1-Özet
Değerli Dağarcık Türkiye ve diğer okurlarım. Uzunca bir süredir çalışma paylaşmadım. Ama bu ara yine düşünmekle, Türk ulusuna ve Türkçeye nasıl katkıda bulanabilirim düşüncesiyle geçti. Umarım geçmiş çalışmalarımda az da olsa belleklerinizde iz kalmıştır.
Bu çalışmada ‘Anadolu’ sözcüğümüzü sanki birlikte olduğumuzu düşünerek açıklamaya çalışacağım. Benim açımdan Türklük bilimi son derece acınası durumda gözüküyor. Üzgünüm ve kırgınım ilgililere. Neden mi? Açıklayalım mı?
Yurdumuz için kullandığımız ‘Türkiye’ bildiğiniz gibi iyesi Türk olan yurt demektir. Ama yine her yönüyle Türk olan ‘Anadolu’ sözcüğünü kullanmayalım derler algıları yetersiz öğretim üyeleri! Çünkü sözcüğün kökenini Yunanca (Grekçe) biliyor ya da sanmaktalar. Oysa ‘Anadolu’ sözcüğü ‘Türkiye’ kadar Türk’tür!
Türkiye sözcüğü yurdumuzun iyesini; ‘Anadolu’ ise bu yurdun kendisini ya da toprağı açıklar!
Görüşüm bu! Bu bilgisizliği giderip bu yanlışı ortadan kaldırmaya çalışacağım.
2-Giriş
2-1. Anadolu sözcüğünün kökeni için denenler
2-1-1 https://www.etimolojiturkce.com/kelime/Anadolu
Anadolu Kelime Kökeni, Kelimesinin Anlamı – Etimoloji
Anadolu
~ OYun Anatolía ανατολία Doğu ülkesi, Ege’nin doğu kıyısı ile Fırat nehri arasındaki ülke < EYun anatolē ανατολη 1. kalkış, doğuş, özellikle güneşin doğuşu, 2. doğu, 3. Ege’nin doğusu < EY un anadille ανατέλλω doğmak, çıkmak < EYun ana+ téllō, tol- τέλλω, τολ- kalkmak, kaldırmak (<< HAvr *telə- a.a. ) → ana+ tolerans
*Orta Yunanca (OY) 6-15 yüzyıl arası Yunanca ya da Bizans dönemi Yunancası.
*EY(eski Yunanca) Antik Yunanistan’da ve Doğu Akdeniz havzasında MÖ 9. yüzyıldan MS 6. yüzyıla kadar konuşulmuş olan ölü bir dildir. Arkaik, Klasik ve Helenistik dönemleri vardır. Antik Yunanca olarak da bilinir.
*İzninizle az yaramazlık yapacağım! ‘ανατολία’ sözcüğündeki yazaçların şekillerine odaklanalım az! ‘a’ yazacı için ‘https://www.ankarahavadis.com.tr/dil-ve-dusun-bilim-7-a-dan-baslamak-makale,12965.html’ yi; diğerleri için de ilgili çalışmaları anımsamaya çalışalım. ‘l’ in karşılığı Grek yazacı ile Orhun abecemizdeki ince ‘l’ i…düşünelim mi?
Tarihte En Eski Kaynak
Anaṭoli , “Orta Anadolu” [ Düsturname-i Enveri (1465) ]
Önemli Not: Bu kaynak kayıtlara geçmiş ve bu kelimenin kullanıldığı yazılı ilk kaynaktır. Kullanımı daha öncesinde sözlü olarak veya günlük hayatta yaygın olabilir.
Kelime Kökeni
Orta Yunanca Anatolía ανατολία ‘Doğu ülkesi, Ege’nin doğu kıyısı ile Fırat nehri arasındaki ülke’ sözcüğünden alıntıdır. Yunanca sözcük Eski Yunanca anatolē ανατολη “1. kalkış, doğuş, özellikle güneşin doğuşu, 2. doğu, 3. Ege’nin doğusu” sözcüğünden türetilmiştir. Bu sözcük Eski Yunanca anatéllō ανατέλλω “doğmak, çıkmak” fiilinden türetilmiştir. Yunanca fiil Eski Yunanca téllō, tol- τέλλω, τολ- “kalkmak, kaldırmak” fiilinden ana+ önekiyle türetilmiştir.
(NOT: Yunanca fiil Hint Avrupa Anadilinde aynı anlama gelen yazılı örneği bulunmayan *telə- biçiminden evirilmiştir.) tolerans maddesine bakınız.
*Ulu gülmece! Yazılı örneği olmayan fiilden türemiş!
Tolerans
~ Fr. tolérance tahammül < Fr. tolérer kaldırmak, tahammül etmek ~ Lat tolerare a.a. << HAvr *telə-es- < HAvr *telə- kaldırmak, tartmak, ağırlık taşımak
Tarihte En Eski Kaynak
[ Mehmet Bahaettin, Yeni Türkçe Lugat (1924) ]
Önemli Not: Bu kaynak kayıtlara geçmiş ve bu kelimenin kullanıldığı yazılı ilk kaynaktır. Kullanımı daha öncesinde sözlü olarak veya günlük hayatta yaygın olabilir.
Kelime Kökeni
Fransızca tolérance “tahammül” sözcüğünden alıntıdır. Fransızca sözcük Fransızca tolérer “kaldırmak, tahammül etmek” fiilinden türetilmiştir. Bu sözcük Latince aynı anlama gelen tolerare fiilinden alıntıdır. Latince fiil Hint-Avrupa Anadilinde yazılı örneği bulunmayan *telə-es- biçiminden evrilmiştir. Bu biçim Hint Avrupa Anadilinde yazılı örneği bulunmayan *telə- “kaldırmak, tartmak, ağırlık taşımak” kökünden türetilmiştir.
2-1-2 https://sozluk.gov.tr/ GÜNCEL TÜRKÇE SÖZLÜK
Anadolu
İsim, özel
Ön Asya’nın bir parçası olarak Türkiye’nin Asya kıtasında bulunan toprağı, Küçük Asya, Rum.
2-1-3 Yine sözcük ilk kez ne zaman kullanıldı diye sorgulandığında:
‘Bu sözcük, “doğmak, yükselmek” anlamına gelen Yunanca άνατέλλειν (anatellein) fiilinden gelir. “Doğu ülkesi” anlamına gelen Anatolia ilk kez 7. yüzyılda Doğu Roma İmparatorluğu’nun Afyon, Isparta, Konya, Kayseri ve İçel yörelerini kapsayan idari birimi (Anatolikon Thema) için kullanılmıştır.’
2-2 Anadolu sözcüğünün kökeni için denenlere kısa yorum ve çözüme yönelik ön kısa bilgiler
Görüşüme göre denenlerin hiç biri sözcüğün kökenini açıklayamamaktadır. Köken için denenler yorumdur; zaman içinde oluşan türev anlamlar olabilir ancak. Anlamların doğruluğu ancak sözcüğün ya da dilin doğru anlaşılmasıyla-çözümlenmesiyle olanaklıdır! Değerli dil düşün bilimcisi Ludwig Wittgenstein: ’Felsefe dilin yanlış anlaşılmasının yan ürünüdür’ der! Katılıyorum bu görüşe.
*Doğmakla, ana Tanrıça Kibele ilgili yorumlar hep savrulmadır! Sözcüğün kökeni ile ilgisi yoktur! Güneşin doğuşuyla ilgili olanlar da aynıdır. Söylenceler de ancak dilin doğru çözümlenmesiyle anlaşılır olur ya da ardındaki gerçek ve köklü uluslar için değerli bilgilere ulaşılabilir.
*Kalkmak, kaldırmak fiiliyle (fiilin çakma Hint Avrupa dillerinde yazılı örneği de yokmuş üstelik!)‘ana’ önekiyle üretilmiş denmekte ama ‘ana’ ne demek bilgi yok! Bunların hepsi mantıktan yoksun, gerçekle ilgisiz sözlerdir. Dil kullanılarak gerçekler işte böyle saklanır, üstü örtülür. Niteliği ve kimliği değiştirilebilir. Türkçe sözcük Yunanca olur!
* TDK da içinde olmak üzere hiçbir açıklamada ‘Türk’ ve Türkçe geçmiyor! Ne kadar acınası ve utanç verici bir durum değil mi? Bu acı gülmeceden ayrımı olmayan yetersizlik nedeniyle ‘Türkler Türkiye de işgalcidir(!)’ görüşü (!) yandaş bulabilir ki öyle olmakta! Atatürk TDK (Türk Dil Kurumu)nu bu gerçekleri gördüğü için kurdu! Türkçü –Atatürkçü öğretim üyelerinden ‘Anadolu Yunancadan gelme, kullanmayalım!’ sözlerini duymak üzücü ve acı gülmece görüşüme göre!
2-3 Çözüme yönelik ön kısa bilgiler
Kökenbilim (etimoloji) nedir?
Etimoloji (köken bilgisi), bir sözcüğün hangi dilden geldiğini, bu dildeki hangi köke dayandığını, ilk olarak nasıl bir anlam taşıdığını, zaman içerisinde ne gibi ses, biçim ve anlam değişiklikleri gösterdiğini inceleyen, yalnız Türkolojinin değil, öteki bütün dillerin büyük bir birikim, bilgi ve yorum isteyen en zor dalıdır. Sözcük bilgisi ve anlam bilimi ile de doğrudan bağlantılı olan etimoloji, benzer (sinonim), ve karşıt (zıt) sözcükler (etnonim) arasında kurulan ilişkilerin araştırılıp açıklanmasına da dayanmaktadır. Bu yapılırken yalnız sözcükler değil, onlardan yeni türetmelere yardımcı olan eklerden de yararlanılır. Bir dildeki sözcüklerin köklerinin fonetik ve morfolojik farklılıkları ile bu köklerdeki anlam unsurlarının tespit edilmesi o dilin eskiliğinin belirlenmesinde önemli bir çalışmadır. Bu bilimsel çalışma sonucunda, o dili konuşan milletin duygu ve düşünce yapısı da aydınlatılmış olur. Aynı zamanda ilerleyen dönemlerde ortaya çıkan yeni sözcüklerin ve anlam değişmelerinin de açıklığa kavuşturulması kolaylaşır.
*Bu bağlamda çağdaş bir etimolojinin belirli ilkeleri bulunmaktadır. Bunlar kısaca:1. Bir sözcük veya sözcük ögesinin en eski şeklinin ve ona bağlı olarak da ileriki dönemlerde gelişen bütün şekillerinin belirlenmesi gerekir.
[PDF] TÜRKİYE’DE ETİMOLOJİK SÖZLÜK VE SÖZCÜK ETİMOLOJİSİ ÜZERİNE YAYIMLANAN MAKALELERE DAİR BİR BİBLİYOGRAFYA DENEMESİ, s. 1,2
T. Gülensoy – Türk Dili Araştırmaları Yıllığı-Belleten, 2007 – dergi park.org. tr
Bu tanımın çerçevesi yeterlidir kanımca. Ancak ne yazık ki, kökenbilim çalışmalarında kalın yazaçlarla ayırdığım, ” ilk olarak nasıl bir anlam taşıdığını” ve ‘Bir sözcük veya sözcük ögesinin en eski şeklinin’(sözcüklerin) bölümü yetersizdir. Sözcüğün kökeni için 2-1 ve 2-2 de denenler bu görüşümü sanıyorum ki doğrulamaya yeterlidir.
3- Çözüm
3-1 Çözüme başlangıç için veriler-yöntem
3-1-1 Çözüme dayanak dil tanımım:
Dilin kendisinin ne olduğu konusunda düşüncem (sav) ise: ‘Dil, ilk dili olacak düzeyde evrimleşmiş atalarımızdan başlayarak, birey olarak kavrayabildiğimiz; olan-biten her şeyin; zaman, ortam (uzay-hacim), yön ve hareket ana değişkenleri kullanılarak; benzetme aşamasını geçecek şekilde şekiller ve sesler ile oluşturulan izdüşümüdür!’
3-1-2 Yöntem
Bu noktada siz değerli okurlarıma bir anımı aktarmayı, az da olsa sizleri dinlendirmeyi uygun görüyorum. Lise öğrencisiydim. Matematik öğretmenimiz üç bilinmeyenli denklem çözümünü anlatıyor tahtaya tebeşirle yazarak. Konuyu anımsayanlarınız olacaktır umarım. Öğretmenimiz b ve c değişkenlerinin toplamı için bir değer buldu ve sonra sınıfa sordu: Şimdi ne yapacağız? 50’yi aşan öğrenciyiz. Notları benden daha yüksek arkadaşlarım da vardı. Açıkçası ben okulu pek önemsemez; dahası oyun gibi düşünürdüm nedense! Kimseden çıt çıkmadı. Oysa soruyu sormadan önce ne olacağını görmüştüm; parmağım da havadaydı. Bir-iki dakika bekledikten sonra bana söz verdi. Ben de a ve b toplamının değerini a, b, c için yazılı eşitlikte yerine koyup a’yı çekeceğiz dedim. Doğru yanıt buydu. Arkadaşlarımın neden suskun olduğunu hiç anlayamamıştım. Ama aynı durumu çok sayıda öğretim üyesinde de görüyorum ne yazık ki. Bu durumun nedenlerinin ayrıntılı düşünülmesi gerekli sanırım.
Ek olarak, ‘pozitif bilimlerin yasaları bellidir, matematiğin kuralları geçerlidir’; ama ‘toplumsal bilimlerin yasaları belirsizdir’ görüşü yaygın sanıyorum. Sözde bilimsel olmak için bu sözlerime kaynak gösterirsem bu çalışma kitap boyutuna ulaşabilir. Dileyen araştırabilir.
Bu görüşe katılmıyorum. Dilin ya da Türkçenin çözümü içinde matematiği kullanmalıyız, özellikle Türkçe için bu yapılmalı. Çözümü tıpkı üç bilinmeyenli denklemde olduğu gibi gerçekleştireceğiz birlikte. Burada değişkenlerimiz dil tanımımıza uygun değişkenler ve bunların ne olduğunu bilirsek denklemi yani bütünü-sözcüğü doğru anlayabiliriz! Sizce de öyle olabilir mi? Değişkenlerimiz A, N, D, O, L, U ve bu yazaçların öncülü tamgalarımız!
3-1-3 Değişkenler ya da yazaçlar
3-1-3-1 ‘A’ yazacı ve ilgili tamgamız
Not: Bağlantısı verilen çalışmalarımda ‘A” tamgamız için ek açıklamadır.
https://www.ankarahavadis.com.tr/turku-ve-turkceyi-bilmek-6-makale,13005.html,
https://www.ankarahavadis.com.tr/dil-ve-dusun-bilim-7-a-dan-baslamak-makale,12965.html, https://www.ankarahavadis.com.tr/dil-ve-dusun-bilim-6-dili-anlamak-makale,12964.html
Not: Görselin solunu kusursuz olması için düzeltiyorum. 3 ve 4 bu biçimde devinimin yönünü (öne) gösterir ama atın ön ayaklarının geriye (çekme) sini göstermez! Bu nedenle kusurlu buldum sonradan.
Bu kanımca doğru yorumlamanın çizimidir. ‘At’ eylemi bildiren seslemde A devinimi, ‘T’ yazacı tabanı, kayayı, yeri simgeler. T > k > g > ğ> y değişimi ve dönüşümü vardır Türkçede. Sizleri düşündürmek az amacım. At seslemi hem canlıyı hem eylemi (atmak) açılar gördüğünüz gibi. Adımımızı attığımızda ayağımız öne devinir yerden (T) ayrılarak sonra yine yere (T, toprak, taban) değer değil mi? Sizler de benim gibi bebelerimize ‘at daaa’ diye seslendiniz ya da bunu duydunuz mu? Türkçe öke dilidir; matematiğin kendisidir, kuşkum olmadığını söyleyebilirim. Üstteki ilk çalışmamı okuyan siz değerli okurlarım umarım bütünü ve tutarlılığı görebilirler. At ile tamga’yı, A’yı, Tanrı’yı ilişkilendirmiştim!
3-1-3-2 ‘N’ yazacımız ve ilgili tamga
https://www.ankarahavadis.com.tr/gok-girsin-kizil-ciksin-makale,12948.html
Görselin sağ altında mavi sağa dönük çember parçası biçiminde çizilen ve Orhun abecesinde N ya da (a)N dediğimiz tamgamız. Yeni Türk abecesindeki karşılığı ‘N’. Anlamı gök! Bunu unutmayalım! Söylencelerimizde de (mit) (a)N gök olarak ve dişil olarak bilinir. Bu nedenle ‘ana’ deriz göğün kızı olan bizi yaşatan ve yaşayan kişiler değil mi?
3-1-3-3 ‘D’ ve ilgili tamga
‘X’ şekli Orhun abecesinde yeni Türk abecesindeki ‘D’ sesinin karşılığıdır. Çarpı şeklinin çizgilerinin yönünü düşündüğümüzde kesiştiğini ya da çatıldığını görürüz. Böylece tamga devinimsizlik, durağanlık, anlayışsızlık (dogma, din) benzeri olumsuz; özellik olumlu ise kararlılık anlamını taşır. Sözünde durmak; uludur. . Irk adımız ‘TUR’ u da analım bu arada. Tur > Dur! Turlamak > durmak!
3-1-3-4 ‘O’ ve ilgili tamga
https://www.ankarahavadis.com.tr/dil-ve-felsefe-3-makale,12957.html
Orhun abecemizde O ve U ayrı olup bu tamgaların anlamını ve şeklini belirleyen alın çıkıntımızdır. ‘O’ biçimini algılamak için başımızı yukarı kaldırıp güneşe bakmak zorundayız! Yine GDK ile ilgili bir kanıttır bu durum kanımca. Türkçe güneşin dilidir.
3-1-3-5 ‘L’ ve ilgili tamga
Bu tamgamız Sülyek Karayüz yazıtında ‘ıyıl’ sözcüğünde var!
https://www.ankarahavadis.com.tr/tuva-ozerk-cumhuriyetindeki-sulyek-karayuz-yazitini-anlamak-makale,12939.html, https://www.ankarahavadis.com.tr/sulyek-karayuz-yaziti-e39-1-dizgesinin-cozum-onerisi-makale,12940.html
3-1-3-6 ‘U’ ve ilgili tamga
*5 – 4 ve 5’inci damgalar arasındaki açıklıkta ‘O’ var; zeki atamız “BOL” sözcüğündeki iki sessizi üst üste bindirerek tek sözcüğüm demiş sanki! Okuma yönüne göre alfabedeki ‘O, U’ damgasının ucu karşıdaysa ‘U’, arka açıklığı karşıdaysa ‘O’ şeklinde değerlendirildi.
Göktürk Abecesinde O ve U (>) dur! Öneri (<) ‘O’ , (>) öneri ‘U’ dur!
Bu damga O ya da U olarak değerlendirilmektedir. Bu damganın kökeninin gözümüzle bağlantılıdır. Alın çıkıntımız nedeni ile tepemizi göremeyiz ve ‘U’ şekilli (oylum) görürüz çevremizi. Uzağa baktığımızda yanları bulanık görürüz ayrıca; yazacın tabanındaki eğik bölümdeki gibi. Göz merceğimiz de dışbükey olup yandan bakınca yukarıdaki tamgaya (>) benzetilebilir.
http://dagarcikturkiye.com/2022/02/01/gudul-turk-kaya-yazitlari-ve-gizemleri/
Not: Bu tamgalarımız Sülyek Karayüz yazıtına göre kanımca 10 000 yıllıktır. (a)N için Tanrı ideogramımızı düşündüğümüzde daha da gerilere gidebiliriz.
Sonunda çözüme geçebilmek için zorunlu bilgileri öz olarak verdiğim kanısındayım; bu kadar ayrıntı yeterli olur umarım. Çözüme geçiyoruz. Siz değerli okurlarımla çok bilinmeyenli denklemi ya da aslında diferansiyel denklemi çözerek sözcüğün ilk anlamını % 100 doğrulukta çözmeye çalışacağız. Elbet verilerimiz ve mantığımız doğruysa!
Sözcüğü Ana + dolu gibi de ayırmayacağız. Kök tanımının kusurlu bilindiği kanısındayım!
Çok bilinmeyenli ya da diferansiyel denklemimiz;
F (Anadolu) = A + n + a + d + o + l + u
Orhun tamgalarıyla yazacağız bu kez!
Sözcük için kurduğumuz diferansiyel denklemin bütün değişkenlerini açıkladığımıza göre artık çözüm çocuk oyuncağı değil mi? Anlam için bu toplamı ya da anlamların birleştirilmesini- yorumu yaptığımızda anlamın nasıl oluştuğunu bulmuş olacağız! Uzatmadan tek tümce ile nasıl gördüğümü yazıp size bırakacağım gerisini!
Kolumuzu kaldırıp ileri uzatıp durdurduğumuzda göğe (yani (a)N ‘a doğru) yükselen-alçalan ‘bir şeyler’ görüyoruz ya da algılıyoruz! Çok sayıda; ‘dolu’ görüyoruz! Bu ne olabilir sizce? Dağlar, tepeler, engebeli bir yurt değil mi? Göbekli tepeden beri en azından aynı aklın kavrayışıdır bu! Kuşkum yok. İyesi Türk olan yurdumuz Anadolu sözcüğünün anlamı engebeli yurttur! İlk ve doğru anlam budur. Denenlerin alayı sözcükle ilgisi olmayan yorumlardır! Başka söze gerek yok!
Çalışmamızı topluca değerlendirip sonuçlandıralım. Çalışmayı sürdürmenin artık gerekli olmadığı kanısındayım; görüşüme göre denenler yeterlidir!
4-Sonuçlar
Anlam bildiren kaya resimleri, soyut şekillerden (ideogram) başlayıp ardından tamga ve yazaç aşamalarından sonra sözcüğün ilk anlamı çözümlendi çalışmada. Anlam (semantik) ve yorum bilim (hermeneutik) yönüyle de bilgiler aşamalı olarak verildikten sonra sözcüğün kökeni açıklandı. Bu aşamaları Türklerde olduğu gibi kesintisiz biçimde başka topluluklarda-dillerde göremiyorum ayrıca!
Dile getirdiklerimin görüşlerimizin yanlışlığı ortaya konmadığı sürece kayıtlarda denelerin alayı yanlıştır; kayıtlar düzeltilmelidir!
Sözcüğün kökeninin ‘ana dolu’, doğmakla, Tanrıça Kibele ile ilişkilendirilmesi gibi öyküler çocuklara masallar olarak nitelendirilmeli ve ‘halk etimolojisi’ olarak düşünülmeli kanımca!
https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/2152856, ANADOLU’DA KYBELE TAPINIMI, Asis. ÖME R ÇAPAR
Artık çekinmeden Anadolu sözcüğünü kullanabilmeliyiz. Sözcüğün kurgusunun Türk aklının ürünü olduğu çok açık görüşüme göre. Orta Yunancadan ya da başka çakma Hint Avrupa (!) dillerinden olması olanaksızdır sözcüğün!
Dile getirilen görüşlere göre sözcüğün kökeninde Türk’ten başka ulusun olması olanaksızdır.
Anadolu Göbekli tepeden beri Türk yurdudur. İyesi de Türk olduğu için Türkiye denmiş! Bu kadar açık!
Önerdiğim çözümlemeyle çakışan; biraz belleğinizi dinlendireceğini, sizleri biraz daha düşünmeye yönlendirmesini umduğum eğlenceli ek bilgiler verip çalışmamı sonlandıracağım!
Arne Naess, bir dağın sembolik değerlerini yedi başlıkta sınıflandırır:
-
Yukarı hareket, 2. Göğe Yükselme, 3. Yükseklik, 4. Üstünlük, 5. Cennete yakınlık, 6. Mücadele, 7. Ulaşılamazlık (Naess 1995: 4).
-
Dağların etrafında şekillendikleri temaları:
1. Yükseklik, 2. Merkez, 3. Güç, 4. Varlık ya da bir varlığın ikametgâhı 5. Tapınak, 6. Cennet ya da bahçe, 7. Atalar ve ölüler, 8. Kimlik, 9. Kaynak 10. İlham, yenilenme ve dönüşüm başlıklarıyla tasnif eden Bernbaum ise dağların kutsal olarak görülmesini, üç nedene bağlı olarak açıklar:
1-Bazı zirveler, birtakım kültürler ve gelenekler için kutsal mekânlar olarak görülürler. Geleneksel olarak “kutsal dağlar” olarak isimlendirilen bu yerlerin kültürel altyapısı mitler, inançlar ve hac, derin düşünme (meditasyon) ve kurban gibi birtakım pratiklerle kurulmuştur.
*Polat, İ. (2020).Türk Kültüründe Dağ Kültü ve Dağ Kültüne Bağlı Varlıklar. Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, 68, ss. 153-174. by İrfan Polat, s.156
Salihler köyü kırsalındaki yazıtlar için kısa çalışmamı anımsarsanız orada ekilen ekinlerin bol olması dilenmiş ve keçi adanmış demiştim! Bölgede 6 yazıt alanı daha bulundu. İlgili bağlantı,
https://youtu.be/eBijEMY6ahI (TRT Avaz, Taş Mektuplar (4.Bölüm-Sibirya’dan Anadolu’ya)
Şimdi bölgeden çektiğim iki fotoğraf ekleyeceğim. Bölge Güdül Salihler köyü yakınında.
Solda bölgenin en yüksek tepesi Sivri, sağda çevrili alanda Güdül ilçemiz.
Solda Kamlar (Kamanlar) köyü. Özçay ya da Kirmir çayı yanında tepe üzerinde. Sağda ve altta yine aynı çay kenarında Keşanuz’ un yukarı mahallesinden evler, onun daha üstünde Yelli köyü! Görüldüğü gibi düz yer yok! Anadolu sözcüğünün ilk anlamını anımsayalım değerli okurlarım! Doğudaki; Fırat ve Dicle nehirlerine kadar olan topraklar gibi zırvaları unutun! Onlar kökeni açıklamaz. Pelasglar bu anlamları eklemiş olabilirler! Yorum bilim bunları yazmama olanak veriyor. Dil bu konularda güvenilir araçtır!
Çevrede Salihler köyü kırsalındakilerden başka kaya resimleri ve yazıt alanları olabileceği kanısındayım! Keşanuz köyü yakınında bir tepede geçmişte keşiş olduğu da biliniyor ek olarak. Kamanlar köyünün karşısında ve çok yakınında keşiş! İlginç değil mi? Anadolu da İsevilik yayılınca (Bizans dönemi) Türklere öykünmüşler olmalılar. Ayrıca bu keşişlerin dil hırsızlığıyla ilgilendikleri görüşündeyim. Cizvit deniyor bunlara.
Videoda gördüğünüz Kamanlar köyü sözcüğün ikinci tanımına bütün yönleriyle uyar. Sivri tepesi yakınında küçük tepe üzerinde! (a)N seslemi gördüğümüzde gökleri düşünmeliyiz. Bazı dilcilerin nedenini bilmeden belki; “‘N’ sözcüklere genişlik katıyor” sözlerinin gerisindeki bilgi budur! Dili ya da dilin kurgusundaki diferansiyel etkenini bilmemek buna yol açıyor.
Kamanlar sözcüğündeki ‘an’ seslemini kaldırırsanız ‘Kam’ sözcüğüne ulaşırsınız. Çünkü Türkçede M sesi N den öncedir. N burunla ilgili ya da ‘nazal’, M ise üst damak sesidir! Kamlar (a)N ile yer arasındaki bilge kişiler değil miydi derin bilgilerimizi aktaran, tinlerle bağlantı kuran, güçlüklerin olduğu olağanüstü dönemlerde yeniden dengeyi kuran (Atatürk gibi!)!
Kaya yazıtı alanlarının Türklerde önemli günlerde kutlama törenlerinin yapıldığı yerler olarak kullanıldığı biliniyor.
Bakınız, Polat, İ. (2020).Türk Kültüründe Dağ Kültü ve Dağ Kültüne Bağlı Varlıklar. Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, 68, ss. 153-174. by İrfan Polat, s.156
Salihler köyü yakınındaki özellikle araştırmacıların at üstündeki ‘güneş adam’ ideogramının olduğu kağan panosu bu amaca pek uygun! Bölge yeniden incelenmeli, araştırmacılar yoğun çalışmalı kanımca.
Dile getirdiğim bütün görüşlerin ve çözümlememin çakıştığı kanısındayım. Sizce de öyle mi değerli okurlar?
Çalışmamız sonlandı. Yeniden anımsayıp soralım: Türkçe ile düşün bilimi yapılamaz diyenler kimlerdir? Kim onlar bilmiyorum ama kendi adıma çok kolay ve zevkli olduğunu söylemeliyim. Onların akıllarının Türkçeye ermediğini düşünüyorum! Ya da Türklükle, Türkçeyle sorunları olduğunu; aralarının iyi olmadığını da! Düşünmek ve bilim en iyi Türkçeyle olanaklıdır. Türkçe olmayan bütün sözcükler Türklük için virüs gibidir kanımca! Yalansız dildir Türkçe, olmayan görüngülere ad takmaz, doğaldır, açık kaynak dilidir. Biliyorum ki, dilin kökeni ve çok sayıda mitler Türkçenin yardımıyla anlaşılıp bilinir olacak. Bunları anlamak ve bilmek isteyenler önce Türkçeyi öğrenmeli! Bu konuda kuşkum yok! Özenci olmak olağanüstü güzel, düşünürken sınırsızca özgürsünüz; eğer kendinizde (buna) engel yoksa!
Yaşasın ana ve ata dilimiz Türkçe. Türklükle, sevgiyle, aydınlıkla kalın. O ya da Gün(eş), ısıtsın ve aydınlatsın hepimizi!
Not: Yukarıdaki yazının telif hakkı T.C. 5836 Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre yazarındır. Tümüyle alıntılanamaz. Bir bölümünden alıntı yapılacaksa kaynak belirtilmesi zorunludur.
Şubat 2022 Ankara
Sözcüğün kökeninin ‘ana dolu’, doğmakla, Tanrıça Kibele ile ilişkilendirilmesi gibi öyküler çocuklara masallar olarak nitelendirilmeli ve ‘halk etimolojisi’ olarak düşünülmeli kanımca!
https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/2152856, ANADOLU’DA KYBELE TAPINIMI, Asis. ÖME R ÇAPAR