Musiki bir dildir
Genellikle Asya’da ve daha geniş bir coğrafî bölge olarak Avrasya’da, bizim bugün konuştuğumuz dil ve lehçelerini konuşan kavimler, kimi zaman “Türk” adını kullanarak, kimi zaman da değişik adlarla, tarih öncesinin ve tarihin derinliklerinden günümüze değin çok zengin bir kültür yaratmış ve uygarlık ailesinin de seçkin bir üyesi olmuştur. Türklerin, insanlığın kültür ve uygarlık zenginliğine kattığı sayısız değer vardır.
Bir toplumun yalnızca dilini incelemek bile, o toplumun, uygarlık evrenindeki düzeyini belirlemede sağlam bir ölçüttür. Türkçe üzerine yapılmış şu saptama ve yorum, öne sürdüğüm gerçekliği doğrulamada sanırım geçerli bir örnek olacaktır:
Ünlü bir Alman dilbilimci, Max Müller, 1861’de yayımlanan, üç yıl sonra da Leçons sur la science du langage (Dilin bilimi üstüne dersler, 1864) adıyla fransızcaya çevrilen yapıtında, türkçenin açıklığını ve düzenliliğini vurguladıktan sonra, gözlemine dayanak olarak “ünlü bir doğubilimci”nin sözlerini anar: “Türkçe öyle düzenli, öyle uyumludur ki insanda bir seçkin bilginler kurulunun yaratımıymış gibi bir izlenim uyandırır”. Şu var ki, gözlemine dayanak olarak anmakla birlikte, Müller bu sözlere küçümsenmeyecek bir eleştiri de getirir: “Hiçbir kurul böylesine güzel bir dil yaratamazdı”.
Müller’in adını vermeden görüşünü aktardığı “ünlü doğubilimci”, çok büyük bir olasılıkla, 1790 yılında Eléments de la langue turque (Türk diline giriş) adıyla yayımlanan hayranlık verici bir Türkçe dilbilgisi yayımlamış olan Pierre-François Viguier’dir. O değilse, Türkçe konusunda aynı görüşlere ulaşmış bir başka “ünlü doğubilimci” daha var demektir. Bunlara ünlü yapıtı Grammaire de la langue turque’te (Türkçenin dilbilgisi, 1921) Müller’i anan Jean Denis’yi de ekleyebilirsiniz, daha başkalarını da1.
“Musiki de bir dildir” ve aynı insanlar arasındaki iletişimi sağlayan, gökçeyazın (edebiyat) eserlerinin ortaya çıkmasına olanak tanıyan, bilimin gelişmesine ve ilerlemesine aracılık eden dil kadar kültür ve uygarlık evreninin önemli bir parçasıdır. Alman musikibilimci ve yazar Hermann Kretzschmar, musikiyi: “Açıklığı, konuşulan dile oranla daha ince koyultulu (nüanslı) ve daha derinden etkileyici bir konuşma sanatı (Sprachkunst)” olarak tanımlamıştır2.
Bu tanımlamanın bizim için doğaldır ki en canlı örneği, tarih öncesinden günümüze değin Türklerin musiki sanatıyla ilintisidir. Türk toplum yaşamında ve devlet geleneğinde son yaşadığımız yılları hariç tutarsak hemen hemen her dönemde, musikinin çok özel, işlevsel ve sanatsal bir konumu olmuştur3. Bundan dolayıdır ki Türkler, bir başka dil olan musikileriyle de insanlığın kültür ve uygarlık evrenine çok zengin bir katkı sunmuştur ki bunun da pek çok kanıtı vardır.
Bu doğaldır çünkü en küçüğünden en büyüğüne varıncaya değin her topluluk veya toplum gibi Türklerin de yaşayış serüveninde gerek yöneten sınıfının gerekse de halkın kendilerine özgü, zengin ve karakteristik özellikler barındıran musikileri sürekli var olmuştur. Hattâ Türklerin, büyük devletler, imparatorluklar ve sonuçta da uygarlık kurucusu olma yeteneğini göz önünde bulundurduğumuz zaman, gelişmiş bir musiki yaşamı ve gelişmiş bir musiki yapma pratiği oluşturduğunu söylemek bir abartma veya hamaset değil, tam tersi bilimsel bir gerçekliktir.
1 Tahsin Yücel, Türkçenin Kurtuluş Savaşı, İstanbul, Cumhuriyet Yayınları, 2000, s. 7-8.
2 Gültekin Oransay, Musikinin Toplumla Etkileşimi, I. Müzik Kongresi Bildiriler, Ankara, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, 1988, s. 18.
3 Eski Türkler (Göktürk/Köktürk) ve yakın çağ Türklerinde (Selçuklu, Timur ve Osmanlı) bir sultan tahta çıktığında, bir devlet kurulduğunda davullar (tuğ/tabl) vurulur, bayrak/sancak (alem) çekilirdi. Buna “Tabl ü alem” denir ve bir de para (sikke) bastırılırdı. Bütün bunlar bağımsızlık simgesiydi.
Bunun dışında saltanat sancaklarının korunması için memur olan alemdarlar ile musikiyi temsil eden tabl mehterleri, bir başka söyleyişle çalıcı mehterler “Tabl ü alem mehterleri”ni oluştururlar. Dipnottaki bu ikinci paragraf konusunda geniş bilgi için bk. Haydar Sanal, Mehter Musikisi /Bestekâr Mehterler-Mehter Havaları, İstanbul, Millî Eğitim Basımevi, 1964, s. 8.