Çevre ve Şehircilik Bakanı Bayraktar ile Nobel Ödüllü Richard Dawkins birbirini izleyen günlerde koşut olarak değerlendirilebilecek açıklamalarda bulundular.
Önce,6 Ağustos 2013 tarihli gazetelerin yazdığına göre; Trabzon’da Çakıroğlu Vakfı tarafından düzenlenen iftar yemeğine katılan Çevre ve Şehircilik Bakanı Bayraktar, şu sözleriyle tepkileri üzerine çekmiş:
«Bu ülke Müslüman bir ülke. Yüzde 99’u Müslüman. Tarihten gelen bir yapısı var. Türkiye’nin bulunduğu coğrafya çok zor bir bölge ve Türkiye onun merkezinde bulunuyor. Şimdi Türkiye’nin konumu itibariyle biz icat yapamıyoruz, buluş yapamıyoruz. Tarım ülkesiyiz biz. Ne yapacağız biz? Ara teknik eleman ülkesiyiz biz.”demişti.
Tepkiler üzerine Bayraktar konuşmasının bütünü dikkate alınmadan ‘Biz Müslümanız bizden mucit çıkmaz’ şeklinde bir değerlendirmeye varılmasını iyi niyetle bağdaşmayan yaklaşımlar olarak değerlendiriyordu.
Daha sonra, Nobel Ödüllü Richard Dawkins´in, 8 Ağustos 2013’ün akşam saatlerinde paylaştığı, “Dünyadaki tüm Müslümanların aldığı Nobel Ödülü sayısı Cambridge Üniversitesi bünyesindeki Trinity Koleji mensuplarının aldığından azdır. Gerçi onlar [Müslümanlar] da Orta Çağ´da harika şeyler yaptılar” tweet´i de Türkiye’de büyük gürültü koparıyordu.
Şimdi akla şöyle bir soru geliyor: Bayraktar’ın «Müslümanlar icat yapamaz” şeklinde yaptığı yorum ile Dawkins’in açıklaması arasında bir koşutluk var mı?
Ancak, konuyu bu şekilde basite indirgemek, Edward Said’in «Oryantalizm” olarak adlandırdığı «Doğu üzerinde egemenlik kurmak, onu kendisinin çıkarı doğrultusunda yeniden yapılandırmak ve otorite sahibi olmak, daha ilerisi Doğu’nun insanları ve topraklarının Batı tarafından ele geçirilmesi amacıyla geliştirilen Batılı bir söylem” in den başka bir şey değil.
Bu bağlamda,” Bayraktar ve Dawkins Oryantalizmin İkiz Kardeşleri Mi?” sorusu akla gelmiyor değil.
Gerçekte, salt Batı dünyasında değil, Doğu’da da özellikle Doğu’nun okumuşları hatta aydınları arasında bile, Doğu ve Batı’nın her zaman ayrı ve farklı oluşumları olduğu algısı egemendir. Bu algının doğurduğu yaklaşımın, Doğu’nun bilimcisinden politikacısına, her toplumsal sınıfın sıradan bireyinden okumuşuna değin, bir edilgenliğe hatta teslimiyete soktuğu açıktır.
Oryantalizmin Türkiye’deki kimi bilimcilere ve bilim tarihçilerine yansımasına gelince. Kimileri, Türkiye’nin sadece kendisi için bağımsız bir Bilim-Teknoloji politikası yapmasının mümkün olmadığını dile getirmekte. Anılan bu görüşün, son yıllarda Avrupa Alanı ile bütünleşecek Türkiye Araştırma Alanı’nın yaratılması yaklaşımıyla yürürlüğe girdiği, bu bağlamda Avrupa Çerçeve Programları’na kaynak aktarıldığı ve araştırıcıların AB fonlarına yöneltildiği de bilinmektedir. Bununla birlikte anılan görüşün temelinde, egemen sınıfların kendilerini koruma ve egemenliklerini sürdürme isteğinin de olduğu söylenebilir.
Kanımızca, Bilimsel farklılığı, din etmenine indirgemek bir nevi ırkçılıktır. Farklılığın temelinde çok sayıda etmen rol oynamıştır.
İslam dünyasında bilimsel gerilemenin nedenleri arasında da, elbette, İslam Devletleri’nde siyasi çözülmeler ve ekonomik yaşamın giderek kötüleşmesi gibi maddi etmenler aranmalıdır. Bununla birlikte, maddi etmenler dışında, dünyayı algılamada öne çıkan ideolojik yaklaşımların da payı unutulmamalıdır. Bu bağlamda, insan aklının kullanımını Tanrı’nın bir armağanı olarak değerlendiren ve dini inançların en derin noktalarına bile akıl sayesinde ulaşabileceğini varsayan Mutezile Hareketinden sonra birkaç yüzyıl içinde, İslam dünyasında Eşaricilik ve özellikle Gazalicilik düşünce akımlarını da dikkate almak zorunluluğu vardır. Anılan akımların, aklın kullanımını reddettiği ve bağımsız bilimsel düşünceye karşı tavır gösterdiği biliniyor.
Özetle; İslam’da bilimsel gerilemenin içsel ve dışsal birçok nedenleri arasında
-İslam Dünyasında Gazalici Düşünce Akımının Egemen Olması,
-İslam Dünyasında Bilim Anlayışının Etkisi,
-Haçlı Seferleri,
-Yeni Kaynakların Bulunamaması,
-Doğuda Gelen İstilalar,
-Bilimsel Çalışmaların Kurumsallaşamaması gibi konular sıralanabilir. Bu etmenlerin her birinin tartışmaya açılması ise başka bir yazının konusu olarak ele alınmalıdır.