Cumhuriyet’in 90.yılında bir cumhuriyet aydını portresi..

Cumhuriyet’in 90. yılında, içleri mücadele azmi ile kabaran ama büyük bir hüzün ve ıstırap içinde olan cumhuriyetçi halkımıza, «bir gerçek cumhuriyet aydınını” tanıtmak ve hayatından esinlenmeyi önermek istiyorum..

Bu yazımızın amacı da bu olsun!

Berin Taşan, bir insaniyet ve edebiyat kişiliği olarak, Cumhuriyet Aydınlanması ve İzmir Kültür Tarihi açısından daima çok saygı ve sevgi duyduğum bir simgedir.

1940 sonrası parlayan Attila İlhan’dan Necati Cumalı’ya, Şükran Kurdakul’dan Salah Birsel’e uzanan İzmir kökenli öncü edebiyatçılar kuşağının devamı olarak, 1960’larda ismini duyurmaya başlayan ve günümüze kadar uzanan üstün edebiyatçılar içinde belki de son kültürel simgelerden biridir.

Aynı zamanda Atatürk devrimlerinin devamcısı ve 27 Mayıs’la birlikte yeni bir atılım yapan Aydınlanmacı ve Anayasacı kuşağın da yine özgün, duyarlı ve yolundan ve kişiliğinden ödün vermez bir portresidir.

Tek kelime ile Aydınlanmacı bir edebiyat eridir, ermişidir!

NASIL TANIDIM?..

Değerli insan Berin Taşan’ı Karşıyaka’mızın kaldırımlarında daha doğrusu Karşıyaka Adliyesi’nde 1970’li yıllarda tanıdım. Milliyetçi Cephe Hükümetleri zamanıydı. O yılların ikinci yarısında hem çalıştığım devlet memuriyetinde, hem de İzmir Halkevi Başkanı olarak yürüttüğüm ideolojik mücadeleler yüzünden başım hayli dertte idi. Üstelik Demokrat İzmir gazetesinde Yakup Torlak veya Y.Aksoy gibi isimlerle siyasi yazılar yazıyordum. Resmi soruşturmalar, doğuya sürgünler şahsımda arka arkaya sökün edip geliyordu.

O baskı döneminde iki odak bize arka çıkar, bizi korurdu. Birincisi Devlet Hastanesi’nde bizim gibilere rapor verip soluk almamızı sağlayan ilerici doktorlar, ikincisi ise hukuki sorunlarımızı danıştığımız yurtsever hukukçular..

Doktorlarımız Dr. Bekir Grebene ile Doçent Sadun Koşay, hep yanımızda olmuşlardı. Hukuk alanında ise hem memuriyette uğradığımız haksızlıklar, hem yazarlık sebebiyle başımıza gelen dertler, hem de Halkevi’nin dernek faaliyetleri sebebiyle karşılaştığımız hukuki sorunlar sonucunda Berin Taşan bize kol kanat gerip, daima yol göstermiştir. Ben bir tavsiye üzerine gidip makamında tanıştığım bu ilerici, yurtsever, aydınlanmacı, pırıl pırıl savcıdan, devletin despot olduğu zamanlarda devletin gerçek aydınlanmacı yüzünü görmüştüm, içim ferahlamıştı. İlk kez gidip yardım istediğim Karşıyaka Savcısı Berin Taşan’ı, daha sonra başımız sıkışınca gidip danıştığımız, bizim gibileri daima kollayan bir yüce insan olarak yüreğimize yerleştirmiştik.

Daha sonra onun şiirleriyle tanıştık, bir güzel edebiyat insanı olduğunu fark ettik.

Yıllar geçtikçe dostluğunu daha derin içimde kazandık. Nice şiir buluşmasında, edebiyat ve kültür gününde yan yana olduk. Birbirimize kitaplarımızı imzalayıp verdik. Karşıyaka Belediyesi’nin düzenlediği Berin Taşan’a Saygı Toplantısı’nı yönetme onurunu da yaşadım.

Karşıyaka’da sokağa ismi verilirken onu alkışladık, hep sevdik saydık.

Ama en önemlisini sona saklıyorum.

YIKICI RÜZGARLAR

12 Eylül despotizmi ve Turgut Özal sahte kalkınma rüzgarından sonra benim ülkem büyük bir kafa karışıklığına uğradı. Sağ sömürücülük, demokratlık gibi sunulmaya başlandı. Etnik çeşitlilik PKK terörüne kaynaklık etmeye başladı. Atatürk ve Kemalizm ustaca, adım adım yerle bir edildi. Başta Çetin Altan olmak üzere, oğulları ve yeni yetme liberal ama eski komünist eşkıyalar, bir anda Amerikan kuklası ve küreselleşme davulcusu oldular. Siyasal dincilik kudurdu ve azgınlaştı. Türkiye dört yandan top ateşine tutuldu, içimizdeki virüslerin tahribatı hepsinden acımasızdı. Böylece Türkiye, dörtnala Tayyip İktidarı’na koştu.

O dönemlerde, yani 1990-2000 yılları arasında nice kafalar pek karışıktı.. Benim kafam karışmamıştı ama düşüncelerimi daima test ettiğim için, bir büyüğümden onay almam gerekiyordu. Bize oynatılan filmin, gerçekte sahte olduğunu benden daha yetkin kişiler de vurgulamalıydı ki, ben gittiğim yolun sağlıklı olduğuna inanayım.

İşte o günler Karşıyaka’dan sürekli izlediğim iki kişi benim gittiğim yolu aydınlatarak daha da inançlı olmamı sağladılar. Bunlar Berin Taşan ile rahmetli Alpaslan Berktay’dır. Bu değerli iki yurtseverin Cumhuriyet gazetesindeki yazılarından güç alıp, kendileriyle konuştuğum zaman Özal’ın çizgisindeki vahşi kapitalist, federasyoncu, etnikçi ve siyasal dinci rüzgarın ne kadar sahte ve riya dolu olduğuna daha yoğun biçimde inandım. Ve bu günlere kirlenmeden gelebildik..

Berin Taşan ağabeyime ve rahmetli Alpaslan Berktay’a burada teşekkür ediyorum tüm kalbimle..

Bu bakımdan gerçek cumhuriyetçi Berin Taşan’ı, herkesin unuttuğu ülkemizin Cumhuriyet devriminin 90.yılı sebebiyle okuyucuma tanıtmak istedim.

ÖRNEK YAŞAMI

Berin Taşan 1928 yılında Merzifon’da doğdu. Babası «Merzifon Tarihi” yazarı Aziz Taşan, 16.kuşaktan büyük dedesi ise Taşanoğulları’ndan ünlü mutasavvıf şair Merzifonlu Şeyh Abdürrahim Rumi’dir. (1390 – 1458).

1947’de Adalet Bakanlığı’nın açtığı sınavda Ankara Hukuk Fakültesi’ne birincilikle girdi ve 1951’de mezun olup Türk Hukuk Sistemi’ne hizmet etmeye başladı. Cumhuriyet savcısı olarak daima özgün ve güvenilir bir kimlik yarattı. 1985’te Karşıyaka Başsavcılığı’ndan emekli oldu ve aynı beldede avukatlık yaptı.

İlk şiirleri 1946’da Varlık dergisinde yayınlandı. Sonraki yıllarda yazı ve şiirleri, Cumhuriyet ve Vatan gazeteleri ile Yeditepe, Yeni Ufuklar, İstanbul, Fikirler, Kaynak, Pazar Postası, İmece, Ataç, Dost, Seçilmiş Hikayeler, Soyut, Kıyı, Türk Dili, Çağdaş Türk Dili gibi dergilerde yayınlandı. Şiirleri yurt içi ve yurtdışı antolojilerde yer. Atatürk’ün kurduğu Türk Dil Kurumu’nun kurullarında çalıştı. Dil Derneği’nin kurucuları arasında yer aldı.

«Ellerim Gözlerim Yüreğim” (1960), «Yüzünün Bir Yanında” (1969), «Önce” (1986), «Şahdamarından” (2001)isimli şiir kitapları ile «Bir Tanığım Kalsın” (Anı kitabı – 2005) ve en son «Eğip Bükmeden, Eğilip Bükülmeden” (Yeni Kuşak Köy Enstitüleri Derneği Yayınları, Mayıs 2013) isimli kitapları yayınlandı.

İzmir Karşıyaka’da Adliye binasının arkasındaki sokağa ismi verildi.

YENİ KİTABI

Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği, Berin Taşan’ın yıllara yayılan makalelerini kapsayan «Eğip Bükmeden, Eğilip Bükülmeden” kitabını yayınladı. Sevgili dost Rifat Güler kardeşimiz nefis biçimde bu değerli eseri bastı. Tansel Özalp ise, her zamanki ustalığını konuşturarak kitabın görsel tasarımını gerçekleştirdi. «Yılların vefalı dostu” diye bana imzalanan kitabı bir solukta okudum.

Memleket gerçekleri, aydınlanma devrimleri, köy enstitüleri ve halkevleri, 27 Mayıs, bağımsızlık, yurtseverlik, edebiyatçılık, yargı, İzmir, Sinop gibi nice kavramlara uzanan ve bu kavramları eğip bükmeden, eğilip bükülmeden yaşamında da aynen uygulayarak yorumlayan edebiyat ve insaniyet simgesi Berin Taşan’ı keyifle okuyunuz.

Herkese tavsiye ederim

Çok yaşa Berin Taşan ağabeyimiz..

Sizi daima kolunuzun altında siyah çantanızla birlikte, başınız açık ve tertemiz giysilerinizle Karşıyaka Çarşısı’nda emin ve serin adımlarla vapur iskelesine doğru giderken hatırlayacağım.

Kitap edinme: 0.232.2565262 – ykkedernegi@yahoo.com.tr

………………………………………………………………………………………………

BERİN TAŞAN’DAN BİR ŞİİR

Aç Kapıyı Ben Geldim



Korka korka değil usul usul değil
Elim yüreğimde çarpa çarpa geldim
Aç kapıyı bak ne diyeceğim
Bir senin ellerinden bir senin gözlerinden
Dişlerinden dudaklarından
Nergisler Ocak ayında açtı
Kendimden bahsetmeyeceğim
Yediveren güllerden duvardan sarkan güllerden
Çocuklardan sabah erken okula giderlerken
Atlardan bahsedeceğim
Kan ter içinde atlardan
Aç kapıyı bak ne diyeceğim
Ne kadar küsülü çocuk varsa barıştırdım, oynuyorlar
Tam kırk çeşit sarmaşık gül buldum penceremin dibinde açacak

Ekinleri dolu vurmadı çekirge gelmedi kurak olmadı
Yorgunum demeyeceğim bir evimiz olsa demeyeceğim
Yüreğim daralıyor demeyeceğim
Bir baksan gözlerime başını çevirmeyeceksin
Yürüyüp gitmeyeceksin elini çekmeyeceksin
Bir baksan gözlerime
Dağda yakılmış ateşler göreceksin
Aç kapıyı kim geldi bak
Bak nasıl havalandı güvercin
Açmam diyemezsin artık
Aç.

Berin Taşan

……………………………………………………………………………………………………………………………………………..

…………………………………………………………………..

Bunları da sevebilirsiniz