31 ağustos 1922 / Başkomutan Meydan Savaşının ertesi günü
Sabahın erken saatleriydi. Başkomutan harp sahasını inceliyordu. Genelkurmay Başkanı ve Batı Cephesi Komutanı da beraberindeydi. Yaverleri ve Yazar Ruşen Eşref de oradaydı. “Başkomutan gördüğü manzaradan dolayı üzgündü. Binlerce düşman cesedi ve birbiri üstüne yığılmış yüzlere topçu hayvanı, terkedilmiş toplar, cephaneler… Bu elim manzarayı bir müddet seyrettikten sonra: ‘Bu manzara insanlığı utandırabilir!’ dedi.
– Fakat meşrû müdafaamız için buna mecbur olduk. Türkler başka milletlerin vatanında böyle bir harekete teşebbüs etmezler…
Biraz ileride, topların arasında yerde bir Yunan bayrağı terkedilmiş, duruyordu. Gözüne ilişti. Eliyle bayrağı işaret ederek: ‘Bir milletin istiklâl alâmetidir. Düşman da olsa hürmet etmek lâzımdır. Bayrağı oradan kaldırıp topun üzerine koyunuz!’ dedi.”
Başkomutan, biraz sonra savaş meydanında yürekleri titreten bir manzarayla karşılaşacaktı. Toprağın üzerinde bir Türk sancağı, nazlı nazlı dalgalanıyordu. Sancağın gönderini tutan el görülebiliyordu. Ancak, sancak sopasını sımsıkı tutan elin sahibi yerde top mermisinin açtığı bir çukura gömülmüştü. Mustafa Kemal, tanık olduğu bu manzaranın gelecek kuşaklara aktarılmasına belki de o anda karar verdi.
Zaferden iki yıl sonra, Dumlupınar yakınlarında Meçhul Asker Abidesi’nin temel atma töreni yapılıyordu. Tarihi yazanların çoğunlukta olduğu kalabalığa hitap eden Gazi Mustafa Kemal Paşa belki de aynı heyecan içindeydi. Uzunca konuşmasının sonunda şunları söyledi:
“Hiç şüphe etmemelidir ki, yeni Türk Devletinin, genç Türk Cumhuriyeti’nin temeli burada sağlamlaştırıldı. Ebedi hayatı burada taçlandı. Bu sahada akan Türk kanları, bu gökyüzünde uçan şehit ruhları devlet ve Cumhuriyetimizin ebedî muhafızlarıdır Burada temelini attığımız ‘Şehit Asker’ âbidesi işte o ruhları, o ruhlarla beraber gazi arkadaşlarını, fedakâr ve kahraman Türk milletini temsil edecektir. Bu âbide, Türk vatanına göz dikeceklere Türk’ün 30 Ağustos günündeki ateşini, süngüsünü, hücumunu, kudret ve iradesindeki şiddeti hatırlatacaktır.”
Tarihi yapanların, tarihe armağan ettikleri bu abide kadar anlamlı bir anıt olabilir mi?
Peki biz Şehit Asker Abidesi’ne ne kadar kıymet verebildik?
Anıt, bugün Dumlupınar yakınlarındaki tarihî alanda bulunuyor. Ancak ilk yapıldığı yerde, yani başkomutanın temelini attığı yerde değil. Uzun yıllar sonra Zafertepe’den taşınıp şimdiki yerine konuldu.
Çünkü 1961 yılında, tarihi alana görkemli bir abide yapılması kararı alındı. Bunun üzerine Başkomutan’ın, yani tarihi yapan ordunun komutanının bizzat temelini attığı abideye yeni bir yer bulunması gerekti. O yeni yer bulunana kadar Afyonkarahisar müzesinde muhafaza edildi. 1979 yılında da şimdiki yerine nakledildi. Anıtın taşındığı Berberçam Tepesinin, olayın yaşandığı yer olmasından ötürü seçildiği ifade ediliyor.
Meçhul Asker Abidesi’nin eski yerinde ne mi var? Yeni bir zafer anıtı…
Bu yeni Zafer Anıtı, ihtişamlı yapısıyla Türk zaferini simgeliyor. Acaba, anıtların değerini belirleyen fiziki ihtişamı mıdır, yoksa simgelediği anlam mı?
Zafertepe’de hangisi yükselmeliydi, Meçhul Asker Abidesi mi, şimdiki Zafer Anıtı mı?