Kök Hücre Ticareti

Yaşadığımız çağın önde gelen hastalığıdır ticaretin ve ticari anlayışın hemen tüm yaşam alanlarına egemen olma eğilimi. «Terzi kendi söküğünü dikemez!” örneğince tıp da kendisini bu hastalıktan bağışık tutamıyor. Deneysel ve klinik çalışmaları tamamlanmadan pazara sunulan ilaçlar önde gelen kanıtlar olarak dağarcığımızdaki yerini korumaktadır. Büyük umutlarla kullanıma sunulan, mucizeye denk sonuçlar alınacağı güvencesi verilen sayısız ilaç bugün tarihin çöp sepetindedir. Pek çoğunun adları bile anımsanmamaktadır.

Günümüzde endüstrinin eriştiği büyüklük ve etki karşı konulması zor bir güçle karşı karşıya olduğumuzu doğrulamış oluyor. Bilimsel çalışma sabır, özveri ve parasal harcama gerektiren bir süreç. Buna karşılık, bilimsel çalışma ürünü teknolojinin/buluşun kullanıma sunulması yapılan yatırımın ve harcanan emeğin kısa sürede geri dönmesi demek! Tıp endüstrisi acelesini haklı gerekçelere dayandıracak adımları atmada hem deneyimli hem de son derece becerilidir. Henüz kullanıma hazır olmayan ama pazara sunulmasında acele edilen bir yeni yöntemin hastalarca talep edilmesi işi kolaylaştırır. Söz konusu olan sağlık ve yaşam olduğunda toplumun teknolojiyi/yeniliği bir an önce kullanma/yararlanma isteğine şaşırılmamalıdır. Falanca ya da filanca özelliği olan telefon veya otomobilin satışa sunulmasını istemek için sokaklara dökülen insana pek rastlanmış değilse de, ülkemizde umarsız hasta/hasta yakınlarından oluşan kalabalıkların sokaklara döküldüğünü görmüşlüğümüz vardır.1 Umarsız ve umutsuz insanların bu konuya ilişkin ürküyle karışık ilgisini bir ölçüde hoş görmek ve duygudaşlıkla karşılamak kaçınılmazdır.

Bu alanda, bilim insanlarının ve hekimlerin de sorumlu ve ilkeli bir tutum içinde olmalarını beklemek değiniyi hak eden bir başka önemli noktadır. Ne yazık ki; adlarının önünde hekim unvanı ve buna ek olarak akademik sıfatlar taşıyan kimilerinin kök hücre tüccarlığına soyunmakta sakınca görmüyor oluşu ibretlik bir başka acı gerçeğimizdir. Bundan birkaç yıl önce İstanbul’da tramvay kazası sonucu ağır yaralanan gençlerimizin kaygılı aileleri böyle bir şarlatanlıkla avutulmaya çalışılmışlardır. Üstelik Başbakan aracılığı ve buyruğuyla! «Kök hücre” uygulaması yaptığını savlayan akademik unvanlı bir hekimin Başbakan tarafından görevlendirilmiş olması bu olgunun gündelik politika malzemesine de dönüştürülmüş olmasına yönelik ibretlik bir örnektir. 2

Sevinmeli mi yoksa üzülmeli mi? Bu çağ ötesi(!) tedavi ülkemizin taşra hastanelerinde bile uygulanabilir duruma gelmiştir! 3

Mezenşimal Kök Hücreler’in (MKH) ya da daha kısa nitelemeyle kök hücrelerin çeşitli hastalıkların sağaltımında kullanılması girişimi tıp-ticaret ilişkisine güncel örnektir. Kemik iliğinde bulunan bu hücreler kemik, kıkırdak ve yağ hücresi öncülleridir. Ancak, klinikte başka bazı dokuların yenilenmesi ve onarımında yararlı olabilecekleri de öngörülmektedir. Hemen anımsatmakta yarar var! Kök hücrelerin hastalıkların tedavisinde kullanımı şimdilik söz konusu değildir. Daha doğrusu, gelecekte söz konusu olabilecek bu uygulamalar henüz laboratuvarların sınırlarını aşabilmiş değildir.

Buna karşılık tıp endüstrisi temel bilimsel verilerin tersine bu hücrelerin enjekte edilebilir biçimde kullanıma sunulması yanlısıdır. Bu denli büyük bir gücün kimi bilimsel dergileri/akımları etkilemesine ve kök hücrelerin vücuda enjekte edilebileceği önermelerini güçlendirmesine de şaşırılmamalıdır. Kök hücre uygulamalarına istem yaratma amacıyla sayısız hastalık listelenmekte ve hastalıkların neden ve doğaları göz ardı edilerek bu yolla tedavi edilebilecekleri algısı yaratılmaktadır. Nörodejeneratif hastalıklar, inme ve kalp krizleri de bu listelerde yer alabilmektedir. Bu sıra dışı savlar, henüz var olmayan sıra dışı kanıtlar gerektirmektedir. Tam da bu noktada bilimin ticarileştirilmesinin karanlık yüzüyle karşılaşılmış olmaktadır.4

Bugün için damar yolu ile organizmaya verilen kök hücrelerin herhangi bir etkiye yol açmaksızın vücuttan hızla atıldıkları ve uzaklaştırıldıkları bilinmektedir. Başka deyişle herhangi bir olumlu etkiden söz edilmesi şimdilik olanaksızdır. Diğer yandan, transplante edilenler ise yeni yerlerinde (beyin ya da kalpte bile) kemik oluşumuna yol açmaktadırlar. Buna karşılık kök hücre tedavisi yandaşları kök hücrelerin kimyasal faktörler aracılığıyla etkili olduğunu ileri sürerek savlarını diri tutma çabası içindedirler. Güvenilir bilimsel dayanaktan yoksun kök hücre uygulamaları hiç değerindedir. Böyle bir durumda mutlak kazananın firmalar olduğunu söylemeye bile gerek yoktur. Küresel ölçekte 300 dolayında kök hücre enfüzyonunu (damar yoluyla uygulama) kapsayan çalışmada birbirleriyle ilintisiz çok sayıda hastalığın iyileştirilebileceği çelişkisi dikkat çekmektedir. Özenli ve akılcı bir bilimcinin ya da hekimin kolaylıkla fark edebileceği bu çelişkinin umar arayışı içindeki hasta ve hasta yakınları için bir şey ifade etmemesine de şaşırılmamalıdır. Henüz tüm bilimsel ve deneysel aşamaları geçmemiş kök hücre uygulamaları gerçekte bilimin ticarete alet edilmesi anlamına gelmektedir. Bilim ve tıp eğilip, bükülmekte ticaretin hizmetine sunulmakta ve açılması güç kapıların zorlanmasında koçbaşı olarak kullanılmaktadır.

Hiç kuşku yok ki; bu küresel bir sorundur. Örneğin, İtalya’da kök hücre tedavisi ölümcül nörolojik hastalıkları olan çocuklara uygulanmıştır. İtalyan Hükümeti de bu durumdan görev çıkartarak konuyu inceleme gereği duymuştur. 4

Akademik konularla çok da tanışık olmayan sokaktaki insanın bu konudaki arayışlara heyecan ve coşkuyla katılması olağan karşılanabilir. Ancak, endüstriyel güdülemeyle henüz laboratuvar sınırlarını aşmamış olduğu açık olan kök hücre uygulamalarının bazı hekimler ve adının önünde akademik unvanlar taşıyanlarca umut tüccarlığına ve parasal getiriye alet edilmesi kabul edilebilir gibi değildir.

Bu olumsuz tabloda çok önemli bir başka olumsuzluk daha bulunduğunu üzülerek gözlemliyoruz. Kötü niyetli unsurların toplumu yanıltması karşısında düzenleyici ve uyarıcı olması gereken otoritenin bu görevi yerine getirmek şöyle dursun yanılsamanın değirmenine su taşıyan bir tutum içinde olması sorunun ülkemize özgü boyutunu yeterince ortaya koymuş olmaktadır.

1 Duchenne Kas Distrofisi ve Kök Hücre. Cumhuriyet Bilim Teknoloji, 20 Ağustos, 2010.

2 http://haber.sol.org.tr/devlet-ve-siyaset/boyle-olur-tayyipin-mucizesi-haberi-25497

3http://www.medimagazin.com.tr/ana-sayfa/guncel/tr-agri-devlet-hastanesinde-kok-hucre-nakli-1-11-50194.html

4 Nature, 499, 18 July, 2013, World View, 255.

Bunları da sevebilirsiniz