Birkaç yıldır yüzüncü yıl kutlamaları yapılıyor. Milli Mücadele’nin başlangıcı BMM’nin açılışı derken Milli Mücadele’nin utkuyla sonuçlanmasının 100. Yılına eriştik.
Seneye Cumhuriyet 100. Yaşını dolduracak.
İzleyen yıllarda Devrimler…
Son çeyrek yüzyılda, biraz daha geriye gidersek son 40 yılda Cumhuriyet kazanımlarının yitirilmesini konuşur olduk.
Acı da olsa gerçek bu!
Ütopyaların 28. si Milli Mücadele’nin ve İzmir’in kurtuluşunun 100. Yılı temasıyla gerçekleşti bu yıl.
Karanlığa ışık oldu ütopyalar.
Bir kez daha!
Yapılanlar ortada varsayımıyla kendimizi anlatmada yetersizlik mi yaşıyoruz sorusuna yanıt vermeye çalıştım son ütopyalarda “İzmir’in Sonu mu?” sunumumla.
Geçtiğimiz haziranda Dağarcık Türkiye’de bu sunumu rehber edinerek yazmıştım.
http://dagarcikturkiye.com/2022/06/01/9-eylul-izmirin-kurtulusu-mu-sonu-mu/
Ütopyalar özel sayısı olarak tasarlanan bu ayki yazımda aynı konuda ilgimi çeken bir ayrıntı üzerine yoğunlaşmak istedim.
“İzmir’in Sonu mu?” sunumuma hazırlanırken kaynağın biri diğerini doğurdu desem yeridir. Bir tür çorap söküğü durumu yaşadım. Toplantı tarihi gelip çatmasa daha da sürerdi bu durum.
Son derece bereketli bir tarlaydı.
Umulmadık anda umulmadık yerde yeni kaynaklara eriştim.
Biraz Altay kulübünden söz etmek istiyorum.
İzmir’in köklü spor kulübüdür. Adını duymayan yok gibidir. Son yıllarda hedef küçültse de geçmişi oldukça görkemlidir.
Vahap Özaltay ve Büyük Mustafa (Denizli) spor dünyasına nicesinin yanında Altay armağanı iki değerdir.
1914 yılında kurulmuş olan bu seçkin kulübümüz Altay Spor ve Eğitim Vakfı aracılığıyla kültür alanında da kendisini gösterme kararı almış. Çok yerinde ve saygın bir girişim. Başka kulüplerimize de örnek olmalı.
Vakfın ilk iki yayınından haberdar olunca hemen edindim.
İlki “Smyrna Seyahat Rehberi 1922”.
Sunumumda da yer aldığı için ilgimi çekti. Yunan yazar Olga Vatidu 1922’den çeyrek yüzyıl sonra İzmir’e gelince değişen yer adları çekmiş ilgisini. Sözünü ettiğim kitapta İzmir’deki pek çok yerin adı 9 Eylül öncesindeki haliyle sunulmuş. Bir an için Altay Vakfı, Olga Vatidu’yu mu duydu diye mırıldanmaktan alamadım kendimi.
Şaka bir yana!
Yayıncılık ayrı bir iş.
Hemen her çalışma, her kitap gerek derleme ve gerekse çeviri yoluyla başka bir dile kazandırılabilir. Dolayısı ile de yayınlanabilir.
Eleştirimin buna olmadığının altını çizmiş oldum.
Altay’a dönelim bir kez daha!
Altay kulübünü ittihatçıların kurduğunu, bir bakıma Milli Mücadele ürünü olduğunu da ekleyelim.
Ayrıntıya girmeden kurucular arasındaki birkaç adı saymakla yetinelim.
Vasıf Çınar, Mustafa Necati, Şükrü Saraçoğlu…
Altay’ı kuranların önemli gerekçelerinden birisi de o yıllarda İzmir ortamına egemen olan ve baskın nitelik kazanan gayrimüslim spor kulüplerine karşılık vermektir.
Şimdi sıkı durun!
Vakfın ikinci yayını : “1890-1922 Arası İzmir’de Faaliyet Gösteren RUM SPOR KULÜPLERİ”
Kitaptan pek çok şey öğrendiğimi de kabul etmeliyim. Örneğin, 1921’de İzmir’de gerçekleştirilen XIX. Paniyon Oyunları’nı. Kitaptan Paniyon oyunları üzerine kısa bir alıntı :
“Panionios Jimnastik Kulübü esaretin gölgesinde ve Jön Türklerin korkunç tiranlığı altında, Büyük Yunanistan’ın en güzel elmaslarından biri olma hedefindeki Yunan İyonya metropolünde (İzmir), XIX. Paniyon Oyunları’nın mümkün olan en gösterişli biçimde gerçekleştirilmesi adına kutsal ve Yunanlara yakışır çalışmalarını devam ettirme kararı aldı.”1
Bir kez daha yinelemekte yarar var.
Her iki kitabın da kültür ortamımıza kazandırılmış olması olumlu bir gelişmedir.
Eleştirim bu olumlu katkıyı yapan kulübümüzün tercih sıralamasınadır.
Kendi tarihini yazmadan, kendi varlık nedenlerini enine boyuna irdelemeden uzaklara gitmesine yöneliktir yazdıklarım.
Gerçekte iki yakadaki halklar arasında bir karşıtlık olmadığını bilmem söylemeye gerek var mı?
İki halkı özellikle karşıtlaştıranlar olduğu ise kuşkusuzdur. Emperyalizmin bildik kurgularını yinelemek bu yazınını sınırlarını aşacağı gibi bilinçli okurlarımızın zamanını almak gibi bir gereksizliğe de neden olur.
Bu yazıya konu olan yayınlar da göstermiştir ki, önceliklerimiz ve dış dünyaya yönelik söyleyeceklerimiz eksiktir, yetersizdir.
Buna karşılık emperyalizm ve destekli güçleri aradan geçen 100 yıla karşın İzmir’in Kurtuluşu’nu unutmamışlardır.
Neredeyse 9 Eylül 1922’de başladıkları savaşımı ara vermeksizin bugün de sürdürmektedirler.
Yüzüncü yıl coşkusu içte eksiksizdi ve elbette görkemliydi de.
Ama yetmez.
Bu dünyada yalnız olmadığımızı, propaganda araç ve gereçlerinin inanılmaz çeşitlendiğini ve alabildiğine geniş kitlelere ulaşabildiğini göz önüne alarak çok daha hazırlıklı ve bir o kadar da etkin olma görevi karşımızda durmaktadır.
İkinci yüzyıla girerken bu görevleri bir an olsun unutmadan…
1 Andreas Baltas, 1890-1922 Arası İzmir’de Faaliyet Gösteren RUM SPOR KULÜPLERİ, Yakın Kitabevi, 2021, İzmir, s. 147.