İnsanları beslemek giderek zorlaşacak

Son beş yılda dünyada olup bitenlere baktığımızda «Ne oluyoruz, nereye gidiyoruz?” diye kendimize soruyoruz. Bir yandan Arap coğrafyasındaki kanlı devrimler ve bunların İsrail, İngiltere ile Amerika’ya yansımaları, diğer yandan AB içerisindeki özellikle güney avro bölgesi ülkelerinin içine yuvarlandıkları ekonomik kriz başımızı döndürüyor.

Bütün bunlar tartışılırken medyanın gözünden kaçan bazı olaylar da var ki bunlara daha doğru bir ifadeyle medyanın yeterince ilgilenmedikleri olaylar da diyebiliriz. Örneğin son zamanlarda artan gıda fiyatları.

Küresel ekonomik kriz girdi fiyatlarının artmasına, bu da gıda fiyatlarının istikrarsız olmasına ve yükselmesine neden oldu. Aşırı fiyat artışları, tüketicilerin güvenli gıdaya ulaşmasında sıkıntı oluşturmaya başladı. Ancak burada kötü olan bir durum var ki o da bu gidişin daha en az 10 yıl süreceği beklentisi.

Bu beklenti içerisine girenler haklı. Uzmanlara göre dünyada gıda arzı azalırken, talebi artıyor. Yüzde 2’lik bir talep artışı dahi gıda fiyatlarının yükselmesine neden oluyor. Talep artışının nedeni, sadece nüfus artışından kaynaklanmıyor. Daha önce 500 milyon olan Asya ve Güney Amerika’daki orta sınıf nüfusun iki milyara çıkması ile bu nüfusun daha fazla gıda talebi de önemli bir etken olarak karşımızda duruyor.

Gıda talebinin giderek arttığı, arzının ise azaldığı dünyamızda biyoyakıtlar tartışılır hale geliyor. Daha sürdürülebilir bir yaşam için çevrenin korunması amacıyla fosil yakıtlara biyoetanol ve biyodizel konulması gelecekte gıda fiyatlarını daha da arttıracak. Bu uygulamanın çevreciliği konusunda kimsenin bir şey söylediği yok ama uygulama hayata geçirilirken iyice düşünmek gerekiyor.

Söz konusu yakıtların üretiminde kanola, ayçiçeği, soya ve mısır gibi yağlı tohum bitkilerinden elde edilen yağlar kullanılıyor. Gelecekte bunların arzında sorun oluşmaması için ilk planda atık kızartmalık yağlar ile hayvansal yağların kullanılması gerektiği uzmanlar tarafından söyleniyor. İkinci planda ise yağlı tohumların üretiminin arttırılması için, çiftçiye gerekli desteklerin sağlanması gerekiyor.

Özellikle Türkiye’de bunların ithal edildiğini, Enerji Piyasası Denetleme Kurulu (EPDK) kararıyla 2013’ten itibaren de fosil yakıtlara biyobenzin ve biyodizel ilavesinin zorunlu olduğunu düşündüğümüzde gıda sıkıntısı ile karşılaşacağımız konuşuluyor.

Biliyorsunuz Somali başta olmak üzere Afrika Boynuzu olarak adlandırılan bölgedeki ülkelerde bu yıl açlık dramları yaşanmıştı. Basının ilgisinin olmamasına rağmen halen de yaşanmaya devam ediyor. Birleşmiş Milletler (BM) bir yandan açlıkla mücadele için bu yıl 700 milyon dolarlık bir finansmana gereksinim olduğunu açıklarken, diğer yandan ülkeler hızla silahlanıyor ve bunun için milyarlarca dolar harcıyorlar.

Yine BM bir taraftan dünyada açlığın ortadan kaldırılması için sadece 44 milyar dolara ihtiyaç olduğunu açıklarken, diğer taraftan gelişmiş ülkeler gıda israfına hız kesmeden devam ediyorlar.

14 yıl sonra 8 milyar, 32 yıl sonra 9 milyara ulaşacak olan dünya nüfusunun beslenmesi için tarımsal üretimin yüzde 70 arttırılması gerekecek. Bunun için yeni tarımsal alanlara ve su kaynaklarına ihtiyaç duyulacak. O halde şimdiden öncelikle dünyanın kirlenmesini engelleyecek, iklim koşullarını değiştirmeyecek tarım politikalarının uygulanması gerekiyor. Bu nedenle örneğin en basitinden gelişmiş ülkelerin gelecek yıl 18.si Katar’da yapılacak olan iklim konferansına gereken önemi vermeleri gerekiyor.

Bunları da sevebilirsiniz