15-17 Ağustos tarihlerinde ABD ile PKK/PYD terör örgütlerinin birlikte bir askeri tatbikat yapması basınımızda yer aldı. Haseke/Kamışlı’daki (ki bu bölge güney sınırımızdır) ortak silahlı tatbikat, DEAŞ terör örgütüne karşı düzenlenmiş! ABD’nin resmi açıklaması böyle. Yani ABD silahlı kuvvetleri, ülkenin on binlerce km. ötesinde “dostu” Türkiye’nin sınırında, “dostu” Türkiye’yle “savaşan” bir terör örgütüyle el ele tatbikat yapıyor.
ABD, DEAŞ adındaki terör örgütüyle başedemediği için PKK/PYD’ye muhtaç olmuş!
ABD’nin DEAŞ’la mücadelesi olmasa böyle bir ortak tatbikat olmazmış sonucu çıkmıyor mu bundan? Çıkıyor. Oysa DEAŞ olmasa da ABD PKK/PYD’yi on yıllardır desteklemiyor mu? Eskiden DEAŞ mı vardı? DEAŞ şunun şurasında kaç yaşında? Ama ABD’nin PKK ile yakınlığı, “eski dostlar” durumunu düşündürüyor.
Evet, koskoca ABD devleti bir terör örgütünü resmen destekliyor. Hem de nasıl. Silah veriyor, eğitim yapıyor, bilgi sağlıyor, ortak strateji belirliyor, yani içtikleri su ayrı gitmiyor. Karşılıklı ziyaretler teati ediliyor.
Sürekli hatıra fotoğrafları çektiriyorlar. Albümde yer kalmadı.
PKK’nın araçlarında Amerikan bayrağı sallandırılıyor.
İşin aslı, ABD DEAŞ’la değil, Türkiye ile savaşıyor. Bu savaşı ABD, “kara gücüm” dediği PKK/PYD ile yürütüyor.
Böyle askeri tatbikatlarda devletler arasında yazılı olmayan anlaşmalar olmalı! Şöyle; düşman var, ancak adı anılmayacak. Düşman belirlenmiş, fakat kimliği ifşa edilmiyor. Hatta adı anılmayaacak, kimliği ifşa edilmeyecek falan yetmiyor, o düşman olarak belirlenen ülke üstüne alınmasın diye başbaşka bir şey hedef diye gösteriliyor, biz aslında onunla düşmancılık oynuyoruz deniyor. Maksat, sanki düşmanı üzmemek. Centilmenliğin bir başka çeşidi, kandırarak.
Bu yüzden olmalı, “tatbikat”ın düşmanını herkes biliyor, ama adı söylenmiyor. Elbette tam da böyle değil, çıkıntılık yapıp söyleyenler var, her zaman var, hatta ana akım medya bile rahatça konuşuyor, tartışıyor. Evet her şey tartışılıyor, ama öyle özel bir şekilde ki, söylenmesiyle kesilmesi bir oluyor. Yani kimse demedi diyemesin önlemi!
Bunca önemli bir durum hiç bir televizyon ya da gazeteye iki gün dayanmıyor. Milletin gazını almak için değilse ne?
Buna karşılık, haftalar boyu iç politikamızdaki gözüpek medyatik başkanlar, sözcüler, eskimiş yüzler hep tartışılmakta. Ne demek istenmiş, ne yapacakmış, aslında mesele neymiş, ne olmalıymış vb. vb.
Gelelim konumuza.
Türkiye, ABD’nin dostu! Üstelik Türkiye, ABD’nin kurduğu NATO’nun da üyesi, dostluk askeri olarak da devam ediyor. Ayrıca Türkiye, ABD silahlı kuvvetlerine üsler, havaalanları, radar-dinleme tesisleri için yer vermiş, asker, uçak, malzeme, füze, silah bulundurabilirsin de demiş. Yani dostluk göstermelik değil, sıkı fıkı. Hatta oldukça içten. Dahası, Türkiye, ABD’nin stratejik müttefiki!
Bu durumda Türkiye ile savaşan, ama açıktan savaşan bir terör örgütüne ABD’nin yardım, destek vermesi, bunlar yetmezmiş gibi bir de onunla ortak tatbikat yapması hangi dostluğa sığar?
Neyse, durum böyle.
Türkiye’nin yapması gereken, dostlukla bağdaşmayan müttefikinin bu münasebetsiz davranışını önlemek. Bunun gereğini yapmak! Artık protesto mu eder, küserim mi der, oynamıyorum mu yapar; bunları biz değil büyüklerimiz bilir.
Derken ağustos ayının 20’sini geçtikten sonra Türkiye Cumhuriyeti Milli Savunma Bakanlığı kendilerine sorulan sorular üzerine, biraz kızmışlar gibi geldi bana, öyle olmalı, bu konuda şöyle demiş (24 Ağustos, gazeteler, medya): “Bir terör örgütüyle başka bir terör örgütü kullanılarak mücadele edilemez!”
Biz de aynı kanıdayız, öyle, “terörle mücadele teröristlerle yapılamaz”; tamam. Ancak bir dakika düşündükten sonra, söylenenin, ileri sürülenin bir yöntem sorunu olduğunu farkediyoruz. Yöntem, esas olmayan ikincil olandır. Esas olan, “dost ve müttefik Amerika”nın Türkiye’nin düşmanından yana olmasıdır.
Ya PKK/PYD terör örgütü olmasaydı?
Ve dostumun düşmanı dostum mu olmalı, düşmanım mı? Bilinir, “düşmanımın düşmanı dostumdur”!