Meydan Okuyan 2011

“Konuşmak bedava. entelektüel ödlekleri, filozofları yücelten bir dönem bu ve bu sözcükler eskidiklerinde artık bir sonraki mantıklı adımı atmıyorlar. O da eylem… eylem!”

Felsefenin Öldüğü Gün – Casey Maddox

Bazen birbiri arasında geçişli olabildiği için kimi zaman yanlış olarak birbiri yerine kullanılan; ülke kuran, rejim değiştiren kısa vadede somut bir sonuç elde edemese de birtakım kemikleşmiş olguları kanırtan, sarsan hareketler.

İsyan sözcüğünün İngilizcesi revolt, Fransızcası révolte (devrim). Siyasi ya da ekonomik nedenle çıkabilen hareket diye özetlenebilir. Aynı ortamda bulunan bir grup insanın kanunen itaat etmesi gereken emirlere karşı gelmesi nedeniyle suç olarak addedilir ve birçok ülke, ayaklanmayı idam cezası gibi sert cezalarla cezalandırır.

Devrim/ihtilal bir sistemin, rejimin, uygulamanın, kurumun; barındırdığı noksanlar yüzünden yıkılıp, yerine yenisinin konulması anlamına geliyor. Yunancası olan “epanastasi” sözcüğü “diriliş, yeniden hayata dönüşe dair” gibi anlamlara sahip olup, Türkçede türediği “devirmek” anlamıyla doğrudan ilintili değildir. 12 Eylül 1980 sonrasında, sakıncalı bir terim olduğu gerekçesiyle “devrim” yerine “ihtilal” ve “inkılap” sözcükleri kullanılmaya başlanmış, yeni basılan ders kitaplarında değiştirilmiştir.

Eylem ise topluluk halinde bir olayı, hareketi, kurum ya da kuruluşu protesto etmek amacıyla yapılan izinli ya da izinsiz gösteriler.

«2011 tarihe tıpkı 1968 gibi devrimci bir yıl olarak geçecek” görüşünde olanlar var. Bize göre bu biraz iddialı bir önerme. Ancak şu da bir gerçek: 2011 dünyada ve ülkemizde son yıllarda görülmemiş denli büyük çaplı ve çok sayıda protesto, yürüyüş ve gösterilerle geçti. Bu topraklar da bu kavramların hiçbirine yabancı değil elbet, dünyanın hiçbir bucağının olmadığı gibi.

Dağarcık yazarları, yıl boyu sıcağı sıcağına ve analiz ederek yazdı tüm bu isyan ve eylemleri. Burada kısa bir derleme vermek istedik yıl bitimlerinde adet olduğu üzere:

*2011, Arap Baharı ile başladı. Tunus’ta bir gencin kendini yakmasıyla patlak veren isyan başta Mısır, Libya ve Suriye, tüm Arap coğrafyasını sardı. Arap Baharı’nın rüzgârıyla diktatörler art arda devrildi. Yemen’de 2011’de protesto eylemleri -diğer pek çok Arap ülkesinde de olduğu gibi- polis ve asker aracılığıyla bastırıldı. Mayıs 2011’de ve devamında birkaç kez farklı kabileler ile hükümet arasında gelişen olaylar silahlı bir ihtilaf meydana getirdi.

Arap Baharı eylemlerinde toplam can kaybının 45 binin üzerinde olduğu tahmin ediliyor. En çok kurbanı 30 bin kişiyle Libya verdi. Suriye’deki ölümlerin de 5 bini geçtiği söyleniyor.

*İngiltere’de olaylar Ağustos’ta, Londra’nın banliyölerinden Tottenham’da patlak verdi. Polisin gözaltına almaya çalıştığı 29 yaşındaki Mark Duggan polis kurşunuyla hayatını kaybetti. Duggan’ın uyuşturucu satıcılığı ve çete üyeliği suçlarından sabıkası vardı.

Yetkililer polisin Duggan’ın açtığı ateşe karşılık verildiğini açıkladı, ancak olay yerinde polisin kurşun çekirdeğinden başka kurşun izine rastlanmadı.

Ailesi, Duggan’ın ölümünün ardından karakolun önünde bir açıklama beklerken kızgın kalabalığın sabrı taştı. Olayların bu denli büyümesi kimse tarafından beklenmiyordu, ancak mahalledeki polis araçlarının ateşe verilmesiyle başlayan olaylar önce tüm Londra’ya, sonra diğer kentlere sıçradı.

Ayaklanma, 1985 yılında yine Tottenham’da polis baskınında bir kadının hayatını kaybetmesiyle patlak veren protestoları andırıyordu. Aralarında Türklerin de bulunduğu göçmenlerin ve siyahîlerin yaşadığı mahallelerdeki halk, polisin önyargılı yaklaşımından ve tacizlerinden bıktıklarını ifade etti. Bu mahallelerde işsizlik ve yoksulluk oranı çok yüksek. Yasadışı yollardan geçimini sağlamaya çalışan bu mahalleler, Cameron hükümetinin kemer sıkma önlemlerinin etkisinin en çok hissedildiği yerlerden. Gösterilerde çok sayıda mağaza, banka, yerleşim yeri ve araç yağmalandı, yakıldı. Beş gün süren yağma ve kundaklama olaylarının ardından İngiltere’de sosyal paylaşım siteleri üzerinden kundaklama olaylarını teşvik ettikleri gerekçesiyle iki kişiye dörder yıl hapis cezası verildi. Ancak bazı milletvekilleri ile sivil toplum kuruluşları verilen cezaların «çok sert” olduğu görüşünde. Koalisyon hükümetinin ortağı liberal demokratlar, mahkemenin verdiği kararı orantısız olmakla eleştiriyor. İngiltere genelinde olaylara karışan bin 770 kişi gözaltına alındı. Şu ana kadar bin 200’den fazla kişi mahkemelere çıkarıldı.

*Mayıs ayında Fransa’daki göçmen isyanları da benzer biçimde, iki Afrika kökenli vatandaşın polisten kaçmaya çalışırken elektrik akımına kapılarak ölmesi ve bir Türkün yaralanması sonucu ortaya çıktı. Olaylar sırasında bin 200’ün üzerinde aracın ateşe verildiği bilinmektedir.

*Wall Street İşgali olarak bilinen ve New York’ta başlayan protesto eylemleri her geçen gün artan katılımlarla ABD’nin diğer eyaletlerine de yayılarak sürdü. «Krizin sebebi kapitalizm”, «Açgözlülüğe son”, «Wall Street’i her gün her hafta işgal et’’, «Wall Street’i vergilendirin’’, «Biz toplumun yüzde 99’uyuz’’, «Kalabalığa bak, işte bu demokrasi’’, «İşçi hakları insan haklarıdır’’, «Milyarderleri vergilendirin’’, «Bankalar borcunu ödesin’’, «Bu sokaklar bizim’’ (Hakkını vermek gerek ki bu slogan 68’in ‘Dünyayı istiyoruz, hemen; şimdi!’ sloganı ile benzerlik taşıyor) «Robin Hood’umuz nerede?”, «Savaş ekonomisi size yarıyor mu?”, «İşe ihtiyacımız var, işten çıkarılmaya değil” vb. sloganlar atan eylemciler, vergi politikaları ile işsizliği protesto etmenin yanı sıra, Irak ve Afganistan’a karşı açılıp ABD’nin aleyhine sonuçlar doğuran iki savaş, Cumhuriyetçi Parti’nin ülkeyi bu noktaya getiren politikaları ve Fox, CNN gibi medya organlarının sorunları çarpıtması gibi konuları da sorguluyorlardı. 17 Eylül’de başlayan ve büyüyerek devam eden hareketin ilk başta küçük çaplı bir halk hareketiyken, çok kısa sürede öğrencilerin ve işçi sendikalarının da katılımıyla oldukça büyüdü.

Protesto yürüyüşü öncesinde, sırasında ve protesto gösterisinin yapıldığı alanda çeşitli yaş gruplarından ve mesleklerinden insanlar yaptıkları açıklamalarda, kendilerinin toplumun marjinal bir grubunu değil, yüzde 99’unu temsil ettiklerini, yüzde 1’lik kesimin ise ayrıcalıklı ve zengin kesim olduğunu belirttiler. 2008 yılındaki bankaları kurtarma operasyonuna ve teşvik paketine karşı çıktıklarını ifade eden protestocular, yüzde 1’lik ayrıcalıklı kısmın kendilerinin sırtından geçindiklerini, öğrencilerin, öğretmenlerin, sağlık çalışanlarının ve işçi sınıfının ise bütçedeki paylarının giderek kısıldığını söylediler.

Kısa sürede küresel bir protesto hareketine dönüşen ’’işgal’’ eylemi uzunca süre dünya gündemini meşgul etti, Kanada’da da örgütlendi.

*Tarihin her döneminde olduğu gibi hayatlarından memnun olmayanların seslerini meydanlara çıkarak duyurmaya çalıştığı o köklü kültürden gelen Yunanistan halkının battı, batıyor sürecinde sokaklara dökülmesi kimseyi çok şaşırtmadı. Dalgalar halinde aylar boyu sürdü, ağırlıklı olarak sendikaların örgütlediği grevler ve protesto yürüyüşleri. Hükümet devrildi, ancak yeni kurulan hükümet de en son Aralık ayı başında genel grevle karşı karşıya kaldı. Göstericiler, yeni hükümetin istihdamın azaltılması, maaş ve ikramiyelerin kısılması, ek vergilerden oluşan tasarruf önlemlerinin sadece orta kesimi daha fakirleştirdiğini savundular. Papademos hükümeti, 2012 bütçesi kapsamında yer alan tasarruf önlemlerini Aralık ayı içerisinde parlamentodan geçirmeyi planladı. Diğer yandan Euro Bölgesi Maliye Bakanları ise Yunanistan için hazırlanan 110 milyar Euro’luk AB ve IMF kurtarma paketinin altıncı kredi diliminin serbest bırakılmasını onaylamıştı. Kriz Yunanistan ile sınırlı değildi; AB’nin parasal birliği 2011’de ülkelerin borç krizine girmesiyle sarsıldı. İtalya, İspanya, İrlanda ve Portekiz’de de hükümetler devrildi.

Yurtta

*2011 yılı Türkiye’de HES karşıtı mücadele açısından oldukça yoğundu. Devletin son dönemde HES’lere ve özelleştirmelere yoğunlaşması, yerel halkın direnişi ile karşılandı. Havasına, suyuna, toprağına sahip çıkmak isteyen insanlar tutuklamalarla, göz altılarla karşı karşıya kaldı. Yılın en öne çıkan direnişlerinden birisi de Gerze halkının direnişiydi. Gerzeliler bir yıl boyunca bölgeye yapılmak istenen termik santrale karşı mücadele ettiler, ciddi bedeller ödediler. Çadır kurup nöbet tutan, iş makinelerini yakan, polisle ve jandarmayla çatışan, tutuklanan, gözaltına alındılar, ancak direnen ve HES’lere karşı mücadele eden insanlar için umut kaynağı ve simge oldular. Pek çok HES projesinin durdurulması sağlandı.

*Mart ayında Gazetecilere Özgürlük Platformu’nun çağrısıyla İstanbul Beyoğlu’nda toplanan binlerce kişi «basın özgürlüğü” için yürüdü.

*Mayıs ayında AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Erdoğan’ın Artvin’in Hopa ilçesinde düzenlediği mitingin ardından çıkan olaylarda, AK Parti konvoyundaki araçlar taşlandı, güvenlik güçleri havaya uyarı ateşi açtı. Taşlı saldırıda Başbakanlık Koruma Müdürlüğü’ne mensup bir polis memuru yaralandı, olaylar sırasında Metin Lokumcu adlı vatandaş hayatını kaybetti. Ankara’daki Hopa protestolarıyla ilgili 22’si tutuklu 28 kişinin yargılandı. Aralık ayında, tutuklu sanıkların tümünün tahliyesine karar verildi.

Her yıl Aralık ayında haber ajansları yılın en çarpıcı görüntülerinden derlemeler yayınlarlar. Bu tür derlemelerde büyük felaketler, hayatını kaybeden tanınmış kişiler vb. yanında en çok yer kaplayan; isyan ve çatışmalardan kareler olur. Gerçekten de 2011’i en iyi özetlediğini düşündüğümüz derleme videolarından birine bu yazıda yer vermek istedik.

Tarihi yaşarken belleğimize doğru olarak kaydedemediğimize, zamanla netleşerek ortak belleğe daha doğru olarak yerleşeceğine inanılır. Oysa günümüzde bu durum tersine döndü ve her şey karmaşıklaştı, insanlar resmi tarihi sorgular oldu ve en değerli dayanaklarımızdan biri kendi şahitliklerimiz ve yakın çevremizde yaşayan insanların tanıklıkları oldu. Bizim belleğimizde 2011’e dair bu videonun 33 – 36. saniyeleri arasındaki görüntüde yer alan, yüzünü bir bez parçasıyla maskelemiş gösterici gencin gözlerindeki bakış kalacak: Biraz sarsılmış ve karmaşık, ama haklı olduğunu bilmenin gururunu taşıyan bakışı. Arkada ateşe verilmiş araçtan söz etmiyoruz elbette. Çağın ruhunu mecazi anlamda ateşleyeceğini umduğumuz bir duruş, bir tavırdan söz ediyoruz. Legal yollarla olduğu müddetçe, her bireyin -olan bitenlerin ucu kendine dokunmadan önce- yapması gerekeni yapıyor bu bakışların sahibi: İnsanca bir değişim talep ediyor.


Bunları da sevebilirsiniz