Ters Köşe 1

3 Temmuz sonrası ülke gündeminin en önemli maddesi neredeyse futbol haline geldi. Önce futbol kulüpleri ve taraftarlarının ardından da toplumsal yaşamdaki ağırlığı nedeniyle tüm kamuoyunun konuştuğu, tartıştığı belki de hepsinden daha önemlisi siyasetin üzerinde uzlaşabildiği yegane olan bir alanla karşı karşıya kaldık. Mecliste grubu bulunan üç siyasi partinin uzlaşması sonrasında çıkartılan ve kamuoyu tarafından ‘şike yasası’ olarak adlandırılan düzenleme Cumhurbaşkanı tarafından veto edilmesinin ardından aynı düzenleme bütçe görüşmeleri içerisinde adeta jet hızıyla parlamentoda görüşüldü ve onaylandı.

Tüm bu yaşananlar Türkiye’de futbol üzerinden yaratılan ve toplumsal yaşama aktarılan değerlerin ülke içerisinde nasıl etkili olduğunu ortaya koymaktadır. Siyasal partiler tüm ülke kamuoyunu ilgilendiren bir konuda geride kalmak, oy kaptırmamak amacıyla hareket etmekte ve hiçbir konuda uzlaşamazlarken, futbol ve yaratacağı etki konusunda uzlaşabilmektedirler.

Futbolun bir oyun olmanın ötesine geçerek, kendisi dışında pek çok alanla birlikte anılmaya başlayan bir yapıya sahip olmasıyla beraber ülke gündemi içerisinde işgal etmeye başladığı alan da genişlemiştir. Futbol artık bir sektör olarak ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel yaşamla iç içe geçmiştir, bu yüzden de ‘futbol artık en az futbol’ dur. Kulüplerin bugün aralanmaya başlayan sis perdesi içerisinde tüm futbol kamuoyuna yaşattıkları ve futbol dünyasındaki çarpıklıklarla olan bağlantılarının ne kadar şaşırtıcı olduğunu açıklanan iddianamede fazlasıyla görmekteyiz.

İddianamenin ilk bölümünde Türk futbolunun yarattığı ekonomik etki ve ranttan nemalanmak isteyen mafyatik örgütlenmelerin milyonlarca insanı ilgilendiren böylesi önemli bir alanda adeta cirit atmakta olduklarına yönelik önemli tespitler yer alıyor. Haksız kazanç elde etmek uğruna oluşturulan suç örgütleri, futbol sahalarının içinde alınması gereken sonuçlara müdahil olmak suretiyle futbolu ve onun güzelliklerini her türlü yasa dışı yolu kullanarak kirletiyorlar. Dışarıdan bakıldığında heyecan uyandıran ve insanların peşinden gitmek uğruna pek çok şeyi karşılarına aldıkları takımlarının ve o takımların yöneticilerinin, başarı ve ekonomik çıkar uğruna ne gibi yasa dışı yollara tevessül edebildiklerini okumak gerçekten de can sıkıyor.

Olayların medya üzerinden yansıtılması da yaşanan çarpık gelişmeler kadar sıkıntı verici bir biçimde gerçekleşiyor. Medyadaki hakim anlayış şike ve soruşturmayı iki açıdan ele alıyor: İlk olarak ‘taraftarlık penceresi içerisinden’ olayları değerlendirme doğrultusunda yorumlara ağırlık veriliyor. İkinci olarak ise olası küme düşme durumunda yaşanacak ekonomik getirilere vurgu yapılmak suretiyle, yaşanan çarpıklıklar ‘normalleştiriliyor’. Bu doğrultuda özellikle kulüpler birliği ve siyasi partiler arasında yaşanan ilişki ve yeni ‘şike yasası’ nın meclis adalet komisyonunda ele alınma biçimi aslında Türkiye’de futbolun neden sadece futbol olmadığını net bir biçimde gösteriyor

Futbolun en önemli güzelliği sonucun belirsizliği ilkesidir, şike aracılığı ile bu durumun ortadan kaldırılması, aslında ‘oyunun’ ortadan kaldırılması demektir. Şike en genel anlamda oynanan oyuna dışarıdan müdahalede bulunma ve sonucu istenilen şekilde manipüle etme biçiminde tanımlanabilir. Futbolun şike için bu kadar uygun bir zemin hazırlamasında, oynanan oyunun kitlesel boyutu kadar yarattığı ekonomik rant ve getirilerin büyüklüğü etkili olmaktadır.

Futbolda kazanılan başarılarla bağlantılı olarak naklen yayın gelirleri ile federasyondan alınacak olan meblağların artması, kulüplerin ekonomik yapıları üzerinde de etkili olmaktadır. Futbolun metalaşması sonrasında kazanmak ve başarılı olmaya atfedilen değerlerdeki artış, beraberinde kimi durumlarda yasa dışı yollara başvurabilmeyi de getir(ebil)mektedir. İşin bir diğer önemli boyutu ise son yıllarda tüm dünyada etkili olan ve maç ayarlamalar üzerinde mafyanın sürecin içerisine dahil olmasına yol açan bahis endüstrisi ve yarattığı milyarlarca dolarlık kara paranın varlığıdır.

Futbol endüstrisi aracılığı ile yaratılan ekonomik kazancın artmasının ardından kulüplerin anonim şirketler haline dönüşerek borsaya girmesi sonrasında, hisse senetleri açısından da dikkat edilmesi gereken ekonomik bir yapı ve bu yeni dünyanın değerleri ile karşı karşıyayız. En az şike ve bahis kadar etkili olmasının yanı sıra çok daha büyük meblağlar kazandırabilen borsaya yönelik şike soruşturmasına yönelik manipülatif hareketler de işin bir başka önemli boyutu olarak cevaplandırılmayı beklemektedir.

Bir iktidar nesnesi haline dönüşmesinin ardından futbol, sosyal bir statü simgesi olarak kullanılmaya başlanmış ve kulüpler üzerinden güç ağları içerisine girilmek suretiyle bir takım dokunulmazlıklar, ayrıcalıklar elde etmek amacıyla kullanılmıştır. Kulüp başkanlığının sosyal ve ekonomik getirileri yöneticilerin iştahını kabartmakta ve iddianamede de belirtildiği gibi elde etmiş oldukları etkinliği kaybetmemek için yasa dışı yollara başvurmalarına neden olabilmektedir. Kulüplerimizin ekonomik açıdan şeffaf bir mali yapı içerisinde bulunmamaları mafyatik işbirliğinin gerçekleşebilmesine uygun bir zeminin doğmasına yol açmaktadır.

Futbolun yarattığı iktidar üzerinden toplumsal yaşamın diğer alanları ile bağ kurmak isteyen mafya açısından da futbol kulübü yöneticiliği önemli bir çıkar alanıdır. Bir taraftan görünür hale gelmeleri diğer yandan da futbolun transfer boyutu üzerinden kara para elde edebilmeleri kolaylaşmaktadır. Ayrıca taraftarlar üzerinden militan kadrolar yetiştirme gibi göz ardı edilmemesi gereken bir başka boyutta futbol iktidarının şiddet ve yasa dışılıkla nasıl iç içe geçebildiğini göstermesi açısından önem kazanmaktadır.

Futbol yaratmış olduğu büyük ekonomik ve sosyal etki ile ülkenin yönetiminde söz sahibi olabilecek kadar etkili bir alandır. Taraftar potansiyellerinin hayli yüksek olması özellikle büyük kulüplerin başkanlarının simgesel güçlerinin de bir hayli etkili olmasını beraberinde getirmektedir. Milyonlarca taraftar kitlesini göz ardı etmek hiçbir siyasal partinin göze alabileceği bir yaklaşım değildir.

Türk futbolunda mafya etkisinin en üst düzeye ulaştığı 2001-2002 sezonunda, hakem-antrenör-futbolcu-maç sonucu ayarlamaya kadar gidebilen ilişkiler, telefon kayıtları ile saptanmasına ve mahkeme kayıtları altına alınmasına karşın yine de aydınlatılamamıştır. Çünkü Türkiye’de futbol alanında yaşanan kirlenme sadece futbola özgü bir durum değildir. Kirlenmenin boyutları çok daha derinlerde ve tüm kulüplere dek uzanmaktadır. Kulüp yönetimlerinde emniyet müdürleri, askerler, MİT mensuplarına dek pek çok kesimden kişi yer almaktadır. Türk futbol medyası olan bitenin ne olduğunu bilmesine rağmen, kendi tiraj ve rating gelirleri nedeniyle bu yaşananlar hakkında bir açıklama da bulunamamaktadır.

Bizleri Ne Bekliyor?

Türkiye futbol federasyonunun 3 Temmuz sonrası yaşanan süreçte al(a)madığı kararların geleceğe dönük etkilerinin daha da fazla hissedilmeye başlanacağı bir döneme girdik, federasyon ‘marka değeri’ adı altında yaptığı girişimlerden çok daha fazlasını oyunun gerçek anlamına döndürülmesi doğrultusunda harcamak zorundadır. Aksi takdirde ‘marka değeri’ni sahiplenecek ya da bu değere para ödeyecek taraftar ya da onların bakış açısıyla müşteri bulmaları bir hayli zorlaşacaktır.

Futbol federasyonu mahkemenin iddianameyi kabulü sonrası yaptığı açıklamada takımlar için kararı sezon sonu, kişiler için ise en kısa zamanda vereceğini belirtmiştir. Bu durumda son beş aydır vurgu yapılan şike ve haksız kazanç elde etmeye yönelik suç örgütü kurmakla suçlanan çeşitli isimlerin futbol dünyası ile ilişkisi kesilecektir. Şikeye karışan kulüpler içinse disiplin talimatında yapılacak bir değişiklikle sadece bu seneye özgü olarak ligden düşme cezasının kaldırılması ve bir sonraki sezon için eksi puanla başlama türünde cezalar daha şimdiden gündeme sokulmaya başlanmıştır.

Bu değişiklikteki asıl amaç yine Fenerbahçe kulübü ve onun ligden düşmesinin yaratacağı ekonomik değerin etkileri üzerinden yapılmaktadır. Yeni Türkiye tartışmaları içerisinde futbolun kendine özgü eski değerleri ile yapısını ısrarla korumak istediği ve bunda siyasi partilerin de hemfikir olduğu birbirinden ilginç günler yaşıyoruz. Muhtemelen mahkeme süresince ve yapılmak istenilen değişikliklerle de şikeyi ekonomik ve sosyal bir takım değerler üzerinden aklamaya çalışma girişimleri devam edecektir.

Bu oyunu gerçekten seviyorsak futbol üzerinden ‘normalleştirilmeye’ çalışılan bu gibi değer yargılarını hiçbir mazeret üretmeden ve kolayına kaçmadan reddetmek zorundayız. Aksi takdirde futbol dolayımı ile yaşantılarımıza ortak edilen bu ‘ahlaksız teklif’ önce futbol sahalarını ardından medya aracılığı ile tüm yaşantımızı esir alacaktır.

Bunları da sevebilirsiniz