‘Dranas Yalvarası: Tanrım Merhamet Et Kula’

Daha ay tutulmasının etkisinden çıkamamışken birkaç dize takılıyor aklıma Dranas’tan: ‘Üzerinden örtüyü mü çekti bir el?/ Gece ayaklarından akıp giden sel;/ Seyrine doyulmuyor ruhunun, güzel/ Bu manzara gibi, bu ayışığında…’

Şair güzel söylüyor ne söylerse; ne manadan eksik kalıyor şiir ne uyaktan. Bazen dokuzluk hece vezni ‘sokaklar’da anlatıyor meramını; bazen ölçüsüz bir yakarışa dönüştürüyor anlatımını. Bekleyişle geçen aşkına boyun eğiyor Balad’da, diyor ki: ‘Dranas yalvarası:/ Tanrım merhamet et kula’.

Arka arkaya okuyunca şiirleri, görüyorum da hep bulutlar geçiyor şairin içinden; bulutlar şehrin üzerinden geçiyor bazen, bazen Ağrı’nın eteklerinden… ‘Gerçek’te ‘bulutlarla yağmur olup ağlamak’ istiyor Dranas, sonra ‘son bulut sıyrılınca [sevgilinin] üstünden’, her an sevgisiyle ölüp tekrar tekrar dirilmek…

Yıldızlar parıldıyor bir de dizelerinde. Bir dizede ölüm yıldızlardan uzağa düşürüyor şairi; diğer dizede ‘dişi kahramanı’nı arıyor, kimbilir ‘hangi yıldızda?’. Bahar, rüzgar, çiçek, kuş derken doğanın her bir parçası şairin aşkını anlatmada bir araç oluyor. Toprak ve buğday mesela, ama ille de aşk. Bir de ölüm. Ama ikisi de vazgeçilmezi ya hayatın, birinden diğerine geçişleri de seviyoruz. Sevmesek de yaşıyoruz bir noktasında hayatın.

Şair, yazar Ahmet Muhip Dranas bu gerçeği yaşadığında, 1980 yılı 21 Haziran’mış. Yaşı 71 imiş, vasiyeti Sinop’ta doğduğu köye gömülmekmiş.

Haziran 1980’e kadar…

Faruk Nafiz Çamlıbel ve Ahmet Hamdi Tanpınar’ın öğrencisi olunca alamamış kendini yazmaktan herhalde. 1930-1935 yıllarında Hâkimiyet-i Milliye gazetesinde çalışmış. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’nü bitirmiş. Güzel Sanatlar Akademisi Kütüphane müdürlüğü, Dolmabahçe Resim ve Heykel Müzesi resim yardımcılığı yapmış. 1939’da Ankara’ya dönerek Halkevleri Kültür ve Sanat Yayınları’nı yönetmiş. Ankara’da Çocuk Esirgeme Kurumu Yayın Müdürü, Kurum Başkanı, daha sonra da İş Bankası Yönetim Kurulu üyesi olmuş. Devlet Tiyatrosu Edebî Kurul Başkanlığı, Anadolu Ajansı Yönetim Kurulu üyeliği yapmış. Zafer gazetesinde yazılar yazmış. İlk kez, ‘Bir Kadına’ adli şiiri 5 Eylül 1926’da Muhip Atalay imzasıyla Milli Mecmua’da yayımlanmış.[1]

‘Olvido’ ve ‘Fahriye Abla’ şiirleri vazgeçilmezleri arasında yer almış, pek çok şiirseverin; ben bunlara ayrıca ‘Evreni Sevmek Ki’, ‘Sokaklar’ ve ‘Yaşarken’i eklerim. O güzel dizelerde her ne kadar şair ‘Aç mısın kardeşim, gel olanı bölüşelim,/ ama şiirlerimle seni doyuramam ki’ dese de; ben doyarım, ‘Gelmedi gün daha, çalmadı saat,/ Daha uçurmuyor beni bu kanat;/ Sabırsızlanma, ey kapımdaki at!/ Güneş daha gözlerimi yakıyor’ dediğinde…

Yapıtları

Şiir

Şiirler (1974), Kırık Saz (1975 T. Fikret’ten).

Oyun

Gölgeler (1947), O Böyle İstemezdi (1948 – Bu iki oyun Devlet Tiyatrosu ile İstanbul Şehir Tiyatrosu’nda oynanmıştır).

Çeviri Oyun

Aptal (1940 – Dostoyevski’den uyarlayanlar F. Neziere / S.W. Bienstock).

İnceleme

Fransa’da Müstakil Resim (1937 – İki Cilt C. Sıtkı ile birlikte).



[1] http://www.kultur.gov.tr/TR/belge/1-1411/eski2yeni.html, TC Kültür ve Turizm Bakanlığı, 29.05.2006.

Bunları da sevebilirsiniz