanmalara baktığınızda, pek bir bilgiye de sahip değilseniz, Güney Afrika’nın dünyadaki en mutlu yer olduğunu düşünebilirsiniz. Kitlelerin haline bakarsanız hiç bitmeyecek bir kutlama içinde olduklarını zannedersiniz. Durumun böyle olmadığı gösterilerde insanların taşıdığı yazılı ögelere bakınca hemen anlaşılıyor.

«Erkek adam tecavüz etmez” yazan dövize bir bakalım. Kabul, erkek adam tecavüz etmez. Fakat adam olmanın ne demek olduğunu anlamış olan erkekler de gökten zembille inmiyorlar. Aynı şekilde tecavüzcüler de gökten inmiyor. Onlar da içimizden, içinde yaşadığımız toplumdan çıkıyor ve suçlular arasına karışıyorlar.

Güney Afrika nüfusunun yaklaşık yüzde kırkını 0-19 yaş arası gençler teşkil ediyor ki bu, hayalleri henüz kırılmamışsa da önümüzdeki zorlu yıllarda kırılacak yaklaşık 20 milyon çocuk demek. Şu ana kadar 4 milyona yakın çocuk evlat edinildi ve bu sayı Güney Amerika Aktüerler Derneği’ne göre 2015 yılında 5.5 milyona ulaşacak. On milyonun üzerinde çocuk ise halihazırda yoksulluk içinde yaşıyor ve bunların büyük çoğunluğu, eğer biz derhal bir şeyler yapmazsak, yoksulluk kıskacında kıvranmaya devam edecekler. UNICEF’e göre, kırılgan olarak sınıflandırılan (yetimler ve benzer olanlar) çocukların diğer çocuklara göre istismara uğrama veya bizzat istismarın öznesi olma ihtimalleri daha yüksek. İstismar ve suçu bir yana bırakalım, önümüzdeki 15, 20, 30 yılda ne kadar işçi, belki işveren, tüketici, müteşebbis veya politikacı göreceğimiz sorusunu sormamız gerekiyor.

Şu durumda, tecavüz sonucu doğan ve terk edilmiş çocukları bir yana bırakalım;(tabii anne babasının kim olduğu belli olmayacak kadar şanssız değillerse) Afrika’daki kadınların %40’ı erginliğe ulaşır ulaşmaz tecavüze uğruyor. İnsan merak ediyor, bunca öfke ve kinin nedeni, bir insanın gözünü kırpmadan diğerine zarar vermesinin ardında yatan dürtü ne?

«Hepimiz beyaz bir sayfayla doğuyor ve o sayfaları dolduran yaşam tecrübeleriyle şu an olduğumuz kişi haline geliyoruz. Yetiştirilme tarzımızın ise kendi, eşsiz hayat hikayemizi oluşturan sayfaların temeli olarak üzerimizdeki etkisi oldukça güçlü. Dr.Amelia Klein

İnsanların bu duruma başkaldırması, kirli geçmişlerine ve ellerini kollarını bağlayan şartlara isyan etmesi gibi bir seçenekleri olduğu inkar edilemez. Ancak okumayı hiç öğrenmemiş, bırakalım okumayı hayatın gerçeklerini ifade edecek sözcükleri hiç duymamış birinden, bunu anlatan bir öykü yazmasını bekleyebilir miyiz? Gençler, her gün bize sunulan örnek insanların edebi eserlerinden gelen gelişkin bir sözcük dağarcığı olmaksızın sürekli Mandela’dan alıntılar yaparak dile getirdiğimiz «ideal” olana ulaşmayı nasıl başaracak? Sonsuza kadar alıntı yapabiliriz ancak değişim, siz ve ben, şimdiki ve gelecek kuşakların Mandelası olmaya karar verdiğimizde gerçekleşecek.

Yozlaşmayı başlatan insanların parlamentoya girmesi, şirketlerin başına geçmesi veya kamu hizmeti personeli olması değildi. Yozlaşmayla mücadele de insanlar bununla yüzleştiklerinde başlamıyor. Mücadele çocukların büyüme çağında, iyiyi, doğruyu öğrendikleri dönemde başlıyor. Tecavüze, suça ve haksızlığa karşı yürütülen hiçbir mücadele yetişkin kadın ve erkeklerin kusurlu anlayışları gidermeye yönelik girişimiyle değil, aksine gençlere iyi bildikleri ve kararlılıkla takip edecekleri bir yol haritası verilmesiyle başlıyor. Herhangi bir hastalığı, nasıl oluştuğunu ele alıp, ortaya çıkmasını önlemek yerine semptomları tedavi etmeye çalışarak bitirmek imkânsızdır.

Bir mahkûmun aylık bakım ücreti yaklaşık 10 bin Rand tutuyor ki bu para bir çocuğun özel okul parasının üzerinde; Güney Amerika’daki çoğu ailenin ortalama aylık gelirinden ise bir hayli fazla. Suçu bu pis mahkumlarda aramayı seçebilir, bizi kimin ve neyin bu hale düşürdüğü konusunda sızlanmaya devam edebiliriz. Ya da her birimiz uzun süredir düşlediğimiz, güzel yarınları getirecek idealin gerçekleşmesi için bugünü feda edebilir ve böylece üzerimize düşen katkıyı yapabiliriz. Bu ideal, işte sürekli Nelson Mandela’dan alıntıladığımız o ideal. İşin aslı, dünyayı değiştiren alıntılar değil, eylemlerdir.

«Eğer biri beni gerçekten seviyorsa, söylediklerimin peşinden gitsin” denir. Eğer Nelson Mandela’yı ve sözlerine başvurduğumuz diğer liderleri gerçekten seviyorsak, onlar gibi her ırktan, her sosyal sınıftan ve her eğitim düzeyinden bireyleri kucaklayacak, arzuladığımız gerçekliğe ulaşana dek onların uğruna hayatlarını verdikleri ideallerin peşinden gideceğiz. Hiçbir şey yapmamayı ve Güney Afrika’nın ve Afrika kıtasının neden değişemeyeceğine dair milyonlarca neden saymayı seçebiliriz. Bu düpedüz, mahkûm masrafları, tecavüz ve şiddet mağdurlarının rehabilitasyonu, ev ve iş güvenliği ihtiyacının giderilmesi için gerekli olan sosyal harcamaları sonsuza kadar karşılamak demek. Elimizde bir de aydınlık yarınlar için sahip olduğumuz tek şeye, çocuklarımıza yatırım yapmak gibi bir seçenek var. Üstelik çocuklarımız üzerinde olumlu bir etki bırakmak için on binlerce Rand para harcamamız da gerekmiyor. Hatalarını düzelterek, cezalandırarak, yüreklendirerek, akıl vererek onlara ne kadar değer verdiğimizi göstermek ve peşinden gitmeye değer bir şeyler olduğuna dair umudu aşılamak yeterli.

Her toplumun, gelişmişlik düzeyi ne olursa olsun, kendine has sorunları var, doğru. Ancak, eğer «senin çocuğun, hepimizin çocuğu” ilkesini bugün hayata geçirebilirsek, yüksek oranlardaki tecavüz, cinayet, yolsuzluk ve şiddetin üstesinden kesinlikle gelebiliriz. Bütün bunlar aşılması imkansız sorunlar olarak görülebilir. Gelecek her ne kadar parlak görünmese de, gelecek günlerimizi değiştirmek bizim elimizde. Çoğu zaman Mandela gibi insanların hayatlarının sadece önemli kesitlerini inceleyerek, o insanları dakikalara sığdırmaya çalışırız. Fakat bütün yaşamı, 95 sene, 35 bin gün, 840 bin saat, doğrusuyla yanlışıyla, bize bıraktığı mirası şekillendiren eylemleriyle dolu. O miras, sözle değil, ancak eylemle ileriye taşınabilir. Bizim Roma’mız da, diğer Romalar gibi bir günde, bir kişiyle inşa edilmedi. Fakat bugün her birimizin tek bir tuğla koyarak, yarına, gelecek kuşakları bizi vuran fırtınalardan koruyacak bir sığınak bırakabiliriz.

Zaman hepimiz için zor ve çoğumuz gibi sizin de pek bir varlığınız, malınız mülkünüz olmayabilir. Ancak ne zaman olursa olsun, birkaç saatinizi, bu sorunlarla ilgilenmek için ayırabilirsiniz. Dahası, bir adım daha öteye gidebilir, bir çocuğu hafta sonu misafir edebilir veya geçim giderlerini üstlenebilir, ya da bir çocuğu evlat edinebilirsiniz. Bu amaçla faaliyet yürüten, iletişime geçebileceğiniz birçok kuruluş var. Ancak hiçbirini bilmiyor olma ihtimalinize karşı, lütfen www.newkidz.org.za adresini ziyaret edin ve bu ülkeyi daha iyiye taşımak için üstünüze düşeni yapın.

Artık Mandela’nın sözlerinin arkasına saklanmayı bırakın ve onun gibi insanların yapacağını yapın, harekete geçin.

Bunları da sevebilirsiniz