Geçen yazılarımda okullarda sınıf içi yapılan eğitimi en çok desteklediğine inandığım OKUL DIŞI ÖĞRENME konusunda örnekler verdim, yine o konuya devam edeceğim. Bir de buna ek olarak OKULDAKİ ETKİNLİKLERDE ÖĞRENME konusuna bu hafta değinmek istiyorum.
Bu yıl her zamanki gibi Ağustos ayı benim için bir telaş ve değişiklik ayı oldu. Türkiye – Myanmar arasında 4 duraklı 2 gün süren uzun yolculuktan sonra hedefe yorgun olarak vardım. Yılın ilk Öğretmen Toplantısına gecikmemden kaynaklanan bir anlık soğukluğu yanımda getirdiğim Türk Lokumu paketleri bir anda silip süpürdü. İlk konuşmayı yapan okul müdürümüz konuşmasında özellikle BAĞLILIK yada BAĞLANABİLİRLİK (CONNECTEDNESS) konusu üzerinde durdu. Okul içinde bu kavramın iyi anlaşılmasını ve her bireyin kendini bu bağlamda degerlendirmesini istedi. Cok güzel bir konuya değindiğini düşünüyorum çünkü bu kavram o günden beri aklımdan hiç çıkmadı. Beni bu kadar düşündüren neydi?
Bu okulda herkesle rahat bir uyum halinde çalışmamı ne sağlamıştı, neden diğer yabancı öğretmen arkadaşlarım Myanmar’da öğretmenlik yapmaktan hoşlanıyorlar ve kendilerini buraya bağlanmış hissediyorlar. Ben 10 yıldır buradayım, benim gibi burada çok uzun seneler çalışan çok fazla yabancı öğretmen var. Onlardan biri de bu okulda uzun yıllar ögretmenlik yapmış olan Tina aldı ingilizce öğretmeni arkadaşım, okuldan yaşı gereği kendi isteği ile ayrılıp, Amerika’da ailesinin yaşadığı yere yerleşmişti. Sık sık zoomda toplantılar yapıp, bizimle özlem gidermeye çalışıyordu. Geçen sene dayanamayıp kalkıp Amerika’dan Myanmar’a öğrencilerinin diploma törenine geldi. Kısıtlı emekli bütçesine rağmen büyük bir hasret ve sevinçle buraya gelmesi ve tek tek öğrencilerini bağrına basması, onlarla uzun uzun sohbet etmesi çok hoşuma gitti. Öğrenciler diploma merasiminde ve önceki toplantılarda bize çok duygulu anlar yaşattılar, inanılmaz güzel konuşmalar yaptılar. Hüzünlü ama umutlarla dolu bir ayrılık oldu.
Bu aidiyet hissinin insanlarda ortaya çıkması, kan bağı, milliyet, din dışında insanların sevgi ve saygıyla birbirlerine bağlanması hangi temellerde gerçekleşiyor… Eğitimin bunda ne kadar rolü var?
Bu konuyu bugün açıyorum çünkü doğru dengelerle oluşan bu güzel duygular artık bazı ülkelerde rastlanmıyor ve hatta Türkiye’de öğrencilerimizde yeni dönemlerde bu bağlılık duygusunun ve ürettiği güzel alışkanlıklar yerini gittikçe yerini bencilliğe, değer bilmezliğe ve ayrımcılığa bırakmaya başladığını görüyorum. Bağlılık duygusuna, ait olma duygusuna sahip olduğumuz zaman mutlu oluyoruz, paylaşıyoruz, birbirimizden hoşlanıyoruz, hoşgörülü oluyoruz. Bu duyguya sahip olamadığımız zaman da kıskançlık başlıyor, çekememezlik, tahammülsüzlük, beğenmeme, sürekli şikayet, ayrımcılık, huzursuzluk durumları ortaya çıkıyor. Oluşan negatif duyguları öğrencilerin içinden söküp atmak o kadar kolay bir şey değil. Eğitimin kalitesinin önemi burada ortaya çıkıyor. Okulların eğitim metodlarını, etkinliklerini, öğretmen-öğrenci ilişkilerini, öğretmenlerin aralarındaki bilgi alışverişlerini, öğrenmeye, ülkelerine bağlılık duygularını nasıl kuvvetlendirebiliriz ve iyi duygularla öğrencilerimizi birbirine nasıl kenetleyebiliriz, bu konulara kafa yormalıyız.
Büyük teorik sözlerle vaktinizi almak istemiyorum, şu anda yaşadıklarımızdan küçük küçük ilerlemek belki de daha doğru.
Toplum veya çevre tarafından kabul edilmek, bulunduğu ortamın bir parçası olduğunu hissetmek herkesin ihtiyacı olan bir duygudur. Bu duygunun oluşması, hoşgörü, iyilik, doğru okul kurallarının herkese adil bir şekilde uygulanması ve belli aktivitelerle öğrencilerin gizli yeteneklerinin ortaya çıkmasının sağlanması, yeteneklerinin geliştirilmesi ile ortaya çıkar.
Peki bu okullarımızda nasıl yapılacak?
CEP TELEFONU KULLANIMI
Hayatın bence en önemli amacı öğrenmektir.
Okul çağlarında, öğrenme olayının sınıf ve ders dışında da gerçekleşmesi öğrencilerin birbirlerini beğenmelerine, öğretmenlerine saygı duymalarına, okullarını sevmelerine neden olur.
Geçen yıl çalıştığım okulumda cep telefonu kullanmanın serbest olmasının getirdiği faydaları ve zararları araştırdık. Rehberlik saatlerinde bu konuları işledik, öğrencilerin görüşlerini aldık, sosyal medyadaki olası tehlikeleri onlara anlattık, bu tehlikelere maruz kalanların düştükleri zor durumları hatırlattık. Hatta öğrencilerimize bu konuda istatistik projeleri hazırlattırdık, anketler yaptırttık, kendileri de varolan gerçekleri bilimsel çalışmalarıyla görsünler dedik.
Bu çalışmalarda öğrencilerin internet ve cep telefonuna, online oyunlara, sosyal medya yazışmalarına günde ayırdıkları zamanın ders çalışma, spor yapma, evde dinlenme, sohbet etme gibi bütün etkinliklerden çok daha fazla olduğu ortaya çıktı. Ders sırasında kitabı olmayanların telefon ve ipadlerine indirdikleri e- ders kitaplarından, takip etmesi, telefondaki hesap makinesini kullanmaları, sözlükten faydalanmaları, anında internetten merak ettikleri bir konuyu hemen bulmaları bakımından faydası olmakla birlikte, her zaman iyi niyetlerle kullanılmadığını, çocukların ders aralarında başladıkları online oyunları ders sırasında gizlice sürdürmeye çalıştıklarını, mesajlaştıklarını, hatta velilerin çocukları ders sırasında aradıklarını yada mesaj attıklarını gördük.
Dahası kendi aralarında mesajlaşarak birbirlerini kırdıklarını, sözlerin bazan yazılı ortamda yanlış anlaşılabildiğini, bu tür anlaşmazlıkların hızla arttığını farkettik. Okulda ayrımcılık olaylarının artışı da cabası.
Bu gözlemlerin ışığında, hem öğrenci temsilcileri hem de öğretmenler ve idareciler, okulumuz adına kararlar aldık. Bu kararlara göre, derse öğretmen istemedikçe bilgisayar, ipad ve cep telefonu getiremeyecekleri yada çantalarından çıkaramayacakları öğrencilere söylendi. Ayrıca okulda ders aralarında ve yemek saatinde de katiyetle cep telefonunu kullanamayacakları anlatıldı. Buna karşılık okul bahçesindeki spor alanları genişletildi, top, raket, gibi gerekli oyun malzemeleri kolay ulaşılır belli yerlere kondu ve öğrencilerin rahat spor yapmaları sağlandı.
Öğrenciler cep telefonlarının ortadan kaldırılmasından sonra ders aralarında ve öğlen tatillerinde daha çok voleybol, basketbol, badminton, futbol oynamaya başladılar. Öğrencilerin bedensel aktiviteleri artınca daha neşeli, daha birbirlerine bağlı oldular. Spor popüler olmaya başladı. Okuldaki spor kulüpleri dolup taşmaya başladı, sonucunda Yangon’da her hafta içi ve hafta sonu yapılan okullar arası yarışlarda okulumuzdaki kız oğlan takımları sürekli kazanmaya başladı, kazandıkça daha çok antrenman yapmaya başladılar. Öğrencilerin yoğun katılım ve istekleri üzerine okul sonrası antrenmanlara ek olarak bir de sabah 7’ye bile antrenman saatleri kondu. Okul bu başarılar etrafında bir yürek oldu. Bu çabalardan harika bir sonuçlar çıktı… Derslerdeki katılım, dikkat arttı, öğrenciler arasındaki saçma anlaşmazlıklar neredeyse son buldu.
DRAMA MUCİZESİ
Başka bir örnek daha vermek istiyorum. Yıl sonu için okuldaki hemen hemen bütün orta ve lise kısmı öğrencilerin katılabildiği bir tiyatro eseri yada müzikal sahneleniyor. Bu çalışmalarda öğrenciler kendileri dekorlarını hazırlıyorlar, resim öğretmenlerinden malzeme ve fikir alıyorlar, kareografiyi kendileri yapıyorlar, şarkılara müzik öğretmenleriyle kendileri hazırlanıyorlar. Muhteşem eserler ortaya çıkarıyorlar. Bu ortamları yaratabilmek, öğrencilerin kendi insiyatifleriyle oyunu ortaya çıkarmalarını sağlamak çok önemli. Oyun başarıyla ortaya konduğundaki birlik duygusu bizi biraraya getiren duyguların en kuvvetlisi.
TEMALI KISA VİDEOLAR
Her hafta okulumuzun toplantı salonunda 1 saat bütün öğrenciler toplanıyor, haftanın gerekli duyuruları öğrenci ve öğretmenler tarafından yapılıyor, yada müdürümüz kısaca önemli konulara el basıyor. Ardından her sınıf kendi hazırladıkları 20 dakikalık bir senaryoyu videoya çekip, büyük ekranda bütün ortaokul lise öğrencileriyle paylaşıyorlar. Seyredilen videoyla ilgili kısa tek kelimelik sorular soruyorlar ve doğru yanıt veren öğrencilere çukulata, şeker, oyuncak, sandoviç, yada basit başka ödüller veriyorlar. Bu senaryolar ne ile ilgili diye sorarsanız, yanıt çok basit. Bu senaryolar okulumuzun vizyonundan esinlenerek tespit edilen ve öğrencilerimiz tarafından edinilmesi beklenen nitelikler.
Kaliteli öğrenci olmanın özellikleri:
-
Araştırıcı olan – Investigative
-
Bilgili, donanımlı olan – Knowledgeable
-
Eleştirel düşünebilen – Critical thinking
-
İletişime istekli olan – Communicative
-
İlkeli olan – Principled
-
Açık görüşlü olan – Open minded
-
İlgi gösteren ve umursayan – Caring
-
Cesaretli olan – Couregous
-
Dengeli olan – Balanced
-
Düşünceli olan ve Düşüncelerini iyi aksettirebilen – Reflective
Video çekimleri için yukarıda belirtilen10 nitelik çerçevesinde her sınıf bu konulardan birini seçiyor, kendi aralarında basit bir senaryo oluşturuyorlar, kendi seçtikleri gönüllülerle senaryoyu oluşturuyorlar, herkes mutlaka bu videonun oluşturulmasında bir görev üstleniyor, işbölümünde sınıfta kimse bu çalışmanın dışında bırakılmıyor. Bu etkinlik bir öğretmen liderliğinde olmuyor ancak sınıf öğretmeninden ve isterlerse başka öğretmenlerin fikirlerini alabiliyorlar. Bütün okul bu toplantı saatini iple çekiyor, çünkü bu çalışmalar hem çok öğretici hem de eğlenceli. Okulun kendi iç dokusuyla dokunmuş, öğrencilerin kendi görüşleriyle, çocuk gözüyle ailelerini, okulu, çevrlelerini gören , olayları onları diliyle yansıtan, hayal güçleriyle de donatılmış güzel eserler ortaya çıkıyor. Bu kısa filmlerde gençlerin mizah, şaka benzetme, espri yeteneklerine de hayran kalmamak elde değil. Bazan bu filmlerde isterlerse öğretmenlerine de görevler verdikleri oluyor, bir anı yansıtıyorlar. Çocukların, gençlerin sınır tanımayan yaratıcılıkları bu filmlere çok güzel yansıyor. Okulun böylece her bireyi okulun amacı ve vizyonunun benimsenmesine katkıda bulunmuş oluyor. Bu arada birbirlerini daha iyi tanımış, bir miktar teknoloji öğrenmiş, kendilerini ifade etme yeteneklerini geliştirmiş oluyorlar.
Bu tür etkinlikler hiç beklenmedik sessiz öğrencilerin gizli yeteneklerini ortaya çıkardığı gibi, her bireyin kendine göre yetenekleri olduğunu sergilemesi açısından çok öğretici.
Gençlerin yaptıkları eserlerle gururlanması ve birbirlerine daha çok bağlanmaları öz güvenlerini artırıyor.
MATEMATIKTE BAŞARININ ARTMASI
Türkiye’deki çalıştığım okullarda, keza ABD’deki okulumda, Çin Halk Cumhuriyeti’ndeki ve son yıllarda da Myanmar’daki okullarımda önderlik ettiğim Matematik Kulübü, Matematik Günleri ve Matematik Yarışmaları etkinliklerinde öğrenciler etkin rol aldılar.
Lise öğrencileri Matematik tarihi ve matematik dünyasıyla ilgili ilginç sunumlar hazırladılar ve bu alanda bütün öğrencilerin ilgi duymalarını sağladılar.
Matematik Kulübündeki öğrenciler matematikte başarılı öğrencilerden yardım istediler, bu öğrenciler haftanın belli günlerinde matematikte zorlanan öğrencileri birebir ders çalıştırdılar, çok da başarılı oldular. Hem ders alan hem de ders veren okul puanlarıyla ödüllendirildi.
Yarışmalarda çok güzel başarılar elde eden öğrenciler için okulda büyük etkinlikler hazırladık, hatta yarışmalara katıldıkları için bile öğrencileri ödüllendirdik. Geçmiş yılların yarışma sonuçlarına derslerimizde biraz yer verdik, haftanın sorusunu ödüllü bir şekilde ilan ettik, kazananlara çukulata, şeker, lokum, kalem, ders malzemesi dağıttık. Sonuç harika oldu, bu yarışmalara 5-6 kişi katılırken bütün okul sınıf sınıf kendi seviyelerindeki yarışmalara katılmaya başladılar. Matematik dersinin popülaritesi arttı ve herkesin nefret ettiği ders olmaktan çıkıp, sevilen ders haline geldi. Geneldeki okul başarısı inanılmayacak kadar yükseldi.
Çin’de Fudan International School’daki deneyimimde uluslararası yarışmalara öğrenciler pek ilgi göstermemişti. Başta katılmaları için onlara uzun uzun bu yarışmalardan sağlayacakları edinimleri anlattım ve yarışmalardaki başarılarını ders notlarıyla da ödüllendireceğimi söyledim. Ödev olarak geçmiş yılların yarışma sorularını verdim. İlk yıl sadece American Mathematics Competition AMC ve Canadian Mathematics Contests CEMC yarışmalarına 15 kişi kadar katıldı, bunlardan birisi çok başarılı olup bir üst yarışmaya katılmaya hak kazandı. Başka bir Koreli kız öğrencim sorulardan tam puan aldı ve Kanada’dan özel bir mektup ve hediyeyle ödüllendirildi. Bazı öğrenciler de madalya aldılar. Bu başarılardana sonra ilgi çok arttı, bu büyük ilgi üzerine okul yönetimi öğrencilerin bütün yarışma masraflarını karşılama kararı aldı ve bütün okul bu yarışmalara her seviyede katıldı. American Mathematics Competition sonuçlarında o kadar çok öğrencimiz ve ayrıca başka okullardan çok sayıda Asyalı öğrenci ödül aldı ki, sonunda sadece Asyalı öğrencilerin başarılı olabildiği bu yarışmalar uluslararası olmaktan çıktı, sadece ABD’de uygulanmaya başladı.
Myanmar’da uluslararası yarışmalardan ödül alan öğrenciler öğretmenleriyle. (Haziran 2022)
Myanmar’da ilk çalışmaya başladığımda yarışmalara katılma konusunda Matematik Bölüm Başkanım “Boşver, boşuna uğraşma, bu çocuklar o kadar matematikte iyi değiller” diye beni caydırmaya çalıştı. O yıl öğrencilerden matematikte başarılı olanlar yerli bir yarışmaya katıldılar.
İkinci yıl ben Matematik Bölüm Başkanı olunca hemen Kanada Yarışmalarına kaydımızı yaptırdım. İlk önce bölümdeki öğretmen arkadaşlarımı bilgilendirdim ve heveslendirdim. Öğrencilerimize bu yarışmalara katılmak için başarılı bir öğrenci olmalarının gerekmediğini, mantık sorularının çoğunlukta olduğunu örneklerle anlattık, bazı çocukları çok yüreklendirdim. Katılanlar oldu ve anlattığım gibi katılımcıları ve başarı gösterenleri çok güzel hediyelerle ödüllendirdik, öğrencilere spor kıyafetleri, top, badminton raketi, jimnastik aletleri, kitap gibi hediyeler verdik. Başarılarını büyük bir öğrenci kitlesi önünde kutladık, velileri ayrıca çağırıp bilgilendirdik. Sonunda okuldaki her sınıftaki bütün öğrenciler kendi istekleriyle katılmaya başladılar. Matematik sevilen bir ders oldu, okuldaki öğrenciler arasında dengeli, faydalı, yardımlaşmaya dayalı arkadaşlıklar gelişti.
Matematik Pi Sayısı Günü’nde başarılı öğrencilerimizden biri bilim adamı kıyafetiyle Pi Sayısının rakamlarını ezberinden saydı. Daha sonraları bu yarışma çok sevilince her yıl tekrarlandı, bir kız öğrenci 250 basamak sayıyı ezberinden okudu.
Matematik Pi Sayısı Günü’nde öğrenciler yarım gün süren etkinliklerde hem çok eğlendiler hem de çok şey öğrendiler.
Sahnede yapılan matematik yarışmasında oluşturulan takımlar sorulara birlikte yanıt verdiler.
SOSYAL BİLGİLERDE ATILIM
Ülkelerin kültürlerini, yerlerini, coğrafyalarını, tarihlerini, nüfusunu, ekonomisini, politikalarını öğrenmek başlı başına önemli bir olay. Bu olaya en çok faydası dokunan etkinlik de INTERNATIONAL DAY olarak uluslararası okullarda kutlanan bir gün.
Bu günde genel olarak okulda bulunan bütün ülkelerin öğrencileri kendi bayraklarını taşıyarak bir resmi geçitte bulunduktan sonra esas günün etkinliklerine başlıyorlar.
Resimde resmi geçit için hazırlanmış öğrenciler görülüyor.
Bir okul ne kadar öğrencilerini çok değişik alanlarda geliştirebilirse, öğrencileri de o kadar zengin bir birikime sahip olur.
Okulumuzda ULUSLARARASI GÜN ( INTERNATIONAL DAY ) her yıl değişik bir zamanda kutlanıyor. Her seviyedeki öğrenciler için ayrı bir kıta seçiyoruz, sınıflar da o kıta ülkelerinden birini seçiyor. O ülkeyle ilgili araştırmalar yapıyorlar. Bu hazırlıkların olduğu haftalarda derslerde de bu konulara yer açıyoruz. Seçilen ülkenin nüfusu, iklimi, coğrafyası, tarihi, ekonomisi, kültürü her yönüyle sınıf içinde araştırılıyor, stantlar hazırlanıyor. ULUSLARARASI GÜN’de okul ziyaretçilere kapılarını açıyor. Ziyaretçiler bütün tanıtımların yapıldığı stantlarda dolaşıp öğrencilerden bilgi alıyorlar. Hatta öğrenciler o ülkenin yemeklerini de öğrenip, evde aileleriyle deneyip stantlarında gelenlere tattırıyorlar. Çok renkli olan bu günün başarısı tamamen öğrencilere ait, hepsinin kendi becerileriyle hep birlikte oluşturdukları zengin sunumları herkesin beğenisini alıyor. Bu sunumlara o ülkelerin dansları da ayrıca ekleniyor. Çocuklar bu dansları öğrenip özel giysileriyle sahnede gösteriyorlar.
Onlarca ders dışı etkinlik sayesinde çocuklar yeni yüzyılın yaşamına uyum sağlamaya çalışıyorlar ve gelecek kuşaklara sevgi, huzur, barış, hoşgörü, kültür birikimi, dostluk aktarılmasındaki rollerini alıyorlar.
8. sınıf öğrencileri geçen sene Colombia ülkesini hazırlamışlardı, Colombia bayrağı renklerinden elbiseleriyle gelen ziyaretçileri bilgilendirdiler ve kahve-samosa ikramında bulundular.
ULUSLARARASI MÜNAZARA
2011 yılında yapılan WSC Beijing Round’a dünyanın her tarafından katılan okullar ve öğrencileri çeşitli koşullarda bilgileri ve fikirleriyle yarıştılar.
Ben ÇHC’de iken 2007 yada 2008’de okulumuzu bir Amerikalı genç delikanlı ziyaret etti. WORLD SCHOLARS CUP adı altında bir münazara düzenlediklerini, okulumuzun katılmasından memnunluk duyacaklarını ve salonumuzu da kullanmak istediklerini söyledi. O yıl katılmadık. Daha sonraki senelerde katılma kararı aldık ve öğrencilerimizle bu okullar arası münazaralara gittik.
Çok da faydalı olduğuna inanıyorum. Katılacak öğrencilerle çalışma grupları oluşturduk ve o gruplar kendi aralarında o yıl açıklanan aşağıdaki resimdeki tema çerçevesinde çeşitli konularda araştırma yapıp fikirlerini savundular.
Bu münazaralarda öğrencilerimiz neler öğrendi?
-
Dinlemeyi öğrendiler, her fikri dinlemeyi ve anlamayı
-
Münazaralarda saygılı bir şekilde fikirlerini savunmayı, karşı tarafın düşüncelerini çürütürken düzgün bir dil kullanmayı ve objektif davranmayı
-
Grup oluşturdukları arkadaşlarıyla bir takım çalışması yapmayı, işbölümü oluşturmayı, birbirlerinin eksiklerini tamamlamayı,
-
Dünyanın birçok yerinden gelen başka ülkelerin gençleriyle kaynaşmayı, sohbet etmeyi, düzgün davranmayı
-
Farklılıklara karşı hoşgörü oluşturmayı
-
Eleştirel düşünme yeteneğini geliştirmeyi
Yukarıda bahsettiğim edinimlere daha birçok özellik daha ekleyebilirim. Münazara şeklinde yapılan yarışmaların eleştirel düşünme ve topluluk karşısında cesur bir şekilde fikrini savunma yeteneklerini elde etmekte ne kadar faydalı olduğu açık.
Bir öğretmen olarak orada bulunmak benim için de çok öğreticiydi. Gönüllü olarak jüride görev aldım. Jüride nasıl olmam gerektiğini, dikkat edilmesi gereken noktaları, uyarıları hangi ayarla yapacağımı öğrendim. Diğer katılımcı meslekdaşlarımla sohbet ederek çeşitli konularda fikirlerini aldım.
Bu etkinlik sonrasında öğrencilerimle aramda çok yakın bir dostluk oluştu, sık sık her konuda konuşur olduk. Döndüğümüzde görüşlerimizin ne kadar daha derinleştiğini, hayata bakışımızın bir nebze daha renklendiğini hepimiz hissettik. İçimizdeki öğrenme güdüsü güçlendi.
2011 yılında WSC Beijing Münazara salonunda jüri karşısında 7. Sınıf öğrencileri hazırlık yaparken. 3 kişilik takımlar 3 defa seçilen konular üzerinde tartışacaklar.
İşte gördüğünüz gibi daha bir dolu etkinlik var, öğrenciler bu etkinliklerle gerçek bir insan olmayı öğrenebilirler. Yaşadıkları topluma faydalı, dünyaya faydalı, hoşgörülü, eleştirel bakışlı.
Ülke olarak okullarımızı ne kadar yaşama dönük, renkli, etkin, bilgili ve dengeli yapabilirsek, gelecek nesil de o kadar birbirine bağlı olur, ne istediğini bilir, ayakları üzerinde durmayı öğrenir ve ilkeli bir toplumun temellerini atacak güce sahip olur.
Yazılı ve sözlü münazaralar sonucunda bütün katılımcılar ödüllerini aldılar. Belki de hayatlarında ilk defa bir topluluk önünde konuştular, fikirlerini açtılar.