Salgın Bir Çevre Sorunudur

Küresel salgın yarattığı korku ve ürküyle insanlığın başka önemli konuları düşünmesini ve sorgulamasını da engelledi. Yarasa, yılan ve pangolin derken iş bir etnisiteden nefrete vardırıldı. Olmadık şeylerin altında nefret suçu arayanlar her nedense bu konuda sessiz kaldılar.

Salgın, yüksek ölümcüllük sergileyince doğal olarak korunma ve tedavi öne çıktı. Yanı sıra üçüncü sayfa haberi olmaya varabilecek bir dizi ilginç soru gündeme oturdu.

Kargoyla gelen paketten virüs bulaşır mı?

Ya da virüs havada asılı kalarak insandan insana geçişi başarabilir mi türünden sorular kitlelerin ilgisini daha çok çekti.

Bu süreçte üçüncü sayfa haberleri de bolca üretildi.

Komplo kuramcılarının zevkten dört köşe oldukları da göz ardı edilmemeli.

Özellikle azmanlaşarak kent ötesi oluşumlara evrilen yerleşimlerin salgının denetim altına alınmasında önde gelen engeller olduğu da çok açık şekilde ortaya çıktı. Bu denli yoğun ve iç içe yaşanan ortamlar varlığını sürdürdükçe salgınla baş etmek olanaksız olmayı sürdürecektir.

Tüm bu güncel başlıklar gerçekten önemli birincil sorunu perdeleme işlevini de başarıyla yerine getirdi.

İki ardışık küresel salgının insan ömrüne sığmaması önde gelen yanılsama etkeni oldu.

İnsan eliyle yaratılan çevre değişiklikleri salgının hız kesmeksizin sürdüğü göz önüne alındığında ele alınmayı ve fark edilmeyi fazlasıyla hak ediyor.

Ormanları, otlakları ve hatta çölleri kentleştiren insanın buralarda farklı canlılarla karşılaşması kaçınılmazlaşıyor. Bu da yerleşilen yerin gerçek ev sahibi olan türle yakınlaşma anlamına geliyor. İnsanın baskın olduğu ortamlarda diğer türler sağkalım savaşı vermektedir.

Tıpkı dere yatağını insanların basması ve belirli aralıklarla sele kapılıp yaşamlarını yitirmeleri gibi insanın çevreyi hiçe sayan sorumsuz, sınır tanımaz ve kibirli tutumu küresel salgınlar aracılığıyla hak ettiği yaptırımın uygulanması sonucunu doğuruyor. Yıllardır üzerinde durulan ama bir türlü dişe dokunur karşılık alınamayan insan-çevre ilişkisini düzeltme girişimlerinin her seferinde karşılıksız kaldığını sayısız örnekle doğrulamak olasıdır.

Salgın, çevreye ve doğaya karşı insan hoyratlığını yaptırıma uğrattı saptamasını yapmak abartı sayılmamalı.

Yapılan çalışmalar insanların dünyanın yerleşime uygun alanlarının yarısını değişikliğe uğrattığını göstermektedir. İnsanın baskın olduğu ortamlarda gergedan ve devekuşu gibi türler “yitir(il)enler” listesine eklenirken, farelerin de içinde bulunduğu kemirgenler bu ortamların “kazananları” olmaktadırlar. Bu kazanan-yitiren denklemi kazananların insanlara hastalık taşıma potansiyeli olduğunu gösteriyor. İnsanlık tarihinde derin iz bırakan kara ölüm (veba) salgınlarından bir kemirgen olan farenin sorumlu olduğunu anımsayalım!

Son salgında kendisini gösteren bir başka yanılsama yaban yaşamının başka türlerden insana bulaşan hastalıkların kaynağı olduğudur. Bu kesinlikle yanlış bir saptamadır. Asıl sorun ekosistemde insan eliyle gerçekleştirilen değişikliklerdir. Yaban yaşamının sürdüğü alanların tarıma açılması ve kentsel yerleşimlere dönüştürülmesi salgınlara kaynaklık eden birincil etkendir.

Bu açıdan bakıldığında, son salgında kullanılan dilin de yanlış ve yanıltıcı olduğu ortadadır. Virüsle “mücadele” ve “savaş” gibi söylemler insanın doğaya yönelik hatalarına eklenmiş dil yanlışlarıdır. Açıkça vurgulamakta yarar var! İnsan doğanın bir parçasıdır. Her ne kadar Homo sapiens’in diğer canlılarla karşılaştırıldığında üstünlükleri olduğu doğruysa da bu üstünlüklerin hiç birisi insanı doğanın bir parçası olmaktan soyutlayamaz. Hele hele doğaya savaş açma ve doğayı kendi amaçları uğruna bozma hakkı hiç vermez.

Virüs kaynaklı küresel salgın insanın ekosistemde yol açtığı olumsuzlukların doğal sonucudur.

Hiç kuşkusuz her canlı gibi insanın da kendisini koruma hakkı vardır. Maske-Fiziksel mesafe-Temizlik üçlemesi korunmanın bugün için bilinen etkili üçlemesidir. Korunma olgusunu, savaş ya da mücadele gibi doğayla barışık olmayan boyutlara taşımak hata olmakla kalmaz yeni salgınlara çağrı çıkartmak anlamına da gelir.

İnsanı başka canlılar karşısında üstün kılan aklını kullanma yeteneğini hiç olmazsa bu kez kullanması dileğiyle!

Virüsün dili olsa da bunları söylese! Doğrusu virüs her şeyi anlaşılabilir şekilde anlatıyor! Ama, üstün varlık insan anlamamak için üç maymunu oynamayı tercih ediyor.

Özetle, küresel salgın gerçekte bir çevre sorununun gündelik yaşamımıza yansımasıdır. Tıpkı ozon tabakasının incelmesi ya da küresel ısınma gibi. Onlardan farkı, kısa zaman aralığında yaşama geçmesi ve deyim yerindeyse insanı sersemletircesine silkeleme yeteneğine sahip olmasıdır.

Kaynakça :

https://www.nature.com/articles/d41586-020-02189-5

Bunları da sevebilirsiniz