Aklımda Arif Dino

Şöhreti Aidin Dino’nunkini aşmamış ağabeyi Arif Dino’nun ölüm yıldönümü bugün..Sık sık aklıma düşmesi için özel bir gün olmasına gerek yok. Varlığından haberdar olduğum günden beri ruhum adeta onun yaşadığı zamanlara, onun geçtiği sokaklara, oturduğu kahvelere gider dolaşır; omzunun üzerinden bir sigara paketine karaladığı çizimleri izler, köşeyi dönerken çarpışmamayı (yaklaşık 2 metre boyu ve 130 kiloluk cüssesini düşünürsek) ama teğet geçmeyi umar, saklamaktan hazzetmediği şiirlerinden birinin karalandığı bir kağıt parçasını rüzgar olup kaçırır ara ara. Dinlenmiş, sağaltılmış olarak geri gelir bu gezilerden ruhum. Oysa onun hareketli bir hayatı oldu.

Abidin Dino ve diğer erkek kardeşleri Ali Dino ile bir kuzenlerinin olduğu gibi, Arif Dino da aslen karikatürist ve ressamdır (aslen bir ‘yer’li olmak gibi!) Çok geniş bir kültürü vardı. Bunu Türkiye’de ve yurt dışında eğitim aldığı iyi okullara olduğu kadar, köklü ailesine ve belki bir miktar da ailesinde kimsede olmayan kendine özgü merak ve ilgi alanlarına borçluydu. 1929’da, 36 yaşındayken Türkiye’ye döndü ve 6 4 yaşında beyin kanamasından vefat edene dek bir daha vatanından ayrılmadı.

Politik kimliği de belirgindi Dino’nun. 1930’da Atatürk’ün isteği üzerine Ali Fethi Bey’in kurduğu ve CHP’nin solunda yer almayı amaçlayan Serbest Fırka’yı karikatürleriyle destekledi, 1946’da Türkiye Sosyalist Emekçi ve Köylü Partisi’nin Adana’da üyesi oldu. İkinci Dünya Savaşı yıllarında İstanbul’da faşizme karşı olduklarını belirten ilerici aydınlardan bazıları tutuklanıyor, ya da «ikamete memur” yani sürgün ediliyordu. Arif Dino da Develi’ye gönderildi, bir süre sonra Adana’ya gönderilmek için müracaatta bulundu ve kabul edildi.

Sanatla uğraşan ve bu ruhla doğan çoğu insan gibi sanatın tek dalıyla sınırlı kalmadı. Sözgelimi bir dönem sinemayla ilgili işler de yaptı (Yunanistan’da ve Türkiye’de). Grafik çalışmaları.. Daha az miktarda olmakla birlikte heykel çalışmaları..Bir yandan hayatını kazanmak için yaptığı işler: Sözgelimi İzmir Fuarı’nda Tekel Pavyonlarını düzenlemişti. İstanbul Üniversitesi Botanik Enstitüsü için panolar resmetti. Sonra dergilere yazdığı sanat eleştirileri..Ve tabi edebiyat: şiir. Önce Fransızca, sonra Yunanca, en son da Türkçe ‘söylemiş’ şiirlerini.

Tüm bu zenginliğiyle ürettiklerinin hiçbirini önemsemezdi Dino. Yazının başında değinmiştik, eserlerini saklamayı düşünmek şöyle dursun kayda bile geçirmezdi. Abidin Dino bu yüzden ona şaka yollu «sözlü şair” dermiş. Yani o şiirlerini söyler, arkadaşları, yakınları kağıda geçirirmiş çoğu kez. Güzel ve kişilikli el yazısına ve derinliğine rağmen mektup yazmaktan dahi hazzetmez, olanağı varsa dikte ettirirmiş yazılması gereken mektup ve notlarını. Önem verdiği: İnsanlardı. Yetenekli bulduğu gençlerdi. Onları yönlendirmek, yetiştirmekti.

Şiirde anlam üzerine görüşleri oldukça etkileyicidir. 1940 yılında Akşam gazetesine verdiği bir röportajda gazetecinin, görüşmenin sonunda yinelemek zorunda kalarak sorduğu: -Sizin şiirlerinizde mâna var mıdır? sualime cevap vermediniz. Mesela sizin son çıkan:

Taştan mantar tarlası;

Çok yaşasın ölüler!

diye iki satırdan ibaret şiirinizde ne demek istediğiniz anlaşılamamış.

Arif Dino: «Şiirlerimde mâna vardır. Fakat ihtimal anlamak biraz güç. Size bu şiirin mânasını söyleyeyim. Mezarlıklardaki o sıra sıra mezar taşları bana bir mantar tarlası hissini veriyor ve ölülerin ebediyet arzusu gibi görünüyorlar. Şiirim bu hissin ifadesidir ve anlayanlar için değil, anlamayanlar için lirizmi yüksek olabilir.”

O zaman bize de onaylamak düşüyor.. ‘Çok yaşasın Arif Dino’lar!’ Ki, sıra sıra dizelenecek kadar çok sayıda değiller…

Referans

Arif Dino – Çok Yaşasın Ölüler. Adam Yayınları; 1985.

Bunları da sevebilirsiniz