24 Ocak Kararları’ndan 12 Eylül Darbesi’ne

24 Ocak Kararları, IMF (gerçekte ABD) ile oyunun son perdesini izlememizi sağlamıştır. Alınan kararlar, 12 Eylül’e doğru atılan son adımlar olmuştur.
24 Ocak Kararları Türkiye Cumhuriyeti’nden neleri götürmemiştir ki;
a) 1960-80 döneminde yılda ortalama yüzde 13.8 olan enflasyon, 1980-2000 döneminde yüzde 58.4’e tırmandı.
b) Gelir dağılımı bozuldu. Toplumun güçsüz kesimlerinin satın alma gücü gerilerken, bölgesel gelir eşitsizliği arttı.
c) Yolsuzluklar ve kısa yoldan zengin olma girişimleri yaygınlaştı.
d) Dış rekabet ve küreselleşmeden zarar gören toplum kesimlerinin bir bölümü, radikal akımlara veya mistik düşüncelere meyletti.
e) İç ve dış borç tırmandı. Düşük ve orta gelirliler için hayat daha da zorlaştı.
24 Ocak Kararları’nın da sorunu çözemediği, Haziran 2010’da yeni bir devalüasyonla doğrulanmıştı.
12 Eylül’le, 27 Mayıs’tan beri hak arama çabasını -yanlışlar yapılsa da- sürdüren topluma, yeni bir düzen dayatılacaktı.
Demokratik hak ve istemleri toplumsal özleme çeviren sosyal uyanışı önleyerek, 24 Ocak Kararları’nın getirdiği, toplumun varsıl kesimi dışındaki geniş yığınlar için, varsıllar yararına bir soygun düzeni, siyasal sistem olarak yerleştirilecekti.
Öyle bir sistem kuruldu ki, bugün tüm çabalara karşın, 12 Eylül sisteminin bir taşı bile kıpırdatılamıyor. Çünkü 12 Eylül’ü hazırlayanlar, Türkiye’nin bu sistemle içinde yaşadığımız bu yıllara ulaşmasını hedeflemişlerdi. Yani adım adım toplumsal parçalanma…
24 Ocak Kararları’nın getirdiği ekonomik modelin, kendi siyasal rejim ve baskılarını getirmeden yürüyemeyeceği kısa zamanda görüldü.
Bu modeli uygulayabilmek için işçi haklarını kısmak şarttı ve madem ki demokrasi işlerken işçi hakları kısılamıyordu, o halde, önce demokratik süreç durdurulmalıydı.
Akabinde, 24 Ocak Kararları’ndan yedi buçuk ay sonra önce meclis, ardından da partiler kapatıldı.
Tüm siyasal hak ve özgürlükler kısıldı ve demokrasi uzun bir tatile çıkarıldı.
Bu modelin başka türlü uygulanamayacağını, daha sonraki yıllarda, Başbakanlık döneminde Sn. Özal da söyleyecekti. «Eğer 12 Eylül’ün getirdiği rejim olmasa biz bu ekonomik politikaları uygulayamazdık” diyecekti.
24 Ocak, Türkiye Cumhuriyeti açısından her türlü tehlikenin, ekonomik önlemler adını taşıyan bir «Truva Atı” biçiminde kapıdan içeri girdiği tarihtir.
Ekonomik model görüntüsü taşıyan bu «Truva Atı”nın içinden, değişik bir rejim ve uluslararası ilişkiler modeli çıkmıştır.
Emperyalizmin sahneye koyduğu bu oyun, değişen figüranlarla halen oynanmaya devam etmektedir.

Bunları da sevebilirsiniz