Kıbrıs Seçimlerinin Düşündürdükleri

İç politikada baş döndürücü hızla meydana gelen olaylar, Nisan ayında Kıbrıs’ta yapılan ve Derviş Eroğlu liderliğindeki Cumhuriyetçi Türk Partisi’nin (CTP) zaferiyle sonuçlanan seçimlere gereken ilginin gösterilmemesine yol açtı. Kıbrıs konusunu çözme vaadiyle işbaşına geçen ve seçim kampanyalarında da «çözüm” söylemini vurgulamaya devam eden Mehmet Ali Talat, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin desteğine rağmen seçimleri kaybetti. Seçim sonuçları, aslında Kıbrıs’ta çözümün ne kadar karmaşık bir hal aldığını ve bir tarafın «çözüm” olarak empoze etmeye çalıştığı durumun, diğer taraf açısından «sorun” olarak görüldüğünü bir kez daha kanıtlamış oldu.


Kıbrıs’ta Çözüm Nedir?


Mehmet Ali Talat, önceki seçimleri, Kıbrıs sorununa çözüm getireceği vaadiyle kazanmıştı. Bu çözümün doğal sonucu da Kıbrıs Türk halkının, Rum tarafı gibi refaha ulaşacağı ve Avrupa Birliği kapılarının açılacağı şeklinde lanse edilmişti. Rauf Denktaş ve Derviş Eroğlu ise «çözümsüzlüğün” temel mimarları olarak, Kıbrıs halkının sorunlarının kaynağı olarak gösteriliyordu. Hiç kimse, Kıbrıs sorununu en başından beri içinde olan biri olan Denktaş’ın tecrübelerinden yararlanma gereği bile duymadı. Ömrünü Kıbrıs davasına adamış Denktaş, sanki bütün sorunların kaynağı imiş gibi gösterilmeye çalışıldı ve sonuçta «değişim” adına Talat Cumhurbaşkanı seçildi. Fakat Talat’ın vaat ettiği AB üyeliği, Kıbrıslı Türker’in Annan Planı için evet oyu kullanmasına rağmen gerçekleşmedi. AB de Rum tarafını Birliğe alırken, çözüm için her çabayı gösteren Türk tarafını yok saymaya devam etti. Adada bulunan Türk askeri ve şimdiye kadar ki Türk halkının desteği unutularak hedef tahtası olarak gösterilmesi de cabası. Özellikle 1960 ve 1970’li yıllarda, Rumların Kıbrıslı Türklere yaptıklarını yaşamayan ve Türkiye’den adaya giden göçmenlere tepkili genç nüfusun oyları ile seçilen Talat, sorunun asıl kaynağının Rumlar olduğunu çok geçmeden anlamış olsa gerek. Kıbrıs’ta, Türkiye Uluslararası İlişkiler Konseyi’nin bir yemeğinde konuşan Talat’ın en sonunda «Rumlarla anlaşmak imkânsız” dediğini benim gibi orada bulunan diğer akademisyenlerde hatırlayacaklardır. Fakat Talat bu konuyu hiçbir zaman kamuoyunun gündemine getirmemiştir.
Öte yandan hiç kimse, ne Rumları ne de bu konuda ikiyüzlü bir davranış sergileyen AB’yi ciddi bir şekilde eleştirdi. Hatta iş Türkiye’ye, liman ve havaalanlarını Rum uçak ve gemilerine açması için baskı yapılmasına kadar vardı. Eğer Talat’ın ve AK Parti’nin çözümden kastı, tek taraflı taviz ise, bunun büyük ölçüde başarıldığını söylemek mümkün. Ancak, çözümden kastedilen, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni eşit ve adil bir şekilde çözümün bir parçası yapmaksa, bu konuda Talat bir arpa boyu bile yol kat edemedi. Son seçim sonuçları da Kıbrıs halkının çözümden bunu anladığını açık bir şekilde göstermiş oldu.
Kıbrıs sadece Kıbrıslıları ilgilendiren ve Türk kamuoyu ve politikasından bağımsız bir konu değildir ve öyle de olamaz. Çözüm, hem Kıbrıs hem de Türk halkının vicdanını rahatlatacak bir çözüm olmak zorundadır. Bu konuda özellikle, Türk kamuoyunu yok saymak, yapılacak en büyük haksızlık olacaktır. Türk halkı da Kıbrıs sorununda en az Kıbrıslılar kadar acı çekmiştir. Şimdi bazılarınca, sorun olarak gösterilen Türk ordusu da, Kıbrıs’a en az Kıbrıslılar kadar sahip çıkmıştır ve hala çıkmaktadır. Çözüm diye bütün bunların göz ardı edilmesi ancak Rum tarafı ve Rumları destekleyen Batı’yı memnun etmekten başka bir işe yaramayacaktır. Son seçimler de Kıbrıs halkının da böyle düşündüğünü göstermiştir.


ABD, AB ve Kıbrıs


Seçim sonuçları, ABD ve AB için de hayal kırıklığı oldu. Hatta Eroğlu dönemi ile çözüm ihtimalinin kalmadığı konusunda yorumlar yapılmaya başlandı. Fakat kimse ABD ve AB kaynaklı çözüm önerilerinin tek taraflı ve Türkleri dışlayan çözüm önerileri olduğundan bahsetmiyor. Ya da AB’nin Kıbrıslı Türklere yaptığı ihanetin, Rumları daha da şımartıp çözümün önündeki en büyük engel olduğunu görmek istemiyor. Türkiye’deki siyasi iktidar, AB’nin Rum tarafını, bütün sorunlara rağmen üye olarak alırken Türkiye’ye Kıbrıs şartı koymasına karşı çıkmalıdır. Unutmayalım ki, Eroğlu’nun zaferi, ABD ve AB kaynaklı çözüm önerilerinin bir sonucudur. Kıbrıs’taki seçimlerden, Türkiye’nin Kıbrıs politikası için de çıkarılacak önemli dersler bulunmaktadır.

Bunları da sevebilirsiniz