Sadun Boro ve Oda Boro Elveda

Denizcilerimizin Toprağı Bol Olsun

2005 yılında Kanada’nın Vancouver Adasında Victoria limanında Deniz Müzesi’ni ziyaret etmiştim. Limanda müzeye ait 6 metrelik bir tekne teşhir ediliyordu. Başında da kaptanı herkese bilgi veriyordu. Ben de teknesiyle 1960’larda dünya turu yapan bu denizciyle keyifli bir sohbet yaptım. Türk olduğumu öğrenince bana hemen Sadun Boro’dan bahsetmişti, onunla ve eşiyle dünya turu yaparken karşılaştığını ve kısa bir dostlukları olduğundan bahsetmişti. Eğer onu görürsem selamını iletmemi istedi.

Yıllar sonra 2013’te bir yaz günü Çeşme’de ağabeyim ile Sadun Boro’yla karşılaştık, kendimi tanıttım ve aynı zamanda dünya turu yaptıkları denizciyi Victoria’da gördüğümü ve bu denizci arkadaşıyla sohbet edip kendisinden bahsettiğimizi anlattım. Yıllar sonra selamını kendisine ilettim. Sadun Boro hemen arkadaşını hatırladı ve çok sevindi. Aradan uzun yıllar geçse de demek bazı dostluklar unutulmuyor.

Birkaç yıl sonra 5 Haziran 2015’te Sadun Boro vefat etti ve geçen hafta da eşi Oda’nın aramızdan ayrıldığını öğrendik. Eşi Oda Boro da Sadun Boro’nun vasiyet ettiği Okluk’ta bir çam ağacının altında bulunan Sadun Boro’nun mezarının yanına defnedildi. Arkalarında üzülen ailelerinin yanında onların izini süren bir dolu denizci bugün onları anıyor. Türkiye Cumhuriyeti’nin bu önemli 2 denizcisinin yaşadıkları koyu denizciler ziyaret ediyor. Belki genç olanlarınız Sadun Boro ve Oda Boro’yu bilmiyorsunuzdur, ben biraz konuyu açmayı şükran borcumuz olarak görüyorum.

SADUN VE ODA BORO

Okuduğum yayınlardan sizler için bir özet hazırladım : Sadun Boro 1928 İstanbul doğumludur. Ailesiyle çocukluk ve gençlik yılları İstanbul’da geçti. Caddebostan ve Marmara kıyılarındaki yaşantısında deniz sevgisi arttı ve hatta lise döneminde bir teknesi oldu. Galatasaray lisesinde okudu, 20 yaşında İngiltere’ye gitti. Manchester’da bulundu. Tekstil mühendisliği okuduğu yıllarda denizle olan ilgisinden kopmadı. 1952’de arkadaşıyla Ling adlı tekneyle İngiltere’den yola çıkarak Atlantik Okyanusunu geçtiler ve Karayip adalarına kadar uzanan bir maceraları oldu. Daha sonra İstanbul Salacak’ta Alman eşi Oda’yla birlikte kendi teknesi Kısmet’i yaptırdı. Teknesi 10.30 metre boyunda, 3.20 m eninde tek kamaralı, çift direkli bir tekneydi, 2010 yılından beri Rahmi Koç müzesinde bulunmaktadır.

DÜNYA TURU GEZİSİ

 

Sadun Boro’yu ben 1960’larda daha ortaokul, lise çağlarımdayken Hürriyet’te gün gün çıkan tefrikalarından ve diğer gazetelerde boy boy çıkan resimlerinden, haberlerinden biliyordum. Türkiye Cumhuriyeti’nde bir ilkti, dünya turu yapan ilk denizcimizdi. Herkes onunla gurur duyuyordu.

Sadun Boro ve eşi Oda Boro 22 Ağustos 1965 de İstanbul’dan Kısmet Teknesiyle Dünya Turu’na başlamışlar 15 Haziran 1968 yılında dünya turunu tamamlayıp İstanbul’a varışmışlardır. Muazzam insan kalabalığı ve tekneler onları görmek ve karşılamak için deniz kıyısına yığılmıştır ve büyük bir şölenle karşılanmışlardır.

Bakın o zamanlar 16 Haziran 1968 tarihli Hürriyet gazetesinde gazeteci Necati Zincirkıran bu karşılamayı nasıl dillendirmiş;

Hoş geldin büyük denizci, yedi denizler fatihi Sadun Boro… Hoşgeldin cefakar ve fedakar eş, cesur Oda…

Hoşgeldin sadık arkadaş Miço… (Miço kedisi onlara Karayiplerde katılmıştı) ve hoşgeldin Kısmet. …

İstanbul halkı, yaptığınız işin önemini öylesine anlamış ve takdirle karşılamıştır ki bu şehrin tarihinde ancak birkaç defa yaşanmış dünkü muazzam sevgi gösterisi bunun deliliydi.

3 yıla yakın bir zaman gönderinde Ayyıldızlı bayrakla yedi denizlerde seyrettiniz. Türkiye’yi Türkleri bilmeyen ülkelerde Milletimizi en iyi şekilde temsil ettiniz. İsimlerini bile duymadığımız ülkeleri bize ezberlettiniz.

Büyük fırtınalar yediniz, tehlikeli meşakkatli günler geçirdiniz, ölümle kaç defa karşı karşıya geldiniz. Hastalandınız ve acı çektiniz.

Geçtiğiniz denizlerde “Kısmet” gibi, hatta ondan çok daha büyük tekneler sizin yaptığınızı yapmak isteyen nice insan felakete uğradı. Ya Okyanusların azgın dalgaları arasında kaybolup gittiler, yada paramparça olan teknelerinden canlarını zor kurtardılar.

Bilginizle, azminizle, cesaretinizle, teknik eksiklerinize rağmen, her güçlüğü yenerek bu işi başardınız. Şimdi o fırtınalar, o ıstıraplı günler geride kaldı.

MİLLETIN kalbindeki sakin ve sıcak limandasınız artık. Sizinle iftihar ediyoruz.”

İrili ufaklı yüzlerce tekne arasında Kısmet Yeşilköy açıklarından İstanbul Limanına kadar geldi. Bütün tekneler sancaklarla donatılmıştı, Yeşilköy’den itibaren Yeşilyurt, Bakırköy, Yedikule, Samatya, Yenikapı, Kumkapı, Ahırkapı ve Salacak kıyıları insanlarla doluydu. “

İşte gördüğünüz gibi Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk dünya turu gezisi 150 bin deniz mili yapılarak bu şekilde tamamlanmış oldu ve halkımız bu iki denizciyi bir karşılamayla bağrına bastı.

Boro Ailesi 1977-1979 yılları arasında, o zaman 8 yaşında olan kızları Deniz’le beraber, Atlantik Okyanusunu geçip Karayip Adaları’nı, Amerika’nın doğu sahillerini gezdi. Sadun ve Oda Boro çifti, seyahatleri sonrası İstanbul’da biraz daha kalıp Bodrum’a yerleşti. Her fırsatını bulduklarında zamanlarını Kısmet’te geçirdiler. Boro çifti, yaşamlarının önemli bir kısmını geçirdikleri Güney Ege koylarında tabiat güzelliklerimizin ve deniz kıyılarımızın korunması için mücadele verdiler, tüm denizcilerimize yaşam ve mücadeleriyle örnek oldular.

Denizcilerin doğal lideri haline gelen Sadun Boro, gazete ve dergilerde yayınladığı yazılarla uzun yıllar denizcilere, gençlere doğa ve deniz sevgisi aşıladı, Türkiye’mizde denizciliğin gelişmesine önayak oldu. İlk kitabı PUPA YELKEN’de seyahat anılarını topladı.

Cumhuriyet gazetesinde tefrika olarak çıkan BİR HAYALİN PEŞİNDE 2004’te bir kitap olarak da yayınlandı, birçok gence örnek oldu. En son eseri VİRA DEMİR ise yine denizcilere denizcilik konusunda bir rehberdir. Çevreci görüşleriyle ve kıyılarımızın korunmasındaki mücadelesiyle de tanınan Sadun Boro Gökova sevdalısıydı, genelde Okluk Koyunda demirlerdi, rant peşinde koşanların bu güzel beldeyi harcama ihtimalinden çok korkardı. Bu koyun sembolu Deniz Kızı heykelini de o yaptırmıştı. Maalesef onun vasiyeti korunamadı, bugün artık bu güzel koyda ağaçlar kesiliyor ve inşaatlar devlet eliyle başlamış durumda.

Gökova’da Okluk koyundaki deniz kızı heykeli.

Şimdi biraz da Oda Boro’dan bahsedelim.

Bakın Oda Boro Tayfun Timuçin’in ERKEK DENİZİNDE KADIN GEMİLER adlı kitabında kendi isminin yer aldığı bölümde kendisine sorulan soruları nasıl yanıtlıyor:

Ben senelerce, -ailece de- denizde yaşadım. Nasıl yaşadım? Küçük bir teknemiz vardı. Rahmetli kocam kaptandı, teknenin kaptanı. Ve ben başlangıçta miço idim, denizden hiçbirşey anlamıyordum. Denizi seviyordum fakat denizde gezmek ve deniz hayatına dair pek fazla bilgim yoktu. İkimiz bir tekne hazırladık ve uzun bir dünya seyahatine çıktık. Üç seneye yakın bir zaman denizde yaşadık, sonra da teknede yaşar olduk, eve kışın uğrardık. Böyle bir deniz hayatımız vardı. Şimdi tabii yaşlanınca ve kaptan da rahmetli olunca denizde yaşamayı kaybettim, yani yapamadım. Tek başına gücüm yetmedi. Karada yaşamaya uğraşıyorum, deniyorum, çok da mutsuz değilim. Karada da denizde de yaşanır… “

Bir de Oda Boro tekne hayatında çiftlerin uyumları hakkında fikrini şöyle açıklıyor:

“… bir teknede karı-koca ve arkadaşlar arasında bazan problemler çıkıyor, bir agresif durum oluyor, ama o neden oluyor? Demek kaptan söz sahibi değil, söz sahibi olursa böyle bir durum olmaz. Sözünü dinletebilmek için kaptanın bilgili olması lazım. Tam yüzde yüz kaptan olması lazım. O zaman açık denizde de hayat normal gider, agresyonlar, kavgalar pek olmaz. Yani birinci şart, bana göre, denizde bir kaptan olur. Kaptanla gayet tabii bazı konularda anlaşacaksınız, bazı konularda beraber karar vereceksiniz fakat bana göre rahat bir hayat formülü ancak iyi bir kaptan ve emirlerine uymakla olur ve o zaman bu kadar problem çıkmaz.”

Bu iki güzel insanın önünde saygıyla eğiliyoruz.

Bunları da sevebilirsiniz