Kapitalizmin Son Aşaması Emperyalizm Değilmiş!

Marksist teoride kapitalizmin çeşitli evreleri anlatılır.

Rus devriminin önderi Vladimir İlyiç Lenin, burjuvazinin aristokratlara isyanı ve devamında uzlaşmasıyla başlayan batı kapitalizminin son aşamasını emperyalizm olarak niteler.

Emperyalizm olgusunu bütün boyutlarıyla görebilmek için, Lenin, 148 kitap ve 232 makaleden yararlandı. Bunlar arasında, özellikle, Alman sosyal demokrat teorisyen R. Hilferding’in “Finans Kapital” adlı eseri ve İngiliz teorisyen T. Hobson tarafından yazılan “Emperyalizm” adlı kitap, Lenin tarafından dikkatle incelendi. (Vahdet Ateş-Emperyalizm: Kapitalizmin Son ve Ölümcül Aşaması- Özgürlük Dünyası 1998)

Emperyalizm – Kapitalizmin Son Aşaması” kitabını 1916’da yazan Lenin’e göre, emperyalizmin beş temel özelliği şunlar:
1- Tekellerin ortaya çıkması.
Kitabın birinci bölümü, “Üretimin Yoğunlaşması ve Tekeller” başlığını taşır, tekellerin ortaya çıkışını ve bunun etkilerini anlatır.
2- Banka sermayesinin sanayi sermayesi ile birleşmesi; finans-kapital
Bu özelliğin incelendiği bölümün adı, “Bankalar ve Yeni Rolleri”dir. Bunu izleyen üçüncü bölümde de, Lenin, mali sermaye ve mali oligarşi kavramlarını inceler.
3- Sermaye ihracı.
Emperyalizmin, meta ihracına dayanan eski sömürgeci kapitalizmden farklı olarak, sermaye ihracına dayanan bir dolaşım ağı kurduğunu anlattığı bu bölüme Lenin, “Sermaye ihracı” adını vermiştir.
4- Dünyanın nüfuz alanlarına bölünmesi.
Emperyalizmin dördüncü ayırt edici özelliği, dünyanın başlıca kapitalist gruplar tarafından paylaşılmasıdır.
5- Dünyanın paylaşılması, yeni dünya savaşlarının kaynağıdır. (Vahdet Ateş-Emperyalizm: Kapitalizmin Son ve Ölümcül Aşaması- Özgürlük Dünyası 1998)

Bu klasik döngü tüm bu özellik ve aşamalarıyla halen yaşanıyor.

Bugün farklı olan şey ise, küresel bir emperyalist kimliğe bürünen Batı Kapitalizmi’nin, neo-liberal kisve içinde artık mutlak bir oligarşik planla batılı devlet yönetimlerine el koyma girişimidir.

ABD’de bu kısmen gerçekleşmiştir.

Amerika Birleşik Devletleri artık gücünü halktan değil, bu küreselci sermaye sınıfından almaktadır.

Bunun en çarpıcı anlatımı, küreselci emperyalist sermayenin Dünya Ekonomik Forumu adı altında oluşturduğu Batılı cuntadır.

GREAT RESET DARBESİ

Bu darbenin somut sebepleri var.

Bugün artık hem kapitalizm, hem emperyalizm bir tıkanma noktasında.

Sermaye artık yalnızca emeği sömürerek kârlılığını sürdüremez.

2008 ABD yapısal ekonomik krizinin nedenleri de burada yatıyor.

Tarihçi Luciana Bohne, yüzde 3 büyümenin alt limit olduğu yetersiz büyüme durumunda, kapitalizmi sürdürmek için ekonominin bazı bölümlerinin kapatılmasının COVID öncesinde zaten gerçekleştiğine dikkat çekiyor.

Sistem bir süredir yaşam desteğindeydi.

Kredi piyasaları genişlemiş ve işçi ücretleri daralırken tüketici talebini sürdürmek için kişisel borç kolaylaştırılmıştı.

Finansal ürünler (türevler, hisse senetleri, borçlar vb.) ve spekülatif kapitalizm desteklenerek zenginlere karlarını biriktirebilecekleri ve paradan para kazanabilecekleri bir yer sağlandı.

Aynı zamanda, üretken olmayan rantiye kapitalizminin, hisse geri alımlarının ve vergi mükellefleri sömürülerek yapılan büyük çaplı kurtarmaların arttığını da gördük.

Ayrıca, kapitalizmde, genel kâr oranının zaman içinde düşme eğilimi de vardır.

Genel kar oranı 1870’lerde tahmini yüzde 43 iken 2000’lerde yüzde 17’ye düştü.

2008 mali çöküşü çok büyüktü.

Ancak 2019’un sonlarına doğru, daha da büyük bir erime yakındı.

Pek çok şirketin yeterli kar elde edememesi ve düşen ciro, daralan marjlar, sınırlı nakit akışları ve yüksek kaldıraçlı bilançolar ortama hakimdi.

Aslında, Şubat 2020’de ABD’deki büyük borsa çöküşünden önce ekonomik büyüme zaten durma noktasına geliyordu.

Eleştirel teori profesörü Fabio Vighi, 2019’un sonlarında Swiss Bank of International Settlements, BlackRock (dünyanın en büyük yatırım fonu), G7 merkez bankacıları, önde gelen politikacılar ve ekonomistlerin, yaklaşan büyük finansal erime krizini önlemek için kapalı kapılar ardında nasıl çalıştığını anlatıyor.

Fed kısa süre sonra acil bir para programı başlattı ve finansal piyasalara haftada yüz milyarlarca dolar pompaladı.

Kısa bir süre sonra, COVID patlak verdi ve küresel sıkıyönetimler uygulandı.

Vighi’ye göre, borsa COVID kapanmaları yüzünden çökmedi, finansal piyasalar çöktüğü için karantinalar uygulandı.

Küresel ekonomiyi yaşlılar ve kronik hastalar için risk oluşturan bir patojenle mücadele kisvesi altında kapatmak birçok kişiye mantıksız göründü.

Ancak karantinalar, Fed’in finansal piyasaları (COVID sayesinde) hiperenflasyona neden olmadan yeni basılmış parayla doldurmasına izin verdi.

Vighi, karantinaların ekonomik aktiviteyi azalttığını, böylece fiziki ekonomide yeni basılan paraya (kredi) olan talebi ortadan kaldırdığını ve “bulaşmayı” önlediğini söylüyor.

Tecritler ve kısıtlamalar kullanılarak daha küçük işletmeler devre dışı bırakıldı ve COVID öncesi ekonominin büyük bölümleri kapatıldı.

Bu, ekonominin bazı bölümlerinin kontrollü bir şekilde yıkılması anlamına gelirken, Amazon, Microsoft, Meta (Facebook) ve çevrimiçi ödeme sektörü gibi ‘yeni normal’in nasıl görüneceğini belirleyen platformlar tüm bunların açık kazananları oldu.

Şu anda tanık olduğumuz yükselen enflasyondan, bu kez de Ukrayna’daki tamamen önlenebilir çatışma sorumlu tutuluyor.

Burada dikkati çeken şu ki, Batılı kapitalistler artık klasik emperyalizm aşamasından, küresel çapta devlet ve hükümetleri kontrol ve yönetme noktasına doğru ilerliyor.

Benzer olağanüstü para politikası (tecrit uygulamaları) gelecekte de göz ardı edilemez: belki başka bir “virüs” veya “savaş” bahanesiyle, yahut da “iklim acil durumu” nedeniyle insan faaliyetlerini kısıtlama fikrine dayanarak bunu sürdürecekler.

Bunun nedeni, enflasyonu yönetmek için faiz oranlarını yükseltmenin, borçla şişirilmiş finansal sistemi (şişirilmiş bir Ponzi şeması) hızla bozabilmesi ve tüm ekonomiyi çökertebilmesidir.

Ancak karantinalar, kısıtlamalar ve enflasyonist baskıları azaltmak için insanları programlanabilir dijital para birimlerine yönlendirmek, krizin yönetilmesine yardımcı olabilir.

‘Programlanabilir’ demek, hükümetin ne kadar harcayabileceğinizi ve neye harcayabileceğinizi belirlemesi anlamına gelir.

Peki, genetiğiyle oynanmış bu yeni ‘Hükümetler’, bu tür sıkıyönetimleri nasıl meşrulaştırabilir?

‘Sürdürülebilirlik’ inancına göre azaltılmış tüketim hakkında vaaz vererek mesela.

Dünya Ekonomik Forumu’nun (WEF) ünlü “Büyük Sıfırlama” (Great Reset) sloganı aslında bunu özetliyor: “hiçbir şeye sahip olmaz ve mutlu olursunuz”.

Ancak 1980’lerde sihirli formül gibi satılan neoliberal küreselleşme gibi, büyük sıfırlama da sözde ‘cesur’ yeni bir tekno-ütopik geleceği simgeliyor.

Tekelci kapitalizm, 1980’lerde, kuralsızlaştırılmış neoliberal küreselleşme gündeminin meşrulaştırılması için ideolojik bir saldırı başlattı.

‘Kutsal serbest girişim’, bireysel haklar ve kimlik siyaseti, devleti, sendikaları ve sınıfsal analizi toplumun gözünden düşürdü.

Bugün ise başka bir ideolojik değişim görüyoruz: bireysel hakların (örneğin, kendi bedeninize enjekte edilenleri seçme özgürlüğü) toplumun daha geniş ihtiyaçlarını baltaladığı ve – keskin bir dönüşle – bireysel özgürlüğün şimdi ‘ulusal güvenlik’ ve ‘halk sağlığı’ tehdidi oluşturduğu söyleniyor.

Halk sağlığı tehditleri, iklim felaketi (emperyalist ‘Yeşil Ekonomi’ gündemiyle) veya savaş (Ukrayna’daki durumda olduğu gibi) nedeniyle neredeyse kalıcı bir “acil durum” dönemine giriyoruz.

1980’lerde bireysel özgürlük ve demokrasi ile başlayan emperyalist neoliberalizm, artık “kamu yararı” kisvesiyle sürdürülecek.

Bu, otoriterliğe doğru yürüyüşü kolaylaştıracaktır.

Neoliberalizm, zenginleri kraliyet noktasına yüceltti, işçileri örgütsüzleştirdi, piyasayı kuralsızlaştırdı, yabancı işçileri sömürdü ve borcu sonsuz finansal enjeksiyonlarla yüzdürdü.

Dünya Ekonomik Forumu, halkın ihtiyaç duyduğu her şeyi “kiralayacağını” söylüyor: “sürdürülebilir tüketim” ve “gezegeni kurtarmak” kisvesi altında kişisel mülkiyet hakkının elinden alınması.

BİR MÜLKİYET MESELESİ

Peki, mülkiyet konusu ne olacak?

Klasik cumhuriyetler ve sosyalist ülkelerdeki gibi, kamu veya devlet mi her şeyin sahibi olacak?

Hayır elbette.

Nasıl bugün Black Rock 10 trilyon dolarlık varlık fonuyla her yerde her şeyi alıp satıyorsa, Elon Musk adeta alternatif bir NASA gibi uzaya roketler gönderiyorsa, nasıl Bill Gates satın aldığı Dünya Sağlık Örgütü ile tüm pandemi gündemini elinde tutuyorsa veya Mark Zuckerberg Metaverse’de bir krallık kuruyorsa, nasıl Jeff Bezos tüm medyaya gözünü dikebiliyorsa, yeni küresel devletin sahibi de bu yeni küresel derebeyleri olacak.

Bunların ideolojik tepe örgütü ise –bir tür TÜSİAD gibi – Dünya Ekonomik Forumu oluyor.

Bu, nüfusun çoğunluğuna dayatılacak kalıcı kemer sıkma politikasından daha fazlasıdır.

Yaşananlar, kapitalizmin son aşaması sandığımız emperyalizmin, tüm sisteme el koyma girişimi, bir tür küresel darbe ile ‘devleti’ ele geçirme çabasıdır.

Artık demokrasi kisvesiyle sürdürebilecekleri bir neoliberal sistemleri kalmadı çünkü.

Buna karşı çare ise, emperyalizme direnen Asya ve Güney’in, yani gelişmekte olan ülkelerin yol haritasında yazılı.

Kamuculuk, sosyalizan ulus devletçilik, kendi kendine yeterlilik, sınıfsal dayanışma, yerelleşme ve bölgesel işbirlikleri, köhnemiş ve iflasa sürüklenmiş küresel oligarşinin panzehiridir.

 

 

KAYNAKLAR:

https://www.ozgurlukdunyasi.org/2014/06/04/emperyalizm-kapitalizmin-son-ve-olumcul-asamasi/

https://www.globalresearch.ca/localization-local-futures-alternative-authoritarian-new-normal/5778602

 

 

 

 

Bunları da sevebilirsiniz