Hanefi Avcı´nın Kitabı

Hanefi Avcı, Türkiye’de emniyet teşkilatında modern istihbaratın kuruculuğunu yapmış, Edirne ve Eskişehir’de emniyet müdürlüklerinde bulunmuş bir emniyetçi…
Yazmış olduğu «HALİÇ’TE YAŞAYAN SİMONLAR” kitabında yaşadığı olayları anlatıyor ve bu olayları yorumluyor…
İlk günden büyük yankı uyandıran bu kitap, satış rekorlarına gidiyor…
Kitabın adındaki ‘SİMON’ sözcüğü, kitabın yahudilerle ilgili olduğu yönünde bir çağrışım yaptırıyorsa da, öyle değil…
Kod adı ‘Simon’ olan bir PKK’lı (Yılmaz Çelik), yıllar önce örgütünün verdiği emri yerine getirerek, kurdukları uyduruk mahkemede yargıladığı kız kardeşi için(Güler Çelik) -masum olduğuna kesin olarak inanmasına rağmen- ölüm kararı vermiş…
(Kız, «erkeklerle fingirdeştiği” iddiasıyla ölüme mahküm edilmiş)
İşte yazar, buradaki ‘Simon’dan alıntı yaparak, beyinleri yıkandığı için tüm insani duygularını yitiren ve benliklerini bir örgüt veya cemaate teslim edenler için ‘Simonlaşmak’ deyimini kullanıyor kitabında…

****

Kitap 597 sayfa…Üçte ikisi «Dün Devlet” başlığıyla devlet yapılanmasındaki bozukluklara ayrılmış…
Bu bölümde yazar, yaşadıklarından yola çıkarak devlet içindeki çarpıklıkları, koflukları ve adaletsizlikleri sergilemiş…
İkinci bölümde ise «Bugün Cemaat” başlığıyla, bir cemaatin Türkiye’yi nasıl ele geçirdiğini anlatıyor…
İlk bölümde, somut kanıtlarla ortaya konulan olayları okuyunca insanın yüreği sıkışıyor…
Ama bu noktada Cumhuriyete bağlı her yurtseverin canını sıkacak yorumlar yapıyor Sayın Avcı…Sanki bütün bu bozuk sistemin nedeni Cumhuriyetin ‘olmazsa olmazlarıymış’ gibi faturayı Türkiye Cumhuriyeti’ne kesiyor…

****

Ne demek istediğimi, ilk bölümden alıntılar yaparak sizlere anlatmak istiyorum. Şöyle yazıyor Hanefi Avcı;
«En önemli yanılgılarımızdan biri de her derde deva diye kabul ettiğimiz Atatürkçülüktü; ne olduğu bilinmeyen, içinin ne ile doldurulacağı belli olmayan bir kavram. Kendi keyfi fikirlerimizi veya günün koşullarına göre devletin uygun bulduğu uygulamaları Atatürkçülük adına savunuyoruz…”
Bir başka yerde de şunları söylüyor;
«Bugün için Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’ndaki bazı hususları değişmez kurallara bağlamak da asla akılla izah edilecek bir konu değil…”
Avcı, bütün bu değerlendirmeleri ‘gerçek demokrasi ve özgürlükler’ bağlamında yaptığını yazıyor ve yaşamakta olduğu ‘devlet travması’nın sonsuz özgürlük verilerek çözüleceğine inanıyor…
Ancak kitabın ikinci bölümünde somut verilerle anlattığı ‘cemaat’ gerçeğinin, eğer Cumhuriyet’in vazgeçilemez kuralları olmasa Türkiye’yi nerelere götürebileceğini düşünmüyor, ya da düşünmek istemiyor…

****

«Bugün Cemaat” başlığıyla yazılan ikinci bölüm tam bir korku romanı gibi…İnsanın tüylerini diken diken ediyor, ödünü patlatıyor…
Devlet adına, aydın düşünce adına, yargı adına, güvenlik adına korkutucu, ürkütücü…
«Dün Devlet” başlıklı ilk bölümde devlet içindeki çürümüşlükleri anlatarak bunu bir ölçüde ‘Dogmatik Atatürkçülüğe” bağlayan Avcı, bu ikinci bölümde bu fantezisinden kurtulup gerçeklerle yüzleştiriyor okuyucuyu…
Alabildiğine özgürlük gibi romantik yorumların yerini korkutucu gerçekler alıyor…

****

Şimdi size, hiçbir yorum yapmadan ve katkıda bulunmadan, Hanefi Avcı’nın kitabının «Bugün Cemaat” bölümünden bazı alıntılar iletiyorum…
«…Şu çok açık ve net: Bir örgüt, cemaat adalete sızmış, kendi kurallarını uyguluyor, kendi operasyonlarını yapıyor. Ortada hukuk yok, kimsenin numara yapmasının, bilmiyoruz demesinin manası yok…Bütün avukatlar, gazeteciler, polisler verilecek kararın ne olacağını merak dahi etmiyor zira kararı net olarak davaya hangi savcı veya hakimin baktığı belirliyor…”
«…Bir örgüte, ideolojik bir gruba ya da cemaate bağlandın mı, kişisel iradeni kaybedip o grubun liderliğinin iradesine teslim ediyorsun”
«…Hükümetin birçok üyesi veya bakanlar tarafından tanınıp bilindikleri ve sevildikleri için idari görevden alınamayan(emniyet yöneticileri) Emin Aslan, Mustafa Gülcü, Celal Uzunkaya ve Faruk Ünsal gibi kişilerin emniyet ve adliye içindeki cemaat mensuplarının dayanışması ile sadece görevden almayla yetinilmeyip iftira ve komplolar tezgahlanarak en ağır suçlarla yargılanmaları ve cezaevinde yatmaları sağlandı”
«…Bu yöntemlerle üç önemli genel müdür yardımcısını yiyen yapının artık gözünü kan bürümüş durumdadır ve kolay kolay durdurulamaz.”
«…Bir grup koca bir devleti teslim aldı. Devlet içten içe çatırdıyor, birileri yönetimi ele aldı ve kimse devlet gücünü kullanan bu kişilere dur diyemiyor. Birkaç cemaat imamı devlet yetkilerini gasp etti…”
«..Sistem cinnet geçiriyor…”
«…Bu işe karşı çıktığımda bunun bedelinin ve demek olduğunu biliyorum, kimsenin anlayamayacağı kadar ağır olacağının, hayatımın zorlaşacağının, cehennemin bu dünyada tattırılmaya kalkılacağının farkındayım. Bu daha önce bilinenlere benzemeyecek, onu da biliyorum…”

****

Bunlar sizin benim gibi kimselerin yazdığı sözler değil…
Bunları yazan Hanefi Avcı, öğrenciliğinde Gülen Cemaatinin Işık Evleri’nde kalmış, çocuklarını onun okullarında okutmuş ve onun dünya görüşünü benimsemiş bir kişi…Üstelik, istihbaratın en yükseğinde bulunmuş ve her türlü devlet sırrına ulaşmış bir polis müdürü…
Aslında kitaptan aktarılacak çok bölüm var…
Ergenekon, Erzincan göz altıları, emniyetçilerin hapse atılmaları, özel yetkili mahkemeler, dinlemeler, baskınlar, kaset olayları…
Dedim ya ikinci bölümdeki her olay bir korku romanına konu olabilecek türden…
Bunları okuyunca artık kimseye ‘paranoyak’ denmemeli diye geçti içimden…
Çünkü korkmamak elde değil…

Bunları da sevebilirsiniz