İzmir ve çevresinde çok sayıda Rodos ve İstanköy adası kökenli Türk ile Batı Trakyalı kökenli Türk yaşar.
Bunların çoğunun adalarda ve Batı Trakya’da kalan akrabaları vardır. Onları görmek için Yunanistan İzmir Konsolosluğu’ndan vize talebinde bulunduklarında doğum yerleri nedeniyle akla hayale gelmeyecek zorluklarla karşılaşırlar. Ancak bu zorlukların düzeyini çevrelerine bir türlü anlatamazlar. Bırakınız Türkiye doğumlu insanlarımız bile Yunanistan’dan bin bir zorluklarla vize alabilirler.
Vize talebinde bulunduklarında onur kırıcı bir şekilde kredi kartı ekstrelerini, özel belge ve bilgileri talep ederler.Bu da yetmiyor; sizi de görmemiz lazım denilerek işinizi gücünüzü bırakıp ayaklarına kadar gidip arzı endam etmenizi isterler.
Tek Taraflı Bir Aşk mı?
Kimileri Türk- Yunan ilişkilerini “ Tek Taraflı Bir Aşk” olarak nitelendiriyor.
Ancak kimilerimiz, tek taraflı bir aşk yaşadığımızın farkında olsa bile ticaretin yoğunlaştırılmasıyla bunun iki yanlı aşka dönüştürülebileceğini düşünüyor.
Diğer yandan çok azınlıkta olsalar da kimileri, Türk-Yunan ilişkilerinde tarihsel bellek ile hesaplaşmadan,KÖRLÜK,DAHA DOĞRUSU MANKURTLUK yapıyor.Yalnızca bu günle yaşayarak geleceğin maskarası olmaya aday oluyor.Geçtiğimiz günlerde,bu doğrultuda bir yazıyı toplumcu olduğu kadar millici Dr. Ceyhun Balcı kaleme almış.Ceyhun, İzmir’de açılan “Gavur Mahallesi” adlı bir resim sergisinden yola çıkarak bunların ” Beşinci kol gücü olarak sanat ” yaptıklarını haklı olarak dile getirmiş.
Türk-Yunan ilişkilerine gerçekçi gözle bakmakta yarar var
Yunanlarda hala Türk düşmanlığı devam ediyor. Yunan politikacılar bunu kullanıyorlar.
Düşmanlık iki temelden besleniyor. Yunanlar’da,bir yandan Türklere karşı yüzlerce yıl Osmanlı egemenliğinde yaşamış olmaktan kaynaklanan olumsuz ve sorunlu algı ve imgeler var. Bir yandan da Avrupamerkezci yaklaşımın ileri sürdüğü uygarlığın beşiği oldukları inancı devam ediyor.Bu görüşün çoktan çürütülmüş olduğunun farkındalığında değiller.
Bunların getirdiği olumsuz ve sorunlu algı ve imgeler ışığında Yunanlar’da Türklere karşı düşmanlık-dostluk, nefret-sevgi, aşağılık -üstünlük kompleksi gibi yaklaşımlar harman olmuş durumda.
Geçmişten birkaç örnek verelim; Annan planına Yunanistan ve Rum halkı hayır derken o günlerde Türkiye’de kimi çevreler ve Kuzey Kıbrıs Türk halkının bir kesimi Annan Planı’ na “evet” dememiş miydi?
Bir başka örnek İzmir’i ilgilendiriyor. Büyükşehir Belediyesi 2006 yılında Selanik’i kardeş şehir olarak kabul ederken Selanik Belediyesi “Sözde Pontus Soykırımı Anıtı’nı” dikmişlerdi. Yunanistan Cumhurbaşkanı dahil, Karamanlis ve Papandreu da anıtın dikilişine destek vermişlerdi.
Yunanlar, Kurtuluş Savaşımızı , “Küçük Asya Felaketi”olarak nitelendiriyor
Bilindiği üzere 100 yıl önce emperyalizmin koç başı gibi kullandığı Yunan ordularına karşı verdiğimiz Kurtuluş Savaşımızı ,Yunanistan “Küçük Asya Felaketi” nitelendiriyor . Bu yıl Yunan makamları“Küçük Asya Felaketi” adı altında gerçeklikten uzak, akıl dışı açıklamalar ve etkinlikler aracılığıyla, Yunan ordusunun yüz yıl önce giriştiği macera sonucu Anadolu’yu işgali sırasında aldığı yenilgiyi ve insanlığa karşı işlediği barbarca suçları unutturmaya, tarihi olguları çarpıtarak kendi kamuoyunu ve uluslararası toplumu yalanlarla yanlış yönlendirmeye çalışıyor. Sözgelişi; “Sevgili İzmir” filmi ile işgalci Yunan ordusunun kalıntıları ile işbirlikçi Yunanların İzmir’i terk etmek zorunda kalması, Türkleri kötüleme olarak gösterilmekte.(*)
Bilmeyenlere,Anadolu’da sivil halka karşı gerçekleştirdiği toplu katliamlar ve yıkımlardan dolayı Yunanistan’ın, Lozan Antlaşması’nın 59. maddesinde “Yunanistan, savaş yasalarına aykırı olarak, Anadolu’da Yunan ordusunun ya da yönetiminin eylemlerinden doğan zararların onarımı yükümlülüğünü tanır” hükmünü kabul ettiğini anımsatmak isteriz. Buna göre Yunanistan, insanlığa karşı işlediği suçlardan dolayı tazminat ödemeye mahkum edilmişti.
Yunanistan İle Dostluk,Ama Nasıl?
Önce şu konuyu anımsatalım; Dostluk karşılıklı gelişir. Bu kapsamda Rodos, İstanköy Adaları ile Batı Trakya’da yaşayan Türkler’in kültürel kimliklerinin korunmasında çok önemli sorunlar olduğunu, ,bir kültürel soykırım uygulandığını,Osmanlı mimarisinin hoyratça yok edilmek istendiğini, yapılan onarımların göstermelik olduğunu bilelim. Yunanistan’ın her platformda Türkiye’yi zor durumda bırakmak için çalıştığını aklımızdan çıkarmayalım.
Bu bilgilendirme kapsamında Türk- Yunan ilişkilerini geliştirmek için de çalışalım. Şunu bilelim; Yunan Halkı’nın Türkler’e karşı olumsuz yargılarını silmek dostluğun kurulmasında birinci koşuldur.
Bu doğrultuda Yunanistan ile öğrenci değişiminden kültürel ilişkilere kadar her türlü toplumsal etkinlikleri sürdürelim.
Bunların sonucunda Yunan komşularımız Türk dostluğunun kendilerine yarar getireceğini göreceklerdir. Başka çaremiz yoktur.
Aksi durumda bir yandan Rakı-Uzo kadehleri karşılıklı şerefe kaldırılacak, diğer yandan da iki komşu silahlanmaya devam edecektir. Bilindiği üzere Yunanistan günümüzde de Fransa dahil ABD’den aldığı silahları acaba kimin için kullanmaya hazırlanıyor? Türk Yurtseverleri, bunun emperyalist ülkelerin bir oyunu olduğunu söylüyor. Ya Yunan Aydınları ne diyor? Henüz görüşlerini öğrenemedik.
Bir söz de yerel yöneticilerimize. Elbette gerilimin doruk olduğu zamanlarda dostluğu istemek zordur. Ancak konuk ettikleri Yunanlara :Rodos ve İstanköy Adaları ile Batı Trakya’da yaşayan Türklerin, Türk kültürel kimliklerinin neden Yunanistan tarafından kabul edilmediklerini gündeme getirmeliler” derim. Bu doğrultuda var olan sivil toplum örgütlerinin görüşünü de almalılar. Çünkü bu örgütler herkesten daha fazla dostluk istiyor. Çünkü yakın akrabaları oralarda yaşıyor. Onların tek istekleri Türk kimliğinin kabul edilmesi.
(*)”Sevgili İzmir” filminin,Yunan halkını gerçeklikten uzaklaştırmak amacıyla çekildiğini söylemek olası. ”Sevgili İzmir” filminin yönetmenine, bu filmi izleyeceklere, başka belgelere gereksinme yok, öncelikle Yunan araştırmacı yazar-gazeteci Tasos Kostopulos’un “1912-1922 Savaş ve Etnik Temizlik” adlı kitabına erişmeleri yerinde olacaktır. Kitapta Yunan askerinin Anadolu’da işlediği cinayetler ve barbarlıklar; tanıkların ifadeleri ve belgelerle kaleme alınmıştır.
15 Kasım 2022