Bilim Felsefe İlişkisi Üzerine

Bilimci, üzerinde çalıştığı konunun ne işe yaradığını, kime hizmet edeceğini ve evrendeki yerini düşünmeye başladığı andan itibaren, farkına varmadan felsefe alanına girmeye başlar. Anadolu’nun ücra bir köşesinde, bir kişi bile yaşamını sorguladığı zaman felsefe yapmaktadır. Bunun için felsefi terminolojiye gereksinme duymaz, ya da felsefi terminolojiyi bilmesi gerekmez. Bununla birlikte, bırakınız bir sosyal bilimciyi, bir doğa bilimcisinin bile felsefenin uğraştığı sorunları ve bilim felsefesini ana hatlarıyla kavramasında yarar vardır. Aksi durumda, bir teknik adam olmaktan öteye geçmesi olası değildir. Ne yazık ki, günümüzde gidişat büyük ölçüde budur.

Felsefenin Uğraştığı Sorunlar

Felsefe, en yalın şekilde, insanın niteliğini ve içinde yaşamakta olduğu dünyanın yapısını ve işleyişini akıl yoluyla anlama çabası olarak tanımlanabilir. Bu anlamda felsefe, ne bilim gibi kesin olgusal bilgi sağlar, ne de teoloji gibi akıl dışı birtakım kaynaklara bağlı kalır. Felsefe, bilimin gözlem ve deney yoluyla çözemediği ya da çözmeyi uygun görmediği, ancak niteliği yönünden akla hitap eden sorunları ele alır ve yanıt bulmaya çalışır.

Felsefenin ele aldığı sorunlar başlıca üç grupta toplanabilir:

· İnsanın değer ve niteliği ile ilgili sorunlar. Örneğin, insanı diğer varlıklardan ayıran özellikler nelerdir? Yüce ya da tanrısal bir yaratık mıdır, yoksa doğadaki oluşumlardan biri midir? İyilik, güzellik, doğruluk kavramları evrensel değerler midir, yoksa bunlar göreli ve bağıl değerler midir? Yaşam ya da davranış biçimleri arasındaki ayrımlar anlamsız mıdır?

· Evrenin yapısı ve niteliği ile ilgili sorunlar. Örneğin, varlıkların temeli nedir? Madde ve ruh diye iki nesne ayırt edilebilir mi? Edilebilirse bunların niteliği ve birbiriyle ilişkileri nelerdir? Doğa yasaları denilen nedensel ilişkiler var mıdır, yoksa doğada bulunan düzen kendi gereksinmelerimizin yansıması mıdır?

· Bilgilerimizin nitelik ve sınırlarıyla ilgili sorunlar. Örneğin, bilgilerin köken ve kaynağı nedir? Bilgilerimize gerçekten güvenebilir miyiz? Yoksa bilgi denilen şey aslında tahmin ya da kişisel kanılardan mı ibarettir? Nasıl biliyoruz? Bilgiler yaşamla sınırlı mıdır, yoksa duyu verilerimizin ötesinde var olan şeyler hakkında bilgi edinmek olası mıdır? Bireyin dışında gerçek bir dünya var mıdır, varsa bilinebilir mi?

Anılan soruların yanıtları, kutsal kitaplarda olmadığı gibi deney ve gözleme dayalı olarak ortaya çıkan bilimsel bulgularda da aranamaz. Kısaca, felsefenin varlık nedeni, bu sorulara vereceği yanıtlarda yatar. Bununla birlikte, felsefe ile uğraşanlar da, bu sorunlara yanıt ararken kesinlik göstermezler ve çoğu kez birbiri ile çelişen yanıtlar verirler.

Bilim Felsefesi

Bilim felsefesi, bilimin kavramsal yapısını tanımak, bu yapıyı oluşturan işlem ve düşünce biçimlerini mantıksal çözümleme yoluyla aydınlatmak, kısaca bilimi anlama çabası şeklinde tanımlanabilir.

Uğraştığı sorunların başlıcaları şunlardır: Bilimsel düşünce diye bir düşünce sistemi varsa, mantıksal özelliği nedir? Daha açık deyişle, bilimin mantığı kurulabilir mi? Bilimde kuram (teori) ve gözlem ilişkisi nedir? Kuram oluşturmanın ve doğrulamanın mantıksal ölçütleri saptanabilir mi? Bilimde betimlemenin ötesinde açıklama var mı? Bilimin dayandığı temel varsayımlar nelerdir? Bilimsel düşünmede matematiğin yeri ve önemi nedir? Bilimsel bulgular, neden olasılık düzeyinde kalmaktan kurtulamaz ya da neden olasılıkla açıklanmalıdır? Bilimde, nedensellik ilkesinin yeri nedir, bilimsel yasalar biçim ve işlen açısından nasıl nitelendirilmelidir? Bilim, ortak duyu, din, felsefe ve matematik gibi düşünce biçimlerinden nasıl ayırt edilebilir?

Kısaca şu söylenebilir mi? Bilim, çağlar boyu gelişerek günümüze kadar geliyor. Geliştirdiği buluşlar ve yenilikler ile yaşamı değiştirmekle kalmıyor, duyuş ve düşünceleri de etkiliyor, biçimlendiriyor. İşte bilim felsefesi, burada devreye girerek ”salt bilimi anlamakla kalmamalı, onu belki de insanların yararına nasıl kullanmalı?” sorusuna da yanıt aramalıdır. Günümüzde felsefenin bu gerçeğe yabancı kalmaması, Bertrand Russell’in deyişiyle «kesinlikten uzak da olsa, kararsızlığın ötesinde bir yaşama olanağı göstermek « gibi bir hizmeti olabilir.


Kaynak: C. Yıldırım, Bilimsel Düşünce Yöntemi, İmge Kitabevi (2008) ve D. Özlem, Felsefe ve Doğa Bilimler, Doğu Batı (2008).

Bunları da sevebilirsiniz